İstanbul Sözleşmesi’nden kurtulduk SIRA DİĞER İFSAT PROJELERİNDE…
Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı hukuken kesinleşti. Ancak diğer ifsat sözleşme ve projeleri hâlâ yürürlükte. Kamuoyu, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden kurtulduğu gibi diğer ifsat projeleriyle ilgili de gerekli adımların atılmasını bekliyor. TESSEP Genel Başkanı Bildane Kurtaran ile Türkiye Aile Meclisi Sözcüsü Adem Çevik konuyla ilgili gazetemize yazılı açıklamalarda bulundular.
Türkiye‘nin İstanbul Sözleşmesi‘nden çekilmesine ilişkin Cumhurbaşkanı kararının iptaline yönelik davaları reddeden Danıştay 10. Dairesinin kararı onandı. Onamayla Türkiye’nin sözleşmeden çekilme kararı hukuken kesinleşti. Ancak diğer ifsat sözleşme ve projeleri hâlâ yürürlükte. Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Geliştirilmesi Projesi (ETCEP), sözde Çocukların Cinsel Suistimal ve Cinsel İstismara Karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi Lanzarote, Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddete Karşı Eylem Uzman Grubu (GREVİO), Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW), 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun ve daha çok sayıda ifsat projesi bu topluma zarar vermeye devam ediyor. Kamuoyu, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden kurtulduğu gibi diğer ifsat projeleriyle ilgili de gerekli adımların atılmasını bekliyor. Konuyla ilgili, Tesettür Seferberliği ve Erdemli Kadınlar Derneği (TESSEP) Genel Başkanı Bildane Kurtaran ile Türkiye Aile Meclisi Sözcüsü Adem Çevik gazetemize yazılı açıklamalarda bulundular.
“İSTANBUL SÖZLEŞMESİ PEK ÇOK İFSAT SÖZLEŞMESİNDEN SADECE BİR TANESİYDİ”
Türkiye’nin aile yıkan İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesiyle meselenin bitmediğine işaret eden Kurtaran, şuan yürürlükte olan çok sayıda uluslararası sözleşme, proje ve kanundan da geri adım atılması gerektiğinin altını çizdi. “Bu sözleşme uzun yıllardır hükmü süren pek çok ifsat sözleşmesinden sadece bir tanesiydi.” diyen Kurtaran, şöyle devam etti: “Tabiri caizse buz dağının görünen yüzü. Sözleşmenin iç hukuktaki uzantısı olan 6284 sayılı sözde “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun” hâlâ yürürlükte. Bunun yanı sıra, aynı familyadan olan ve her birinin ismi kulağa hoş gelecek, insanların sempatisini üzerine çekecek şekilde düzenlenmiş, ancak muhtevaları, pek çok maddenin arasına sinsice gizlenmiş sapkınlığa kapı açacak, toplumu ve aile yapısını bozan, nesilleri ifsat edecek argümanlarla dolu pek çok sözleşme var. Yani bir sözleşmeden yola çıkıp, birbirleriyle benzerlikleri, hakeza birbirlerine referans ve kaynak oluşturmaları açısından matruşka bebekler misaliler. Birinin içinden öbürü, öbürünün içinden öteki çıkıyor.” dedi.
“CEDAW’IN İPTALİNE YÖNELİK ADIMLAR DA İVEDİLİKLE ATILMALI”
Kurtaran, “İstanbul Sözleşmesi’nin iptali yetmez, onun uzantısı 6284 sayılı kanun ve bu kanunun gerekçesinde kendisine de atıf yapılan ve 40 yılı aşkın bir süredir cinsiyet eşitliği maskesi üzerinden, aile huzurunu, toplumsal yapıyı bozan, ‘Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’nin (CEDAW) iptaline yönelik adımlar da ivedilikle atılmalı. Bu bağlamda yine İstanbul Sözleşmesi’nden önce gerek cinsiyet rolleri ve gerekse aile tanımı konusunda ciddi anlamda tehlike ve ifsat saçan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) ilgili maddeleri, argümanları ve ona hamilik yapan, hukuki anlamda kol kanat geren Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), kararları da acilen sorgulanmalı ve gereken tavır ve kararlar alınmalıdır.” ifadelerine yer verdi.
Lanzarotte Sözleşmesi ve ETCEP’e de değinen Kurtaran, “Sözüm ona çocuk istismarının önüne geçmesi için düzenlenen ancak, satır aralarına gizlenen, kılıflanan pek çok kelimeyle Müslüman aile yapısına ters, ahlâkı dinamitleyen, çocuk istismarını ve bu konudaki sapkınlıkların önünü açacak, çocukları cinsel bir obje, üzerinden rant elde edilecek bir meta haline getirmeye hukukî açıdan kapı aralayan ve 2011 yılından beri yürürlükte olan, Lanzarotte Sözleşmesi de derhal iptal edilmelidir. Muhakkak ki, ETCEP ile ilgili konuşmamak da büyük eksiklik olacaktır. 2014-2016 yılları arasında Avrupa Birliği ve Türkiye tarafından finanse edilen ve bizzat (MEB) koordinasyonunda, etkin olarak da orta öğretim okullarında uygulanan projenin, 2016 Eylül ayında sonlandırıldığı açıklaması yapılmıştı malumunuz. Zira çok yoğun tepkiler vardı. Ancak daha sonra revize edildiğinden söz etti ilgili makamlar ve “ETCEP kapsamında elde edilen çıktıların yaygınlaştırılması” amacıyla Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) ile işbirliği içinde yeni bir projenin yürütüldüğü açıklandı.” cümlelerini kullandı.
