Ahmet Koçak yazdı; ÜNLÜ GAZETECİ CAN ERTAN’LA SÖYLEŞİ-2
Köşe yazarımız Ahmet Koçak, merhum gazeteci Can Ertan ile yaptığı söyleşiyi kaleme aldı. Koçak;
Çocukluğumun üç rengi vardı: Uludağ’ın kar beyazı… Bursa ovasının yeşili… Marmara Denizi’nin mavisi,
HATIRALARIN TESELLİSİ
Ne vakit karanlık çökse ruhuma, birisi çok fena kırsa beni, yalnızlığın çelik çemberiyle kuşatılsam, sözlerim hiç bir kalpte yankılanmasa…
Bir güzel çocukluk hatıramı hatırlıyor; ona sığınıyor ve gülümsüyorum hayata…
İşte bu yüzden; kapitalizme kızıyorum; pek çoğumuzun çocukluk hatıralarımızı fırsat eşitsizliği ve sömürüyle yağmalıyor.” yazmışsınız.
Çocukluğu, üç rengi de görmeden bozkırda geçmiş biri olarak bana içinde üç rengin de bulunduğu bir çocukluk anınızı anlatır mısınız?”
CAN: “Yeşil erik ağaçlarıdır benim için. Beyaz Bursa’nın karlı kışlarıdır ve mavi yazları gittiğimiz Trilye denizidir. Ve gökyüzünde oluşan gökkuşağının da renklerini severim. Uzun zamandır göremiyorum. Çocukluğum her anında bu üç renk var.
En güzel çocukluk anılarım kışla ilgili. Kardan adam yapmak, kartopu oynamak, kızak kaymak, akşamları bozacının sesini bekleyip boza almak, sobanın üzerine, maşaya çizilmiş kestane koyup pişirmek. O kestane çıtırtısını, kestane kokusunu hep anımsarım. Annemle sinemaya, babamla maçlara gidişim. Çocukluk bir yazarın dediği gibi insanın anayurdudur.”
A.K: “İçinizde anlatılmamış bir hikâye taşımaktan daha büyük bir ıstırap yoktur” der, ünlü yazar Maya Angelou. Yazarlar bu konuda şanslıdırlar içlerindeki öyküleri yazıp yükten kurtulurlar. Yazamadığınız, içinizde taşıdığınız, size ıstırap veren hikâyeler var mı?”
CAN: “Elbette var. Ve hiç yazmayacağım onları; içimde kalsınlar. Yazdıklarımı ise samimiyetle; duyguları, anıları çok önemseyerek yazıyorum. İçtenlik ve sadelik en iyi üsluptur. Yazmak umudu var etmektir benim için, geleceğe inanmak, insan tükenmez demektir. Karamsarlığı, yılgınlığı sevmem.”
A.K: “Filozof; “insan yedikleridir” der. Kültürü de okuduklarıdır kuşkusuz. Ne tür kitaplar okursunuz? Yaşamınızda neler değerlidir sizin için?”
CAN: “Roman, hikaye, şiir, anı ve popüler bilim kitapları okumayı; klasik müzik, caz, sanat müziği ve türkü dinlemeyi; sanat sineması filmlerini izlemeyi, dostlarımla sohbeti, meyve yemeyi, karlı ve yağmurlu günleri ve anılarımı anımsamayı severim. Bilgi ve sevgi paylaşıldıkça çoğalır diye düşünürüm. Aşka ve dostluğa değer veririm. Mal, mülk, ün, makam, güç aranışı boş şeylerdir. Hayatın haylaz öğrencisiyim. Ego, kibir gönle yüktür. Muhabbet kuşum İlham can yoldaşımdır.”
A.K: “Bu söyleşiyi sizden çok kopya çekerek yaptığımın farkındayım. Beni bağışlayın ama öyle bilgece sözleriniz var ki almadan edemedim. İşte bir başkası:
“Kimseye duygulanmayı, şefkati, merhameti, vefayı, kıymet bilmeyi, aşık olmayı öğretemezsiniz… Kişilik öğrenilebilir bir şey değildir…
Sadece bu duyguları anlatmayı gösterebilirsiniz…
En iyi üslup samimiyettir; yazarken ve yaşarken.” yazmışsınız.
“Büyük döker, küçük toplar” diye bir söz vardır. Kişiliğin gelişmesinde aile ve öğretmenlerin çok etkisi olduğunu düşünürüm. İçtenliğiniz; güvenli, sıcak bir ailede büyüdüğünüzü gösteriyor. Kişiliğinizin gelişmesinde aile bireylerinizin payı ne orandadır?
CAN: “Aile, medya, okul, sanat, doğulan dönem, ülke, arkadaş çevresi ve evrimle getirdiğimiz özellikler kişiliğimizi etkiler.
Ailemden sevginin ve bilginin ve sanatın önemini öğrendim; mala mülke düşkün olmamayı da. Ne büyük rehberlik. Minnettarım aileme.”
A.K: “Yukarıdaki söyleşi sorularını hazırladıktan sonra sizi telefonla aradım. Durumu anlattım. Yüz yüze görüşmek, tanışmak istediğimi söyledim. Beni kırmayıp kabul ettiniz. Teşekkür ediyorum. Bir pastanede buluşup tanıştık. Size “Çıtalı Uçurtma” kitabımı takdim ettim. Alırken söylediğiniz sözler ne kadar nazik sözlerdi!
Söyleşi sorularımı ve sizin yanıtlarınızı önceden hazırlamış olduğumu söyledim. Sınava hazırlanmış veya hazırlanamamış öğrencilerin sınavın ertelendiğini öğrendiklerinde rahatladıkları gibi biz de rahatladık. Sohbetimiz serbest, oradan buradan olunca daha tatlı oldu. Bir buçuk saat konuştuk. Bir ara; “bana Can deyin lütfen. Ben, size Ahmet diyebilir miyim?” demeniz bizi daha da yakınlaştırdı. Sohbetinizden zevk aldım ve çok şeyler öğrendim. Bir daha buluşmak, diyemediklerimizi demek için sözleştik. Konukseverliğinize, ilginize çok teşekkür ediyorum.
Sorularıma içten yanıtlar verdiniz. Sizi tanımış olmaktan da ayrıca mutlu oldum. Son olarak politika hakkındaki görüşlerinizle bu söyleşiyi sonlandıralım isterseniz.”
CAN: “Politik düşünce olarak Sosyalistim. Yurtseverim, laikliğe, cumhuriyetin Anadolu aydınlanması değerlerine, Atatürk devrimlerine bağlıyım.
Bir dönem CHP’de siyaset yaptım. Siyaset umudu örgütlemektir. İnsanın meslek odasında, sendikada, dernekte, partide örgütlü olması gerekir ki hayalleri, fikirleri yaşama geçsin. Ben de sizinle tanışmaktan çok mutlu oldum. ”
(Bu söyleşi, Bursa’da Bir Köşe Yazarı Bir Başka Köşeye Konuk Oldu… “Değerlerimize Sahip Çıkacağız!” başlığıyla Bayrak Haber gazetesinde, Ajans Pazar Gazetesi’nde ve 20 Ağustos 2021 tarihinde Mudanya Gürses Gazetesi’nde Zeki Baştürk’ün köşesinde yayımlanmıştır.
Usta gazeteci Can Ertan, 2 Şubat 2022 tarihinde korona virüs tedavisi sürerken düşmesi ve beyin kanaması geçirmesi nedeniyle Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde hayatını kaybetmiştir. Işıklar içinde uyusun… Anısına saygıyla…)
ahmet.kocak16@hotmail.com