PROF.DR AHMET BEKAR İLE GÜNDEME DAİR HER ŞEY..!!
Uludağ Üniversitesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Anabilim Dalı Başkanı, Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Bekar ile okuyucularımızdan gelen sorular başta olmak üzere birçok merak edilene cevap bulma fırsatı yakaladığımız kapsamlı bir röportaj gerçekleştirdik.
*****Öncelikle Değerli Hocam bizleri ekibimizi uzun bir aradan sonra bu sefer yeni muayenehanenizde konuk edip ağırlamış olmanızdan dolayı teşekkür etmek istiyorum. Bizler elbette sizi tanıyoruz ama yeni okuyucularımız için kısaca sizi tanıyarak röportajımıza başlayalım isterseniz. Sonrasında da sorularımıza geçelim isterseniz.
DEMEK Kİ; İNSANLARA BİR FAYDAMIZ OLMUŞ.
Böyle güzel bir fırsat tanımış olduğunuz için ben de sizlere teşekkür ediyorum. Ben Ahmet Bekar 1959 Alanya doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimimi Alanya’da tamamladım. Sonra kader beni Bursa’ya getirdi. Bursa Tıp Fakültesi’nde başladım. Bursada okuyan ilk öğrencilerden birisiydim. Eğitime Ankara yolundaki hastanenin önündeki barakalarda başladım, aralıksız 6 yıldan sonra mezun oldum. Sonra Polatlı’da mecburi hizmetimi tamamladım ve Bursa’ya dönerek 1987’de Beyin cerrahisi ihtisasına başladım. 6 yıl sonra Uzman oldum. Malatya’da askerlik görevini yaptım. Meslek hayatım ile ilgili Bursa TTB şubesi 14 Mart 2023’de bana bir plaket verdi, üzerinde meslekte 40. yıl yazıyor. 1983-2023 tam 40 yıl. Bu kırk yılın içerisinde 2012 yılında Özel bir okulda lise öğrencilerine mesleğimi anlatmak, mesleğe özendirme anlamında bir konuşma hazırlamıştım. O zamana kadar kabaca 25.000 ameliyatta bulunmuştum. 2002’de Doçent, 2009’da Profesör oldum. Şu anda bilemiyorum geriye dönük saymadım ama 35.000’e yakın hayatlarına dokunduğum, yardımcı olduğumuz insan sayısına ulaştığımı zannediyorum. Şu anda da aktif ve de yoğun bir şekilde çalışıyoruz, özellikle de büyük ve zor vakalar için aranan sorulan bir hekim olduğuma göre, demek ki insanlara ”Bir faydamız olmuş”.
**** Gelen sorulardan da belli zaten hocam, birçok sorunun yanı sıra teşekkür mahiyetinde mesajlar da bol bol gelmiş. Genç bir avukat beyefendi yazmış yeğenleri ile ilgili ümidi kestik derken sizin ameliyatınızdan sonra hayata döndüğünü, evlendiğini, şimdi çocuk sahibi olduğunu dahi yazmış ve bu anlamda teşekkür etmiş.
Geçen hafta Bursa’da aşağı yukarı 250 kişinin katılmış olduğu Cumhuriyet Balosu düzenledik. İnanın hep yanımda benimle ilgili anılarını anlatan insanlar vardı. Mesela bir beyefendi geldi, bana ameliyat demişlerdi gelmiştim size 10 yıl oldu, herkes ameliyat demişti ama siz “Ne gerek var ameliyata” demiştiniz çok teşekkür ederim çok iyiyim dedi ve teşekkür etti. Bir başkasının annesinin, bir başkasının çocuğunun hayatlarına dokunmuşum. Herkes bir anımız var paylaşmak istiyoruz sizinle dediler. Ben de hep şunu söylüyorum “kötü bir şey yapmamışımdır umarım” diyerek yaklaşıyorum. Çünkü zor bir mesleğimiz var. Tabii bunları, böyle söylemleri duyunca gerçekten ben de çok seviniyor ve mutlu oluyorum. İnsan hayatında böyle güzel anılardan başka Allah’tan ne ister ki.
*** Yıllar önce gerçekleştirdiğimiz röportajımızda “Hastaya biliyorsanız biliyorum demelisiniz ama bilmiyorsanız ve bu işi sizden daha iyi yapacak birileri varsa hastayı o kişiye yönlendirmelisiniz” demiştiniz bu durum çok önemli diye de eklemiştiniz. Gerçekten bu açık yüreklilikle açıklamanızı aradan yıllar yıllar geçmiş olmasına rağmen unutamadım hala hocam.
