Ahmet Koçak yazdı; KADIN GÖZÜYLE YAŞAM ZORLUĞU
Köşe yazarımız Ahmet Koçak makalesinde;
Merhaba Mürüvvet Hanım. Kendinizi kısaca tanıtır mısınız?
– Merhaba Ahmet Bey, adım dediğin gibi Mürüvvet. Mürüvvetimi görmeye çok istekli olan babam koymuş bu ismi. Liseden sonra üniversiteyi kazanacak puan alamayınca babam beni mahallenin bakkalının oğluyla evlendirdi. “Memur olayım bari baba” dememe; “Ben memur oldum da ne oldu? İki yakam bir araya gelmedi. Esnaf adamlar, durumları da iyi. Yer içer yatarsın işte. Daha ne istiyorsun.” dedi ve verdi. İki yıl geçmeden babam torununu kucağına aldı. Sünnet de ettirince mürüvvetini gördü anlayacağın.
-Eşiniz emekli olmalı. Geçinebiliyor musunuz?
-Eski eşim BAĞKUR’dan emeklidir. Bakkal işletirken durumumuz iyiydi. Büyük oğlanı everirken çok eşya, altın istediler. Oturduğumuz daireyi satıp düğünü yaptık. Kiraya çıktık. Marketler çoğalınca iş yapamaz oldu. Kocam emekli olunca geçim zorluğu yaşamaya başladık. Bitli gelin bizimle oturmak istemedi. Oğlanın başının etini yedi durdu. Onlar da kiraya çıktı. Kirada oturuyorsan yandın demektir.
-Gelin kaynana pek geçinemez. Siz de mi öylesiniz?
-Ben gördüğün gibi melek gibi bir insanım. Kabahat bizim gelinde. Oğlan asgari ücretle çalışıyor. Kirayı ödeyemiyorlar. Çıkmayın dedim dinlemedi pasaklı gelin.
-Sizin durumunuz iyi o zaman.
-Ne arasın kocamın aylığı yetişmeyince boşanmaya, babamın maaşını almaya, böylece biraz nefes almaya karar verdik. Boşandık. Bana aylık bağlandı. Kocamın maaşından fazlaydı. Baktım bu aylıkla tek başıma rahat yaşayabilirim; ayrı bir ev tuttum. Hazır boşamışım onu mu besleyeceğim; çamaşırı, bulaşığı, ikide bir hadi sevişelim demesi onu da bir türlü becerememesi… Çekemem bu yaştan sonra kocayı mocayı. İlk evlendiğimiz yıllarda güzel yedim, güzel giyindim, güzel seviştim; son yıllarda güzeli gitti; karnımı makarnayla doyurmaya, eski giysilerle idare etmeye, artık sevişememeye de başlayınca kocaya ne gerek var. İnsanın sırtında bir yüktür. Attım gitti. Ferahladım vallahi!
-Güzel oldu diyorsunuz yani.
-He vallahi güzel oldu. Son iki yıldır aylıklar iyice azaldı. Kıt kanaat geçinmeye çalışıyorum.
-Bir yerlerden yardım alıyor musunuz?
-Bursa Büyükşehir Belediyesi bu yılbaşında iki bin lira yardım etti. Bayramlarda da verecekmiş. İyi oldu. Ankara, İstanbul belediyeleri beş bin, on bin veriyormuş emeklilere, diye duydum. Oraya mı taşınsan diyorum ama yıllardır burada yaşadım. Oralara gidemem. Hükümet belediyeleri silkelemeseydi daha çok yardım ederlerdi. Kendileri bizi bu hale düşürdü. Belediyelerin görevi olmadığı halde bize yardım ediyor. Ellemeyin bari de nefes alalım değil mi? Aslında bizi yani halkı silkeliyorlar farkında değiller.
– Haklısınız.
-Hükümet aylıkları az verince kilo kaybettim. İyice zayıflayınca tansiyonum düzeldi. Dizlerimdeki ağrılar geçti. Bel ağrılarım geçti. İlaç içmeyi bıraktım. Allah hükümetten razı olsun. Onların gölgesinde sağlığım düzeldi.
-Ekonomik krizi fırsata çevirmişsiniz.-Hükümetten memnunsunuz yani?
-İnsan sağlığına kavuşunca memnun oluyor tabii. Böyle zamanlarda Polyannacılık oynamak insan psikolojisi için iyidir. Geçen gelin süngüsü düşmüş vaziyette yanıma geldi. “ Anne geçinemiyoruz. Ev kirasını ödeyemedik. Ev sahibi evden atacak. Senin yanına taşınsak; ne dersin?” demesin mi? Tabi yıllar önce dövüş çekiş yanımızdan ayrıldığını yüzüne vurmadım. Hangi kaynanaya nasip olur böylesi bir güzellik? Hükümet sayesinde Allah bana bu günleri de gösterdi. “Ne haliniz varsa görün” dedim. Yakında karısının sözünden çıkamayan benim sümsük oğlanı salar yanıma. Allah hükümetimizi başımızdan eksik etmesin. CHP gelecek aylıklarımız artacak bol bol yiyip içeceğiz sağlık sorunlarımız yeniden başlayacak.
-Maaşınız biraz daha düşerse sağlık probleminiz temelli çözülecek, desenize. Babalarının yanına gitsinler.
-Zaten gidişat tahtalıköy gibi gözüküyor. Orada rahat ver bize bir tek. Babaları babalar yesin. Kirayı ödeyemeyince bir odası olan bodrum katta oturuyormuş. Ben yine iki artı birde oturuyorum. Birer odada otururuz.
-Yanına gelmelerini istiyorsun gibi geldi bana.
-Biraz gelinin burnunu sürteceğim. Oğlan ve gelin için değil de torunlar için alacağım. Onlara acıyorum. Görsen nasıl perişan çocuklar. Okula gidiyorlar. Beslenme bile koyamıyorlarmış.
-Çok teşekkür ederim Mürüvvet Hanım. Sağlıklı günlerinizin devamını diliyorum.
“Evlilik hiçbir pusulanın işlemediği derin bir okyanustur.” Heinrich Heine
ahmet.kocak16@hotmail.com