2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi, ülkenin yaralarını saracak bir bütçe değil
CHP Eğitim Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Bursa Milletvekili Lale Karabıyık, TBMM’de görüşmeleri devam eden 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’nun 4. maddesi üzerine CHP Grubu adına konuştu.
Bütçenin borçlanma gereksiniminin her yıl arttığına dikkat çeken Karabıyık, “Tek adam rejiminin üçüncü bütçesini yapıyoruz ve 2016 yılından bu yana özellikle bütçe disiplinin giderek daha da bozulduğunu görüyoruz. 2018’den sonra daha belirginleşen bütçe açığının herkes farkında ve borçlanma gereksinimini her geçen gün artırdığını biliyoruz” dedi.
“2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi, ülkenin yaralarını saracak bir bütçe değil”
Bütçenin iki belirgin özelliği olduğunu ifade eden Karabıyık, “Birinci özelliği bütçenin finansmanı; çünkü bütçe harcamaları için her geçen gün daha çok borç ihtiyacı oluyor. Bu nedenle, görüştüğümüz bütçeye bir borç bütçesi diyebiliriz. İkinci özelliği ise bütçe harcamalarının siyasi tercihidir. Yani bütçelerin bir dili vardır ve kimin bütçesi olduğunu çok net ifade ederler. Görüştüğümüz bu bütçe ise, asla vatandaşın bütçesi değil; bu bütçe, pandemi geçirmekte olan bir ülkenin yaralarını saracak bir bütçe de değil! Bu ülkede sanki hiç kriz olmamış, bu pandemi hiç yaşanmamış, sarılacak hiç yara yok, çözülecek hiç sorun yokmuş gibi, bütçede vatandaşın yaralarını saracak, sorunları çözecek hiçbir şey yok” uyarısında bulundu.
“Yapılan değişiklikler Bakanların kendi tercihi miydi, yoksa Saraydan talimatla mı yapıldı? Yanıtı AKP’li vekiller çok iyi biliyor”
AK Parti iktidarındaki kötüye gidişten en çok etkilenen alanlardan birinin eğitim olduğuna dikkat çeken Karabıyık, 18 yıl ve 7 Bakan döneminde AK Parti’nin eğitim sisteminde neden olduğu tahribatı gözler önüne serdi:
“Birinci Bakan göreve geldikten hemen sonra yaklaşık 1.300 Bakanlık yöneticisini bir gecede değiştirdi.
İkinci Bakan geldi, temel dik yazı uygulamasından bileşik yazı uygulamasına geçti.
Üçüncü Bakan geldi, FATİH Projesi’ni başlattı, sonucunun ne olduğunu kimse anlayamadı.
Dördüncü Bakan geldi, kanuna aykırı olarak eğitim kurumu açan veya işleten kişilere verilen cezayı belirleyen TCK’nın 263. maddesi değiştirildi, ceza azaltıldı. Yine aynı dönemde 4+4+4 eğitim modeline geçildi. Ve kutluyoruz, 4+4+4 eğitim modelinin sonucunda okullaşma oranı yüzde 98,6’dan yüzde 93’e düştü. Şu anda 568 bin çocuk okul dışında. Kutluyoruz, 4+4+4 eğitim sisteminin sonucunda bu yıl ilk mezunlarını veren ve lise sınavlarına giren öğrencilerin başarıları yüzde 11 oranında düştü ve yine 4+4+4 eğitim modelinin uygulanmaya başlamasından sonra, özel öğretim kurumlarının sayısı yüzde 197 arttı; özel öğretim kurumlarına öğrencilerini gönderen velilerin sayısı da yüzde 174 arttı. Neden? Çünkü eğitim sistemi bozuldukça vatandaş kendi çaresini üretmeye başladı. Yine aynı Bakanın döneminde ulusal bayramların statlarda kutlanması yasaklandı.