MESLEKTAŞLARIM BİLE SEN FARKLISIN DİYORLAR..!!
Aynen katılıyorum. Şimdi şöyle ben hala öğrenmeye çalışıyorum. Bugün Öğlen bir arkadaşım anlatıyordu (anlatan arkadaşım da profesör) biz burada bir grubuz ama sen farklısın diyor. Neden? Hastayı tedavisinin devamı için başka branşlara gönderiyorum. Bu esnada hastanın kültürünü, hastalığı ile ilgili bilgisini, mali durumunu düşünüyorum. Yakınlarına ortaya çıkabilecek sorunları anlatmaya çalışıyorum, benim branşım ile ilgili olmasa da şöyle şöyle bir sorun yaşayabilirsiniz. Örneğin akciğer kanseri olan bir hastaya tedavi sırasında damar tıkanıklığı olabilir varis çorabını giydir diyorum. Veya böyle böyle bir tablo olursa haber ver müdahale edelim zorda kalmayın tedaviniz aksamasın diyorum. Sen farklısın diyor. Ben de bir hasta örneği verdim. Geçen hafta bir hasta geldi omuriliğinde tümör var demişler. Kadının bir tarafında meme seviyesinin altında uyuşukluğu var. Filmlerine baktım bulgular hiç alışılmış bir görüntü değil. Yani omuriliğin üstünde böyle badana yapılmış gibi bir boya tutulumu var. Tamam olabilir ama bu nadir görülecek bir şey. Dedim ki siz bana verin filmleri radyologlarla (çünkü herkesin kendi bölümü hızla gelişiyor, benim o gelişmeleri onlar kadar takip etmem mümkün değil.) görüşelim dedim. Radyologlarla tartıştık ve hiç aklıma gelmeyecek bir tanım ortaya çıktı. Hastada B12 veya bakır eksikliği olabilirdi. Hastayı çağırdık tetkik ettik ve sonuç B12 eksikliği çıktı ve tedavisi düzenlendi. Ki bu hasta ameliyat önerilmiş bir hasta idi. Onun için her gün yeni bir şey öğreniyoruz. Her gün biraz daha olayın içerisine giriyoruz. Ama tabii ki yaşımız, hayatımız daha fazlasını öğrenebilmek için buna müsait olacak mı bilemiyoruz.
Aman hocam Allah uzun ömürler versin inşallah. Bir de hocam yeni yerinize Lotus İş Merkezine geçmişsiniz gördüğüm kadarıyla.
KEŞKE 10 SENE ÖNCE BURAYA GEÇSEYMİŞİZ..!!
Buraya aşağı yukarı 2 yıl önce geldik. Ben sık yer değiştiren bir doktor değilim. O dönemde muayenehaneler kapatılacak deniyordu, o zamanki bakan Recep Akdağ’dı. Her gün muayenehanemize birileri geliyor, merdivenleri, kapıları ölçüyorlar, asansörleri bahane ederek tacizde bulunuyorlardı. O süreçte birçok arkadaşım 4-5 tane muayenehane değiştirdiler ama ben hiç değiştirmedim. Ama benim her şeyim açıktı o süreçte birçok özel hastaneye akşamları baskınlar yapıldı muayenehanesi olan hocalara ama ben elimi kolumu sallayarak ameliyata gittim. Karışık bir şeyler mi var falan diye düşünülüyordu. Sonra benden başka arkadaşlar da araştırmış bunu 5 kişiymişiz, benim durumumda olan. Demişler ki biz Ahmet Hoca’nın her şeyini biliyoruz. Hastaneye gittiğini beyan ediyor. Hastanede Ahmet hoca bu akşam şu ameliyatı yaptı, ay sonunda şu kadar ameliyat yaptı diye bize bildirim yapıyor demişler. Öyle olunca değiştirmedim orayı ama buraya geçtikten sonra anladım ki keşke burayı 10 sene önce yapsaymışız. Çünkü ben nasıl rahatsam hastalarım da rahat. Hatta öyle hastalar geliyor ki kışın biz gelelim burada oturalım çay, kahve de var sıcacık akşama gideriz evimize hocam diyorlar,
*** Tabii hocam on binlerce ameliyata girdiniz. Bu anlamda hangi branşlarda uzmanlaştığınızla da ilgili epeyce soru gelmiş ?
