Türk tarihinin en başarısız yönetim modeliyle ve tarihimizin en basiretsiz ekonomi ekibi tarafından yönetiliyoruz!
Partisinin grup toplantısında konuşan İYİ Parti lideri Akşener, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sert sözlerle yüklendi: Birinci ayyaş dedikleri birinci dünya savaşının küllerinden bir devlet bir ülke kurdu! Utanmadan anasına genelevde çalışıyor dediniz, ayıp, ayıp, ayıp! İkinci ayyaş dediğiniz II. Dünya Savaşı’na sokmadı bu ülkeyi, bir gencinin burnunun kanamasına izin vermedi!
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuştu.
Akşener’in konuşmasından satır başları:
*Bugün Türkiye, Türk tarihinin en başarısız yönetim modeliyle ve tarihimizin en basiretsiz ekonomi ekibi tarafından yönetiliyor.
*Milletimiz her ay farklı bir fedakarlık yapmak zorunda. Ampulleri söndürüp, karanlıkta kalmak durumunda.
“PAZARTESİ GÜNÜ ÇOK ÖNEMLİ BİR ADIM ATTIK”
*Türk milleti zor zamanlarda kemer sıkmayı iyi bilir ama bugün yaşadıklarımız bir kemer sıkma politikası değil adeta milletimizin ümüğünü sıkma politikasıdır. 6 siyasi parti olarak geçtiğimiz pazartesi günü çok önemli bir adım attık.
*Ülkemizi sosyal hayattan ekonomiye, adaletten diplomasiye, doğadan demokrasiye her alanda yıpratan, milletimizi işsizlik, umutsuzluk ve hayat pahalılığı üçgenine hapseden, devletimizi de liyakatsizliğe ve beceriksizliğe mahkum eden partili cumhurbaşkanlığı sistemi ucubesinden kurtulmak için çok önemli bir adım attık.
*Mutlu, huzurlu ve güçlü bir Türkiye için, Yarının Türkiye’si için çok önemli bir adım attık.
*Ortak aklı ve istişare kültürünü çalıştırarak milletimizin ve memleketimizin ihtiyaçlarını düşünerek parlamenter sistem çalışmamızı tamamladık ve milletimizle paylaştık.
*Her hafta, yeni bir icadını tanıtan Sayın Erdoğan’ın, bu hafta da, kuşe kağıdını icat ettiğini öğrendik. Hayırlı, uğurlu olsun.
*Peki, madem öyle, gelecek haftaki müthiş icadını heyecanla beklerken, biz de kendisine bazı sorular soralım: Sayın Erdoğan, bizler, teksir kağıdından, sarı defterlerle okuduk, bu mevkilere kadar geldik.
*Her birimiz, teksir kağıdı nedir, elbette biliriz. Peki sen, kuşe kağıtla okumana rağmen okuduğun okulun, hiçbir faydasını görememek nedir, bilir misin?
“YA İMKANLARI SUN YA GETİR SANDIĞI”
* Sınavlardan, yüksek puanlar almana rağmen, mülakatta, hakkının yenmesinin acısı nedir, bilir misin? Binbir emekle okulunu bitirip, atanamamak nedir, bilir misin?
*Bırak cumhurbaşkanı olmayı, devlet memuru olmayı bile, hayal edememek nedir, bilir misin? Üniversiteden mezun olup annenden babandan harçlık almaya, zincir markette kasiyerliğe, motokuryeliğe mahkum olmak nedir, bilir misin?
*Hayallerinin, hayatını şekillendirmesi gereken yaşta, en üretken olduğun, o güzel çağda, AVM köşelerinde yitip, umutsuzluğa hapsolmak nedir, bilir misin? Bilmiyorsun Sayın Erdoğan. Bilemezsin.
* Çünkü sen de, aynı benim gibi, cumhuriyetimizin sunduğu fırsat eşitliğinden, sağladığı imkanlardan faydalandın. Artık nutuk atmaktan da vazgeç be kardeşim, bıktırdı artık. Ya imkanları sun ya da getir sandığı.
ARTAN ENERJİ KRİZİ
*İktidarı sayılarla yüzleştirmeye devam edelim. Mesela bir sene önce elektrik üretiminde kullanılan doğalgaza yüzde 341, sanayide yüzde 435, konutlarda ise yüzde 147 zam yapıldı.
*Türk Lirası’ndaki dünyada eşi benzeri görülmemiş değer kaybından, Putin’e İran’a bağlı doğalgaz ithalatından, Azerbaycanlı, Türkmen, Kazak kardeşlerimizin doğalgaz kaynakları dururken Rusya’nın kaynaklarına bel bağlamaktan kaynaklanıyor.
*Akdeniz’de herkes gaz arıyor bir tek bir arayamıyoruz. Dış politikadaki politikasızlık enerjide de bizi vuruyor.
