Haberde Bursa

Ahmet Koçak yazdı; KİMSESİZLERİN KİMSESİ; CUMHURİYET

28.10.2023

Köşe yazarımız Ahmet Koçak makalesinde;

Atamızın en büyük eseri olan cumhuriyetimiz bu yıl yüz yaşında. Kutlu olsun!

Altmış beş yılına tanıklık ettiğim cumhuriyetimizi mamur etmeye memur edilmiş gibi hissederim hep kendimi. Bu muazzam devrimi yapan Atatürk’e ve düşüncelerine her durumda hayran olduğumu ifade ederim. Biri bize küçük bir iyilik etse ömür boyu unutamaz, minnet duyarız ona. Atatürk’ün bize yaptığı iyilikler saymakla bitmez.  O nedenledir minnetimiz, sevgimiz, saygımız, hayranlığımız…

Benim naçiz vücudum, bir gün elbet toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti, ilelebet payidar kalacaktır.” diyerek her insan gibi toprak olacağını belirtirken eserlerinin yaşayacağını, yaşatılması gerektiğini belirtmiştir. Ölümsüz olan devrimleri ve görüşleridir. Hani Ayhan Sicimoğlu sevdiği şeyler için; “hastasıyım ” der ya; biz de Atatürk’ün ve eserlerinin hastasıyız.

Onuncu yıl nutkunda; “Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti’dir.” der büyük önderimiz. Cumhuriyet, iktidarın bir aileden alınıp halka verilmesidir. Padişahın kulları iken eşit haklara sahip, saygın yurttalar olduk devrimlerle. Bu, korunması gereken çok değerli bir kazanımdır. Nasıl ki günümüzde iktidarın bir aileye verilmesi, babadan oğula geçmesi ne kadar kabul edilemez ise; o yıllarda da laik cumhuriyet o kadar kabul edilemezdi. Bunu ancak Mustafa Kemal başarabilirdi, başardı. Halkın geleceği, bir kişinin iki dudağı arasından değil, TBMM’nde yapılacak tartışmalar neticesinde şekillenir.

Bu büyük yolculuk bir biri ardına yapılan devrimlerle devam ederken gerici isyanlar çıkmıştı. İrtica o zaman da vardı şimdi de devam ediyor maalesef. Halkın belirli bir süreliğine kendisini yönetecek kişileri seçmesiyle cumhuriyet, seçtiği kişileri denetlemesiyle demokrasi olur. Daha gidecek çok yolumuz var.

Önce saltanat kaldırılır. Cumhuriyet ilan edilir. İşlevsiz olan ve işlevsiz kalan Halifelik de kaldırılır. Şeriat hukukuna son verilerek Medeni hukuk kabul edilir, Medeni Kanun kabul edilir. Kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesi, şapka ve kıyafet kanunu; medeni ülkelere uyum sağlamak için yapılan harf devrimi, takvim saat ve ölçülerde değişiklik yapılması, Hititler dönemine benzer öküz ve karasabanla yapılan ziraatın modern aletlerle yapılmaya başlanması gibi pek çok devrim yapılır. Fabrikalar açılır, yurt demir ağlarla örülür ve dev bir ilerleme olur.

‘Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler memleketi olamaz. Türkiye Cumhuriyeti her alanda doğru yolu gösterecek, uyaracak güçtedir. Biz uygarlığın bilim ve fenninden güç alıyoruz ve ona göre yürüyoruz. Başka bir şey tanımayız’ der ve tekke ve zaviyeleri kapatır.

Farklı ırk, din ve mezhepleri bir arada yaşatmanın tek yolu olan laiklik ilkesi anayasanın ikinci maddesine konulur. Laiklik ülkemizin çimentosu olur. 1924 Anayasa’sındaki “Türkiye Devleti’nin dini İslam’dır” maddesi kaldırılır. Devlet insan değildir ve dini olmaz. Devlet, ancak bütün inançlara aynı mesafede olursa, iç barış olur, kardeşlik olur, ileri gidiş olur. Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren mezhep savaşları ülkemizde laiklik sayesinde yaşanmamıştır; umarız, dileriz yaşanmaz. Devlet vatandaşının dini ibadet edişine veya etmeyişine karışmaz.

Anayasamızın 24. Maddesi bunu güvence altına almıştır; “Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir.14 üncü madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dini ayin ve törenler serbesttir. Kimse, ibadete, dini ayin ve törenlere katılmaya, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz…” Ne güzel bir madde değil mi?

Anayasanın ilk üç maddesi değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez;

1.Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.

 2.Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.

3.Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Milli marşı “İstiklal Marşı’dır. Başkenti Ankara’dır. Bu maddeleri neden değiştirelim ki?

Parasız yatılı okutarak, burslar vererek, Köy Enstitüleri ve diğer meslek liseleri açarak Cumhuriyet, kimsesizlerin kimsesi olduğunu göstermiştir. Bu sayede yoksul Anadolu çocukları meslek sahibi olmuş ve ülkenin kalkınmasında çok büyük rol oynamışlardır.

 “Ben, manevî miras olarak hiçbir âyet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevî mirasım ilim ve akıldır.” der Atamız. Bizler o mirasa sahip çıkıyoruz. Bilim ve aklı rehber alarak, çağın gerektirdiği yenilikleri yaparak yolunuza devam ederken de Devrimcilik ilkesi bize yol gösterir.

Cumhuriyeti kurup devrimler yapan Büyük Önderimiz Atatürk’ün hayal ettiği muasır medeniyetin üzerine çıkamadığımız gibi gerisinde kaldık. İslam ülkeleri içinde parlayan bir yıldız olsak da gelişmemiz yetersizdir maalesef. Bunun nedeni de Atatürk ilkelerinden, O’nun gösterdiği yoldan uzaklaşmamızdır.
Türkiye’de gördüğümüz; sanat, edebiyat, müzik, bilim, teknoloji, sporda; toplumsal yaşamda görülen her gelişme nüfusun çoğunluğunu oluşturan Atatürk’ün yolundan giden insanların eseridir.

Yeterli değildir; çalışmaya devam etmeli ikinci yüzyılda Atamızın işaret ettiği gelişmişliğe kavuşmalıyız.

“…Ey Büyük Atatürk!

Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim. Varlığım Türk varlığına armağan olsun. Ne mutlu Türk’üm diyene!

 Atamızın en büyük eseri olan cumhuriyetimiz bu yıl yüz yaşında. Kutlu olsun! Nice yüz yıllara…

ahmet.kocak16@hotmail.com

 

 

                               

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

>