Mülki idaremizle gurur duyuyoruz
AK Parti Sözcüsü Çelik, partisinin Merkez Yürütme Kurulu toplantısının ardından açıklamalarda bulunuyor. Konuşmasında “Mülki idaremizle gurur duyuyoruz” diyen Çelik, “Türkiye’deki vali ve kaymakamlarımıza militan diyerek büyük skandala imza attı sayın Kılıçdaroğlu. Osmanlı’dan bugüne kadar son derece köklü bir idare geleneği oluşmuştur. Valiler, kaymakamlar, yargı mensupları ellerinden gelen en iyisini milletin emrinde olmak anlayışıyla gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Bazı faaliyetleri beğenmediğiniz zaman eleştiri getirebilirsiniz. Çok net söylemek isterim, bu eğer tekrarlanmasaydı bu cümleleri kurmaya gerek kalmayacaktı. Valilere, kaymakamlara, yargı mensuplarına militan diyenler faşistin ta kendisidir” ifadelerini kullandı.
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, partisinin Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısının ardından açıklamalarda bulunuyor. Çelik’in açıklamalarından satır başları şöyle;
“AK Parti teşkilatlarına baktığımızda demokratik bilincin, motivasyonun bu kadar yüksek olduğundan gurur duyduğumuzu söylemek isterim. Şimdiye kadar yürüttüğümüz çalışmaların bundan sonrasında da daha güçlü yürütülmesi için yeniden irademizi tazeleme şeklinde bir yaklaşım olarak kongreler gerçekleştiriliyor.
AK Parti tecrübe ile kadrolarının yenilenmesi arasındaki dengeyi hassasiyetle gerçekleştiren bir partidir. Kongrelerimizde partimize, Cumhur İttifakı’na dair iradeden memnuniyet duyduğumuzu ifade ediyoruz.
Türk devlet ve siyaset hayatında görülmeyen bir yıkım siyasetiyle karşı karşıyayız. İlk defa bir siyasi partinin meşruiyet çizgilerinin dışına çıktığını görüyoruz. CHP’nin dilinin yıkım siyaseti olduğunu daha önce ifade ettim. Bugün Sayın Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından anlıyoruz ki, nefret ve husumet siyaseti Kılıçdaroğlu tarafından bir yazılım haline getirilmiştir.
Bu yazılım nefreti arttırmak şeklinde tavır ortaya çıkıyor. Geçmişte CHP’nin önde gelen siyasileri, saygın isimler. Dünyaya bütünleşmiş bir sosyal demokrat partinin nasıl olması konusunda çok şey yazdılar, çok şey söylediler. Bunun teorisini oluşturdular, pratiğiyle ilgili çalışma atölyeleri oluşturdular.
Bu birikimin yeni parti yönetimi tamamen berhava edildiğini görüyoruz. CHP’nin motivasyonu tamamen yok olmuştur. Avrupa’daki aşırı sağcıların liginde bir CHP söylemiyle karşı karşıyayız. Şüphesiz CHP’ye destek veren vatandaşlarımız açısından da büyük bir haksızlıktır. Bugün sayın Kılıçdaroğlu çok kötü bir grup konuşması yaptı. Tamamen dağınık bir zihinle, nefret, husumet siyasetini mümkün olduğu kadar üretmek, Avrupa’daki sosyal demokrat partiler liginden aşırı sağcı liginin en üst sıralarına yerleşmek gibi bir siyasi tutum üretmiştir.
Kılıçdaroğlu döneminde Avrupa’nın aşırı sağcı ve ırkçılarıyla bir siyasi dil kullanımını kayıtlara geçirmek gerekiyor. Diyor ki ‘AK Parti ne yapmak istedi de engel olduk?’. AK Parti ne yapmak istediyse karşımızda oldunuz. Sizin milletvekillerinizden bir tanesi ‘Türkiye’de ordu kağıttan kaplanmış, darbe bile yapamıyor’ dediğinde hepiniz sessiz kaldınız. AK Parti’yi kapatma girişimleri söz konusu olduğunda yine sessiz kaldınız. Ne zaman iyi bir şey gerçekleştirsek jüristokrasi ve askeri vesayet üzerinden bir şey yapamadığınızda Anayasa Mahkemesi’ne indirgeyen bir tutum sergilediniz.