AKARYAKIT FİYATLARI
*Biz şu an akaryakıtı ABD’den, Angola’dan, Etiyopta’dan ve Arjantin’den daha pahalıya kullanıyoruz.
*Belarus’tan, Endonezya’dan, Afganistan’dan, Suriye’den bile daha pahalıya kullanıyoruz.
Ülkemizde son bir sene içinde benzin yüzde 134, mazot yüzde 159, LPG ise yüzde 143 arttı. Mazot 17 lirayı geçmişken tarladaki bir liralık domates, tezgahta nasıl bir lira kalsın.
*Sayın Erdoğan sağda solda düşman kuvveti aramaktan vazgeç, hayat pahalılığını neden bitiremiyorsunuz diye sorduğumuzda suçu domates, biber lobisine atarak çözemezsin. Tüm bunların sebebi bizzat sensin sen.
*Bize inanmadığın her durumda her hafta seni aziz milletimizin sesi ile yüzleştireceğiz.
*Biz, Türk milletiyiz. Biz ağacıyla, çiçeğiyle, deniziyle, tarladaki mahsulüyle vatan toprağına sahip çıkanlarız.
*Biz eşiyle, dostuyla, kardeşiyle, oğluyla, kundaktaki çocuğuyla vatan toprağı için mücadele edenleriz.
*Biz vatan toprağındaki bağımsızlığın kıymetini bilenleriz. Biz, vatana sahip çıkmanın, bağımsızlığın kıymetini en iyi bilen milletiz.
*Tarihimiz başkalarının hukukunu korumak uğruna ettiğimiz nice mücadele örneğiyle doludur. Çünkü adalet Türk’ün karakteridir.
“UKRAYNA’NIN CESUR EVLATLARINI SAYGIYLA SELAMLIYORUM”
*İşte bu yüzden bugün Türk milleti olarak hepimizin yüreği bir başka millet için çarpıyor. Ukrayna’nın vermiş olduğu mücadeleyi belki de en iyi biz anlıyoruz.
*Ukrayna’nın cesur evlatlarını saygıyla selamlıyorum. Ülkelerinin özgürlüğü ve egemenliği için vermiş oldukları savaşta onlarla birlikteyiz.
* Ukrayna’nın şehirleri, sivillerin yaşam alanları hedef alandı. Bunun açık bir işgal ve darbe girişimi olduğunu söylemek zorundayız. Çünkü Rusya Devlet Başkanı Putin, Ukrayna halkının iradesini tanımıyor.
*Siyasi egemenliğine saygı duymuyor. Asgari yollarla düpedüz vali atamaya çalışıyor.
“PUTİN HADDİNİ AŞMIŞTIR”
*Ukrayna’da yaşanan dünyadaki vicdanlı ve aklıselim sahibi herkesin, adalet duygusunu sarsan bu duruma uluslararası toplum daha fazla sessiz kalamaz.
*Bu şımarıklığa, bu hırsa, daha fazla izin veremeyiz. Başta Kırım’daki kardeşlerimiz olmak üzere, Putin’in zulmüne maruz kalan onca insanı, kaderlerine terk edemeyiz. Putin haddini aşmıştır.
*Vakit boş laf değil yaptırım vaktidir. Vakit çekimser kalma vakti değil zalimin karşısında dik durma vaktidir. Vakit, boş laf değil, yaptırım vaktidir. Vakit, çekimser kalma değil, zalimin karşısında dik durma vaktidir.
*Ancak üzülerek söylüyorum ki; Türkiye, bu adımları atamayacak kadar Rusya’ya bağımlı hale getirilmiştir. İki ülke arasındaki ilişki, dengeli ve simetrik değildir.
“İŞTE AKP’NİN DIŞ POLİTİKASI…”
*Bu ilişki, Rusya lehine asimetrik bir ilişkidir. S400’lerden, Suriye’ye, Akkuyu’dan, turizme kadar, hemen her alanda, bu asimetrinin, Türkiye’yi düşürdüğü kırılgan durumun yansımalarını görüyoruz.
*Bakın size hemen bir örnek vereyim. Geçen hafta, Sayın Erdoğan çıktı ve Ukrayna krizinde, NATO’yu göreve çağırdı. Ukrayna’ya daha fazla destek olmuyorlar diye, NATO ülkelerini eleştirdi, içeride de gazetelere demeç verdi.
*Aynı günün akşamında ise, Strazburg’da, Rusya’nın, Avrupa Konseyi’ndeki üyelik haklarının, askıya alınmasına dair, bir oylama vardı.
*Peki orada ne oldu? Sabah, Rusya’yı eleştiren ve batılı devletleri göreve çağıran Sayın Erdoğan, aynı günün akşamı, konseyin 47 ülkesinden, bir tek Ermenistan’ın, Rusya’ya destek olduğu oylamada, çekimser kaldı.
