Ahmet Koçak yazdı; BANKA PROMOSYONU İLE SINAVIM
Köşe yazarımız Ahmet Koçak makalesinde;
Uzun yıllar planlı çalışmam nedeniyle emekli olduktan sonra da akşamdan yarın ne yapacağımın planını yaparım. Büyük çoğunlukla planıma uyar, tamamlamışsam o gece rahat uyurum. Plansız yapılan işin de, yaşamın da başarı getirmeyeceğine inananlardanım.
Bu gün öğleden sonra apartman aidatı ödemeyi planlamıştım. Başka işim olmadığından yavaş yavaş bankaya doğru yürüdüm. Aidatı ödeyip terledikten sonra (terlemekte haklıydım zira aidatlar da diğer her şey gibi çok artmıştı.) terimi soğutmak için dışarı attım kendimi. Karşıda olan özel bankayı görünce maaş promosyonu geldi aklıma birden. Bir emekli arkadaşım üç ay önce telefonla aramış yedi bin beş yüz lira promosyon alacağını, benim de almamı söylemişti.
“Neredesin şu anda?” diye sormuştum.
“Banka kuyruğundayım.”
“Kaç kişi var önünde?”
“Saymadım ama en az yüz kişi vardır.” deyince kuyrukta beklemeyi sevmediğimden ertelemiştim.
Maaş aldığım devlet bankası bankamatiği her para çekişimde: “Bak sana dört bin beş yüz kayme ödeyeceğim. Sevildiğini bil. Yapman gereken bu butona basmaktır. Butona bastıktan sonra hayatını yaşayacaksın” benzeri uyarılar veriyordu. Erteleye basmaktan bıktım. Bir sefer de;
“Boşuna uğraşma senden almayacağım. Başka bankalar daha çok veriyor. Beni ne özel bankalar istedi de gitmedim” demişim. Hemen arkama, etrafıma baktım bereket kimse yoktu.
Diğer memurlar, çalışanlar yirmi beş- otuz bin arası promosyon aldılar. Onların amirleri sıkı pazarlık yaptı (ne kadarını kendi nefislerine ayırdılar bilinmez), yüklü parayı kaptılar. Biz emeklilerin amiri olmadığından bu işle bizzat kendimiz ilgilenmeliyiz.
Saate baktım on altı. Bir saatim var. Birden telaşlandım. Çok işim varmış da haberim yokmuş. Hemen yakındaki özel bir bankaya gitmeye karar verdim. Sırada beklerken zaman kaybedecektim. Güvenlik görevlisine yeni maaşımı söyleyip; “sizin banka kaç lira veriyor? “diye sordum. Yukarı telefon etti. Altı bin yedi yüz elli lira veririz demiş yukarıdaki. Önceki bankadaki hesabını tamamen iptal etmeli diye de eklemiş. Beş yüz metre uzaktaki benim şubeye doğru hızlı hızlı yürümeye başladım. “Eyvah yetiştiremeyeceğim! Taksi mi tutsam acaba?” düşünceleri içinde bankaya vardım. Sıra numarası alıp bekledim. Saat dördü çeyrek geçiyor. Görevliye durumu izah ettim, “hesabımı tamamen iptal edin!” dedim. Çok kararlıyım. Kendisini soyan internet sağlayıcısından kurtulmaya çalışan vatandaş madundayım. Görevli:
“Tüm kapatmayalım. Elli lira bari kalsın. Hesabı başka işlerde de kullanırsınız.”
“Hayır, tamamen kapatın. Özel bankadan öyle söylediler.”
“İki lira kalsın mı?”
“Kalmasın.”
“Kartını iptal etmeyelim bari.”
“Hayır, istemem! Hepsini iptal edin!” derken, “sizden de bankanızdan da nefret ediyor, bir an önce kurtulmak istiyorum” der gibi baktım.
Kart öldü, hesap iptal edildi. Eski promosyondan kalan elli lira kesildi. Hesapta son yatan maaşla birlikte on bin lirayı da elli ve yirmi liralık olarak sayıp verdi(günahı boynuna da kasten yaptı gibi geldi bana) Neyse ki kıştı ve kabanım, ceketim üzerimdeydi. Hemen paraları ceplerime doldurup şişmanlamış vaziyette kendimi dışarı attım.
