Ahmet Koçak Yazdı; SİYASETİN NABZI ŞAHİNBEY DÖNER’DE ATTI (2)
Köşe yazarımız Ahmet Koçak politikanın nabzını ölçtü. Koçak;
Bu arada dönerlerimiz işini iyi yapan, nazik garsonlar tarafından getirildi. Yemeğimizi yerken başkanın baskısından uzak serbest sohbet etmeye başladık. Ahmet ilbaş: “Adamın biri İskender ısmarlamış. Bakmış ekmek yok, garsondan ısrarla ekmek istemiş. İskender kebabını somun ekmekle bir güzel yemiş. Yemeğin sonuna doğru altta serili nefis pideleri görünce ekmek istemekle hata ettiğini anlamış.” dedikten sonra benim konuşmama fırsat vermeden devam etti sözlerine:
“Ekmek deyince yine aklıma geldi;öğrenciyken birkaç arkadaşla bir çorbacıya gittik. Sepet sepet ekmek geldi hepsini de mideye indirdik. Tekrar istedik. Çok ekmek yedik. Hesap ne kadar diye sorduğumuzda çorbacı: “yediğiniz ekmeklerin parasını verin yeter. Çorbalar benden olsun gençler” demişti hiç unutamam.”diyerek sözlerine son verdi. Onun ekmek üzerine anlattıkları benim Litvanya’da yaşadığım bir anımı anımsattı. Topluluğa dönerek: “Ahmet Beyin anlattığı gibi bir olay da benim başımdan geçti. On günlük İtalya gezisine katılmıştım. İtalya’da pizza, makarna yemekten bıktım. Litvanya’nın başkentine geldiğimizde rehbere: “Çorba içebileceğimiz bir lokanta var mı burada?” diye sordum. O da: “ilerde meşhur bir mantar çorbası yapan yer var. Oradan içebilirsiniz” dedi. Lokantaya gittim. Açtım. Çorba gelene kadar atıştırayım diye ekmek istedim. Orada bizdeki gibi yemekten önce ekmeğin yanında ezme, salata, tereyağı falan getirmiyorlar. Israrlarım sonunda ekmek geldi. Çorbalar gelince ne kadar gereksiz bir iş yaptığımı anladım, mahcup oldum. Meğer büyük bir kâse şeklinde yapılmış ekmeğin içi boşaltılıp, çorba o ekmeğin içinde geliyormuş.” Sözlerim bitince laf vurmaya başladılar;
“Bak hele! Taa, İtalyalara gitmiş.”
“Böyledir işte; tüm dünyayı gezer, mantar çorbaları içer, sonra da fakirlik edebiyatı yapar.”
“Başka nereler gittin hocam?”
“Siz de amma kirli çıkıymışsınız!” diyenler oldu. Sigara içmek için dışarı çıkıp kurtuldum sataşmalardan.
Hemşerim Ahmet Beyle dışarıda sohbetimize devam ettik. Hayfi Beyin anlattığı olayın çağrışımıyla Ahmet İlbaş: “İmam Hatip Lisesinde çalışırken uzun boylu bir öğrencim -solcu olduğumu anlayınca- derste bana sürekli sataşmaya, anlattıklarıma karşı çıkmaya ve beni sınıfta küçük düşürmeye çalışıyordu. Durumu idare ettim. Sene sonunda tayinimi oradan başka bir okula isteyip ayrıldım. Askerliği yapıp geri göreve döndüğümde merak edip o, bana sürekli sataşan öğrencinin neler yaptığını sordum sınıf arkadaşlarından. Arkadaşlarından biri: “Hocam o arkadaşı solculuktan içeri attılar. O şimdi bir devrimci olarak hapis yatıyor.” demesinler mi? Böyle durumlarla sık sık karşılaşılıyor. Hayfi Bey anlatınca aklıma geldi.”
(Sabah uyandığınızda bir şarkı, bir türkü duyarsınız da akşama kadar o şarkı dilinize takılır ya, yazımın diline de Hayfi Beyin anlattığı Komünistlik, solculuk takıldı.)
