Haberde Bursa

Ahmet Koçak yazdı; GİDER MİYİM?

16.02.2025

Köşe yazarımız Ahmet Koçak makalesinde;

Bir kasabada birinci sınıfları okutuyordum. Sınıfımda geçen yıl sınıfta kalan beş öğrenci vardı. Bunlardan biri de Hüseyin’di. O zaman tümden gelim metodu ile fiş cümleleri öğretiyordum. Hüseyin geçen yıldan gördüğü için fişler ilgisini çekmiyordu.

Birinci sınıflar küçük olduğundan sık sık tuvalet izni alır giderlerdi. İzin vermeseniz altlarını kirletme durumları olabilirdi. İzin isteyenlerden biri de Hüseyin’miş. Hüseyin çıktıktan sonra bir öğrenci:

“Örtmenim Hüseyin her derste izin alıyor ama tuvalete gitmiyor, bahçede oynuyor.”  dedi. Ben derse öyle dalmışım ki Hüseyin’in sık sık izin aldığının farkında değilim. Çocukları ödevlendirip Hüseyin’i koridor penceresinden izlemeye çıktım. Gerçekten de bahçede erken gelen öğlenci çocuklarla oyun oynuyor, bir de onlara tariflerde bulunuyordu. İzin vermesem inadına altını kirletecek. Ne yapsam diye düşünürken aklıma bir fikir geldi ve uygulamaya karar verdim.

Sınıfa girdim;“ Çocuklar Hüseyin gelince şakadan onu tanımıyormuş gibi yapalım, ona bir oyun oynayalım mı?” dedim. “Eeeveeet!” dediler. Anlaştık.

Hüseyin kapıyı vurdu içeri girdi, başıyla sınıfı selamladı. Tam yerine gitmeye yöneldiğinde; “ dur bakalım oğlum, sen bu sınıfta mısın?” diye sordum.

Hüseyin: “He örtmenim bu sınıftayım, daha yirim de ora “ derken arka sırayı gösterdi. Bir taraftan da rahatsız oldu. Hafif gülümsedi. Yandan yandan yerine gitmeye çalışıyordu.

” Senin adın ne?” diye sordum.

”Hüseyin. Niye ki örtmenim beni tanımıyon mu?” dedi.

“Hayır tanımıyorum. Hüseyin sen bu sınıfta değilsin. Öyle olsa ben seni tanımam mı? Bir yanlışlık olmalı. Öğlencisin de yanlışlıkla bu sınıfa mı geldin?” dedim. Hüseyin’in nevri döndü. Arada bir gülümsüyordu. Suratı asıldı.

Sınıfa döndüm: “Çocuklar bu arkadaşınızı tanıyor musunuz?” diye sordum.

Çocuklar hep bir ağızdan:” Haaayııııır!” dediler. Hüseyin’in yüz ifadesi ağlayımsı bir hal aldı.

Son bir hamle olarak arkada yanında oturan arkadaşına:” Lan Erdaaal saa dün dürümümüm yarısını virmedim mi, niye yalan diyon?” dedi ve Erdal’ın bu ihaneti karşısında gözlerinden birkaç damla yaş geldi.

“Hadi oğlum dersimiz var. Bizi meşgul etme” derken Hüseyin’i sırtından kapıya doğru hafif hafif itmeye başladım. Gitmek istemiyor, kapı pervazlarına tutunarak direniyordu. Her zaman garantili oturduğu oturağına beş dakikada hasret kalmıştı zavallı!

Bir yandan da, ” Ben eve gidemem. Babam beni eve komaaaz!” diye feryat ediyordu.

Bu kadar yeter diye düşündüm. Oyunu sonlandırmaya karar verdim. ” Üzülme Hüseyin. Biz sana şaka yaptık. Hadi geç yerine otur.” dedim. Gülerek, mutlu mutlu sırasına geçti oturdu, “bu kuru tahta oturak ne kadar da değerliymiş haberim yokmuş” diye düşünerek.

Derslerimiz devam etti. Bir hafta geçti. Hüseyin hiç tuvalete gitmek için izin istemedi, hep ihtiyaçlarını teneffüslerde giderdi.

Yazı görevi vermiştim, herkesin yazılarını tek tek incelerken sıra Hüseyin’e geldi. Hüseyin’in yazısına bakarken yavaşça dedim ki:” Hüseyin bir haftadır hiç tuvalete gitmek için izin almadın, neden gitmiyorsun?”

Hüseyin:” Heç gider miyiiim!” dedi. Başladım gülmeye. Benim gülmemi severdi.  O da başladı ellerini birbirine vurarak gülmeye.

ahmet.kocak16@hotmail.com

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

>