SİNİR NEREDEYSE BİZ ORADAYIZ..!!
— Şimdi şöyle beyin cerrahisinde yıllar içinde bir branşlaşma oldu. O zamanki hocalarımızın uygun gördüğü şekliyle elbette biz de buna evet dedik. Beyin tümörleri (Nöroonkoloji), Fonksiyonel Nöroşirürji dediğimiz içerisinde Ağrı, Sara (Epilepsi), Hareket bozuklukları (Parkinson gibi) ile ilgili fonksiyonel alan dediğimiz alan benim spesifik alanım oldu. Kendimizi daha çok bu alanlarda geliştirdik. Genel Nöroşirürji’yi ilgilendiren hastalıklar zaten yaptığımız işlerdi. Sonuç olarak sinir neredeyse biz oradayız. Mesela ben geçen hafta 2 tane bacağından bıçaklanma ile siniri kesilmiş hasta, bir tane de ayağında sinir sıkışması olan hasta ameliyat ettim. Ve bu ameliyatlar her zaman yapılmadığı için benim her ameliyatıma 2-3 tane uzman dışarıdan gelip seyretmek istiyor, gösteriyorum öğretiyorum onlara da. Neticede öğretmek yeni gençler yetiştirmek temel görevimiz.
MESLEĞİNİ SEVEN, İYİ EĞİTİM ALMIŞ VE KENDİNİ DEVAMLI GELİŞTİREN GENÇLER YETİŞTİRMELİYİZ !!!
Mesela ağrı ile ilgili özellikle kanser ağrıları ile ilgili yaptığımız bazı girişimler var. Bu girişimler bütün Türkiye’de az sayıda hekim tarafından yapılmaktadır. Yücel Kanpolat hocamdan öğrendik. Rahmetli hocamı saygıyla anıyorum. Dünyaya da o öğretti. Literatüre Kanpolat yöntemi olarak geçti. Bu girişimleri yapmak için Kanpolat Elektrodu üretildi ve bütün dünya da bu isimle kullanıldı. Bu girişimden biraz bahsedeyim. Kanser hastasının belli bir aşamadan sonra, ağrılı dönemleri oluyor morfin de fayda etmiyor. Özellikle akciğer kanserlerinde. Biz bu girişimle ağrıyı beyne götüren yolu; bir şekilde tomografi masasında iğne ile hastanın kulağının altından omuriliğe girip iptal ediyoruz (KORDOTOMİ). Hastanın ağrısı var ama hissetmiyor. Sorduğunuzda ağrısı yok. Hareketlerine her hangi bir şey olmuyor, ağrıyan bölgeye iğne gibi ince bir cisim batırdığınızda hissetmiyor. Bunlar çok özel işler. Bu girişimleri ilgili branş meslektaşlarımıza anlatıyoruz öğretmeye çalışıyoruz ancak bu konuda ciddi sıkıntılar var. Uzmanlar için ücretsiz Bölge toplantıları yapıyoruz, ancak katılım çok az oluyor. Genç nesil öğrenmeye çok hevesli değil maalesef. Bu sadece benim sorunum değil genel olarak bütün uzmanlık dallarının sorunu. Kongre yapıyorsunuz bakıyorsunuz bin kişi katılmış ama salona bakıyorsunuz 50 kişi yok, herkes dışarıda muhabbette. Herkes her şeyi yapmasın, bildiği işi yapsın. Ancak hastalarının tedavisinde neler yapılabileceğini bilmesi, önermesi ve bilene yönlendirmesi gerekir diye düşünüyorum.
**** Selma Hanımın sara ameliyatını yapmışsınız size teşekkür ediyor normal hayatına dönmüş.
SARA VE AĞRI HASTALARI EN ÇOK YARDIMA MUHTAÇ HASTA GRUPLARIDIR.
