83 MİLYON 5’TEN BÜYÜKTÜR! FAKİRİ DAHA FAKİR, ZENGİNİ DAHA ZENGİN YAPAN BU SİSTEMİ KALDIRACAĞIZ!
83 Milyon 5’ten Büyüktür! Fakiri Daha Fakir, Zengini Daha Zengin Yapan Bu Sistemi Kaldıracağız!
Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Dr. Fatih Erbakan, Tokat 1. Olağan Kongresine katıldı. Genel Başkan Erbakan kente hafta sonu kurulan pazar yerinde esnafı ziyaret ederek sorunlarını dinledi.
Mühim Olan Felaketler Gelmeden Tedbir Almaktır
Kongrenin yapılacağı 26 Haziran Atatürk Kültür Sarayı’na gelen Genel Başkan Erbakan coşkulu bir kalabalıkla karşılandı. Konuşmasının başında Türkiye’nin ciğerini yakan Batı Karadeniz’deki sel felaketine değinen; “Sel felaketinde hayatını kaybeden vatandaşlarımızın acısı yüreklerimizi dağlıyor. Cenabı Allah rahmet eylesin, yakınlarına sabır, yaralılarımıza acil şifalar versin, bütün milletimizin başı sağ olsun. Bu felaketler gerçekleşecek, bu bir imtihan ama biz kullar olarak da gerekli tedbirleri almak zorundayız. Tedbire tevessül etmek inancımızın gereğidir. İnşallah bundan sonra afetler gerçekleşmeden, deprem olsun sel olsun özellikle hükümetimizin bu konuda acil olarak gerekli adımları atması son derece önemlidir.”
Hükümetin Görevi Hayır Yapmak, Sadaka Dağıtmak Değildir
Ülkenin en önemli sorunun işsizlik ve yoksulluk olduğunu ifade eden Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, hükümetin görevinin hayır yapmak, sadaka dağıtmak olmadığını, asıl görevinin muhtaç haldeki vatandaşının gelir seviyesini arttırmak muhtaç halden kurtarmak olduğunu söyledi.
Milletimiz İlk Seçimde Feraseti Gösterip Millî Görüşü İktidara Taşıyacaktır
Borç – faiz – zam ekonomisine son verip önce imtiyazlılar değil önce millet anlayışı ile hareket edeceklerini dile getiren Genel Başkanımız, “Milletimiz inşallah yapılacak ilk seçimde önüne konulacak olan ilk sandıkta feraseti ile hareket edecek, kapı gibi iş bitirme belgesi olan Millî Görüşü tekrar iktidara taşıyacaktır. Biz Yeniden Refah Partisi olarak fakiri daha fakir, zengini daha zengin yapan bu sistemi ortadan kaldıracağız. Biz önce millet anlayışı ile hareket edeceğiz. Borçsuz, zamsız, vergisiz millî kaynak paketleri ile kaynak bulacağız. Bunun kitabını ortaya koyduk. Biz geldiğimizde kamuda, belediyelerde israfa dur diyeceğiz. Kaynaklarımızı adil bir şekilde bölüştüreceğiz. Vergi sistemini adaletli hale getireceğiz. Memura, işçiye, emekliye yüzde 50 maaş zammı var. Çiftçiye, köylüye ucuz mazot, ucuz elektrik var” dedi.
Tokat’lıya Yok Ama 5 İmtiyazlı Holdinge Var
Tokat’ın sorunlarında da değinen Genel Başkan Erbakan konuşmasına şöyle devam etti: “Tokat’ın son 20 yılda en çok göç veren 3 ilimizden biri. Bu erimenin asıl sebebi işsizlik, Tokatlı ‘ya, Tokat’ın gençlerine istihdam imkânı oluşturulmaması. Bırakın yeni istihdam alanı oluşturmayı, sigara fabrikası önce özelleştirilip sonra da kapatılıyor. Tokat, kalkınmada öncelikli 24 il kapsamına alınmadığı için özel sektör yatırım yapamıyor. Tokat ciddi bir maden potansiyeline sahip bir ilimiz. Özellikle mermer konusundaki potansiyeli de kullanılamıyor. Mermer işlenilip katma değerli olarak değerlendirilemiyor. Turizm potansiyeli de yol havalimanı olmadığı için değerlendirilemiyor. Ne yapacak Tokatlı insanlar, taş mı yiyecekler mecburen göç etmek zorunda kalıyorlar. Kısacası, Tokatlı perişan, esnaf, çiftçi, memur, emekli asgari ücretli perişan, diğer taraftan baktığımızda Tokatlıya imkân yok ama bir avuç imtiyazlı firmaya, sadece 5 holdinge devletin kaynaklarının, milletin parası su gibi akıtılıyor; sadece 2021 yılında hükümetin imtiyazlı 5 holdinge yapacağı ödeme 31 milyar TL. “Dünya 5’ten büyüktür” dediklerinde hep birlikte alkışladık, ama bu iktidarın “84 milyonun 5’ten büyük olduğunu” da öğrenmesi lazım. Evet, Dünya 5’ten büyüktür, ama aynı zamanda 84 milyon da 5’ten büyüktür!” dedi.
