“Haksızlık karşısında rıza gösterip boyun eğenler, muhakkak ki haklarıyla beraber, şeref ve onurlarını da kaybederler.”
Şanlı, güven tazeledi Türk Diyanet Vakıf Sen Bursa Şubesi Başkanı Hilmi Şanlı, tek aday olarak girdiği genel kurulda yeniden seçilerek güven tazeledi. Türk Diyanet Vakıf Sen Bursa Şubesi’nin 7. olağan genel kurulu Osmangazi’de yapıldı. Delegelerin yoğun ilgi gösterdiği genel kurula Ak Parti Bursa Milletvekili Atilla Ödünç, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, Yıldırım Belediye Başkanvekili Yaşar Elmas, Türk Diyanet Vakıf Sen Genel Başkanı Nuri Ünal, Osmangazi İlçe Müftüsü Mehmet Uzun, TÜRKAV Bursa Şube Başkanı Muammer Kurnaz, DAĞDER Genel Başkanı Yaşar Türk, Türk Haber-Sen Bursa Şube Başkanı İdris Köseoğlu, Türk Eğitim-Sen Bursa 3 nolu Şube Başkanı Ömer Işıkoğlu, Türk Yerel Hizmet Sen Bursa Şube Başkanı Muhammet Yılmaz, Türk Tarım Orman Sen Bursa Şube Başkanı Adil Aykut, Türk Enerji Sen Bursa Şube Başkanı İsmail Aydoğdu, Türk Emekli Sen Bursa Şube Başkanı Ümit Turan, Türk İmar Sen Bursa Şube Başkanı Ünsal Ocak ve Ak Parti İl Başkan Yardımcısı Arif Kurtulmuşlar katıldı. Divan Başkanı Türkiye Kamu Sen Bursa İl Temsilcisi İbrahim Bulut, Katip Üyeler ise Türk Sağlık Sen Bursa Şube Başkanı Sabit Karabayır, Türk Eğitim Sen Bursa İki Nolu Şube Başkanı Fatih Gümüş oldu.
Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan genel kurulda Başkan Hilmi Şanlı açılış konuşmasını gerçekleştirdi. Şanlı dört yıl önce delegelerin teveccühü ile göreve başladıklarını belirterek “Bayrak inmez, ezan dinmez, şehitler ölmez” diyen,
Vefakâr, cefakâr Türk Diyanet Vakıf-Sen sevdalıları,Hepinizi sevgiyle, saygıyla, muhabbetle selamlıyorum. Sendikamızın 7. Olağan Genel Kurulu’na hoş geldiniz, şeref verdiniz.
Cahit Sıtkı’nın dizelerindeki gibi:
“Memleket isterim
Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.
Memleket isterim
Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.
Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikâyet ölümden olsun.”
Diyerek, memleketimiz için en güzel duygularla 29 yıl önce çıktığımız yolda; 7. Olağan Genel Kurulumuzu da şanla, şerefle, alnımızın akıyla gerçekleştirmenin gururunu ve mutluluğunu yaşıyorum.
Kuruluşundan bugüne kadar vermiş olduğu, hak ve demokrasi mücadelesiyle, Türkiye’de ve dünyada saygın bir yer edinen Federasyon ve Konfederasyonumuzun kurucularını, sendikalarımızın başkanlarını, yöneticilerini ve mücadelemize ses, sesimize nefes veren bütün üyelerimizi saygıyla anıyorum.
Hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaşayanlara sağlıklı ve mutlu, nice yıllar diliyorum. Konan göçecek; doğan gün elbet batacaktır. Allah teşkilatımıza zeval vermesin diyerek, İlahi emre uyup aramızdan ayrılan dostlarımızın aziz hatıralarını bu dünya döndükçe yaşatacağız. Türk terlemeden ölmezmiş. Onlar bu teşkilat ve bu dava için terlerini sonuna kadar akıttılar. Bu millete hizmet ederken aramızdan ayrıldılar.
Bu kubbede hoş bir seda bıraktılar. Mekânları Cennet, ruhları şad olsun. Biz onlardan razıydık. Rabbim de onlardan razı olsun.Sevgili yol arkadaşlarım, kardeşlerim; Sizler, yıllarca durmak bilmeden çaba sarf ettiniz. İlkelerimizden taviz vermeden, her türlü fitneye karşı destanlaşan bir mücadele örneği gösterdiniz. Türlü olumsuzluklarda kararlılığınızı yitirmeden yola devam ettiniz; fırtınalara karşı yılmadan dimdik durdunuz.