Yetişemeyeceğimi anlayınca taksi tuttum. Bankanın önüne gelince taksiciye cebimdeki destelerden bir ellilik uzattım. Ne de olsa para çok… Hemen şubeye girdim. Güvenlikçi üst kat için sıra numarası almam gerektiğini söyledi. Sabırsızlıkla sıranın bana gelmesini bekledim. Ve büyük an geldi! Üst kata çıktım. Durumu acele izah edip kimliğimi görevliye uzattım. Artık acele etmeme gerek kalmamıştı. Biraz sakinleşmiştim. Bir süre bilgisayar tuşlarının sesini dinledim. Önüme bir kâğıt koyup imzalamamı istedi. Okumaya gerek görmedim. Hemen imzaladım. Görevli:
“Ayın kaçından kaçına alıyordunuz aylığınızı?” diye sordu.
“Beşinden beşine” dedim.
“Hımmm!” dedi. Eyvah! Bir sorun çıktı galiba, diye düşünerek yüzüne endişeyle baktım. Devam etti:
“Bizim banka birinden birine ödeme yapar. Sizden beş günlük para kesmemiz lazım. Dur bakalım bir hesaplayayım. Tamı tamına bin yedi yüz elli lira ediyor. Tüm özel bankalar öyle yapar.” demesin mi?
“Ne anladım ben bu işten? Eski bankamla aynı parayı veriyorsunuz. Beşinde ödeyin, onunda ödeyin razıyım ama benden para kesmeyin.” dedim.
“Olmaz. Kesmek zorundayız” deyince; “işlemleri iptal edin. Hemen eski bankama gitmeliyim.” dedikten sonra kimliğim alıp bankadan koşar adım kendimi dışarı attım. Hemen bir taksi çevirip eski bankama gittim. Süngüm düşmüş, bin pişman vaziyette bankaya girişimi görmeliydiniz. Benim halimi gören görevli:
“Ne yaptın? Olmadı mı?” diye sorunca yüz bulup, sıra beklemeden bankoya yanaştım. Olanı biteni anlattım. Tüm bankadakiler duydu. Diğer müşteriler sıra almadan işlem yaptırmak niyetinde oluşumu bana acıdıkları için sorun etmediler. Kınayıcı bakışlar arasında görevli:
“Yeniden hesap açamayız. SGK’ya dilekçe verip cevap yazısıyla gelmelisiniz.” dedi.
Ben ne yaptım! Bu neydi bu başıma gelen? Omuzlar çökük, cepler bozuk para dolu, mutsuz bir şekilde çıkış kapısına doğru yöneldim. Parayla saadet olmadığını o zaman daha iyi anladım. Tam çıkacağım sırada güvenlik görevlisi:
“Abi baksana senin iş olacak galiba.” deyince geri sevinçle bankoya döndüm. Memur:
“Müjdeler olsun abi! Yarım saat önce hesabı kapattığınız için sistem tekrar aynı hesabı açmamıza izin veriyor.” demesin mi? Sisteminizi seveyim! Sevinç ve heyecan içinde;
“Kartım, internet bankacılığım da eski haline gelecek mi?” diye sordum.
“Kartı unut. O öldü! Yeni kart vereceğiz. Onu da yarına hesap aktif olunca verebiliriz. İnternet bankacılığınızı da açmaya çalışacağım. Olursa ne ala” dedi. Tuşlara benim için basmaya devam etti.
Bu günün işini yarına bırakmama, tuttuğunu koparma huyum, aza tamah etmeyen çoğu bulamaz atasözüne uymamam beni bir saat içinde perişan etti. Ertesi gün her şey geri eski haline geldi ama ben eski halimde değildim.
Allah Yoksul kulunu sevindirmek isterse; eşeğini semerli kaybettirir, semersiz buldurur, sevindirirmiş. Benimki de biraz öyle oldu. Bu kadar çile çekmeme rağmen yine de promosyona evet demedim. Yeni zamlarla güncelleneceğini umduğum için beklemeye karar verdim.
ahmet.kocak16@hotmail.com