Bir parantez açalım, benim bu kadar yıllık meslek hayatımda en çok beni etkileyen iki grup hasta var. Biri Ağrı hastaları, diğeri ise Sara yani epilepsi. Yalnız tabii her ağrı hastası ameliyat olmaz. Her sara hastası ameliyat olmaz. Buradan her hasta ameliyat olur gibi bir yanlış sonuç çıkmasın. Sara hastaları bize 15-20 yılda ulaşıyorlar, yani bu işi bilen nörolog arkadaşımızın ilaçla tedavi olmuyor demesi, kararını vermesi gerekiyor. Bu karar verildikten sonra hasta bize geliyor. Epilepsi cerrahisi grubu olarak bizler (Grubumuzdaki Nörolog hocamız ile birlikte) monitörizasyon odalarında hastayı incelemeye alıyoruz. 2 tane bu işler için özel odamız var. Hasta EEG kabloları başında bağlı ve bütün ihtiyaçlarını karşılayabildikleri bu odalarda yatıyor. Hasta nöbet geçireceği zaman yanındaki refakatçi kayıt düğmesine basıyor hemen hemşire hanıma sesleniyor. Bütün dış görüntüsünü, hareketlerini ve EEG dalgalarını kayda alıyoruz. Diğer yaptığımız tetkikler ile birlikte konseyde değerlendiriyoruz ve sonuçta hasta için en uygun tedavi kararını vermeye çalışıyoruz. Beyinde bulduğumuz sara odağını cerrahi olarak çıkarınca sara nöbetleri geçecek mi? Hastaya bir zararımız olacak mı? Diye uzun uzun tartışıyoruz. Ameliyat kararı vermediklerimizde mesela şöyle şeyler yapıyoruz. Birden fazla odak varsa geçen hafta öyle bir çocuğun beynine nöbet önleyici pil taktık. Her hasta Ameliyat olur mu diye getiriliyor. Böyle bir şey yok. Çünkü Sara’nın tedavisi ilaç ama bunların içerisinde aşağı yukarı %20’lik 25’lik grup var ki, günde 3-4 tane ilacı maksimum dozda almasına rağmen günde 2-3 kere nöbet geçiriyor. Günde 50-60 nöbet geçirenler var. Düşünsenize küçüklüğünden beri sara nöbetli çocuğu olan anne çocuğunu bırakıp da tuvalete bile gidemiyor, doktor bey bana bir nefes aldırın Allah aşkına diyor. O piller hiçbir zaman sara nöbetini sıfırlamıyorlar. Sara nöbet sıklığını azaltıyorlar ve anne nefes almış oluyor. Böyle hastalar geliyor karşınıza depresif, gri tonlu kıyafetler, soluk renkleri ile donuk bakıyorlar. Ameliyat yapıyorsunuz, 3 ay sonra kontrole geldiğinde pembeler, kırmızılar ,maviler giyilmiş, makyaj yapılmış, kendine güven gelmiş, nöbet yok bundan daha güzel bir şey olabilir mi ?
Mesela bir babanın anıları var. Bunu sizlerle paylaşmak isterim. iki tane kızı var küçükler babalarıyla yatmak istiyorlarmış. Ancak bir kez babalarının nöbetine tanık olmuşlar ve çok korkmuşlar. Babada bu duruma çok üzülüyormuş. Adam diyor ki ben çocuklarımla yatmak istiyorum hocam. Ne olur beni ameliyat edin. Ameliyat ettik 3 ay sonra kontrole çocuklarıyla el ele geldiler o kadar mutluydular ki, bundan daha güzel bir mutluluk olabilir mi ?
İLAÇLA GEÇMEYEN YÜZ AĞRILARININ TEDAVİSİ VARDIR !!!!!
Kanser ağrılarının haricinde olan ağrılardan bahsetmek isterim biraz. Onlardan biri Yüz ağrısı, diş ağrısı gibi başlıyor. Hasta yemek yiyemiyor, konuşamıyor, yüzünü yıkayamıyor, soğuk havaya çıkamıyor, yüzünü eliyle kapatmış kıvranan bir hasta düşünün. Sofrada onun karşısında siz yemek yiyebilirmisiniz. Ve bu hastalar aylarca yıllarca hekimlere gidiyorlar hekimler de siz bu şekilde yaşayacaksınız ilaç etki ederse edecek diyorlar. Böyle bir şey yok! Bu tür ağrıların tedavisi var. Biz alıyoruz ameliyata ameliyattan sonra ağrısız hayatlarına devam ediyorlar. Ameliyattan sonra çok hastam var öyle, çorbayı nefessiz içiyor. Allah razı olsun hocam çorba içmeyi çok özlemiştim diyen. Bundan daha güzel bir şey var mı, bu şekilde 600’e yakın hasta ameliyat etmişiz.