Kim anlattı bilmiyorum da Osman Akyürek anlattı diye yazayım. Osman Bey; beyefendi, olgun bir genç arkadaşımdır. Problem etmez. Osman Bey anlatıyor: “ Hayfi Abi “Komünist” deyince aklıma geldi. Tutucu bir çevreden gencin biri Boğaziçi Üniversitesini kazanmış ve okumaya başlamış. Bir süre sonra babası ziyaretine gelmiş. Okul bahçesinde otururlarken babası: “Oğlum, ben hiç komünist görmedim. Nasıl olduklarını çok merak ediyorum. Buralarda onlardan varsa bana bir tane göstersene” demiş. Oğlu da, okul bahçesinde gezenleri göstererek: “Baba, şu gördüğün insanların hepsi de komünist” deyince adam çok şaşırmış: “Onlar da bizim gibi insanmış ya be oğlum!” demiş.”
Mola bitti. İçeri girdik. CHP Yıldırım İlçe başkan yardımcısı Rüstem Toksöz söz aldı. Rüstem Bey; bilgisayar yazılımcısı, genç, çalışkan; ilerde Bursa siyasetinde söz sahibi olacağını düşündüğüm bir Bursalıdır. Partide yaptıkları çalışmaları anlattı. Bizim kendilerine destek için bir araya gelmemizden mutlu olduğunu belirtti.
Ardından emekli öğretmen Necati Çelik söz aldı. CHP Yıldırım başkan yardımcılığından neden istifa ettiğini açıkladıktan sonra, bu toplantıyı niçin organize ettiğini şu tümcelerle açıkladı:“Bu hükümetten kurtulmak için bir şeyler yapılması gerektiğine inanıyorum. Millet İttifakı’nın iktidara doğru nehir gibi gürül gürül akan akarsuyuna acaba biz de bir dere, bir çay olup akabilir miyiz arayışı beni bu toplantıyı yapmaya itti.Bir köşede atıl durumda kalmamıza gönlüm razı olmadı. Katılıp destek olduğunuz için hepinize ayrı ayrı teşekkür ederim.” dedi.
Facebook’ta uzun süredir arkadaşım olan ve yüz yüze tanışma olanağı bulamadığım Davutdede Mahallesi’nde esnaflık yapan Erdoğan Tarhan söz alarak mahallesinde yaptığı çalışmalar hakkında bilgi verdi.
Belediyelerde olup bitenler, Bursa siyaseti, milletvekili ve yerel yönetim seçimleri uzun uzun konuşuldu. Burada konuşulanları yazıp siyasete girmek istemem. O nedenle yazmadım. Gelecek toplantıya CHP büyük şehir başkan adayı Mustafa Bozbey’i de davet etmeye, bu çalışma grubunun yeni katılımcılarla daha da büyütülmesine ve on beş günde bir toplanılmasına karar verildi. Osman Akyürek ikinci toplantının Livaneli Spor binasında yapılmasını istedi. Anlaşılan ikinci ev sahibimiz Livaneli spor olacak.
Anadolu’nun köylerinde çok öğretmenlik yaptım. Çalışanlar bilir; öğretmene, konuklara çok hürmet ederler. Evlerine odalarına gittiğimizde altımıza yün yatak serer, arkamıza yün yastıklar koyarlardı. Şahin Bey Muşludur. O kadim kültürden gelir. Hareketli ve bereketli bir arkadaşımızdır. Bizleri yün yatak ve yastıklar içindeymiş gibi ağırladı, kapıya kadar da yolcu etti sağ olsun. Saat on ikide başlayan toplantımız dört buçuk saat sürdü. Hiçbir şey olmasa bile bir şeyler olmuş; deşarj olmuşuzdur. Şahin Bey’e bizlere gösterdiği konukseverlik için çok teşekkür ediyor, yolu açık olsun, diyorum.
ahmet.kocak16@hotmail.com