AFGANİSTAN’DA BARIŞ VE HUZURA ÖN AYAK OLMAK GEREK
Afganistan, uzun bir süredir içsel karışıklık ve kaostan bir türlü kurtulamadı. ABD’nin 11 Eylül 2001 bahanesiyle Afganistan’a yönelik saldırgan uluslararası müdahalesinin büyük maliyetlere mal olduğu bir gerçektir. ABD’nin önderliğinde iç güvenliğin sağlanabilmesi amacıyla “eğit-donat” sonucu 88 milyar dolarlık harcamayla yeniden oluşturulan 300.000 kişilik ‘Afgan Güvenlik Güçleri’nin Taliban karşısında büyük hezimet yaşaması ve Taliban’ın on gün içerisinde hemen hemen bütün Afganistan’a, iki saat içerisinde de Kabil’e hâkim olması ABD liderliğindeki koalisyon güçlerinin tüm planlarını altüst etmeye neden oldu.
Afganistan’da kalıcı barış için ‘ kuvvet politikası’ yoluyla hareket etmek yerine, ‘güçler dengesi’ kapsamında mutlak adil bir çözüm için tüm tarafları bir araya getirebilecek somut adımların bir an önce atılması kaçınılmazdır. Bunun gerçekleştirilememesi durumunda ‘Bizans Stratejisi’ ile hareket etmesi kuvvetle muhtemel olan ABD ve koalisyon güçlerinin bundan böyle Afganistan’ı belirsizliğe sürükleyebilmek adına Amerika’nın koalisyon güçlerinin, Afganistan’da sorunların yeniden alevlenmesi ve telafisi mümkün olmayacak olan yeni sorunları da beraberinde getirecek bir çığ etkisi (snaw-balleffect) yaratması da göz ardı edilmemesi gerekmektedir.
Son dönemlerde, Afganistan Cumhurbaşkanı Eşref Gani’nin Pakistan’ı sürekli imlemesi ve Afganistan-Pakistan arasında kaosa yönelik kargaşa ortamını hızlandırma çabaları, amacı önceden belirlenmiş bir senaryonun ‘çekim düzleminde’ (filming platform) uygulanması amacına yönelik olup, bu konudaki tehlikeli çabaların boşa çıkmış olması son derece önem oluşturmaktadır.
Bu noktadan hareketle, ABD ve koalisyon ortaklarının daha önce olduğu gibi Afganistan’da da ‘divideandrule’ metodunu uygulamaya çalışacakları muhakkaktır. Peştunca ve Darice’den başka yaklaşık 30’un üzerinde dilin konuşulduğu farklı etnisitelerden oluşan Afganistan’da, kardeş kardeşi birbirine düşürebilecek politikaların içine düşmemek için her şeyden önce başta Türkiye olmak üzere, İran’a komşu olan D-8 üyesi İran ve Pakistan ve Türk Konseyine üye ülkelerden Afganistan İLE sınırı olan Türkistan, Tacikistan ve Özbekistan’ın süratle bir araya gelip Afganistan konusunda politika belirlemeleri artık kaçınılmazdır.
Türkiye, bölgenin istikrarı ve güvenliği açısından yeni Afgan politikasını ABD’nin ajandasına göre değil D-8 ve Türk Konseyi üye ülkelerle yakın işbirliği içerisinde oluşturmasında ve Afganistan’daki mevcut ve kangrenleşmeye yüz tutmuş olan sorunlara yerinde(in-situ) çözüm önerileriyle katkı sağlaması kalıcı barış için büyük fayda sağlayacağı muhakkaktır. Bu konuda süratle karar alınamaması durumunda şimdiden harekete geçen küresel güçlerin Afganistan’ı kendi politikaları doğrultusunda istikrarsızlaştırmaya sevk edebilecek adımların içerisinde olmaları kaçınılmaz olacaktır.
Yeniden Refah Partisi olarak, neredeyse yarım yüzyıldan beri küresel güçler tarafından istikrarsızlığa ve kaosa sürüklenen ve büyük bedeller ödeyen Afganistan’ın, yeniden istikrarsızlığın merkezine dönüştürülmemesi için sağduyunun hâkim olması adına geçmişte yaşanan acı olaylardan büyük dersler çıkartılarak tüm tarafların kucaklayıcı ve birleştirici adımları atması, sükûnetin sağlanması ve barış ve kardeşliğin yeniden tesisinin önemine vurgu yapıyor, Afgan halkının çıkarlarını ön plana alabilecek olan ve küresel odakların çıkarlarına hizmet etmeyen içsel barışı önemsediğimizi ifade etmek isteriz.