Beşinci Bakanın döneminde, Öğrenci Andı kaldırıldı. Yaklaşık 40 bin merkez ve taşra yöneticisi görevden alındı. Teftiş sisteminde sayısız değişiklik yapıldı ve ders denetimi kaldırıldı. Bunlar bakanların kendi tercihleri miydi yoksa saraydan talimatla mı yapıldı; bunu benim söylememe gerek yok, bunu sizler çok daha iyi bilirsiniz.
Altıncı Bakanın döneminde, Türkiye’de paralel bir bakanlık olan Maarif Vakfı kuruldu. Öğretim programları değiştirildi. Öğretim programları değiştirilirken eğitimin paydaşlarına hiç sorulmadı, Eğitim Şûrası toplanmadı, sorulmuş gibi yapıldığı dönemlerde ise, görüş alınmak belirlenen tarih daha dolmadan kitaplar basıldı. Bu dönemde sözleşmeli öğretmenlik uygulamasına geçildi. Vakıf ve derneklerle etkili protokoller yapıldı. Yani gelecekteki nesilleri ideolojik olarak şekillendirmek için örgün eğitimin yanı sıra yaygın eğitimden de yararlanılmak istendi. Birleşik eğik yazı uygulamasından temel dik yazı uygulamasına geriye dönüldü. Görüldüğü gibi, eğitim sistemi yapboz tahtasına döndü. Millî Eğitim Bakanlığı, Eğitim Kurumları Sosyal Etkinlikler Yönetmeliği’ni yayımladı. Kamu Taşınmazları Üzerinde Eğitim ve Yurt Faaliyetleri İçin Üst Hakkı Tesis Edilmesine İlişkin Yönetmelik de yayımlandı. Yani ne oldu? Bazı vakıf ve derneklere, ne lazımsa sağlanmaya devam edildi. Bu dönemde sınav sistemi tekrar değişti, TEOG kaldırıldı.
Son Bakanın döneminde vakıf ve derneklerle protokoller yapılmaya devam edildi, Sosyal Etkinlikler Yönetmeliği tekrar değişti, vakıf ve derneklere okulların kapısı bu defa sonuna kadar açıldı. Millî Eğitim Bakanlığı ile TÜGVA arasında süresiz protokol imzalandı. Hem de salgın sürecinin tam ortasında! Ancak maalesef bu dönemde, salgın sürecinde öğrencilerin sorunları göz ardı edildi, eğitim imkânlarına eşit erişimi sağlanamadı” sözleriyle 18 yıllık AK Parti iktidarında Milli Eğitim sistemindeki sistemsizlik, kötü planlama, öğrencilerin ve gençlerin yararını gözeten değil, ideolojik olarak şekillendirmeye öncelik veren sistemin nasıl her gün daha kötüye gittiğini örnekleriyle dile getirdi.
“Çocukların, öğrencilerin, öğretmenlerin hakkını keserek mi itibar sağlayacaksınız?”
Gelinen noktada Millî Eğitim Bakanlığı’nın bağışlarla yürüyen bir bakanlık hâline geldiğini kaydeden Karabıyık, “Bağış olmasa derslik yapılamıyor hizmet içi eğitim verilemiyor, tablet-bilgisayar alınamıyor. Pandemide “Milli Eğitim Bakanlığı’na ek bütçe verin, ihtiyaç var” dedik. Olmadı. “2021 bütçesinde yeterli bütçeyi verin.” dedik, o da olmadı. Milli Eğitim, tasarruf yapılacak bir bakanlık mıdır? “İtibardan tasarruf edilmez.” diyorsunuz, saray ve harcamaları itibar olarak görüyorsunuz; ancak öğrencilerden, öğretmenlerden, çocuklardan keserek mi itibar yapacaksınız?” diye sordu.