Millet size destek vermedi, millet AK Parti’nin Türkiye’yi büyütme iradesine destek verdiği için sizin bu girişimleriniz berhava oldu. Geçmişte yaptığınız gibi iktidara gelemediğiniz zaman bir denetleme iktidarı kurmuş oluyorsunuz. Bir engizisyon gerçekleştirmek üzere bu tavrı gerçekleştirdiniz. 60 ihtilaline ideolojik destek vererek imza attınız. Bunları söylediğimiz zaman sayın Kılıçdaroğlu diyor ki, ‘Bunlar tarihte oldu’. Mesele şu; keşke tarihte olmuş bu kötülük, yıkım siyasetini terk edebilseydiniz.
Keşke demokratik bir diyalektik içerisinde sizin ve kamu siyasetinin daha iyi olacağına dair siyasi rekabet içerisinde olabilseydik. İlk iktidara geldiğimizde, TBMM’ye girdiğinizde dış politikada karşı argüman geliştirebiliyorlardı. O siyasilerin hepsi gitti maalesef şimdi yıkım siyasetiyle karşı karşıya kaldığımız bir tablo var önümüzde.
Keşke tarihi anakronik bir biçimde bugün yeniden yaşatmak, tarihin hapishanelerine, kıskançlarına, mengelerine Türk siyasetini kıstırmak gibi bir tavır içerisinde olmasaydınız. Bunun en önemli göstergesi de kullandığınız dildir. Ne siyasi nezakete ne demokratik adaba uygun olan bir dil kullanıyorsunuz. Milletin temel kazanımlarını doğrudan hedef alan, demokrasi mücadelesini itibarsızlaştırmaya çalışan bir tutum içerisine giriyorsunuz. Bu kabul edilemez bir tutumdur.
Siz milletin kazanımlarını hedef alan, büyük demokrasi mücadelesini hedef alan bir tutum içerisine giriyorsunuz. 15 Temmuz darbe girişimine karşı yapılan direnişi itibarsızlaştırmaya çalışıyorsunuz. Sürekli olarak militarizm peşinde koşuyorsunuz ondan sonra da utanmadan bize militan diyorsunuz. Bunlar sizin kendi tarihinizde gerçekleştirilmiş şeyler. Türkiye’deki vali ve kaymakamlarımıza militan diyerek büyük skandala imza attı sayın Kılıçdaroğlu. Osmanlı’dan bugüne kadar son derece köklü bir idare geleneği oluşmuştur. Valiler, kaymakamlar, yargı mensupları ellerinden gelen en iyisini milletin emrinde olmak anlayışıyla gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Bazı faaliyetleri beğenmediğiniz zaman eleştiri getirebilirsiniz.
Çok net söylemek isterim, bu eğer tekrarlanmasaydı bu cümleleri kurmaya gerek kalmayacaktı. Valilere, kaymakamlara, yargı mensuplarına militan diyenler faşistin ta kendisidir. Şehit kaymakamlarımız, yargı mensuplarımız var, insan biraz bundan utanır. Gelin bize eleştiri getirin. Size cevap veremeyecek durumundaki vali, kaymakam, askerlere bunu söyleme sebeplerini biliyoruz. Biz siyasi tomografisinde, MR’ında neler var biliyoruz. Kendiniz iktidar değilsiniz, mülki idareyi baskı almaya çalışıyorsunuz.
Askerin içerisinde fitne çıkarmaya çalışıyorsunuz. Milli iradeye, TBMM’ye bağlı bir ordudan rahatsız olduğunuz için. Terörle mücadele eden bir ordudan rahatsız olduğunuz için bunu yapıyorsunuz. Sağduyulu CHP’de siyaset yapan arkadaşlarımızın, devlete, millete bağlılıklarına şahidim. O arkadaşlarımızın şunu düşünmesi gerekiyor. ‘Biz devleti kuran partiyiz’ derler, şimdi devlete saldıran bir parti haline gelinmesinde bu CHP’li arkadaşlarımızın çok iyi düşünmesi gerekiyor.
CHP içerisinde, CHP’ye emek vermiş, demokrat arkadaşlarımızın iyi düşünmesi gerekiyor. Bu gerçi anlayış sona ermiştir. Ne yaparsanız yapın bu gerici anlayış geri gelmeyecektir. Yeniden kaos çıkarmayı çalışan, parçalı siyaset oluşturduğunuzu net bir şekilde görüyoruz. Sizin sağ elinize militarizmi, sol elinize jüristokrasiyi almış tavrınız bir daha geri gelmeyecektir. Bize militan diyenlere aynaya baktıklarında görecekleri tek şeyin faşist ve Nazi anlayışla konuştuklarını göreceklerini bir kez daha söylemek isterim.