Sizler, her biriniz ayrı bir onur abidesi, her biriniz ayrı bir destanın kahramanlarısınız. Sizler, herkesin sindirildiği, korkutulduğu; mevki, makam ve menfaat vaadiyle saf değiştirmeye zorlandığı günlerde, her türlü sıkıntıya katlanarak, “Biz yalnızca Allah’ın gazabından korkar, yalnız O’nun Rahmetini umarız.“ diyen gönül erlerisiniz. Allah sizlerden de razı olsun.
Sevgili Türk Diyanet Vakıf-Sen’ liler,
Burası hesap verme yeridir, biz de hesabımızı vermek için buradayız. Bizler yönetim olarak, 4 yıl önce sizlerin teveccühü ile seçilerek göreve başladık. 4 yıl boyunca birlikte sendikacılık adına Dünyayı etkisine alan Pandemiye rağmen güzel çalışmalarımız oldu. Yaptıklarımızla, yapamadıklarımızla ama alnımızın akıyla, çok şükür dört yılımızı tamamlamış bulunmaktayız. Sizden aldığımız emaneti, sizin adınıza Divana teslim etmiş bulunuyoruz.
Yapılan güzel ve olumlu işlerin gururunu yaşıyor, olumsuzlukların ve eksikliklerimizin sorumluluğunu da yönetim kurulumuzla birlikte paylaşıyorum. Bu dört yıllık süre içinde, hamdolsun Olumsuzluklar içerisinde verdiğimiz mücadelede, mevzi kaybetmeden, bir adım dahi geri atmadan çok alt sınırlara gerilemiş olan üye sayımızı artırdık.
Burada haksızlığa boyun eğmeyip, zulme rıza göstermeyip, ailemizde yer alan ve bizim yol arkadaşımız olan üyelerimizi de unutmamak gerekir. “Selam olsun haksızlığa boyun eğmeyen Türk Diyanet Vakıf-Sen’liye” diyor, hepsine tek tek teşekkür ediyorum.
Bu dönemde başardığımız birçok şey olduğu gibi yapamadıklarımız da elbette olmuştur. Geride kalan zaman diliminde başardıklarımızı, yaptıklarımızı siz değerli delegelerimizin teveccühlerine bırakıyorum.
Biz; kimsenin arkasına saklanmadan, Allah’tan başka kimseden medet ummadan; kimseden de korkmadan, Üyelerimizi ve memurları toplu sözleşme masasında satmadan,Memurları kimsenin kirli hesaplarına yem yapmadan, Türk milletinden başka hiç kimseye bağlanmadan gerçek sendikacılık yapıyoruz.
Çünkü bizim yolumuz Hak yolu, çünkü bizim yolumuz Hakikat yolu; çünkü bizim yolumuz “Bir elime güneşi, diğer elime ay’ı verseler yine de davamdan dönmem” diyen Peygamber Efendimizin (sav) açtığı Allah yoludur”.
Ufacık bir menfaat uğruna, milyonlarca memurun hezimetine göz yumanlar unutmasınlar ki “Haksızlık karşısında rıza gösterip boyun eğenler, muhakkak ki haklarıyla beraber, şeref ve onurlarını da kaybederler.”
Kıymetli misafirler;
Mücadelemiz erdemli bir devlet, erdemli bir millet içindir. Erdemden kasıt fazilet, maharet ve liyakattir. Devleti idare edenler faziletli olacak, maharetli olacak ve devlet adamı kimliğine yaraşır, liyakat sahibi olacak.
Nisa Suresi’nde “Allah size, emanetleri, kamu görevlerini, devlet işlerini, sorumluluk gerektiren meseleleri mutlaka ehline, kabiliyetli, liyakatli, bilgili, dürüst ve güvenilir kimselere vermenizi, insanlar arasında hakem, idareci olduğunuz zaman, adaletle icraat yapmanızı, hüküm vermenizi emrediyor. Allah size ne güzel öğütler veriyor, sorumluluklarınız konusunda sizi uyarıyor.” buyrulmaktadır.
