Haberde Bursa

Bahri Palas yazdı; MELAMET NEDİR ? NE DEĞİLDİR ? 4

12.01.2025

Yerel basınımızın usta kalemi ve bilge araştırmacı gazeteci Bursa Vatan Medya Gurubu yazarlarından Bahri PALAS ‘ın kaleminden…

Sevgili okurlarım yine bir Pazar günü sizlerle birlikte olmanın mutluluğunu yaşamaktayım.

Keyifli okumalar dilerim.

Şu şekilde bir cümleyle başladım yazıma. Sizlerle birlikte olmanın derken bu çok  göreceli bir cümle. Fiziki olarak birliktelik yok ama yazımı okuyan herkes ne demek istediğimi rahatlıkla anladı sanırım.

Bazı anlatımlar vardır ki zahirini anlatmak belkide dile getirmek çok zor olsa gerek,  anlatan kişi daha dolambaçlı yollar seçip kendi zevkini ilave ederek anlatabiliyor. Biz onun ne demek istediğini bir şekilde anlayıp yorum dahi yapabiliyoruz. Bazen hakikati anlatmasına rağmen şerri olarak zıt gibi de görünebiliyor. Lakin kesinlikle böyle değil.

Bu günkü yazımda tam bu  konuyla alakalı ; Mısri Niyazi Efendinin bir sözü düştü şu an gönlüme.

Zatı hakk’da mahrem-i irfan olan anlar bizi

İlm-i sırda bahr-ı bi payan olan anlar bizi

Bu fena gülzarına bülbül olanlar anlamaz

Vech-i baki hüsnüne hayran olan anlar bizi

….

Zahida ayık dururken anlamazsın sen bizi

Cür’ayı safi içip mestan olan anlar bizi

Arifin her bir sözünü duymaya insan gerek

Bu cihanda sanmanız hayvan olan anlar bizi.

Diyerek hazret bizim her sözümüzü herkes anlayacak diye bir şey yok demektedir. Ey vallah.

Anlayamayan yada anlamakta güçlük yaşayan bazı insanlarda;

Samiri , Firavunun zulmetmesinden kaçan , Musa (as)’ın kavminden eski zihnet eşyalarını toplolayıp; Farklı bir yöntem ile buzağının arkasından giren rüzgar enerjisini bir düzenek sayesinde hava sirkilasyonu oluşturarak buza böğürüyormuş gibi ses çıkartabilen bir buza heykeli yapar. Görerenlerde buza böğürdü kanısına varırlar ve bu buzağıya taparlar.

Bizde de hak ve hakikatı gerçek anlamda idrak edemeyen bazı kişiler Samirinin yapıp böğürttüğü buza gibi, böğürüp durmaktadır. Tabii ki bunu duymaya da kulak gerek. Neyse mevzu farklı.

Face’de geziyordum. Baktım hocanın bir tanesi Kıyamet  gününün akşam ezanından sonra kopmayacağını burda akşam olduğunda başka yerde gündüz olduğunu filan bağıra bağıra anlatıyor.

Hocam hiç kimse böyle bir ayet var demedi zaten. Sapla samanı bir birine karıştırmayalım. Arifin veya uyanığın biri bir yorum yapmış bu sözde tutmuş dile yerleşmiş. Sümme haşa ayet değil elbette.İşe tam olarak niye bir söz edilmiş bu kadar benimsenmiş ona bir bakalım.

Nasreddin hocaya birgün köylüler sormuşlar. ‘’ Hocam kıyamet ne vakit kopacak ? ’’ diye.

Hoca ‘’ büyük kıyametimi soruyorsunuz küçük kıyametimi diye ? ‘’ köylülere sorar.

Hocam derler kıyametin büyüğü küçüğü mü olur.

Hoca evet olur der.’’ Hanım ölürse küçük kıyamet . Ben ölürsem büyük kıyamet ‘’ diye cecap verir.

Lütfen kıyamet sözcüğünü Son saat olayı ile karıştırmayalım. Zira son saati cenabı hak habibim dediği nebisinden dahi saklamıştır. Son saatin ne vakit olacağını bilen yok yok yok. Yok kardeşim.

Maya takvimine görede kıyametin kopmuş olması gerekiyor. Kıyamet kopmadan son saat gelmez. Ekonomik sıkıntı yaşıyoruz pek çoğumuz. Bu dahi ekonomik açıdan kıyametimizin koptuğunu gösterir.

Andolsun, gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde ( altı evrede ) yarattık. Kaf/50/45)

Ayetindede buyurulduğu üzere altı evreden bahsediyor yüce kitabımız mealen.

Arifin biri çıkmış bu kurandaki altı günü (altı evreyi)  insandaki altı makam , altı tekamül (idrak etme) ‘yi namaz vakitlerine denk gelebilir diye düşünmüş.

Sabah namazını günün ilk ışıklarıyla nasıl dünyamız aydınlanmaya başlayacak ise dine vakıf olmaya başlayan bir insanın cahillikten kurtulup aydınlanmasına eş manada zevk etmiş seyrü sülük sahibi istekli. Kuranda böyle bir şey yok. Arifin biri çıkmış bu şekilde zevk etmiş. Bu kurandan ayet yada sure demedikçe ne zararı var. Kendinden kendine bir düşüncesel zevk yaşanmış.

Neyse tamamını da diğer vakitlere sokmaya çalışırsak yazımız yetmez. Tamamını bakarsınız bir gün yine böyle bir yazıda kaleme alıveririm.

Gelelim kıyametin akşam ezanı vaktine denk gelmesi olayına.

Akşam namazı dördüncü vakitte kıldığımız namaz. Birinci sabah , ikinci öğle, üçüncü ikindi, dördüncüde akşam namazı hadi bilmeyenler için beşinci de yatsı namazı diye yazayım.

Düşünen birileri çıkmış demiş ki her namaz vakti bir inkilaba denk gelir. Herbiri insanın tekamülü için bir dönemdir. Dördüncü vakitte (dördüncü dönemde) farkılı bir tekamül için farklı bir rabıta bildirilir istekliye. HAK ZAHİR , HALK BATIN rabıtası. Bu rabıtayla bakacaktır hayata bu istekli kişi. Artık esmanın bir ehemmiyeti kalmayacaktır. Herşey HAK düşüncesinin içerisinde , denizdeki dalgalanmalar sonucu oluşan köpüklerinin denizde ki suyun içerisinde kaybolduğu gibi kaybolup gidecektir. Akşamın karanlığı çöktüğünde nasıl her tarafı karanlık kaplar. Başkaca bir şey nazar edilmez ise bu makam da böyledir alınan rabıta sonucu. HAK ZAHİRDİR. HALK (yaratılmış , eşya vb. ) BATINDIR.

Bu ne anlama gelir. Kişinin meratip üzere kıyametinin koptuğu yada kopacağı anlamına gelir.

Başka ne anlama gelir.

ÖLMEZDEN EVVEL ÖLÜNÜZ . Hadisine denk gelir.

Artık HAK ZAHİR’dir sen diye bir şey kalmaz nazarında.

Bir zevk edersin ölmüşsündür. Bir zevk edersin Kıyametin kopmuştur.

Şimdilik bu kadar….

Hoşçakalın.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

>