“HER TÜRLÜ SAPKIN VE İFSAT EDİCİ SÖZLEŞME, PROJE VE TÜREVLERİNE KARŞIYIZ”
TESSEP Genel Başkanı Kurtaran, yaptığı açıklamada, son olarak şunları kaydetti: “Sonuç olarak, çocuklarımızı, taze ve temiz dimağları kirletecek argümanları ve uygulamaları içinde barındıran bu projeye dair nihai olarak resmi açıdan güncel, net bir son durum değerlendirmesi göremiyoruz yakın zamanda. Ancak projenin izleri, etkileri hâlâ mevcut ve bilfiil pratikte de görmek mümkün. Hatta İlahiyat Fakültelerinde, Sosyoloji, Sosyal Hizmetler, Çocuk Gelişimi ve daha pek çok alanda verilen derslerde satır aralarına gizlenen veya açıkça empoze edilen, cinsiyet rolleri üzerinden değerlerimiz, inançlarımız ile tezat teşkil eden, bizleri ifsat edecek, argümanlar mevcut. Hakeza pek çok akademik çalışmada da aynı durum söz konusu. Üzülerek belirtelim ki, bu anlaşma ve projelerin adları, üst başlıkları, o kadar özenle ve sinsice hazırlanmış ki, asıl muhtevalarını ve aralara kurnazca serpiştirilen kelime oyunlarından habersiz olan, insan hakları, adalet, özgürlük vb. konularda duyarlı olan her insanın sempatisini topluyor haliyle. Bu sözleşmelerin asıl maksadını gören ve karşı gelen kurum ve şahıslarda antipatik görülüyor maalesef.
Özellikle bu sözleşmelerin muhtevalarını ve bu konudaki dertlerimizi, insanlık için çektiğimiz sancıyı ve gelecek nesillerimiz için duyduğumuz kaygıyı iyi anlatıp, aktarmalıyız topluma. Zira bizler elbette kadın, erkek, çocuk ve dahi hayvan ve tüm canlıların hak hukuku konusunda yapılacak her türlü faydalı ve isabetli hizmetin, anlayışın yanındayız. Sadece aslı ifsat olup, görünüşte ıslah edici gözüken, aileyi, nesilleri ve insanlığı tehdit eden her türlü sapkın ve ifsat edici sözleşmeye, projeye ve türevlerine karşıyız.”
“6284 SAYILI YASA BİR AN EVVEL BAŞTAN AŞAĞI DEĞİŞTİRİLMELİ”
Türkiye Aile Meclisi Sözcüsü Adem Çevik de, Danıştay’ın İstanbul Sözleşmesi’nin iptaline ilişkin kararı ile ilgili olarak gazetemize yazılı açıklama yaptı. İstanbul Sözleşmesi’nin feshiyle 6284 sayılı yasanın kadük olduğunu belirten Çevik, “Bu durumda; Yasamanın derhal 8.3.2012 tarihli 6284 sayılı yasa’nın bir an evvel baştan aşağı değiştirilmesi gerekir. Zira bu yasanın 1. Maddesi a bendinde de ifade edildiği gibi, “özellikle Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi ve yürürlükteki diğer kanuni düzenlemeler esas alınır.” Bu durumda yasanın varlık ve meşruiyeti dayanağını kaybetmiştir. Konunun siyasi polemik konusu yapılmaması için TBMM’nin bu konuyu bir an evvel ele alarak neticelendirilmesi gerekir. Yeni yasa, kesinlikle, toplumun inanç, tarih ve geleneklerine uygun bir şekilde ve cinsiyetçi bakış açısının dışında ele alınmalıdır.” dedi.
“ETCEP VE GREVİO GİBİ KURUMLAR CİDDİ BİR ŞEKİLDE GÖZDEN GEÇİRİLMELİ”
Yasa dilindeki kavramlar ile ETCEP ve GREVİO gibi kurumların ciddi bir şekilde gözden geçirilmesi gerektiğinin altını çizen Çevik, “Biyolojik cinsiyeti yok sayan toplumsal cinsiyet iddiaları, LGBT/İQPEZ+’ı dezavantajlı topluluk kabul ederek onlara pozitif ayırımcılık uygulanması, Birey, Gender gibi konularda, tanımlamalarda daha dikkatli olunması gerektiğini tekrar hatırlatmak istiyoruz. Yürütmenin bu anlamda “6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanuna ilişkin Uygulama Yönetmeliği”nin de bir an evvel yeni çıkacak yasaya göre yeniden düzenlenmesi gerekir. O zamana kadar da varlık ve meşruiyetine ilişkin dayanağın ortadan kalkması sebebi ile bu yönetmeliğe ilişkin bütün uygulama ve bu yönetmeliğe dayalı, genelge, yönerge, tamimlerin dondurulması gerekir.”
“İFSAT PROJELERİ GEREKİRSE REFERANDUMA GÖTÜRÜLMELİ”
CEDAW ve Lanzarote sözleşmelerinden kaynaklanan düzenlemelerin toplumu tedirgin ettiğini belirten Çevik, “Bu düzenlemeler yarın AİHM, AB ve BM gibi Uluslararası divanlarda ülkemiz aleyhine bir takım baskılar için gerekçe olarak kullanılabileceği unutulmamalıdır. Sorunun kökten çözümü için, bu anlamda CEDAW ve Lanzarote ve bu sözleşmelerin ek protokolleri de dahil tamamını kapsayacak bir şekilde, 6284 sayılı yasa eğer seçimden önce kaldırılmayacaksa, bu konunun ve daha önce beyan ettiğimiz çok sayıda konunun 2023 seçimleri ile birlikte referanduma götürülmesini talep ediyoruz.”