Millî Eğitim Bakanlığı ekonomik gerekçelerle yeterli sayıda öğretmen atamadığı için derslerin boş kaldığına dikkat çeken Lale Karabıyık, “Şanlıurfa Millî Eğitim Müdürlüğünce ilçe millî eğitim müdürlüklerine “Bazı liselerde Matematik, Fransızca ve Motorlu Araçlar Teknolojisi derslerinin öğretmen olmadığı için boş geçtiği, bunun için derse girebilecek öğretmen için duyuru yapılması” yazısı gönderildi. Bu, acizliğin göstergesidir! Bu, yıllar boyu gelen plansızlığın göstergesidir. 2002’de ataması yapılmayan öğretmen 68 bin, bugün ise 700 bin atama bekleyen öğretmen var, kaldı ki Sayıştay raporuna göre 138 bin öğretmen açığı var. Urfa’nın Ceylanpınar ilçesinde dersler boş geçiyor ve ücretli öğretmen ilanı veriliyor. Aslında, ücretli öğretmen aranıyor, yani açlık sınırının altında çalışacak köle aranıyor. Nerede 2021 bütçesinde öğretmen ihtiyaçlarını karşılayacak ilave iyileştirme? Yok!” uyarısında bulundu.
Üniversite öğrencilerinin aldığı bursların yetersiz olduğunu vurgulayan Karabıyık, “Gençlik ve Spor Bakanlığının bütçesinde, verilen burslarda bir iyileştirme bekledik. Çünkü ülkede kriz var, kısa çalışma ödeneğiyle, 1.168 lira ücretsiz izin aylığıyla geçinenler var, yoksulluk, işsizlik var… Burslara yapılacak zam için tam zamanıydı; ancak maalesef böyle bir iyileştirme de 2021 Bütçesinde yapılmadı” dedi.
“Neden eğitimi iyileştirecek çabalar sarf etmiyorsunuz da sadece ideolojik olarak şekillendirecek çabalara yer veriyorsunuz?”
Konuşmasında öğrencilerin başarılarını da gündeme getiren Karabıyık, “Fen Lisesi, Sosyal Bilimleri Lisesi, Anadolu Lisesi ve İmam Hatip Lisesi puanları temel yeterlilikler sınavında her geçen gün düşüyor. En düşüğü de İmam Hatip Liselerinin aldığı puanlar. İmam Hatip Liseliler, diğer okul türlerinin yarısı kadar puan alıyor. Peki, İmam Hatip Lisesine çocuklarını gönderen aileler size “Bu başarısızlığın sebebi nedir?” diye sormaz mı? Neden eğitimi iyileştirecek çabalar sarf etmiyorsunuz da sadece ideolojik olarak şekillendirecek çabalara yer veriyorsunuz? Eğitim sisteminin geldiği noktada LGS ve YKS sınavlarında öğrencilerin başarıları düşüyor 512 bin öğrenci ilk barajı aşamadı, 399 bin aday temel matematik testinde sıfır çekti. Bunun, sizlerin vicdanını sızlatması gerekir; çünkü bu tablo, öğrenci ve velilerin suçu değil, AKP’nin suçu” dedi.
“AKP, eğitimdeki eşitsizliği derinleştirdi”
Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinin merkezî bütçe içindeki payının azalması ailelerin eğitim harcamasının artmasına sebep oluyor. Ailelerin öğrenci başına yaptığı harcamaların bir önceki yıla göre yüzde 17 arttığını da TÜİK verileri gözler önüne seriyor. Aileler imkânsızlıklar içerisinde; çünkü alım güçleri düştü, her türlü pandeminin sancısıyla, yoksullukla tek başlarına kaldılar ve bu bütçede onları rahatlatacak hiçbir şey yok. En zengin aileler ile en yoksul ailelerin eğitim harcamaları arasında 20,5 kat varsa bu nasıl bir makas, nasıl bir eşitsizliktir? Her geçen gün bu eşitsizliği siz artırdınız!” Hani, sosyal devlet nerede? Bizim iktidarımızda vatandaş rahat nefes alacak. “Bugün kuru ekmek var vatandaşın midesinde.” dediğimizde “Kuru ekmek varsa vatandaş tok o zaman.” diye cevap veremeyeceksiniz çünkü iktidarda siz olmayacaksınız” sözleriyle açıklamasını tamamladı.