Haberde Bursa

Ahmet Koçak yazdı; ŞARKILAR SÖYLEYİP HALAY ÇEKMEKVARKEN… CEYLAN:

20.12.2024

Köşe yazarımız Ahmet Koçak makalesinde;

Suriye‘de yaşayan on iki yaşındaki Ezidi kızı Ceylan’ı annesi önüne oturttu; uzun saçlarını taradı. Ardından üç bölüme ayırıp ördü. Yanına azığını alan Ceylan elindeki sopasıyla keçilerini önüne katıp köyün etrafında otlatmaya götürdü.  Birkaç saat sonra köyünden silah sesleri ve bağrışmalar duydu. Keçileri bırakıp köye doğru koşmaya başladı. Köye geldiğinde tüm köylü meydanda toplanmış genç kadınlar ve kızlar ayrılmış, yaşlılar ve erkekler başka bir tarafa dizilmişlerdi. Onlara Müslüman olmaları halinde kendilerini bırakacaklarını söylüyorlardı. Hepsini ayrı ayrı odalara hapsettiler. İki gün sonunda Müslümanlığı kabul etmeyen yaşlıları ve erkekleri öldürdüler. Genç kadınları ve kızları kamyonlarla alıp götürdüler.

Ceylan da kamyondaydı. Komşularının okuyan oğlu Şengal ile evlenmek gibi hayalleri vardı. O hayalleri yok oldu. Önce IŞİD militanlarının tecavüzleri ile karşılaştılar. Ceylan daha küçücüktü. Kendinden küçük kızlar da vardı. Çok korktu. Korktuğu için direndi. Direndikçe besili sakallı, pis kokan adamlar tarafından dövülerek tecavüze uğradı. Savaş ganimeti, cariyelerdi ve bu yaptıklarının doğru olduğuna inanan insanlardı bu kötülüğü yapanlar. Etraftan kadın kız çığlıkları yükseliyordu. tir tir titriyordu Ceylan. Onları bu vahşi yaratıklardan kurtaracak birileri yoktu. Bir süre sonra pazarda bir Arap’a satıldı. Onu alan Arap da tecavüz etmeye devam etti. Bir bombardıman telaşı sırasında Türkiye’ye doğru kaçtı. Ceylan bedenini kurtarmıştı ama ruhu ölmüştü.

YASİR:

Yasir ailenin ilk erkek evladıdır. Yaz tatillerinde Kuran kurslarına gider, dini eğitim almaya çalışırdı. Babası hamallık yaparak çocuklarını büyütmeye çalışır, Yasir’in okumasını devlette memur olmasını isterdi. Yoksulluk onun okumasına engeldi. Liseyi yarıda bırakıp inşaatlarda çalışmaya başlar. Çok yoruluyor az para kazanıyordu. Yasir’in askerlik zamanı gelmiş askere alınmıştır. Ailede bir boğaz eksilecektir ve biraz da dinlenecektir askerde. Askerliği bitmeden Suriye iç karışıklığı çıktı. Terhis etmediler, kalanlara para vereceklerini söylediler. Cazip gelir orduda kalır. Karışıklıkları önlemek için halkın üzerine salarlar. Emir demiri kestirir. İstemese de kendisini iç savaşın gereklerini yerine getirirken bulur. Zaman geçtikçe askerlikten ayrılması zorlaşır. O artık Sünni çevrelerde Esat’ın askeridir ve bıraksa da Esat’ın askeri suçlaması onu bırakmayacaktır. Ailesinin Türkiye’ye kaçması için komutanlarından yardım ister ve başarır. Artık bir başına kalmıştır ülkede.

HTŞ Şam’ı ele geçirince Türk bir gazeteci Şam’daki manzarayı gösterir. Otoyol arasındaki çukur bölgede sıra sıra öldürülmüş Esat askerleri vardır. Onlardan biri Yasir’dir.

