BİR KUŞAK KAYBOLUYOR!
Bursa Laik, Kamusal Eğitim Platformu ( BULKEP) bileşenleri eğitim konusunu masaya yatırarak basın açıklaması yaptı. Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Bursa Tabip Odası (BTO) Çağdaş Eğitim Kooperatifi (ÇEK) Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Dergiler Platformu, Eğitim Ve Bilim İş Görenleri Sendikası (Eğitim İş) Eğitim Hizmetlerine Yardım ve Eğitim Geliştirme Derneği, Emekli Öğretmenler Derneği, Nilüfer Kent Konseyi, Öv-Der, Veli-Der, Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği (YKKED) ve29 Ekim Kadınları Derneği’den oluşan gurup adına açıklamayı YKKED Bursa Şube Başkanı Jülide Akköprü yaptı.
Akköprü; “Ülke genelinde eğitim imkânlarına erişim hususunda yaşanan sorun pandemi sonrası daha da büyümüştür. Öğrencilerimiz arasındaki makas ekonomik geliri yüksek düzeyde olan ailelerin çocukları lehine gün geçtikçe açılmıştır. Eğitimin finansmanı konusunda kamusal harcamalar azalırken ailelerin yaptığı harcamalar artmıştır. Zengin ile yoksul arasında 32 katlık bir fark oluşmuştur. Uzaktan öğretim sürecinde eğitim olanaklarına hiç ulaşamayan, kısmen ulaşabilen ve tam ulaşabilen şeklinde öğrenci grupları ortaya çıkmıştır. Devletin resmi okullarında örgün eğitim kapsamında yaklaşık 15 milyon öğrenci bulunmaktadır. Bu öğrencilerden 3 milyon 17 bini internetten yoksundur. 754 bininin televizyon ihtiyacı hala karşılanamamıştır. Bunun yanı sıra 4 milyondan fazla öğrenci EBA’dan faydalanamamaktadır.
Yatırım bütçesi yüzde 50 azaldı…
Hal böyle iken;
MEB bütçesi 2016 yılından itibaren azalma eğilimine girmiş ve TBMM’ye sunulmuş olan 2021 bütçesinde de bu azalma devam etmiştir. AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay % 17,18 iken, 2020 yılı itibariyle bu oran % 4,65’e gerilemiş, 2021 yılında ise 7,69 olması öngörülmüştür. MEB bütçesinin yaklaşık %81’i personel giderleri ile SGK pirimi giderleri oluşturmaktadır. İkili eğitimin sonlandırılması, okullaşma oranlarının artırılması ve eğitimin niteliğinin geliştirilmesi gibi politika ve hedeflerin gerçekleştirilmesi için daha fazla kaynak ayrılması, en azından orta vadede yatırım maliyetlerinin karşılanması açısından bir zorunluluk olarak görülmektedir. Türkiye’de 25-34 yaş aralığındaki nüfusun %42,8’i ortaöğretim mezuniyetinin altında bir eğitime sahiptir. Bu oran OECD ülkeleri ortalamasında %15’tir. Ortaöğretim düzeyine dahi erişememiş genç yetişkin nüfusun bu denli fazla olması gençlerimizin durumunu net olarak ortaya koymaktadır.
Cumhurbaşkanlığı Mal ve Hizmet Alım Bütçesi 10 Bin 828 Okula Bedel…
Milli Eğitim Bakanlığının bütçesinden mal ve hizmet alımı için 11 milyar 656 milyon, Cumhurbaşkanlığı bütçesinden ise 2 milyar 307 milyon lira kaynak ayrılmıştır. Zorunlu örgün eğitim kapsamında 54 bin 715 okul, 15 milyon 189 bin öğrenci, 942 bin 687 öğretmen bulunmaktadır. Cumhurbaşkanlığına ayrılan mal ve hizmet alım bütçesi MEB bütçesinden ayrılan kaynağın yüzde 19,79’u kadardır. 54 bin 715 okula ayrılan bütçenin beşte birinin sadece Cumhurbaşkanlığına ayrılması düşündürücüdür.
Yaklaşık 2 Milyon Öğrenci Tarikat ve Cemaatlerin Elinde…
Ayrıca Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 2020 Yılı Bütçesi, 2019’a göre 1,1 milyar TL artarak bütçe büyüklüğüne göre yapılan sıralamada, 16 bakanlıktan sekizinin bütçesini geride bırakmaktadır.
Sonuç olarak Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bütçesi 34 kat artırılmıştır, bununla da yetinmeyip ek ödeme talebinde de bulunmuştur.
“Tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması”, 30 Kasım 1925 tarihinde kabul edilip 13 Aralık 1925 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 677 sayılı kanun ile uygulamaya konmuştur. 677 sayılı kanun ayrıca Anayasanın 174 üncü maddesi ile koruma altına alınmıştır.