Öyleyse İlahi emirdir: İdareci devlet işlerini liyakatli kimselere emanet edecek. Adil olacak, dürüst olacak. Özü, sözü bir olacak. İdare ettiği devlete erdem katacak. Platon, “En iyi yönetilen devlet, tek bir insana benzeyen, her bir ferdinin acısını kendi acısı olarak gören devlettir.” diyor.
Öyleyse erdemli yönetici kimseyi dışlamayacak, kimseyi ötekileştirmeyecek. Her bir memuru, devletin ayrılmaz bir parçası olarak görecek. Herkesi kucaklayacak, herkesin idarecisi olacak.
Memur da erdemli olacak. Hainliğe, yolsuzluğa, hırsızlığa, haksızlığa geçit vermeyecek. Hani Hz. Ömer Halife olduğunda halka sormuştu: “Ben yanlış yaparsam beni nasıl düzelteceksiniz?”
Vatandaşlar “Seni kılıçlarımızla düzeltiriz.” Deyince, Emir-ül Müminin sevinmiş ve Allah’a şükretmişti. Yani “Ben Halifeyim, hesap vermek zorunda değilim” dememiş, halk da haksızlığa geçit vermeyeceğini ta en başında ifade etmişti.
İşte erdemli devlet, erdemli millet; fazilet ve liyakat budur”.
Saygıdeğer Misafirler;
İçimizde sönmez bir kuvvet, irade ve ateş kaynağı olan millet aşkıyla mücadelemizi sürdüreceğiz. Bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız. Hep birlikte, Türkiye Kamu-Sen ve Türk Diyanet Vakıf-Sen’in önüne konulmak istenen engelleri yerle bir edeceğiz.
Dilde, işte, fikirde birliğimizi muhafaza edeceğiz
“Tek devlet” diyerek, kahraman ecdadımızın mübarek emekleriyle Anadolu’da hayat bulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti ülküsünü;
“Tek millet” diyerek, binlerce yıllık mazimizde her türlü farklılığı zenginliğe dönüştürerek insanlık tarihine mümtaz medeniyetleri hediye eden Türk milleti ülküsünü;
“Tek dil” diyerek, dünyanın en saygın ve yaygın dillerinden tarihimizin, kültürümüzün ve milli değerlerimizin taşıyıcısı olan güzel Türkçe ülküsünü;
“Tek vatan” diyerek, yüz binlerce şehidimizin aziz kanlarıyla sınırları çizilmiş olan cennet vatanımız, güzel Türkiye’miz ülküsünü;
“Tek bayrak” diyerek, rengini şehitlerimizin mübarek kanından almış ve büyük milletimizin hür yaşama arzusunun simgesi olan ay yıldızlı al bayrak ülküsünü asla terk etmeyeceğiz.
Bizleri kimse doğruya doğru; yanlışa yanlış demekten alıkoyamayacak. Bizleri başarıya götürecek şey, haklılığımız, kararlılığımız, imanımız ve azmimiz olacaktır.
Biz azmimizi, kararlılığımızı, Bizans topraklarında ilerlerken; “250 bin kişilik düşman ordusu bize doğru yaklaşıyor.” diyen haberciye; “Endişelenme, biz de 27 bin kişilik kuvvetle onlara yaklaşıyoruz.” diyen Sultan Alparslan’dan alıyoruz.Bizim azmimiz, davamızın büyüklüğünden kaynaklanıyor.
Biz cesaretimizi, Afrika’dan İspanya’ya geçip, geldiği gemileri yaktıktan sonra, 7 bin imanlı er ile 100 bin kişilik orduya karşı gelip, Avrupa’yı İslam’la şereflendiren, 800 yüz yıl Avrupa’yı nurlandıran Endülüs Devleti’nin kurucusu, Tarık Bin Ziyad’dan alıyoruz. Bizim cesaretimiz; davamızın haklılığından kaynaklanıyor.
Biz gücümüzü, kudretimizi, çıplak ayaklarını çuvalla, çaputla sararak, kanayan yaralarına tuz basarak, açlıktan ağaç kabuklarını kemirerek yedi düveli dize getiren aslanlarımızdan; atacak tek bir mermisi dahi yokken; “Türk’ün haysiyeti, gururu ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa, mahvolsun daha iyidir! Diyen şanlı ecdadımızdan alıyoruz. Bizim kudretimiz; damarlarımızdaki asil kandan kaynaklanıyor”.