*Aynı gün. İşte size, Ak Parti iktidarının, dış politikada memleketimizi düşürdüğü kırılgan durum.
*Türkiye gibi, zorlu bir coğrafyada yer alan bir ülkede, denge politikası yapabilmek, maharet ve liyakat ister.
*Ancak Ak Parti iktidarları döneminde, ikisi de maalesef kalmadı. O nedenle, denge politikası yapalım derken, Türkiye’yi ve dış ilişkilerini dengesizliğe ittiler. Oysa yapılacak basitti.
*Bu oylamada, Türkiye’nin yalnız kalmasına sebebiyet vermeyecektiniz. Çünkü diplomasi, Türkiye’yi uluslararası alanda yalnızlaştırmak değildir.
*Artık tüm dünyada, yeni bir dönemin başladığına inanıyorum. Memleketimiz, badireler coğrafyasında, badireli zamanlara alışkın bir ülkedir.
Ancak bizler, yaşanan bu badirelere sadece, milletimizi, topraklarımızı ve egemenliğimizi korumak ve kollamak adına müdahil oluruz.
Çünkü biliriz ki; Bu prensibe bağlı kalınmadığı zaman, “galip kahraman olma hayalleri”, süratle “galiz kahramanlığa” dönüşür.
Tarihimiz, bunun nice örnekleriyle doludur. Ve şanlı tarihimiz, havanda su dövmenin yeri değil, ders alıp gelişmenin mutfağıdır.
Nitekim; Lozan’ı ve Montrö’yü imzalayıp, Anadolu ve Trakya’nın tapusunu, milletin, evrak-ı metrukesine koyanlar; barışın bedelini unutmayalım diye, “Yurtta barış, cihanda barış.” demişlerdir.
*Devlerin savaşında, bu toprakların genç fidanları, başkalarının ütopyaları uğruna, toprağa düşmesin diye, “Ne başkasının bir karış toprağında gözümüz var, ne de başkasına bir karış toprak veririz” demişlerdir.
*Ama maalesef Türkiye, böylesine hassas bir dönemde, burnunun ucunu bile görmekten aciz olduğu halde, görmediği ufkun ardındakilerin masalını, milletine anlatma cüretini kendine hak gören, laf ebeleri tarafından, sevk ve idare ediliyor.
ÇOK SERT AYYAŞ TEPKİSİ
*Öyle ki; 1’inci Dünya Savaşı’nın yangınının küllerinden, bir memleket kuranların, hakir görüldüğü, 2’inci Dünya Savaşı’nın yangınını bu memlekete sıçratmayanların basiretsiz bulunduğu bir acayip delilik hali. Hani iki ayyaş deniliyor ya ondan bahsediyorum.
*Kimse de sesini çıkarmıyor ya ondan bahsediyorum. Birinci ayyaş dedikleri birinci dünya savaşının küllerinden bir devlet bir ülke kurdu. Anadolu’nun her evinde en az iki gencimizin şehit olduğu bir dönemden bahsediyorum.
*Havza’dan Amasya’ya giderken otomobilinin tekerliği patladığında onun tamiri için beklerken çit süren bir çiftçinin yanına giden Gazi Mustafa Kemal der ki ‘İzmir işgal edildi efendi sen çiftini sürüyorsun haberin mi yoktur yoksa nedir?’
*Beyim haberim var ama oğlum Çanakkale’de Abim Yemen’de Sarıkamış’taki ailesinin fertlerini sayar.
*Bu kadar erkeğin evladı bana bakıyor. Bu topal ayakla kırık kola bu gariban öküze bakıyor. Onun için bu tarlayı sürmek zorundayım. Hele İzmir’deki işgalciler gelsin tarlamın sınırına o zaman bakarım.
“AYIP AYIP”
*Bunu diyen o çiftçiden o köylüden yıllar sonra Afet İnan Gaziye sorar, ‘ne olmuştur?’ Der ki ‘Sakarya’da şehit düştü.’
*Tamam mı! İşte bu devlet bu akılla bu vicdanla bu yürekle kuruldu. Ayyaş dediğiniz buydu. Utanmadan anasına genelevde çalışıyor dediniz. Ayıp ayıp ayıp!
*İkinci ayyaş dediğiniz II. Dünya Savaşı’na sokmadı bu ülkeyi, bir gencinin burnunun kanamasına izin vermedi!
TÜRK MİLLETİNE SESLENDİ
*Türk’ün incinen gururunun rüzgarını, arkasına alarak, “Ey Batı”, “Ey NATO” diye çıktıkları yolda, dünün eş başkanları, bugünün matruşka bebeği olma hevesine kapılmışlardır.