HASAN:

Suriye Alevi’si olan Hasan yeni evlenmiş ailesini geçindirmek için eski bir kamyonet almıştır. Nakliyecilik yapmaya başlamıştır. Yükleri kendi yükleyip, kendi taşıdığı için işleri iyiye gitmiştir. Gittikçe kamyonu büyütür sonunda bir tır kamyonu alır. Suriye içinde nakliyecilik yaparak para kazanır. Onun amacı çocuklarını okutup onların kendisi gibi zorluklarla değil kolaylıkla yaşamasını istemektedir. Çocukları ilkokula başlamış dersleri de iyi gitmektedir. Onlar başarılı oldukça çalışma azmi artmaktadır.

Ülkede iç karışıklık çıkınca da çalışmaya devam eder. Güvenli olsun diye kendisi gibi alevi olan nakliyeci iki arkadaşıyla yük taşımaya devam ederler.

Bir gün otobanda yol alırken yönetimi ele alan IŞİD militanları önlerini keser. Kamyonlarının teker hizasına üçünü de oturtur dipçiklerle vurmaya başlarlar. Ne kadar yalvarsalar da militanlarda bir yumuşama olmaz. Mezheplerini sorarlar. Söylemek istemezler. Militanlar dua ayet bilip bilmediklerini yoklayınca bilmedikleri anlaşılır. Alevi olduklarını anlayan militanlar hemen silahla Hasan’la birlikte iki arkadaşını infaz ederler.

                                                               …

Irak halkının çoğunluğu Şii, Saddam Hüseyin Sünni’dir.  Suriye halkının çoğunluğu Sünni, Başer Esat Şii’dir. Bu durum dış ülkeler tarafından kaşınacak yumuşak karın olmuştur. Uzun yıllar yönetimde kalıp yozlaşmamak, diktatörleşmemek zordur. Zulümleri artınca sonları da çabuk gelir. Irkçılık ve mezhepçiliğin panzehri laikliktir. Asla ödün verilmeden uygulanmalıdır. Yakın zamanda Ruanda’da aynı ülke insanları ırkçılık yüzünden birbirine soykırım uyguladılar.

Dünyanın bilimde, teknolojide ileri iki güçlü ülkesinin birinin başında Tramp gibi (Geçen seçimi kaybedince beş bin adamına kongre binasını bastırmıştı.) diğerinin başında Putin gibi 21. Yüz yıla yakışmayan liderlerin olması insanlık için talihsizliktir. Dünyada benim sözüm geçer yarışına da giriştiklerinden Ortadoğu ve çevresi kan gölüne döndü. Kardeş kardeşi boğar hale geldi.

Başer Esat, ülkesini, kendisine inanan insanları bırakıp kaçtı. Onun yönetimi beterdi, daha beteri geldi. Bundan sonra Suriye’de ne olacağını kimse bilemiyor. Yazık insanlara. Kasanda kaçırdığın söylenen yüz elli milyar dolar vardı da neden ülkeni kalkındırmak için, halkının refahı için harcamadın? Harcasaydın ülken Norveç gibi olurdu. İç savaş senin ve ailenin saraylarda bolluk içinde yaşaman, halkın yoksulluk içinde yaşamasından çıktı. Yazıklar olsun!

Tunus, Libya, Mısır, Irak ve Suriye’yi perişan eden ırkçılık, dincilik, mezhepçilik ve yönetenlerin saraylarda lüks içinde yaşamaları olmuştur. Bu tür kötü niyetlilere pirim vermeden Atatürk’ün temelini attığı laikliğe, demokratik cumhuriyete dört elle sarılmalı; o ülkelerin düştüğü acıklı durumdan ders çıkararak akla ve bilme önem vererek; “Yurtta barış, dünyada barış” diyerek yolumuza devam etmeliyiz.

Düğünlerde şarkı söyleyip halay çekecek insanları nasıl birbirine düşürdüler, nasıl katliam yaptırdılar, yaptırıyorlar bir türlü akıl almıyor. Savaşlar tarih kitaplarında kalması gerekirken 21. Yüzyılda Ortaçağı andıran görüntüler izliyoruz. O kadar ilerlemiş olan insanlık akıl tutulması yaşıyor. Çok yazık!

ahmet.kocak16@hotmail.com

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

>