Ahmet Koçak Yazdı; ÖĞRETMENLER İŞ BIRAKTI, BASIN AÇIKLAMASIYLA SESLERİNİ DUYURDU
Eğitim emeklisi köşe yazarımız Ahmet Koçak kaleme aldığı yazıda; “2 Kasım’da yani, bugün öğretmenler iş bıraktı. Bursa’da iş bırakan öğretmenler Şehreküstü Meydanı’nda basın açıklaması yaptılar. İş bırakma eylemine; Eğitim-İş, Eğitim-Sen, Hürriyetçi Eğitim Sen, Teç Sen, Anadolu Eğitim Sen, Özgür Eğitim Sen, Eğitim Hak Sen, Eksen Eğitim Sen, İdeal Eğitim Sen, Eğitim Söz Sen, Eğitimde Birlik Sen, Eşit Haklar Sendikası, Töb-Sen ve Engelsiz Eğitim Sen’den oluşan 14 sendika katıldı. Öğretmenlerin basın açıklamasını izlemek ve yazmak için belediye otobüsüne bindim. Otobüs, Şehreküstü Meydanı’ndan geçerken yanımda oturan kafasında terliği olan yaşlı adam:
“Bu galabalıh da neyin nesi?” diye soru sordu. Ben:
“Onlar öğretmenlerdir. İş bıraktılar ve basın açıklaması için toplandılar” dedim. Kaşlarını çattı:
“Ne işleri varımış oğretmenlerin şiy yapmaynan? Anaşiklik yapmasınlar!” dedi. Bu sefer benim kaşlarım çatıldı:
“Sorunlarını meydanlardan hükümete iletmek istemelerinde ne sakınca var ki? Söylemeyip içlerine atarlarsa daha mı iyi olacak? Sen her şeyi içine atarsan iyi olur mu?” diye sordum. Düşündü:
“Olmaz “ dedi.
“Toplumlar da insanlar gibidir. Meydanlarda sorunlarını haykırırlarsa; hem hükümeti uyarır, hem de rahatlamış olurlar. Padişahlar cuma selamlığında camiye girerken özel seçilmiş bir yeniçeri: “Mağrurlanma padişahım senden büyük Allah var” dermiş. Padişahlar da kendilerine böyle söylenmesine ses etmez, izin verirlermiş. İşte öğretmenler de Mağrurlanma bakanım senden büyük biz varız. Sesimizi duy!” diyecekler. Ne sakıncası var?” dedim, yüzüne baktım;
“Haggat doğru diyon. Yosam sen de mi oretmensing?” diye sordu. Eyleme bir destekçi kazandırmış olmanın kıvancıyla:
“Evet” dedim, güldü:
“Hele ondan.” dedi.
Şehreküstü meydanına giderken okullardan öğretmenler sıra olmuş eylem alanına doğru sendika flamalarıyla yürüyorlardı. Alana bir platformla ses düzeni kurulmuş. Polis eylem alanının etrafını çembere alarak güvenlik önlemi almıştı. Emekli öğretmen olduğumu söyleyince beni de içeri aldılar sağ olsunlar.
Sunuculuğunu Özkan Rona ve Derya Şimşek öğretmenler yaptılar. Arada sloganlara önderlik ettiler. Kalabalık coşkulu bir şekilde sloganlara eşlik etti. Birbirinden değerli, pırıl pırıl genç öğretmenlerin içinde kendimi mutlu hissettim.
Eğitim İş başkanı Yeliz Toy ilk konuşmacıydı. Ardından Derviş Erdem( Eğitim-Sen), Adem Demir(Tüm Eğitim Çalışanları Sendikası Teç- Sen), (Eski öğretmen dostlarla hasret giderirken diğer konuşmacıların adlarını alamadım) Erol Akbaş, Hürriyetçi Eğitim Sen, Anadolu Eğitim Sen gibi sendika temsilcileri söz aldılar.
Ortak istekleri: Öğretmenlik meslek kanununun geri çekilmesi; uzman öğretmenlik, başöğretmenlik sınavlarının kaldırılması, ücretli ve sözleşmeli öğretmenliğin kaldırılması, öğretmenlere insanca yaşayacakları kadar ücret verilmesi, birinci dereceden maaş alan tüm öğretmenlere 3600 ek gösterge verilmesi, okullar açılırken ödenen eğitim öğretim yardımının bir maaş tutarına çıkarılması idi.
Öğretmenler zaten uzmandırlar. Ayrıca bir uzmanlık verilerek öğretmenler arasında ayırımcılık yapmaya bence hiç gerek yoktur. Uzmanlık veya başöğretmenlik unvanı alamayan öğretmenlerin ve, uzman veya başöğretmene çocuklarını veremeyen velilerin psikolojik durumları hiç düşünülmez mi?
1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu MADDE 43:
“Öğretmenlik, Devletin eğitim, öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas (uzmanlık) mesleğidir. Öğretmenler bu görevlerini Türk Milli Eğitiminin amaçlarına ve temel ilkelerine uygun olarak ifa etmekle yükümlüdürler.” yazdığını biliyordum. Tekrar bakayım dedim. O maddeye gelince, Mülga: 3/2/2022-7354/10 md. yazılmış. Kırk üçüncü maddeden sonra gelen on maddeyi kaldırmışlar demek ki. (Ben de baya çağ dışı kalmışım)
Gemlik’ten gelen Eğitim-iş yeleği giymiş bir öğretmen arkadaş, yanındaki ile konuşurken kulak misafiri oldum; “İş bırakma eylemine bizim okuldaki elli yedi öğretmenden on altı öğretmen katıldı. Şöyle bir kabaca hesap yaptım Bursa genelinde yedi bin öğretmen bu eyleme destek vermiş diyebiliriz. Bu alanda da bin öğretmen vardır tahminimce” dediğini duydum. Sayılarla ilgili elimde olan tek veri buydu. Sendikalar nasıl olsa net sayıyı kamuoyu ile paylaşırlar.
Konuşmalar bittikten sonra sahneye davul-zurna çıktı. Onlar çaldı öğretmenler halay çekip oynadılar. Ben ve emekli öğretmen arkadaşım Cemil Ocak’la yakındaki bir çay ocağına gidip çay içtik. Halaylara katılmayı, eğlenmeyi canımız çekti ama romatizmalı, platin takılı bacaklarımız buna izin vermezdi. Bizden geçmişti.
Dilerim hükümet yetkilileri, milletvekilleri öğretmenlerimizin seslerini duyarlar ve gereğini yaparlar.
ahmet.kocak@hotmail.com