Haberde Bursa

Ahmet Koçak yazdı; SANATÇI ADAM-2

17.12.2023

Köşe yazarımız Ahmet Koçak makalesinde;

– Yaşınız benden büyük ama sağlıklı görünüyorsunuz. Demek ki içki, sigara sizi fazla etkilememiş anlaşılan.

-Yok. İyiyim. Sağlığım yerindedir maşallah!

-Maşallahı ben diyecektim. Ağzımdan aldınız.

-Olsun. Bir şey olmaz. Ben Arabistan Cidde’de, Taif’te, Libya’da, Rusya’da çok çalıştım.

– Çok güngörmüş bir adamsınız yani. Cidde çok sıcak olur. O sıcakta nasıl çalıştınız kazma kürek?

“Ben formendim. Öyle işlerde çalışmadım. Klimalı odalarda çalıştım. Bizi iş bulma kurumu göndermişti oralara.

-Desene iyi para kazandınız. Daire falan aldınız mı bari?

-He. Babama verdim parayı. Dairenin yarı parasını da o koydu. Bir daire almıştık. Mal bölüşürken kızlara kaldı daire.

-Şeriata göre taksim yapsaydınız onlara az düşerdi.

-Kabul ederler mi hiç? Sen nerelisin?

-Yozgatlıyım.

-Şu yiğidin harman olduğu yerdensin demek? (Baktım şaka kaldıracak birine benziyor)

-Evet oradanım.  Sesimin kalınlığından, karizmatik duruşumdan, sözünü esirgemeyen biri oluşumdan; Bozok yaylasının yiğit bir evladı olduğum anlaşılmıyor mu Şahset Bey?

-Yok. Hiç anlaşılmıyor, deyince kendimi tutamayıp güldüm. Karizma marizma kalmadı tabii.  Kendimi toparlayıp söze girdim:

-Cidde’de Beled semtindeki deve heykelini, Makaroni Caddesi’ndeki Bindavut Marketi, Medine Rod’daki büyük bisiklet heykelini gördünüz o zaman? Ha bir de; Makaroni Caddesi üzerindeki Aşvak, Feyruz adındaki Türk lokantalarında yemek yediniz demek ki?

-Evet. Hepsini biliyorum. Nereden biliyorsun onları? Sen de mi orada çalıştın?

-Evet. Ben de orada çalıştım iki binli yılların başlarında.

-Hangi şirkette çalıştın?

-Benim şirketim yoktu. Devlet gönderdi.

-Ne üzerine gönderdi?

-Öğretmenlik üzerine.

-Öğretmen misin?

-Evet. Şimdi emekliyim. Konuşmamdan, oturaklı duruşumdan; okumuş, kültürlü biri olduğum anlaşılmıyor mu Şahset Bey?

-Yok. Hiç anlaşılmıyor, dedi. (Burada da kendimi tutamayıp yine bastım kahkahayı. Tüm otobüs yolcuları bana bakıyor. Bizi dinleyen, konuşmalarımızı duyan yolcular da katıldı bana) Gülemem bittikten sonra kendimi toparlayıp sözlerime devam ettim:

-Aslında kültürlü biri olduğum anlaşılıyor da; o kadar memleket gezmiş, o kadar şeyler yaşamış biri olarak sizdeki deneyim eksikliğinden kaynaklanıyor da olabilir, dedim. Bu sefer o kendini tutamayıp güldü. Gülmesi bitince:

-Heykelde  …..  adında türkü kafeye gider,  saz çalar türkü söylerim. Sen de gel oraya gidelim. Çay söyleyeyim iç, türkü söyleyeyim dinle, dedi. İneceğim durağa yaklaşmıştım inerken:

– Şahset Bey, nazik davetinize çok teşekkür ederim. Başka bir zaman seve seve dinlerim sizi. Ben aslında bir yazarım. Bu konuşmalarımızı yazmamda bir sakınca var mıdır?

-Ney! Yazar mısın?

Evet. O da hiç belli olmuyor değil mi?

“He vallahi o da hiç belli olmuyor. Yaz, dedi. Beni inerken yine güldürdü. İnen diğer yolcular da gülüyordu. Kendi kendine türkü söyleyen insanlardan siz, benim gibi çekinmeyin yanlarında rahat olun. Neşet Ertaş’ın dediği gibi;

Nerede bir türkü söyleyen görürsen korkma yanına otur. Çünkü kötü insanların türküleri yoktur.”

ahmet.kocak16@hotmail.com

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

>