677 sayılı kanun yürürlükte olmasına rağmen yasa dışı oluşumlar tarafından sözde eğitim-öğretim faaliyeti yapılan, sayısız kurum açılmıştır. Tekke ve Zaviyeler kapatılmalarının ardından çeşitli dernek, vakıf gibi legal kuruluşlar şeklinde “cemaat” adı verdikleri bir örgütlenme biçimine dönüşmüşlerdir. 1980 sonrası bu yapılar ister devlet eliyle ister sivil yollarla, ciddi oranda büyümüş ve gelişmişlerdir.
Tarikat ve cemaatler vakıf, dernek gibi örgütlenme biçimleri ile dünya ve ülke genelinde okul, yurt, kurs gibi binlerce merkez kurmuşlardır. Bu merkezlerin denetim altında olmadıkları tüm kamuoyu tarafından bilinmektedir. 2012 yılında MEB’in Kuran kurslarını denetim görevine son verilmesi ve kurslardaki yaş sınırının kaldırılması ile bu yapıların açtıkları yasal-yasa dışı kurum sayıları hızla artmaya başlamıştır. 4+4+4 olarak bilinen 6287 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesi ile sistem tamamıyla yasa dışı dini oluşumların lehine evirilmiştir. Bu yapılara ait sibyan mektepleri, medreseler, yurt ve evlerle ilintili çocuk sayısının 2 milyona yaklaştığı tahmin edilmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından 2018 yılında açılan yaz Kuran Kurslarına 15.457 merkezde 2,6 milyon öğrenci katılım sağlamıştır. Tarikat, cemaat ve grupların yasal zemindeki uzantıları olan vakıf ve derneklere ait yurt sayısında ciddi artış gerçekleşmiştir.
Ortaokul ve Lise Düzeyinde Özel Yurt Açılması Yasaklanmalıdır…
Ülke genelinde ortaokul düzeyinde 1.132, ortaöğretim düzeyinde 1.242, yükseköğretim düzeyinde 2.240 olmak üzere toplamda 4.614 öğrenci yurdu bulunmaktadır. Bu yurtların 2.701’i derneklere, 454’ü vakıflara, 531’i şahıslara, 37’si kamu tüzel kişiliklerine, 890’ı şirketlere, 1’i ise kooperatiflere aittir.
Ortaya çıkan bu tabloda özellikle yoksul ailelerin çocukları tarikat-cemaatlerin sözde legal yapıları vakıf ve derneklerin eline düşmektedir. Bu yurtların çoğunda, tarikat-cemaatlerin uzantısı vakıf ve derneklerin merdiven altı sözde eğitim kurumlarında dini eğitim verilmeye devam edilmektedir. Çocuğunun temel ihtiyaçlarını karşılayamayan, tablet, bilgisayar, internet imkanı sağlayamayan ailelerin çocukları tarikat ve cemaatlerin himayesine girmeye devam etmektedir. Özellikle eğitim alanında FETÖ ve benzeri yapılanmalar ortaya çıkmaya başlamışlardır.
Pandemi Şartlarında Ülkemizde Eğitimin Durumu İçler Acısıdır…
UNESCO’nun yaptığı 16 Kasım 2020 araştırma verilerine göre 210 ülkeden 127 sinde okullar tamamen açık 59 unda kısmen kapalı 3 ülke ara tatilde 23 ülkede ise kapalıdır.
Almanya, Danimarka, Fransa ve İngiltere’nin aralarında bulunduğu pek çok Avrupa ülkesi spor salonları, restoranlar, sanat galerileri ve seyahat kısıtlaması gibi alanlarda kısıtlamaya gitmelerine rağmen okulları kapatmayıp seyrekleştirilmiş eğitim uygulamasına geçmiştir. Sadece Avusturya, Yunanistan ve ABD gibi ülkeler kısmen kapatmıştır.
Ayrıca UNICEF, UNESCO ve Dünya Bankası’ nın yayımladığı ortak raporda özellikle yoksul ülkelerde çocukların eğitimden uzak kalmalarının yarattığı zarar Covıt 19 hastalığından daha büyük olduğunu ortaya çıkarmıştır.
Ülkemizde günde 6-8 saat EBA üzerinden ders yapılması öğrencilerin fiziksel ve pedogojik gelişimleri açısından uygun değildir. Öğrencilerin birçoğu bilgisayar ve tablet bağımlısı olmuş, her geçen gün psikolojik sorunları artmaya başlamıştır.