Cumhurbaşkanımıza karşı kullanılan dilin Avrupa’daki faşistlerin diliyle aynı olduğudur. Fransa’nın faşisti Le Pen’in diliyle aynı olduğu, Almanya Nazi bağlantılı partiyle aynı olduğunu görebiliriz. Bu topraklara ait bir siyaset değil. Türkiye’nin demokratik kazanımlarına düşman bir dili sürekli olarak yeniden üretmeye çalışıyorlar. Namertlik, mertlik tartışması ne kadar ayıp bir şey! Namertlik, mertlik nedir 15 Temmuz gecesi gördük. Cumhurbaşkanımız ölümü göze alırken kimlerin sokağa çıkmaktan bile çekindiğini açık ve net şekilde gördük. Herkesin kendine bakıp ona göre mert ve namert tartışması açmaları lazım.
Demokratik bir sistemde en sert eleştiriyi yapın, biz buna cevap veririz. Biz siyasi kavgadan çekinmeyiz. Ama yıkım müteahhitliği yaptığınız zaman, nefret suçu ürettiğiniz zaman buna cevap vermek durumunda kalıyoruz. Hiç kimsenin mülki amirleri, yargı, askeriyeyi yönlendireceğini düşünmemesi lazımdır. Eleştireceğiniz bir şey varsa bize söyleyin, biz de size cevabını verelim.
Ne istiyorsunuz? Sizin militanınız olduğu zaman iyi vali, iyi kaymakam oluyorlar. Milletin emrinde çalışınca siz onlara militan diyorsunuz. Bizim bütün ömrümüz bu dille mücadeleyle geçti. Bazı yerlerdeki vali ve kaymakamların 1 günlük emeğini sayın Kılıçdaroğlu 6 ayda gerçekleştiremez. Mülki idare mensupları ve geleneğimizle gurur duyuyoruz.
Valilerimiz, kaymakamlarımız devlet adamlarıdır. Devlet hayatına, devlet çarkının dönmesine herhangi bir şekilde çomak sokulmasına müsaade etmeyeceğiz. Bu sözleri söylerken aynaya baktıklarını hiçbir zaman unutmasın diyoruz.
ABD’nin yeni yönetimi göreve başladı. Temaslarımız sürüyor. 6 Ocak’taki krizden sonra yeni yönetimin pürüzsüz şekilde işbaşına gelmesi memnuniyet verici. Senato baskının ideolojik kimliği analiz edildiği zaman İslam düşmanlığı, Türkiye düşmanlığı, beyaz olmayanlara düşmanlığının kurumsallaşmış olduğunu görüyoruz. Yeni başkanın bu tehdidin farkında olarak göreve başlaması son derece önemlidir.
Bu dönemde üzüntü verici birkaç şey duyduk. Türkiye’deki Amerikan karşıtlığı sebebinin AK Parti olduğuna dair bazı açıklamalar geldi. Bu değerlendirmeler yanlıştır. Türkiye’de anti Amerikanizm söz konusu değildir. Vatandaşımızın tepki gösterdiği konuları Amerikan bürokratlarının iyi değerlendirmesi gerektiğini düşünüyoruz. 15 Temmuz darbe girişiminden sorumlu olan kişinin ABD’de rahat bir şekilde yaşıyor olmasına vatandaşlarımızın tepkisinden daha normal bir şey yoktur.
Terör saldırıları düzenleyenlerin PKK/PYD/YPG’nin ABD tarafından açık şekilde desteklenmesi tabii ki milletimizin tepkisine yol açmaktadır. Patriotları satın almak istediğimize rağmen verilmediği için S-400 savunma sistemlerini aldık. Sonra bize yaptırımlar uygulandı. Çifte standarttan uzak durduklarını söylemek mümkün değildir. Hasım ülke olarak gördükleri Rusya ve Çin’den silah alanlara F-35 satmada bir mazur görmüyorlar ama Türkiye’ye satmıyorlar.
İlkeli bir müttefiklik ilişkisine yaslandığımız zaman çözemediğimiz sorun olmadığını bir kez daha ifade ediyoruz. Biz sahada hak ve menfaatleri korumakta güçlü bir devletiz aynı zamanda masada da güçlü bir devletiz.