Muhterem Hazirun;
Türk Diyanet Vakıf-Sen olarak, her zaman doğruları yapmaya, doğrudan yana taraf olmaya azami özen gösterdik. “Sen doğru dur eğri belasını bulur” gerçeğinden hareketle, inandığımız doğrulardan hiçbir zaman, hiçbir şey karşılığında ve hiç kimseye karşı taviz vermedik. Çalışan, üreten, yol gösteren ve hak ettiğini alan bir sendikal anlayışla Bursa’ mızda ve ülkemizde memur sendikacılığının kutup yıldızı olduk. Her zaman uzlaşma ve diyalog kapılarını açık tuttuk. Türk Diyanet Vakıf-Sen’e güç veren üyelerimizin ve kamu çalışanlarının hakları için gerektiğinde asla mücadeleden kaçmadık. Hukuki, meşru ve demokratik her zemin, Türk Diyanet Vakıf-Sen’in mücadele alanı oldu. Kamu çalışanlarını ilgilendiren her durum ve gelişmede tek kriterimiz, çalışanların hak ve kazanımları oldu. Savunduklarımızı ve taleplerimizi, hiçbir çıkar ve beklentinin pazarlık malzemesi olarak görmedik. İşte bu sendikal duruşumuzla da sadece üyelerimizin değil bütün toplumun ve hatta sevmeyenlerimizin dahi itimat ve teveccühüne mazhar olduk.
Türk Diyanet Vakıf-Sen, ortaya koyduğu sendikal mücadele ile adam gibi sendikacılığın adresi olmasının yanı sıra büyük Müslüman Türk milletinin his ve düşüncelerine her zaman samimiyetle tercüman olması vasfıyla da milli ve manevi bir sivil toplum kuruluşu olarak tebarüz etmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bekası ve Türk Milleti’nin yararı söz konusu olduğunda, sağımıza solumuza “Kim var?” diye bakmadan “Biz varız” diye gözümüz kapalı göğsümüzü siper ettik. Türk Diyanet Vakıf-Sen’in milli ve manevi duruşunu, siyasal ve sosyal koşulların rüzgârları değil, töremiz ve inancımızdan beslenerek hücrelerimizin her zerresine kök salmış olan ilkeler tayin etmektedir. Dün ne dediysek bugün de aynı iddianın ardındayız, Doğu’da ne söylediysek Batı’da da noktası virgülüne kadar aynı kelamın sahibiyiz. “Bizim ilkemiz, önce ülkemiz” diyerek çıktığımız yolda siyasi saik ve talimatlar doğrultusunda değil, uğruna canımızı dahi feda edeceğimiz inandıklarımız gereğince Devletimiz ve milletimizin yanında saf tuttuk.
Türk Diyanet Vakıf-Sen’in bu tarihi ve milli yolculuğuna omuz veren, sendikamızı Türk memur sendikacılığın yol başçısı kılan sendikamızın Genel Başkanına, Şube Başkan yardımcılarına, işyeri temsilcilerine, ilçe temsilcilerine ve gücümüzün kaynağı olan bütün üyelerimize en kalbi duygularımla teşekkürlerimi sunuyorum. Bütün emektarlarımız şundan emin olsun ki, sendikacılığın tarihini yazanlar, bugün muhatap olduğumuz tüm olumsuzluk ve engellemelere rağmen adam gibi sendikacılığın mimarı olan sizlerden övgüyle söz edecekler. Bu takdiri, fazlasıyla hak ediyorsunuz.
sözlerime son verirken Genel Kurulumuzun tüm sonuçlarıyla Türkiye Kamu-Sen’e ,Türk Diyanet Vakıf-Sen’e ve ülkemize hayırlar getirmesini temenni ediyor; sizlere, genel kurulumuzu onurlandıran tüm delegelerimize ve misafirlerimize şahsım ve Türk Diyanet Vakıf-Sen Bursa Şubesi adına sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Allah yar ve yardımcımız olsun” ifadelerini kullandı.
Protokol konuşmalarının ardından delegelerin oy verme işlemine geçilirken Hilmi Şanlı tek aday olarak girdiği Türk Diyanet Vakıf Sen Bursa Şubesi’nin 7. Olağan Genel Kurulunda yeniden başkan seçildi.