Haberde Bursa

Ahmet Koçak yazdı; SANATÇI ADAM-1

16.12.2023

Köşe yazarımız Ahmet Koçak makalesinde;

Belediye otobüsünde yanıma kasketli, altmış beş yetmiş yaşlarında bir adam,  Arapça selam vererek oturdu. Böyle selam vererek oturan insanlar sizinle söyleşmek isteyenlerdir. Ben sözü sürdürmeyince adam, kısık sesle türkü söylüyormuş, arada bir konuşuyormuş gibi geldi bana. Nefesimi tutarak kulak kabarttım; gerçekten türkü söylüyor, arada konuşuyordu. Kulağına baktım kulaklık da yoktu. Bu durumu görünce tedirgin oldum. Konuşmak istemedim. Beş dakika sonra otobüs, eski fakülte arsasına Karadenizliler Derneği’nin açtığı çadırlı pazarın oradan geçerken;

-Burayı gezdim. Her şey pahalıydı. Hem Karadenizliler demişler hem de her yöreden esnafa sergi açtırmışlar, dedi. Ben türkü mırıldanmasından rahatsız olup konuşmak istemesem de o konuşunca konuşmak zorunda kaldım.  Yanıt verdim:

-Öyle mi, çok mu pahalı her şey? 

-Evet pahalı. Ürünlerin de Karadeniz yöresinden gelmediğine eminim. Buradaki toptancılardan almış satıyorlardır.

-Hiçbir şey alamadınız mı?

-Hayır alamadım.

-Emeklisiniz galiba. Geçim sıkıntısı çekiyorsunuz belli ki tüm emekliler gibi.

-Evet emekliyim. Dokuz bin lira maaşım var. Gül gibi geçinip gidiyorum.

-Ne güzel! Kira ödemiyorsunuz da ondan rahatsınız anlaşılan.

-Kirada oturuyorum. Ev sahibi bin liraya oturduğum daireye yeni bin beş yüz lira zam yaptı. İki bin beş yüz lira oldu. Yine de zorlanmadan ödüyorum. Benim evin karşısında bir genç ev tutup oturdu. Beş bin lira ödüyormuş. “Bileydim bu kadar pahalı tutmazdım,” dedi.

-Çok iyiymiş. On binden aşağı ev bulmak zor diyorlar. Hangi mahalledeymiş bu evler?

-152Evlerde. Güzel bir semttir. Ben çok memnunum. Buraya Ankara’dan geldim. Tek evladım olan oğlumu buradan evlendirince biz de buraya göçtük. Aslen Ankara Gölbaşı yakınında bir köydenim.

-Ooo desene arsaların var onları satıp satıp harcıyorsun.

-He. Babadan kalma dört dönüm villa imarlı arsam var. Babam tüm malını mülkünü satıp satıp yedi. Bize de kırk beş dönüm yer bıraktı. Dokuz kardeş olunca bana o kadar düştü.

-Adınız nedir?

-Şahset

-Şahsiyet mi? Ne güzel, değişik adınız varmış!

-Şahset.

-Şahsel mi?

-Hayır. Sonunda “t” var.

Anladım. Şahset. Yine de değişik bir adınız varmış.

-Evet öyle değişik.

-Kaç Yaşındasınız?

69

-Nereden emeklisiniz Şahset Bey?

-SGK’dan emekliyim.

-O da güzelmiş. Ben de SGK’dan emekli aylığı alıyorum. Türkü söylüyordunuz. Sanatçılık var galiba?

-Yok öyle değil de; Ankara’da barlarda,  pavyonlarda çok saz çalıp türkü söyledim.

-Ben de gençliğimde Sakarya Caddesi’ndeki türkü barlara giderdim. Belki sizi dinlemiş olabilirim.

-Onlar türkü bardır. Pavyonlardan farklıdır. Ben pavyonlarda söylerdim. Ulus’ta falan.

-Şu tarlasını satıp gelenlere mi çalardınız?

-Evet. Çok ocak söndürdü o barlar, pavyonlar. İçkiler su gibi akardı. Ben de çok içtim. Sigara da içerdim. Onu dört yıl önce bıraktım.

– Rakı içenler öldü de su içen ölmedi mi, türküsünü çok çalıp söylediniz o zaman.

-Çoook! …    (Devamı yarın)

ahmet.kocak16@hotmail.com

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

>