Ülkemizde ise eğitim öğretimde tam bir kargaşa yaşanmaktadır. Yaklaşık 15 milyon kadar öğrencinin 3 milyon 17 bini interneti, 754 bininin televizyonu yok. Yani en az 4 milyondan fazla öğrenci EBA’ dan faydalanamamaktadır. Son gelen kısıtlamalar nedeniyle 13.00-16.00 arasında sokağa çıkabilen 20 yaş altı çocuklar MEB’in oluşturduğu EBA noktalarından da faydalanamamaktadır. Öğrenciler uzaktan eğitim ile tam öğrenmeyi de sağlayamazken 8. Sınıf LGS ve 12. Sınıf YKS sınavlarını kapsayacak müfredat konularının pandemi gerçekliğini gözetmeden olduğu gibi yer alacağını açıklaması alına kararların ne kadar plansız yapıldığını ispatlar niteliktedir.
Türkiye’nin internet alt yapısı yeterli olmadığı için internet erişiminde güçlükler yaşanmakta aynı evde en az 3 kişi online derse bağlanamamaktadır. Metropol diye adlandırılan Bursa merkezde bile pek çok okullarda ve bölgelerde internet bağlantı sorunlarının yaşanmasının yanı sıra elektrik faturasını ödeyemeyen 25.000, doğalgazı kesik 35.000 abone olduğu gerçeğini de bilmekteyiz.
Ülkemizde ise eğitim öğretimde tam bir kargaşa yaşanmaktadır. Yaklaşık 15 milyon kadar öğrencinin 3 milyon 17 bini interneti, 754 bininin televizyonu yok. Yani en az 4 milyondan fazla öğrenci EBA’ dan faydalanamamaktadır. Son gelen kısıtlamalar nedeniyle 13.00-16.00 arasında sokağa çıkabilen 20 yaş altı çocuklar MEB’in oluşturduğu EBA noktalarından da faydalanamamaktadır. Öğrenciler uzaktan eğitim ile tam öğrenmeyi de sağlayamazken 8. Sınıf LGS ve 12. Sınıf YKS sınavlarını kapsayacak müfredat konularının pandemi gerçekliğini gözetmeden olduğu gibi yer alacağını açıklaması alına kararların ne kadar plansız yapıldığını ispatlar niteliktedir.
Tüm Öğrencilerin Eşit Eğitim İmkânına Erişimi Sağlanmalıdır.
Bursa da depreme dayanıksız olduğu gerekçesiyle 40 okul yıkılmıştır. Bu güne kadar sadece ikisi tamamlanmış, üçünün inşası devam etmektedir. 35 okul hala yeniden yapılmayı beklemektedir. Öğrenciler çevredeki okullara yönlendirilmesine rağmen okul türleri dikkate alınmamıştır. İlkokul öğrencilerinin lise düzeyindeki okullara yönlendirdiğini görmekteyiz. Fiziki koşulların uygun olmaması çeşitli sıkıntılara yol açmıştır. Okulların yıkılmasının yarattığı diğer problemlerden biri de tekli eğitimden ikili eğitime geçilmesine sebep olmuştur. Pandemi yada normal şartlarda yüz yüze eğitime geçilmesi durumunda Bursa’ nın eğitim öğretime hazır olmadığı aşikardır.
Bu kapsamda biz Bursa Laik, Kamusal Eğitim Platformu ( BULKEP) bileşenleri olarak önerilerimiz;
- Okullar açılamayacak düzeyde salgın kontrol edilemiyorsa ihtiyaç sahibi tüm öğretmen ve öğrencilerin internet, tablet, bilgisayar gibi eksikleri ücretsiz olarak ivedi karşılanmalıdır.
- Ülkemizin internet alt yapısı güçlendirilmelidir
- Devlet kurumları dışında kalan yurt, medrese, sibyan mektebi gibi merkezler derhal kapatılmalıdır.
- Kuran Kursu vb yapıların denetimi MEB’e verilmelidir.
- Yurt genelinde devlet yurtları ihtiyaç kadar oluşturulmalıdır.
- Sınıf LGS ve 12. Sınıf YKS sınava kapsayacak müfredat konuları derhal revize edilerek açıklanmalıdır.
- DYK kursları tekrar okullarda açılmalıdır.
- Okul ve sınıf sayıları artırılarak, sınıf başına düşen öğrenci sayısı azaltılmalıdır.
- Okullar seyrekleştirilmiş ve hibrit yöntemiyle yüz yüze eğitime geçilmelidir.
- Bakanlık okullara yeterli miktarda maske ve dezenfektan göndermelidir.
- Kadrolu yardımcı personel ve kadrolu öğretmen atanmalıdır.
- Öğrenci ve velilere Covit 19 un etkileri ile ilgili sık sık bilinçlendirme yapılmalıdır.
- Köy okulları derhal eğitim öğretime açılmalıdır.
- MEB tüm paydaşlar ile birlikte ortak çözüm önerileri oluşturup tüm tedbirler alındıktan sonra okulların açılması yönünde karar almalıdır.