Ahmet Koçak yazdı; ÖĞRENCİM MERVE
Köşe yazarımız Ahmet Koçak makalesinde;
“Bazen bir insan çıkar karşınıza, hayatınıza öyle bir dokunur ki, bir daha kimse yıkamaz sizi. İşte ben de o şanslı insanlardan biriyim.
Bir Anadolu Beyefendisinin, minik hayatıma kocaman katkıları sayesinde hayatım değişti.
Öğretmenler gününüz kutlu olsun Ahmet Öğretmenim. Siz ve sizin gibi bu işe gönül vermiş tüm öğretmenlerimin günü kutlu olsun. Ahmet Koçak ile birlikte”
Bu mesajıyla ilkokuldayken çekindiğimiz fotoğraf ı da paylaşmıştı Merve.
Geçtiğimiz Öğretmenler Günü sabahı Çiçek Sepetinden aradı biri;
“Merve adında birine çiçek göndermişsiniz de onu getirdim” dedi. Bir yanlışlık olmalıydı; Merve’ye çiçek gönderiyorum çiçek geri bana geliyor…
Adımı söyleyince düzelttiler;
“Tamam, tamam Merve Hanım size çiçek göndermiş. Onu teslim edeceğiz. Evde misiniz?”
Çiçeği mutlulukla aldım. Her duyguyu yazabildiğim halde o anki mutluluk ve sevinçle karışık duygumu yazamadım. Emekli olalı on yedi yıl oldu. On yedi yıl sonra gelen bir çiçeğin bende uyandırdığı duyguları anlatmak zordu. Merve’nin yetişmesinde emeği olan tüm öğretmenleri adına aldım çiçeği.
Kartında: “Sevgiyle ve bilgiyle ektiğiniz tohumlar şimdi çiçek açtı öğretmenim. Sizin emekleriniz sayesinde ben de karda açan çiçeklerden biri oldum. Yetiştirdiğiniz tüm çiçekler adına Öğretmenler Gününüzü kutluyorum. Merve.” yazıyordu. İnsan güne böyle bir güzellikle başlar da duyguları coşmaz mı?
Yurt dışı görevimin ikinci yılında kadrom İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne alınmıştı da başlarına bela olmuştum. Yaz tatilinde sevk kâğıdı almak için ilgili müdür yardımcısına gittim. Ne iş yaptığımı sordu, öğretmen olduğumu söyledim.
“Öğretmenin kadrosu burada ise ya müdür olur ya müdür yardımcısı olur. Ben sizi ilk kez görüyorum. Böyle bir uygulama bilmiyorum” dedi “Gidin okulunuzdan alın hocam.” diye devam ederek beni başından savmaya çalıştı. Okulumun olmadığını, yurt dışında görevli olduğumu, kadromun buraya alındığını, dolayısıyla resmi işlemlerimi buradan yapabileceğimi söyledim. Yönetici ilk defa karşılaştığı bu durumu müdürüne sorduktan sonra sevk kâğıdını verdi. Her gittiğimde benzer şeyler yaşamıştım.
Dönüşümde kadrom Davutkadı Eşref Evcil İlköğretim okuluna gönderildi de milli eğitim müdürlüğü personeli rahat bir nefes aldı.
Okul müdürü öğretmeni olmayan beşinci sınıflarda görevlendirdi. Kolları sıvayıp kaldığım yerden çalışmaya başladım.
Öğrenim yaşamım boyunca bayramlarda şiir okuyamadım, öğrenci andı söyleyemedim, sınıf başkanı olamadım. Bizim dönemde böyle görevler,; becerecek, açıkgözlü, hatırı sayılır ailelerin çocuklarına verilirdi. Ben ortalama bir öğrenci olduğumdan bu görevleri yapamamıştım ve içimde hâlâ bir uhde olarak kalmıştı.
Öğretmen olduktan sonra sınıf başkanlarını üç ayda bir değiştirir, öğrenci andını sırayla okutur, bayram ve özel günlerde tüm öğrencilere görevler verirdim.
Merve’nin de bulunduğu sınıfımda ilk işim sınıf başkanını değiştirmek oldu. Diğer kol başkanlarını da seçtikten sonra bu görevlerin ikişer, üçer aylık dönemler halinde değişik çocuklara verileceğini söyledim. Eski başkanlar bir daha aday olamıyorlardı. Sanıyorum Merve o uygulamam ile sınıf başkanı seçilmiş ve çok hoşuna gitmiş olmalı ki, beni yüceltici sözlerle mutlu eder, her öğretmenler gününde arar.
Dört beş yıl önce görüşmek istediğini söylemiş görüşmüştük. Bu öğretmenler gününde de buluşmamızı istedi. Buluştuk.
Giderken üç kitabımı imzalayıp yanıma aldım. Kitabın birini; “Bana “iyi ki öğretmen olmuşum” duygusunu yaşatan Merve Vatansever’e sevgilerimle…” yazıp imzaladım. Kitaplarım olduğunu şaşkınlıkla karşıladı. Dört saat; çaylar, pastalar Merve’den olmak üzere söyleştik. Çalıştığı, para kazandığı için benim ödememe izin vermedi sağ olsun!
Marmara Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi’ni 3. olarak bitiren Merve üç yıl İstanbul’da özel bir şirkette çalışmış ardından aynı şirketin Bursa şubesine gelmiş. Halen aynı şirkette İnsan kaynakları bölümünde görevine devam etmektedir.
Öğretmenler okuttukları öğrencilerini iyi yerlerde görmek isterler. Merve’nin iyi bir şirkette çalışması, kendi ayakları üzerinde duran bir iş insanı olması beni de çok mutlu etti.
Merve yirmi üç yıl önce öğrencimdi. Anımsadığım kadarıyla ve resminden de anlaşılacağı üzere; tertipli, düzenli, tertemiz giyinen, derslerinde başarılı hanım efendi bir öğrencimdi. Merve’nin başarısında kuşkusuz yakından ilgilenen; sevgiyle, ilgiyle büyüten anne ve babasının rolü büyüktür.
‘İnsan yedisinde neyse yetmişinde de odur.’ sözünü doğrulayan Merve kızım, çocukluğundaki gibi cana yakın, güler yüzlü, tatlı dilli, çalışan, üreten bir insan olarak toplumda yerini almış. Ne mutlu onu yetiştiren öğretmenlere…
Bana her Öğretmenler Günü’nde güzel duygular yaşatan Merve kızıma ve diğer tüm öğrencilerime teşekkürlerimle…