Haberde Bursa

NADİR GEZER’İ ANDIK -1-

14.02.2022

Arifiye Köy Entitüsü’nü bitirdikten sonra Gazi Eğitim Fen Bilgisi öğretmenliği bölümünden mezun olan şair, yazar Nadir Gezer’i anma programına davet edildim. BUYAZ ve YKKKED’in öncülüğünde, Karaman Dernekler Yerleşkesi salonunda yapılacak anma programında Sunucu (davetiyede kolaylaştırcı yazılmış) Esra Dökmen, Konuşmacılar Zeki Baştürk, Fehmi Enginalp, Şükrü Bilgiç, Ayten Gezer(eşi), Jülide Akköprü idi.

11.02.2022, saat 19.00 da salonda yine arkalarda yerimi aldım. Bir hafta önce Nadir Bey’in “Aydınlığa Yürüyenler” adlı kitabını okuyup bitirmiştim. Yanlışlıkla diğer yerleşkeye gidenler beklenirken etkinlik biraz geç başladı. O boşluktan faydalanıp emekli sınıf öğretmeni olan eşi Ayten Gezer’le tanıştım. İki sokak altımda oturuyorlarmış da haberim yokmuş.

Yürü bire yalan dünya

Sana konan göçer bir gün

İnsan bir ekin misali

Seni eken biçer bir gün… dizeleri geldi aklıma.

Kolaylaştırıcı; sarışın, güzel, genç bir kızımızdı. Bakalım programı kolaylaştırabilecek mi? Sakin ve yavaş bir sesle programı başlattı. Konuşurken ve Nadir Gezer’in bir şiirini okurken, onu sonsuz uykusunda rahatsız etmemek için böyle sakin konuştuğunu düşündüm. 1930 -2020 arasında bu dünyada doksan yılını geçiren Nadir Bey’in yaşamını anlatan sinevizyon gösterisinin sesi kısık olunca hazırlayıcısı Zeki Baştürk ekrandaki resimlerin önünde gürül gürül seslendirmesini yaptı.

Sunucu Esra Hanım, konuşması için Alp Dağıtım’ın sahibi Fehmi Enginalp’i mikrofona davet etti. Bir süre Türkçe öğretmenliğinin ardından görevi bırakmış kitap pazarlamaya başlamıştı. Holde beni Fehmi Bey’e tanıştıran Zeki Bey’e: “Arkadaşı tanıyorum” deyince içimden “iki kitap ve yüzlerce makale yazınca meşhur olmuşum bak!” diye geçirip, kendimle gurur duymaya başlamışken sözlerine devam etti: “Arkadaş üç yıl önce kitabını bastırmak için yanıma gelmişti. O zaman tanımıştım.” Deyince havam fıs diye söndü. Adamdaki zekaya bak! Üç yıl önce iş yerine gelen birini anımsıyor. Bir öğretmen toplantısında müfettişin biri: “Öğretmenlerin en zekileri ticaretle uğraşır, onlardan sonra gelenler bakanlıkta çalışır, sonrakiler milli eğitim müdürü, müfettiş olur..” diye sözlerine devam ederken salonda homurtular olmuştu. Erat durumunda olan öğretmenlere söylenecek söz müydü? O yıl yurt dışı sınavını kazanmıştım. Ortamı yumuşatmak için ben söz alarak: “Ya, yurt dışı sınavını kazananlar?” diye sormuştum “Onlar hepsinden zekidir.” Diyerek gülüşmelere neden olmuş, gerginlik azalmıştı.

ANMA’dan;

Fehmi Bey: “Nadir Bey’le tanışmamız otuz beş yıl önceye dayanır. Elimde çanta okul okul gezip kitap pazarlıyordum. Eski hapishanenin yakınlarında bir dershane açmıştı. Koridorda karşılaştım. Durumu izah ettim. Beni dinledi “şimdi değil” deyip işine döndü. Yayınevini açtığım sırada dostluğu ilerletmiştik. Ölümüne kadar on bir kitabını da ben bastım. Daha önce on yedi kitabı yayımlanmıştı. Çok üretken, çok nazik bir insandı. Son anına kadar aklı hep yazmakdaydı.

AYDINLIĞA YÜRÜYENLER’den;

İnegöl’e bağlı Eymir Köyü’nde ilkokulu bitirdikten sonra köyde her işi yapmıştı. En fazla şikayeti de tütün kırmaktandı. Köylerinin ilk eğitmenlerinden Zeki Baştürk’ün babası Akif öğretmenin yardım ve yönlendirmesiyle on yedi yaşındayken Arifiye Köy Enstitüsü’ne gider. Okulda yapılan sınavı kazanır. Köydeki yaşamlarını, yaşamın zorluklarını yazar kitabın başlarında. Babası annesinin üzerine ikinci bir kadınla evlenir ve Bursa merkeze yerleşirler. “Abaza Suzan” dediği, tahsildarlara taş çıkartan annesi kumasını görmeye gider Bursa’ya. Kumasını görünce beğenmez; “üstüme getirdiğin benden güzel olsa bari “ diye kocasına çıkışır.

Okula uyum sağlama günlerinde sınıflarında olan üç kızdan Elmas’a; onun kestane rengi saçlarına, siyah gözü ve ince dudaklarına vurulur. Böylece yazarın “sevi” dediği gençlik aşkı başlamış olur. Dillerine dolanan;

Bir çoban parçasısın, olmasan da koyun

Daima eğeceksin başkalarına boyun.”

Bu dizelerdeki gibi olmamak için var güçleri ile çalışır boz giysililer..

ANMA’dan;

Kolaylaştırıcımız Esra, Uzun saçlı, boyun bağını önünde düğümlemiş; fötr şapkası ve piposunu resepsiyonda bırakmış Şükrü Biliç Bey’i o nazik sesiyle davet etti. Şükrü Bey sahneye çıkarken nazikçe kenara çekilerek onun sahneye çıkışını kolaylaştırdı. Şükrü Bey, Nadir Bey’in sevdiği; ta Norveç’teyken bile mektuplaştığı şair ve yazarmış. Böylece onu da tanıma fırsatı bulmuş oldum. Nadir Bey, onu daima yazması yönünde özendirmiş, yazmayı bıraktığı durumlarda kızar ve özendirmesini daha da artırırmış. Türkiye’ye geldikçe sık sık buluşur sohbet ederlermiş. Beni her gördüğünde kızarmış gibi yapardı. Ben de alınırmış gibi yapınca: “Ben sana kızmıyorum aslında naz yapıyorum” dermiş. “Ülkenin gidişatından çok rahatsız olurdu. O çok iyi ve üretken bir yazardı. Enstitülerde yetişen diğer yazarlardan geri kalır yanı yoktu. Taşradan çıkan yazarların bu konuda şansız olduklarını düşünürüm hep.” diyerek sözlerini bitirdi.

ahmet.kocak16@hotmail.com

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

>