Doğan BEKİN Genel Başkan Yardımcısı | Dış İlişkiler Başkanı
FINDIKTA OYUN BİTMİYOR…
Dünya toplam fındık üretimi yaklaşık 10 milyon dekar alanda yapılmakta ve yaklaşık 1 milyon ton civarında toplam ürün elde edilmektedir. Ülkemiz dünya fındık üretiminin yaklaşık %70’ini tek başına üretmektedir. Türkiye fındık üretiminde dünyada en büyük üretici olmasının yanında aynı zamanda en büyük ihracatçı konumundadır. Yaklaşık 7 milyon dekarın biraz üstünde bir alanda üretim yapan üreticilerimizin dekar başına verimi diğer üretici ülkelerin altında olup yaklaşık 80 kg civarındadır. Son beş yıl ülke toplam üretim miktarı 600 bin ile 700 bin ton arası değişmekle birlikte 2017 yılı verimi 500 bin tonun altına düşmüştür.
Dünyadaki fındık üreticisi ülke sıralamasında ülkemizi yıllık 80 bin ton üretim ile İtalya, 40 bin ton ile ABD ve 30 bin ton ile Azerbaycan takip ermektedir. Öte yandan dünya fındık ithalatçısı konumunda lider ülke Almanya’dır ve bu ülkeyi sırasıyla İtalya, İsviçre gibi orta ve batı Avrupa ülkeleri takip etmektedir. Almanya en büyük çikolata üreticisi olması vesilesiyle en büyük fındık ithalatçısı konumundadır ve üretilen fındığın yaklaşık %50’sini almaktadır.
Ülkemizde her yıl fiyatların oluşmasında en belirleyici faktör hasat öncesi yapılan fındık rekolte tahminleridir. Fındıkta rekolte tahmini çalışmaları Bakanlığın İl Tarım ve Orman Müdürlükleri koordinasyonunda Üniversiteler, Araştırma Enstitüleri, TMO, Fiskobirlik, Ticaret Borsası, Ticaret ve Sanayi Odası, Ticaret Bakanlığı, İhracatçı Birlikleri, Ulusal fındık Konseyi ve Ziraat Odası temsilcileri ile oluşturulan Fındık Rekolte Tahmin Komisyonu tarafında yürütülmektedir. Fındık rekolte tahmini bütün bu kuruluşların temsilcileri tarafından önceden belirlenen fındık bahçelerinde örnekleme metodu ile çotanak sayımı yapılarak tespit edilmektedir.
Yapılan tahminlerin taban fiyatlarının oluşmasında oynadığı kritik rol yüzünden maalesef tahmin sürecinde kurumlar üzerinde baskı kurulmaya çalışıldığı hususu ise her yıl gündemden düşmemektedir. Tarım ve Orman Bakanlığı bu sene rekolte tahminine göre fındık taban fiyatını açıklamaya hazırlanırken özellikle özel sektör şirketleri rekolte tahmininin yeniden yapılması hususunda Bakanlığı ikna etmiş olmalılar ki Cumhuriyet tarihinde ilk kez rekolte tahminin yeniden yapılması için Bakanlık ilgili İl Müdürlüklerine 16.07.2021 tarihinde yeni bir yazı göndermiştir.
İlk rekolte tahminindeki 600 bin ton rakamının revize edilmesini isteyen kesimlerin, rekoltenin 800 bin ton civarında olduğu şeklinde kamuoyuna açık alanlarda beyanlarda bulundukları sektörde konuşulmaya başlanmıştır. Bakanlığın ikinci rekolte tahmin çalışması henüz bitti bitecek durumdayken ilginç bir gelişme olmuş ve 2021 yılı fındık tahmin rakamını Bakanlık değil TUİK, 700 bin ton olarak açıklamıştır. Takdir edileceği üzere bu tür gelişmeler daha işin başında kafaların karışmasına neden olmaktadır.
Diğer bir husus ise sıralamada bizden sonra gelen üretici ülke konumundaki İtalya’da bu sene oluşan kuraklık nedeniyle ülke üretimini yüzde elli azalacağı ve rekoltenin 70 bin tonun altında oluşacağının tahminleri yapıldığı bir yılda ürettiğimiz fındığın öneminin artmış olacağı olasılığının neden ülkemizin yöneticilerinin aklına gelmediğidir.
