Ahmet Koçak yazdı; ÖĞRENCİM HATUN
Köşe yazarımız Ahmet Koçak makalesinde;
1991- 1992 Eğitim Öğretim yılında Yozgat Boğazlıyan Milli Egemenlik İlkokulu’nda göreve başladım. Yeni atanan öğretmenlere çoğunlukla birinci sınıfları veririler. Aldım birinci sınıfı başladım çalışmaya. Küçük bir okuldu ve her sınıfın iki şubesi vardı; biri sabahçı, diğeri öğlenci. O yıl okula başlayan oğlumu da kendi sınıfıma aldım.
Tümden gelim metoduyla başladım okuma yazma öğretmeye. Rakamlar, zihinden dört işlem derken çocuklar okuyup yazmaya, güzel matematik yapmaya, güzel yakan top, köşe kapmaca, futbol ve basketbol oymamaya başladılar. En sevdikleri ders Beden Eğitimiydi. Öyle seviyorlardı ki yaramazlık yapan çocukları beden eğitimi dersine katmaz kenardan izletirdim. Bir daha yaramazlık yapmama sözü üzerine oyuna alırdım.
İkinci sınıfın sonlarına doğru okul bahçesinde yakan top karşılaşması düzenledim. Sınıfım öyle iyi oynuyordu ki arada sırada yakan top oynayan ikileri, üçleri, dörtleri hatta beşleri bile yenerek şampiyon olmuşlardı.
Okulda iki kardeş öğretmen vardı; Abdulkadir ve Ethem Güneri kardeşler. Boğazlıyan’a yakın Yazıçepni Köyündendiler. Ethem Bey’in kızı Dilek’le Abdulkadir Beyin tek yumurta ikizi kızları olan Raziye ve Hatun da sınıfımdaydılar. İlk günlerde isimlerini karıştırdım onlar düzelttiler. Zamanla önce doğan Raziye’nin yüzünün biraz küçük ve cılız olduğunu Hatun’un yüzü biraz daha iri ve Raziye’den biraz kilosunun fazla olduğunu fark ettim. Artık onları karıştırmadım.
Pırıl pırıl, tertemiz giyinir, uzun, siyah saçlarına beyaz kurdelelerini takar okula gelirlerdi. İki esmer güzeli kızlarımdı. Okul eşyalarını, kitaplarını tertemiz kullanırlardı. Yazıları da bir birine benzer ve çok güzel yazarlardı. Başarıları birbirine çok yakın; Raziye -birkaç saat erken doğmasından olsa gerek- Hatundan biraz ilerdeydi. Aralarında tatlı bir rekabet olduğunu sezer aynı not almaları için puanlarını düzeltirdim.
Raziye sınıf başkanı seçilmişse Hatun da sınıf başkanlığından geri kalmayan Temizlik Kolu başkanı olurdu. Eğitsel kol başkanlıklarını gösteren kolluklarını kollarından çıkarmaz gururla taşırlardı.
Babaları Abdulkadir Bey bir sabah:
“Duydunuz mu arkadaşlar benim arabamı çaldılar.” Tek maaşlıydı ve dişinden tırnağından artırarak eski model bir murat 124 alabilmişti. Sözlerine devam etti:
“Akşam misafirlikten eve dönerken bir baktım benim araba önümden gidiyor. Peşinden koştum, bağırdım. Bastılar gaza gözümün önünde alıp gittiler iyi mi?”
“Polise gitmediniz mi?”
“Gitmez olur muyum? Gittim tabi. Hâlâ bulunamadı.” Ne zorluklarla aldığını bildiğimiz için hepimiz çok üzüldük tabii. Birkaç gün sonra sevinçli haberi verdi:
“Arkadaşlar arabamı polisler Kayseri Sanayi girişinde bulmuşlar. Dün gittim getirdim.”
“Hadi gözün aydın olsun Abdülkadir Bey.”
“Sağ olun arkadaşlar. Hırsızlar sadece içinde mum yakmışlar. Tavanı biraz islenmiş. Gelince sildim çıktı. Vallahi iyi insanlarmış. Arabama bir zarar vermemişler.” deyince gülüştük.
“İlahi Abdulkadir Bey neresi iyi adammış o hırsızların? İyi adam benim. Senin arabanı çalmayı hiç düşünmedim.” dememe o da güldü.
Beşinci sınıfın ikinci döneminde İlçe milli eğitim beşinci sınıflar arası bilgi yarışması düzenledi. Birden beşe kadar okuttuğum sınıfım da katıldı yarışmaya. Geçen yılki bilgi yarışmasında Ethem Bey’in sınıfı Boğazlıyan’da ve Yozgat’ta birinci olmuş okulumuz baya bir dikkat çekmişti. On üçüncü yılımı çalışıyordum. Dörtte ve beşte sınıfıma hafta sonları kurs açıp yetiştirmek için çok çabaladım. Herkes benim sınıfımdan da aynı dereceyi bekliyordu. Yarışmaya sınıfın ilk üç öğrencisini yaptığım sınavlar neticesinde aldıkları puanla göre seçtim. Raziye yarışmaya katılmayı hak kazandı Hatun elendi. Hatun üzülmüştü ama yapacak bir şey yoktu. Yarışma sonucunda ilçede olan okulları eledik. En son yarışmada bir kasaba ilkokulu birinci, bizim sınıf ikinci oldu. İlçe Milli Eğitim Müdürü Yasin Yıldız, okulumuzda tören yaparak sınıfımızın başarısını bir çeyrek altınla ve teşekkür belgesi ile ödüllendirdi. Güzel günlerdi.
Şanslarından tam da o yıl Boğazlıyan’a Anadolu Lisesi açılmıştı. Yoksa Yozgat Anadolu ya da Kayseri Anadolu Liselerini tercih etmek zorunda kalacaklardı. Anadolu Sınava girdiler. Anadolu Lisesi olmayan yakın ilçe çocukları da Boğazlıyan’ı tercih edebiliyordu ve dolayısıyla giriş oldukça zorlayacaktı çocuklarımı. Sınavın nasıl gittiğini sordum. Herkesinki iyi gitmişti. Sonuçlar açıklanmadan “Raziye kesin kazanır da; ya Hatun kazanamazsa?” sıkıntısı yaşamaya başladım.
Sonuçlar açıklandı. Beş öğrencim kazanmıştı. Raziye ve Hatun da vardı içlerinde. Bu sonuçla mutlu oldum derin bir oh çektim.
Aynı sınıfta öğrencim olan Pınar Facebook’tan arkadaşımdır. Dün bir yazımın altına yorum yazmış:
“Çok geçmiş olsun hocam. Allah hayırlı ömür versin.. Bizim sınıfta ikizler vardı ya Hatun ve Raziye Güneri hatırladınız mı hocam? Hatun vefat etmiş çok üzüldüm.”
ahmetkocak16@hotmail.com