Ahmet Koçak yazdı; ÜNLÜ GAZETECİ CAN ERTAN’LA SÖYLEŞİ-1
Köşe yazarımız Ahmet Koçak derlemesinde usta merhum gazeteci Can Ertan’la yaptığı söyleyişiyi kaleme aldı. Koçak;
AHMET KOÇAK: “Sayın Can Ertan, BUYAZ (Bursa Yazın ve Sanat Derneği ) sizinle söyleşi yapmamı istedi benden. Bursa kamuoyunun yakından tanıdığı, sevilen biri ile söyleşi yapmak beni çok heyecanlandırdı. Sizi basından tanıyorum. Siz, beni tanımıyorsunuz. Öncelikle kendimi tanıtayım: 1959 yılında Yozgat ili, Sarıkaya ilçesinde doğdum. Emekli sınıf öğretmeniyim. Üç yıl önce arkadaş gruplarında anılarımı yazarak başladım yazmaya. Doğduğum ilçede yayımlanan Sarıkaya Yöre Haber gazetesinde iki yıldır haftada bir yazım yayımlanıyor. “Samanlıktaki İğne” ve “Çıtalı Uçurtma” adlarında iki kitabım yayımlandı. Yeni iki kitabımı da basıma hazırlıyorum.
Gazetedeki köşe yazılarınızı okudum. Facebook sayfanızı inceledim. Yaptığınız televizyon programlarını izledim. Çocukluk ve gençlik anılarınızı da yazıyorsunuz. Severek okunan, yorum alan yazılar bunlar. Yazılarınız ve sözleriniz içten olduğu için okurlarınız sizi severek takip ediyorlar. Ben de anılarımı yazarak başladığım için ortak bir yönümüz var. Umarım iyi, okunabilir bir söyleşi olur. “Mutlu bir çocukluk insanı ömür boyu ayakta tutar.” demişsiniz bir Facebook paylaşımınızda.
Tanımayanlar için sizi kendi ağzınızdan, kendi kaleminizden tanıyalım. Kendinizi anlatır mısınız? Nerede doğdunuz? Nerelerde okudunuz? Nasıl bir ailede ve ortamda büyüdünüz?”
CAN ERTAN: Ailem Selanik göçmeni ben Bursa doğumluyum. Bilgiye, sanata büyük değer verilen bir cumhuriyet ailesinde sevgi dolu bir ortamda büyüdüm.
Bursa Hisar’da bahçeli, bahçesinde erik ağaçları ve kümesi olan bir evde sevgiyle büyüdüm; ayağım toprağa değerek. Sanata, bilgiye, aşka, dostluğa, paylaşmaya değer veren; laik cumhuriyete, Atatürk devrimlerine bağlı bir ailedeydi. Müzikle, kitaplarla dolu bir evdi.
- K: Yine bir paylaşımınızda “İnsanın insana bu kadar uzak düştüğü bir başka dönem var mıydı?” yazarak pandemi döneminden şikâyet etmişsiniz. Biz yazar arkadaşlarla bu dönemi okuyarak, yazarak fırsata çevirdiğimizi düşünüyoruz. Siz de bu dönemi yazarak değerlendiren değerli yazarlardansınız.
Aziz Nesin’e, “nasıl yazıyorsunuz?” diye sormuşlar nasıl yazdığı üzerine hayli komik bir yazı yazmıştı. Ben, sabah uyandığımda(çok erken uyanırım) gazeteleri ve her görüşten köşe yazılarını okur, ardından yazmaya başlarım. Saat on ikide bırakırım. Ertesi sabaha kadar elim klavyeye gitmez. Genellikle sabahları yazarım. Can Ertan ne zaman, nerelerde, neleri yazar?
CAN: “Sabahları yazarım. Kahvaltımı eder, gazetelere göz atar, mutlaka müzik dinleyerek, kahve içerek veya meyve yiyerek yazmaya başlarım.
Neleri severim?
Nerelerde çalıştım?
Bursa Hâkimiyette köşe yazarlığı; AS TV’de ‘’Haber Turu’’ ve ‘’Gündem’’ programlarında sunuculuk ve yorumculuk; RADYO S’de ‘’Mavi Nota’’ adlı caz programının yapımcılığı ve sunuculuğu; Yeni Bursa’da köşe yazarlığı; Bursa Haber’de köşe yazarlığı ve halen Yeni Marmara’da köşe yazarlığı, ON TV’de programcılık ve yorumculuk yapıyorum.