Yapılan hesaplamalarda fındık maliyetlerinin özellikle son bir yıl içinde ciddi miktarlarda arttığı gerçeği göz önüne alındığında fındık fiyatının aşağıda tutulmak istenmesinin ülkemiz fındık üretimi ve üreticimizin geleceği açısından kabul edilir bir yanı yoktur. Fındıkta oluşan üretim maliyetinin hem ziraat odaları hem üretici birlikleri tarafından yapılan hesaplamalarda kg maliyet fiyatının 25,60 TL olduğu dikkate alınırsa bu seneki fiyatların en az 30 TL olması normal bir beklentidir. Öte yandan fındık üretimimizin yaklaşık %80’ini ihraç ettiğimizi düşündüğümüzde fındığın neredeyse tamamına yakınını ihraç ederek hem dış ticaret dengemize pozitif etki katmak hem de üreticilerimiz için önemli bir gelire dönüştürmek mümkündür.
2021 fındık TMO için alım fiyatları Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 27,00 TL, levan fındığın kg fiyatı ise 26.50 TL olarak açıklanmıştır. Maalesef açıklanan bu fiyatlar üreticilerde büyük hayal kırıklığı oluşturmuştur. Bu fiyatlar, bu yıl masraf kalemlerinin artmasına rağmen geçen seneki dolar bazında oluşan 3,30 Dolar’dan aşağıda 3,10 Dolar fiyatına denk gelmektedir.
Bütün bu gelişmelerin ışığında aşağıdaki sorulara net ve doğru cevaplar bulunması hem ülkemizin en stratejik ürünlerinden olan fındık üretiminin geleceği hem de ülkemizin genel tarımı ve ekonomisi için zaruridir.
Dünyadaki en büyük üretici ve en büyük ihracatçı konumunda olan Türkiye’nin, fındık fiyatını çok daha yüksek tutarak ülke üreticisini ve tüketicisini korumak yerine adeta diğer ülkelere ucuz hammadde olarak satmasının bir mantığı yoktur. Bu açıdan bakıldığında fiyatların oluşmasında önemli bir parametre olarak karşımıza çıkan rekolte tahminlerinin yüksek tutulması istekleri kimden veya kimlerden gelmektedir ve neden istekleri kolayca kabul görmektedir?
Ülkemizin en önemli tarımsal ihraç ürünlerinden biri olan fındığın piyasasını, üretici örgütünün malı olan Fiskobirlik değil de neden yabancı ortaklı ya da yabancılarla ilişkili firmalar yönlendirmekte ve bu çarpık durum hangi kesimlerin işine gelmektedir?
Yaklaşık her yıl 2-2,5 milyar dolar değerinde kritik bir ürünün ancak üçte birinden dahi az bir miktarının (yaklaşık 700 milyon dolar) sadece üreticinin cebine girdiği bir durumda gelirin çoğunun sahiplerinin sözde “yerli “ görünen şirketlerin cebine girmesi kabul edilebilir bir durum mudur? Rantablı mıdır? Bu garip duruma göz yuman yönetici ve siyasilerin sorumluluğunu tartışmaya açmak milli bir mesele değil midir?
Fındığı en çok kullanan Almanya, İsviçre ve İtalya gibi orta Avrupa çikolata üreten ülkeler olmasına karşın bu ülkelere hammadde olarak fındık ihraç eden ülkenin İtalya veya şirketlerin İtalyan olması yeterince garip değil midir? Bu garipliğe son vermek için hangi adımın ne zaman atılması düşünülmektedir?
Ülkemiz üreticilerini düşünmeyecekleri aşikâr yabancı sermayeli firmalardan vazgeçip yerli Fiskobirlik gibi bir üretici örgütünün güçlendirilmesi, etkinleştirilmesi, aktifleştirilmesi yoluna gitmek ürün verimliliği ve ürün geri dönüşümü açısından da ülke ekonomisi açısından da daha doğru bir adım değil midir?
Her şeyden önemlisi 20-25 milyar dolardan fazla gelirin elde edildiği çikolata endüstrisinin en temel hammaddesi olan fındığın %70’ini üreten bir ülke olarak fındığımızı yok yere satmak yerine katma değerini yükseltecek işleme ve üretim yöntemlerine yönelmek için
ne beklenilmektedir? Neden bu tür endüstriyel yatırımlara ya da yatırım ortaklıklarına başlanılmamaktadır?
Dünyada tek tekel üretici noktasında olduğumuz, rekabet gücümüzle hiçbir ülkenin baş edemeyeceği bir üründe üreticimizin ve de tüketicimizin kaderini adeta yabancı sermayenin insafına terk etme garabetinden ne zaman kurtulmayı düşünmekteyiz? Dünya çikolata sanayisinde ikamesi başka bir ürün ile yapılamayacak değere sahip fındığımızın olması gereken önem ve fiyata kavuşması için acilen önlemler almak için neden beklenilmektedir?
Yeniden Refah Partisi Tarım Ve Orman Politikaları Kurulu Başkanlığı