Yunanistan’da yeni bir sayfa açmayı düşünüyoruz. Yunanistan Dışişleri Bakanı’nın olumsuz düşüncelerden vazgeçmesi gerekiyor. Silahsızlandırılmış adaları silahlandırmaları doğru faaliyetler değil. Türkiye’de azınlıklara dönük atılmış adımlar çok güçlü adımlardır. Batı Trakya’da Yunanistan defalarca AİHM tarafından cezalandırmalarına rağmen Yunanistan aynı tutuma devam etmektedir.
Belçika Parlamentosu tarafından 5 Mayıs 2019’ta bir karar kabul edilmişti. Belçika Ermenileri komitesi itirazda bulunmuştu. Belçika Yüksek Mahkemesi tarafından reddedildi. Bu kararı olumlu karşıladığımızı belirtmek isteriz. Bu karar Avrupa Konseyi kararlarıyla uyumlu bir karardır.
İsrail yeni yerleşim yerleri konusunda bir adım attık. Bunu hassasiyetle takip ediyoruz. 2572 yeni konut inşa edeceğini söyledi. Bütün dünyanın buna dur demesi gerekiyor. İsrail’in attığı bu adımlar iki devletli bir çözümü imkansız hale getiriyor. Bölge barışını ciddi bir şekilde tehdit ediyor.
Doğu Kudüs’ün statüsünü değiştirmek asla kabul edilecek eylemler değildir.
Terörle mücadele konusunda tavizsiz duruş aynen devam etmektedir. Bütün güvenlik güçlerimize sevgilerimizi, selamlarımızı, dualarımızı iletiyoruz.
Çok yakında hayvan haklarıyla ilgili bir yasa tasarı TBMM’ye gelecektir.”
SORULAR VE YANITLAR
“Terör insanlık düşmanı bir organizasyondur. Milletimizin de düşmanıdır. Demokrasiye, hukuk devletine inanan hiç kimse teröre destek veremez. Bahsettiğiniz o bina terör örgütü propaganda merkezi haleni gelmiş. Bu örgütün Kandil’deki ofisine gidilse orada herhalde bu kadar çok malzeme yoktur. Bunun karşısında ‘yanlıştır’ demesi gerekenler, suç olmayan resimlerden, bayraklardan bahsediyorlar. Bunların hepsi suçtur. Bu çevreler bunları söylerken, PKK terör örgütünü mazur göstermek üzere davranırken birtakım temelsiz argümanları sol cebine, sağ ceplerine demokrasi, özgürlük argümanlarını koyuyorlar. Herhangi bir partinin ilçe binasına gidilse, DAEŞ’in bayrağı, propoganda malzemeleri olsa, Türkiye’de bunun varlıklarından duydukları tepkiyi bütün dünya duyacak şekilde propaganda yaparlar. DAEŞ ile PKK arasında ne fark var? Terörü lanetlemeden özgürlükler ve demokrasi üzerine cümle kurulamaz.
Ne enteresandır PKK terör örgütünü mazur, makul göstermek üzerine sakat zihniyet içerisinde olanlar, DEAŞ terör örgütü sözkonusu olduğunda dünyanın en tepki üreten, en çok lanetleyen cümlelerini kuruyor. Biz ikisini de lanetliyoruz, reddediyoruz. Terör amasız, mazeretsiz, şerhsiz bir şekilde lanetlenmelidir. Kim ki bir siyasi partinin binasında terör örgütü propagandasını yapan malzemeler bulunduruyorsa demokrasimize, hukuk devletimize düşmanlık içerisindedir.
Bu MYK’mızda değerlendirdi. CHP’nin kullandığı dilin sistematik bir şekilde mülki idaremizi, askeri mensuplarımızı, yargı mensuplarımızı baskı altına alma çabası içerisinde olduğunu görüyoruz. MYK’mız buna karşı en güçlü tepkinin verilmesi konusunda hemfikirdir. Hiçbir vali, kaymakam, silahlı kuvvetler mensubu ve yargı mensubunun Kılıçdaroğlu’nu ciddiye alması gerekmez. Biz cevabı veriyoruz ve vermeye devam edeceğiz.
Bir vali ya da kaymakam CHP Genel Merkezi’nden talimat almıyorsa ona militan diyorlar. Askeriyede bir vesayet kışkırtması sözkonusu değilse militan derler. Yargı mensupları CHP’den talimat almıyorsa militan derler. Tarihte yaptığınızı bugün de yapmaya çalışıyorsunuz. Mülki idaremizin arkasındayız, hepsine selamlarımızı, sevgilerimizi iletiyoruz.”