Ahmet Koçak Yazdı; HESABIM KUVVETLİDİR
Köşe yazarımız Ahmet Koçak’tan yine güzel bir makale. Koçak; “Sami adında esnaf bir dostum Gelibolu-Eceabat arsında bir yazlık aldığını söyledi. Ben de “eh artık kuyruğunu doğrultursun” diye takılmıştım. “Başım gözüm üstüne hocam. En kısa sürede yaparız bir şeyler” demişti.
Aradan bir hafta geçti. Telefon etti:
“Hocam yarın seni evden alıyorum. Benim yeni yazlığa gidiyoruz. Yapılacak ufak tefek işler var; hem onları yaparız hem de ziyafet çekeriz. Tüm masraflar benden. Bilirim elin cebine pek gitmez” dedi. Hakikaten bayılırım böyle güzelliklere…
Ertesi gün sabah arabası ile düştük yola. Yazlık evi ana yola cephe, tek katlı, beş dönüm arsa içinde güzel bir yazlıkmış. Önceki sahibi geniş ve uzun balkonuna on beş santim genişlikte, yarım metre yükseklikte perde duvar çekmiş. Örtme için de ikişer metre yükseklikte beş adet demir filizleri bırakmış. Oraya PVC boru geçirip beton dökecekmiş bir türlü eli değmemiş. Sami:
“Hocam senin hesabın kuvvetlidir. Bir hesapla bakalım bunlar için kaç metreküp kum ve çimento gerekli? Bir de PVC boruların çapı ne kadar olacak?” dedi. Bu kadar över de durur muyum hemen metreyi elime alıp demir filizleri ölçtüm 150’lik boru uygundu.
“İstersen iki yüzlük alalım kolayca geçer.” Dedi.
“Geniş gelir üstten döktüğümüz beton aşağıdan akar gider.” diye itiraz ettim. Hemen taban alan çarpı yükseklik formülünü uyguladım. 1750 gibi bir rakam çıktı.
“Yaklaşık iki metreküp kum ve on iki torba çimento almalıyız” dedim. Sami, bir direklere baktı bir bana baktı;
“Çok fazla olmaz mı hocam?” diye itiraz edecek oldu, “İki kere hesapladım” deyince üstelemedi.
Arabaya atladık Gelibolu’ya gittik. Önce bir güzel karnımızı doyurduk. Ardından bir hırdavatçıya gittik. Adama:
“Kum, çimento, PVC boru var mı? “diye sordu. Adam:
“Arkadaş, bizde insanlıktan başka her şey var.” dedi gülüştük. Parasını ödedi. “Siz gidin ben kamyona sarar peşinizden gönderirim malzemeyi “ dedi. Gelirken kasaptan bolca; kanat, köfte, sucuk aldı. Akşama mangal yapacağız…
Malzeme peşimizden geldi. Önce sekizlik demir filizlere boruları geçirme işine giriştik. Kare şeklinde etriyeler sorun oldu. Bir türlü boruları geçiremiyoruz. Ben aşağıdan balyozla vurup demirleri eğiyorum o da merdiven üzerinden PVC boru üzerine koyduğu tahtaya vura vura boruları geçirmeye çalıştık. Beş direğe boruları geçirdik ya, yorgunluktan bitap düştük. Mangal yakmaya halimiz kalmadı. Domates ekmek yiyip yerimize yattık.
Sabah kahvaltıdan sonra ben aşağıdan harç uzattım o yoğurt kabı ile doldurdu. Öğleye işimiz bitti. Bir torba çimento harcadık, kum olduğu gibi kaldı. Hırdavatçıyı aradı artan kumu çimentoyu alsın diye. “Senin malzemenin nakliye ücreti onların parasından fazla tutar. Bir kamyona yükleyip getirirsen alırım.” demiş. Hakikaten insanlıktan başka her şey varmış adamda…
Gelibolu’ya öğle yemeği için gittik. Birer porsiyon balık ısmarladı, yedik. Balık yemekten olsa gerek kafası çalışmaya başlayan arkadaşın aklına kalan malzeme ile bir garaj yeri yapmak gelmiş.
“Hocam, o kum ile şap atıp arabayı çamurdan kurtaracağız.” dedi.
“Hazır yapmışken üstünü örtmek için profil alıp gömelim.” diye öneride bulundum. Önerimi beğendi. Balığın bana da faydası olmaya başlamıştı besbelli. Depo gibi kullandığı yapıya bitişik yapacağız. “Profillerin uzunluğu ne kadar olacak?” diye sordu.
“Depo ile aynı yükseklikte olsa iyi olur. Oranın yüksekliği ne kadar?” diye sordum.
“Tahminimce iki metredir.”
“İyi o zaman bir tarafı iki metre diğer tarafı da çatı eğimi için bir yetmiş santim olursa işimizi görür. Demirleri de gömeriz yapmışken” dedim.
Profillerin ölçüsünü söyledik kesip verdiler. Arabayla getirdik. Profilleri on santimlik şapın içine gömsek zayıf olacak. En az otuz santim eşip gömmeliyiz. Yine yanlış hesaplamıştım. “Türk’ün aklı sonradan gelirmiş” derler. Benim de aklıma sonradan geldi.
“Kırk santimi gömersek, boyları kırk santim kısalacak.” dedi. Profiller kesilmişti. Artık yapacak bir şey yoktu. Otuz santim derinlikte Çukurlar kazdık. Harcı yaptık direklerin etrafını doldurduk. Şapı attık bitirdik ama gel sen bize sor yorgunluktan bitkin haldeyiz. Yine mangal yapacak takatimiz yok. Bu sefer salatalık ekmek yiyerek beslenmemizi çeşitlendirdik.
Hemen uyumuşuz. Sabah kalktığımda Sami elinde metre profilleri ölçüyor. Bana sinirli sinirli bakarak.
“Uzun taraf bir altmış, kısa taraf bir otuz” dedi. Ben de espri olsun diye:
“Sabaha kadar demirler çekmiş demek ki.” diye takıldım. Hiç gülmedi. Gitti arabanın yüksekliğini ölçtü, “çatısını yaparsak araba buraya sığmaz” dedi. Ben de; “Bir atmışlık tarafa sıfır yanaştırırsan sığar” dedim.
İki gündür domates ekmek, salatalık ekmek yiyip bedavadan amelelik ettiğim için bana içinden kızıyor ama hiç belli etmiyordu. O gün alelacele Bursa’ya döndük. Herhalde başına daha fazla iş açmamam için bir an önce benden kurtulmak istiyordu.
Arada bir görüştükçe sorarım:
“Yazlığında yapılacak iş yok mu Sami?” Yüzüme manalı manalı bakar.
“Hâlâ senin verdiğin hasarları düzeltemedim” der gülüşürüz.
Size de amele ve hesap uzmanı lazım olursa hazırım dostlar…
ahmet.kocak16@hotmail.com. ”