Haberde Bursa

Ahmet Koçak yazdı; ÂLİM AMCA

21.04.2024

Köşe yazarımız Ahmet Koçak makalesinde;

Âlim Amca Yozgatlı Bursa’da yaşayan biridir. Onu, rutin markete gidiş gelişlerinde, ayaküstü sohbetlerimizde tanıma fırsatım oldu. Kısa boylu, esmer tenli, ciddi bir yüze sahip; hep gri takım elbise giyer, kahverengi takkesiz sokağa çıkmaz. Kısa kırpılmış kır bıyıkları, hep sinekkaydı tıraşlı bir yüzü vardır. Götürüp Çin’in Yuhan kentine bıraksak hiç dikkat çekmez. Âlim Emmi kısa boyu, çekik gözleriyle Çinliden farksızdır.

Evine yakın yerde karşılaşırsak; “hoca gel eve gidek, çay içek.” diye evine davet eder sağ olsun. Yolda karşılaşırsak (genelde sabah ekmek almaya gittiğinde karşılaşırız. Her Yozgatlı gibi ekmekle yer her yemeği),

“günaydın Çapanoğlu! Nörüyon? Ne şaalsin?” diye hatırımı sorar. Ben de “Nörüyüm eyiyim Alim Emice Sen nörüyon?” derim. Başka yerden biriyle karşılaştığında dil kırar, “Nabıyon? Eyi misin?” der. “Nörüyon? Ne şaalsin?” şeklindeki hal hatır sorma sadece bana tahsisi edilmiştir. Bilir ki, bu dili benden başka anlayan olmayacak, tuhaf tuhaf yüzüne bakacaklardır.

Bir karşılaşmamızda anlatıyor Alim Emmi: “Gel hele ıcık (azıcık) laflıyak heeri. Hoca ömrüm un, buğda bozlaklarını(çuval) taşımakla, hamballık iderek geçti. Fırına gelen unnarı endirdim, daarmene(değirmen) gidecek seklemleri(büyük çuval) arabalara yühledim, tükkanlara gelen biyaz eşyaları endirdim, bindirdim.

Mektebe gidemedim. O faat (o vakit) Koode mektep yoğudu. Ohumam yazmam yoğ emme her bi şeye ahlım yiter(yeter).  Babam erkencene öldüğünden tüm horantanın(hane halkının) yükü bozlaklar gibi omuzlarıma bindi. Koode davar güttüm, mal güttüm. Bi yandan da evraaç( evirgeç) yapıp sattım. Evlendikten sona şaare(şehre) göçtüm. Bu saar (bu sefer)epmami  (ekmeğimi) şaarde aradım. Aanadığım bir iş yoğudu(yok idi). Ben de hamballığa başladım. Çocuhları hamballık iderek ohuttum. Altısını everdim. En guççüğü galdı. Guççüğün(küçüğün) adı, İrecep. Allah başga evlat virmedi. Bizim garı, “yiter noreciik yedi dene var” didi. İrecebi everemedim. Esgerliğini itti geldi lakin gız bulamadıh.  Şöyle temiz süt emmiş biri yoh mu? Öyle naçar galdıh ki; temiz süt emmese de olur, hatta dul garı bilem olur. Oğlan ohudu  emme avradı yok. Bizimle galıyo sabi(?). Yani sening aanayacan irezil malamat haldeyik. Esgeri ücüretle çalışıyo diyin kisme bağanmiyo bizim oolanı. On, on beş blanzik istiyolla. Biz nirden bulak o aader(o kadar) bilanziği? Korunuz goz ossun emi sıracalılar(gözünüz kör olsun demek istedi sanırım).  Bir gasap bir deriyi sürükler ellaam. Sen bilin hoca ocaana düştük! Bağa bi yardımcı olsan gurban olduum. İpti (önce) Allah’a soona saa(sana) guvenyom ganaatın ossun aar.