Dahası, söz konusu kimseler,
*Aziziye tabyalarını, Allahuekber Dağları’nı, Plevne’yi, Kırım’ı, Erzurum’u, Nene Hatun’u unutmuşlar,ama ne hikmetse, yerlilik ve millilik panayırları düzenlemekten de, geri durmamaktadırlar.
*Amma; Kirli ve kara para ağlarının, karanlık iş ilişkilerinin, mafyatik idarelerin, ortak dostlarıyla, bir araya gelmek isteyenler, ve Türk Milleti’ni, merdiven altı parya düzeninin köleleri yapmak isteyenler, bilsinler ki; bu millet ölmedi ve yılmadı.
*Ne bugün, bizzat kendisinin, mucidi olduğunu iddia ettiği, fakat onlara, her icraatıyla ihanet eden ve bizzat şovunu yaptığı değerlere ve anlaşmalarına uymakta nazlanan, bir Batı’nın; ne de; yüze gülen, ama arkandan kuyu kazan, bir sözde Avrasya’nın, veya çöllerinde, altın kaplama cipler üzerinde, borsa simsarlığı yapan bir alemin, “küçük-stratejik ortağı” olamazsın!
*Kaderini ne 11 askerinin başına çuval geçiren hadsizlere, ne de 34 askerini bombalayarak şehit eden bir zorbaya bağlayamazsın.
*Ne vatandaşlığını bir avuç dolara satanların, ne de topraklarını, limanlarını, birkaç küçük avantaya devredenlerin marabası olamazsın.
*Ne burnunun dibinde savaş tamtamları çalarken Afrika seyahatine çıkan öngörü şampiyonlarının, ne de “Boğazlardan para kazanamıyoruz” diyerek, milletin tartışılmaz egemenlik haklarını, berhava etmeye kalkanların kara düzenine araç olamazsın.
*Büyük Türk Milleti! Türkiye; küresel bir dünyada yalnız kalamaz, yalnız bırakılamaz.
Türkiye, her şeyi ikiye ayırmaya alışkın köhnemiş dimağların, boynu bükük bir köprüsü yapılamaz.
*Türkiye, ya NATO’cusun ya Avrasyacı; ya Doğucusun ya Batıcı denilerek, iç ya da dış tek adamcıların hüllecisi olamaz.
*Saldırganlık ve hamasetle yoğrulmuş, fırsatçılık ve kurnazlığın, memleketimizi ve dünyayı sürüklediği bataklık, apaçık ortadadır.
*Güvenilir ve güvenli bir dünya, geçmişte olduğu gibi bugün de, sözüne güvenilir, aldığı sözlere de, ihanet kabul etmez bir Türkiye ile mümkündür.
1 MART TEZKERESİ
*Dün, 1 Mart tezkeresinin yıl dönümüydü. O ret kararı Milli Meclisimizin o günlerde ortalıkta ‘BOP Eş Başkan adayıyım’ diye gezenlere verdiği en önemli cevaptı.
*Milli egemenliğin ve milli iradenin, Türkiye’nin varlık senetlerine meydan okuyan, bir karanlık iradeye karşı isyanıydı.
*Aradan 19 yıl geçti. Ve o aynı karanlık irade; 1 Mart 2003’te, Gazi Meclisimize karşı açtığı, hırs ve intikam savaşında, adına bir de utanmadan ‘Türk Tipi’ dedikleri, Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi ucubesiyle galip geldiğini zannetti.
*Tıpkı eski ‘abilerinin’ ona öğrettiği gibi büyük yalanlarla, büyük mesafeler aldığını zannetti. İşte o nedenle bugün bizlerin, arkamıza millet iradesini alarak çıktığımız bu kutlu yol; milletimizi, Mehmetçiğimizi ve devletimizi herhangi bir zaman, herhangi bir şekilde, herhangi bir amaçla, herhangi müstevlinin aracı, maşası veya yancısı yapma olanaklarını ortadan kaldırmaktır.
*Meclisimizin gücünü ve iradesini, tek adamcılık oynayan, kravatlı ergenlere karşı her daim üstün kılabilme çabamızın altındaki sebeplerin en önemlisi işte budur.
*Atatürk, yozlaşmış Avrasya rejimlerine duyulan hayranlığı gizleyecek bir maske değildir.
*Medeni dünyanın kurallarını yok sayan, diplomasiyi küçümseyen ruh hastalığını da stratejik zeka zanneden kendini bilmezlerin de referans noktası değildir.
*Atatürk’ün, ülkemizi, medeni milletler ailesinin, onurlu bir üyesi yapma gayreti, revizyonist olmayan dış politikası, hamaset yerine aklı önceleyen felsefesi ve egemenlik kavramına duyduğu saygı bizim ilham kaynağımızdır.
*O’nun sahip olduğu ülkemizin kalkınmasına ve refahına ket vuran değil kalkınmayı destekleyen dış politika anlayışı, bizim de anlayışımızdır.