**** STK çalışmalarınızla ilgili neler söylemek istersiniz hocam?
BENİ BİLMELERİNE GEREK YOK.
—- Ben bütün hayatım boyunca yardım isteyen herkese koştum, hiçbir yere bağlı olmadan. Çünkü benim şartım şudur bir Atatürkçü olacak iki gerçekten ihtiyacı olacak. Ben buna burslarla yetişmeye çalıştım, sosyal sorumluluk projeleri yaptım. Elinden tuttuğum çok sayıda insan var, ama benim bir şartım da beni bilmeyecek. Gençler okusunlar istiyorum. Daha sonra Türk Lions grubuna katıldım. Bursa’da Nilüfer ilçesi sınırları içerisinde Alzheimer bakım evinin (Türkiye’deki sayılı 4-5 merkezden birisidir) yapılması ve işletmeye açılmasında ciddi emek harcadık. Sonunda başardık, gurur duyduğumuz bir projedir. Nüfus yaşlanıyor ve herkesin ihtiyacı var bu tür yaşlılık merkezlerine. Şu anda Nilüfer Belediyesi çalıştırıyor Günlük ayaktan poliklinik hizmeti, yanında 50 tanede yataklı hastaya hizmet veriliyor. Ayrıca Alzheimer hastasına bakım eğitimleri de veriliyor. Gerçekten çok güzel mükemmel bir proje gerçekleştirdiğimize inanıyorum. Bir de benim ne yaptığımı çevredeki arkadaşlarım çok iyi bilirler. Bir yere yardım yapacağımız zaman çok kolay organize oluruz. Başardığımız zamanda bu bize mutluluk verir.
YOĞUN TEMPODA DEVAM..!!
Ben şu anda bu yaşta asistanlarımdan daha çok çalışıyorum diyebilirim. Sabah 7-7.30 arası uyanırım, önce üniversiteye giderim. Her sabah toplantılar, ameliyatlar, öğrenci eğitimleri, bürokratik işler, poliklinik hastaları var, öğlene kadar bunlara bakarım. Öğlen bir yemek grubumuz var onlarla haberleşiriz nerede buluşalım diye. Mutlaka üç beş arkadaşla buluşuruz sadece doktor değil sanayici de var, uzun zamandır hal hatır sormadığım birisi varsa çağırırım onlarla yemek yeriz. Sonra üniversiteye dönerim çalışmalarımız saat 15’e 16’a kadar devam eder. İş bitmiyor sonra buraya gelirim, dörtten sonra hastalar başlar yediye kadar hasta muayene ederim. Yediden sonra çok sık aralıklarla ameliyatlara giderim. Hala yoğun bir çalışma temposunda çalışıyorum sabahtan akşama kadar çalışmalar neticesinde gece duruma göre geç vakitlerde eve giderim. Hayat böyle devam ediyor.
***Son olarak da Cumhuriyetimizin 100 yılı, 100 yılla da ilgili görüşlerinizi alarak isterseniz röportajımızın sonunda hocam?
BİZ CUMHURİYETİN SEVDALILARIYIZ..!!
Geçen hafta Lions topluluğu olarak sevgili Nebil Özgentürk’e Atatürk sözcüsü ödülü verdik. Cumhuriyet sevdalıları ile beraber olduk. Bu ülke bizim ise, Cumhuriyet değerlerine sahip çıkmamız gerekiyor. Atatürkçü nesiller yetiştirmemiz gerekiyor. Gençlere tarihimizi doğru anlatmamız gerekiyor. Atatürk ve silah arkadaşlarını minnetle anıyor, Cumhuriyetimizin 100. yıl dönümünü kutluyorum. Bursa’dan herkese sevgilerimi selamlarımı gönderiyorum, esenlikler diliyorum. Diyerek sözlerini tamamladı.
Babacan tavırları ile bizleri karşılayan yeri geldiğinde güzel esprileri ve anlatımıyla geçen seferki gibi yine tekrardan bizleri kendine hayran bırakan ülkemizin branşındaki en üst düzey hekimlerinden Profesör Doktor Ahmet Bekar hocamıza bizler de bundan sonraki çalışmalarında başarılar dilediğimiz gibi Allah’tan da uzun ömürler diliyoruz.