Gurban diyincik ahlıma geldi; bıldır(geçen yıl) gurban kesdiydik. Bu saar(sefer) kesemedik. Hiç kisme(kimse) bize et virmedi. Gurbanda bir dişirici (dilenci) geldi et istiyo. Ben dişiriciye didim ki:

“Ne istiyon bacından, bacın da ölüyo acından!” Dişirici aanamadı. Çekti gitti.

Otoon(oteki gün) şalli(şehirli) biriynen gonuşakana;

“Ya arhadaş niye ben, senin didiğin heç bir şiyi aanamıyoom ?” didi. Ben de” neyini aanamıyon?” didim. Yekden dimesin mi, “ya hacemmi  teessüf iderim. Ben eşek miyim de aanayım?” didi. Baa okelendi. Dimek ki eşşa annamış.  Ben ne didim şincik? Sen aanıyon le daal mi hoca?” dedi. Ben de:”He, Alim Emmi aanıyom.” dedim.

“Bizim İrecep “Alamana gidecaam. Zengin olacaam” didi de bir paşaport (pasaport) çıkatdıydı. Burdan geçekene(geçerken) paşaportunu düşürmüş. Gormedin ellaham( herhalde) le?”

“Yok görmedim Alim Emmi.” dedim, devam etti:

“Uşahlar yuvadan uçuncuk(uçunca) kismesiz laleçen(çaresiz) galdıh melmekette. Bizim avrada inme indi. Uşahlar bahdılar ıradan olmayacak bizi alıp buruya getirdiler. Allah onların hepiciğincen ırazı ossung! Bize bahıyollar. Saten ordahı (oradaki) dilliğimiz dillik daaldi. Burdaki dilliğimiz de iç guvaden hallıca işte norecaan. Alim Emmin heç gun yüzü gormedi yiyenim. Sikortasız çalıştım elli sene. Takavüdüm yok. Hokumat baa iki bin beş yüz lira ehdiyarlık aylığı, hanım uçun(için) da bin üç yüz lira bahım mayişi(maaşı) viriyo. İki bin sehiz yüzü ev icarına gediyo. Galanıyla da geçinmeye çalışıyok. Allah hokumattan ırazı ossun. Hiç bişey vermese norecaadik?  Çocuhların eline bahacadıh. Gelinler el gızı ırazı olur mu? Olmaz helbet(elbet). Gendi çocukları varıkana bizi kim nitsin! Ehtiyarlık kapıya gonacak bi şiy daal (değil) hoca! Gendine eyi bah. Aman ele avuca düşme. Düşenin dostu, oğlu uşa olmaz, dimiş atalar. Boşa mı dimişler le daal miyim?

Şaar yiri bek gozelimiş; belediyeden bir karı gelir bizim avradın altını alır, haftada bir çimdirir. Ben yimaani yidiririm. Aşama oolan(oğlan) gelir. İkimiz bir olur asbaplarını(elbiselerini) daaştirir(değiştirir), döşşane(döşeğine) yatırırık. Yingeni geydirirkene yağannıma mı disem borüme mi disem bir aarı(ağrı) girer de gitmez sıracalı. İşte beyle yuvallanıp gidiyok senin aanayacaan” diye yaşamında ne var ne yoksa anlatır, dinlerim. Bazen takılırım: “Alim Amca beni seviyor musun?”

Bıyh (vıyh) abaa(amaa)! O neşaal (ne şekil) laf?” der gerisini ben anlarım.

Kendimle de gurur duyarım. İyi derecede İngilizce, üç beş kelime Fransızca, Yozgatlıca, az da olsa Türkçe ile dört dil bildiğimi fark ettirir bana. Sağ olasın Alim Emice. Onun dilini en iyi ben anlar, uygun şekilde karşılık veririm. Benimle sohbet etmekten zevk alır.

Yahu Alim Emmi, bir sefer senin konuşmanı yazdım, beş yıl yetecek parantez işaretini bir yazıda harcattın bana.  Şimdi parantez lazım olursa nereden bulacağım?

ahmet.kocak16@hotmail.com

 

 

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

>