4. dalga bağıra bağıra ‘Geliyorum!’
Koronavirüste vaka sayıları 8 bini geçti. Kurban Bayramı tatili ile birlikte sahillerde artan kalabalık korkutuyor. Uzmanlar yaptıkları son dakika açıklamasında ‘4. dalga bağıra bağıra ‘Geliyorum!’ diyor. Vaka sayılarına bakın, şimdiden geçen haftayı ikiye katladı’ ifadelerini kullandı. İşte koronavirüs salgını ile ilgili yapılan son dakika uyarılarının detayları…
1 Temmuz’da biz, bizden biraz önce de dünya ülkeleri öyle bir açılmaya gitti ki henüz birinci ayı devirmemişken kısıtlamaların yeniden geleceği konuşulmaya başlandı. Aşılama hızının vaka sayılarına oranla yavaş kaldığı, maske ve mesafenin neredeyse sıfırlandığı şu günler ‘karanlık’ bir sonbahara gebe gibi! Uzmanlar ‘4. dalga sonbaharı beklemeden ağustosta bile kapımızı çalabilir’ uyarısı yapıyor. Gençler arasında hayli popüler bir söylemde olduğu gibi; ‘Geliyor gelmekte olan…’
SALGINI DURDURABİLMENİN ÇARESİ AŞI OLMAK
Hürriyet’in haberine göre; İstanbul Üniversitesi (Çapa) Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tufan Tükek, İsrail, İngiltere ve ABD gibi vatandaşlarının yüzde 50’sinden fazlasını aşılayarak, kayda değer bir başarı yakalayan ülkelerde bile 4. dalga endişesinin en üst noktada olduğunu belirterek, “Kontrolsüz açılma ve Delta varyantının da etkisiyle İngiltere’de son 24 saatte 40 binden fazla vaka görüldü. Türkiye’de de durum benzer. Vaka sayıları geçtiğimiz haftaya kıyasla yüzde 30’luk bir artış ile 8 binin üzerine çıktı, haftaya 10 bini görürüz. Hele de bayramdan sonraki 2. hafta bu sayılar fırlayacak çünkü sahil kesimlerinden gelen görüntüler akıl alır gibi değil! Maske yok. Mesafe yok. 2 doz aşılamada istenen rakamlara henüz ulaşamadık. Ağustos ortası 20 binli rakamları görürsek şaşırmayın. 4. dalga sonbaharı beklemeyecek” diyor.
Salgına karşı desensibilizasyon yani duyarsızlaşma içinde olduğumuzu kaydeden Prof. Dr. Tükek, şöyle devam ediyor: “Bir kısım hâlâ virüsü yok sayıyor. Bir kısım, ‘Ne olacaksa olsun’ kafasında. Bir kısım aşıya karşı komplo teorileri içinde. Bu bakış açılarıyla bu maç buradan zor döner! 4. dalgaya doğru hızla gidiyoruz, karamsarlık içerisindeyim. Onca emek umarım boşa gitmez. Salgını durdurabilmenin çaresi kurallara uymak ve aşı olmak. Aşı olanlar hasta olsalar da hastalığı çok hafif atlatıyorlar. Aşı olmayanların ise hem kendileri hem de çevresindekiler büyük riskte. İnsanlar aşıyı reddettikçe yeni varyantlar türüyor. Bu yeni varyantlar aşılı, aşısız hepimizi riske sokuyor. Yakın gelecekte aşı zorunluluğu, aşı kartı uygulamaları kaçınılmaz olur ve olmalı. 1 yıl daha kaybedecek lüksümüz yok.”
AŞI OLMAYAN HASTALARIM ÇOK PİŞMANIM DİYOR
Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanlık Derneği, Erişkin Bağışıklama Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. İftihar Köksal özellikle tatil beldelerinden gelen kalabalık görüntüleri için ‘Korkunç!’ diyor, şöyle örnek veriyor: “Vizitem vardı, şimdi oradan çıktım. Gelen her hastama ‘Aşı oldunuz mu?’ diye soruyorum. Hastam ciddi semptomlar gösteriyor, dedi ki ‘Olmadım ve inanın çok pişmanım.’ Daha kötüsü ailesine de bulaştırmış. İyi ki onlar aşılı. Ona şükrediyor çünkü hafif atlatıyorlar. Bayram sabahı, ‘Umarım bu hatamı canımla ödemem’ diyen bir hasta düşünün. Bu neyi gösteriyor. Aşılanma çok önemli, hastalığa karşı elimizdeki tek silah. Şu an maskesiz-mesafesiz ve en önemlisi de aşısız ya da tek doz aşı ile tatilde, köyünde ya da kalabalıklarda dolaşan insanlar birkaç hafta içinde ne halde olacaklarını durup, sorgulasınlar. Metrekareye düşen insan sayısı olması gerekenin 5-6 katı. 4. dalga bağıra bağıra ‘Geliyorum!’ diyor. Vaka sayılarına bakın, şimdiden geçen haftayı ikiye katladı.”
EĞİTİM SEKTEYE UĞRAYACAK
“Uzunca bir zaman ‘sessiz‘ bir sezon yaşandı. Hepimiz maddi olarak zorlandık. Ama böyle birdenbire ‘şuursuzca’ bir açılmayı da öngörmedik. Birebir şahidim, ne toplu taşımada, ne alışveriş merkezinde ne de restoranda HES kodu soruluyor. İnsanlar masa, sandalye kapma yarışında. Maske, mesafe sıfır. İşletmeciler ‘Açığımızı bir an önce kapayalım’ mantığı ile 4. dalgaya davetiye çıkarıyorlar. Halbuki her işletmenin sık sık anons etmesi, yerel yönetimlerin denetlemesi lazım. Bu kalabalıklar tatil sonrası köyüne, şehrine dönecek. Olmayan yere de virüsü taşıyacaklar. Tedirgin, üzgün ve endişeliyim. Bu gidişle eğitim de ekonomi de büyük sekteye uğrayacak. Eylül ayında okulların açılması planlanıyor… Nasıl olacak? Oysa alınacak kişisel önlemlerle tüm bunlara ‘dur’ demek elimizde. Aşılanacağız ve üç K’den kaçınacağız; kapalı, kısıtlı, kalabalık ortamlar.”