Hangi konuları yazdım…
Yazılarımda; kapitalizme itiraz ettim. Emekten yana tavır aldım, solda olmanın anlamına değindim. Kültür ve sanata değer verdim. Bursa’daki betonlaşmaya, Bursa’nın yeşil Bursa olmaktan çıkıp Gri Bursa olmasına karşı çıktım; eski Bursa’yı, Hisar’ı, mahalle kültürünü, çocukluk anılarımı anlattım. İnsan ilişkilerindeki çürümeye, sevginin ve bilginin önemine yer verdim; film, kitap, plak tanıtımları yaptım ve sanat etkinliklerini yazdım
A.K: “Sayın Can, gazeteciliğe bakışınız nedir? Günümüzdeki gazeteciliği değerlendirir misiniz?”
CAN: “Gazeteciliğe bakışım…
Özgür ve bağımsız gazetecilik demokrasinin ön koşuludur. Gazetecinin özgürlüğü halkın özgürlüğüdür. Gazetecinin gündemi halkın gündemidir. Yandaş ve fondaş gazetecilik, iş takipçiliği, tetikçilik, algı operasyonlarında yer alma, güç odaklarıyla yakınlaşma meslek ahlakına uymaz. Gazetecilik gerçeğin mesleğidir. Gazeteci gerçeğe sadakat gösteren kişidir. Gerçeği arama ve yazma bu işin özüdür. Gazetecilik tehlikelidir. Öldürülebilir, dövülebilir, sansüre uğrar, işten atılır, hapse girebilirsiniz. Türkiye’de gazete satışları maalesef çok düşüktür. Toplam tiraj 1.800.00 civarında. Ve köşe yazarı önce iyi bir okur olmalıdır.”
A.K: “Yıllarca köşe yazarlığı yaptınız, yapıyorsunuz. Güzel bir köşe yazısı sizce neleri içermelidir?”
CAN: “Önce Türkçeye hâkimiyet; sadelik; samimiyet; gerçeğe sadakat; bilimden, felsefeden, sanattan beslenme; tutarlılık ve bir dünya görüşü ekseninden yazma benim köşe yazılarında aradığım özellikler.
A.K: “Müziğe Yasak Olmaz Notalar Sessizliğe Sığmaz” adında bir makalenizi okudum. Facebook sayfanızda; sabah, öğle, akşam, hafta sonu, hafta başı gibi zamanlar belirterek çeşitli müzikler paylaşmışsınız. “Müziğin de saati vakti vardır. Her müzik her saatte dinlenmez” algısı oluşturmuşsunuz. Yerli ve yabancı çok çeşitli müzikleri sevdiğiniz anlaşılıyor. Ortak sevdiğimiz müzikler de yakaladım. İlk aklıma gelenler: ”Benim Kanım Filistin Halayı”, İlhan İrem’in “Anlasana” şarkısı. Herhangi bir enstrüman çalıyor musunuz? Müziğe olan ilginiz ve sevginiz nereden geliyor?
CAN: “Bursa Erkek Lisesinde okurken Milliyet gazetesinin liseler arası müzik yarışmasına katılmıştık; ben de orkestrada tumba çalmıştım. Müziğe ilgi daha çok bir kişilik özelliğim. Dedem Hüsnü Ortaç müzik öğretmeniydi, halk türküleri derlemiş, bandolar kurmuş, müziğe önemli katkılar yapmıştır Bursa’da; onun da etkisi var. Şarkı söylenen, müzik çalınan bir evde büyümek şans tabi.”
A.K: “Malum, yaş ilerleyince insan dostlarını, yakınlarını kaybetmeye başlıyor. Kaybettiklerinizin ardından iki satır dua mesajı yazıp geçiştirmek yerine onların eserleri, kişilik özellikleri ve birlikte yaşadığınız anılarınızdan oluşan makaleler yazarak vefa örneği sergiliyorsunuz.”
CAN: “Bana acı veren keşke yaşanmasaydı dediğim şeyler sevdiklerimin ölümü. Her ölümle benim de bir parçam öldü eksildim. En güçlü yazma nedenlerimden biri bu; onları anımsamak; onları anımsadıkça, yazdıkça yaşamaya devam ediyorlar. İnsan insanın tanığıdır.” (Devam edecek)
ahmet.kocak16@hotmail.com