AK Parti Ne Yapmaya Çalışıyor!
Orman Kanunu yönetmeliği değişikliğiyle ilgili Bursa Su Kolektifi basın açıklaması gerçekleştirdi.
İklim değişikliğinden büyük oranda etkilenen bir coğrafyada yer alan Türkiye’nin son yıllarda aşırı sıcaklık artışı, kuraklık, su kıtlığı, şiddetli yağışlar ve sellerle mücadele ettiğini söyleyen Şehnaz Bayrakdar, “Bu felaketlere karşı alabileceğimiz en etkili önlemlerin başında orman varlıklarımızı korumak ve çoğaltmak gelmektedir. Ormanlar sadece iklim değişikliğiyle mücadelede karbon dioksit’in tutulmasında değil, aynı zamanda oksijen üreterek hava kalitesinin arttırılmasında, toprak ve su kalitesinin iyileştirilmesinde, çölleşme ve erozyonla mücadelede hayati rol oynarlar. Çok sayıda endemik türü barındıran ormanlarımızın varlığı, en az iklim değişimi kadar kritik ve risk altında olan biyodiversitenin korunması için vazgeçilmezdir.” dedi.
Açıklamada; “İklim değişikliğinden büyük oranda etkilenen bir coğrafyada yer alan Türkiye, son yıllarda aşırı sıcaklık artışı, kuraklık, su kıtlığı, şiddetli yağışlar ve seller, gitgide artan orman yangınları gibi felaketlerle mücadele etmektedir. Bu felaketlere karşı alabileceğimiz en etkili önlemlerin başında orman varlıklarımızı korumak ve çoğaltmak gelmektedir. Ormanlar sadece iklim değişikliğiyle mücadelede karbon dioksit’in tutulmasında değil, aynı zamanda oksijen üreterek hava kalitesinin arttırılmasında, toprak ve su kalitesinin iyileştirilmesinde, çölleşme ve erozyonla mücadelede hayati rol oynarlar.
Çok sayıda endemik türü barındıran ormanlarımızın varlığı, en az iklim değişimi kadar kritik ve risk altında olan biyodiversitenin korunması için vazgeçilmezdir.
Bu kapsamda Anayasa’nın 169.maddesinde şunlar yazılı;
“Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır.”
“Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz.”
“Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez.”
“Ormanları yakmak, ormanı yok etmek veya daraltmak amacıyla işlenen suçlar genel ve özel af kapsamına alınamaz.”
Buna ek olarak, iklim değişikliği ile mücadele kapsamında Türkiye son aylarda görünürde ciddi anlaşmalara taraf olmuştur;
6 Ekim 2021’de Paris anlaşması TBMM’de kabul edilmiş ve 10 Kasım 2021’de anlaşma yürürlüğe girmiştir.
Bu sene kasım ayında 26’ncısı düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Taraflar Konferansı’nda Türkiye 2053 yılında Net Sıfır hedefini açıklamıştır.
Türkiye ayrıca COP26 kapsamında 12 Kasım 2021 tarihinde “Orman ve Toprak Kullanımı Üzerine Glasgow Liderler Bildirisi”ne taraf olmuş ve orman varlıklarını, karasal ekosistemleri korumayı taahhüt etmiştir. Bu bildiri, insan kaynaklı sera gazı emisyonlarını dengelemede ormanların, biyodiversitenin ve sürdürülebilir toprak kullanımının kritik ve birbiriyle ilişkili rollerine vurgu yapmaktadır.
Ancak 30 Kasım 2021 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 17. maddesi 3. fıkrasının uygulanması hakkındaki yönetmelikte yapılan değişiklikler ormanlarımızı çok çeşitli yapılaşmalara açmakta ve yukarıda saydıklarımızla taban tabana zıt bir niyeti açığa çıkarmaktadır. Bu yönetmelikle ormanlık alanlarda yapımına izin verilen enerji üretim santralleri, haberleşme tesisleri, petrol ve doğal gaz arama, jeotermal kaynak, mineralli su arama, katı atık bertaraf ve depolama tesisleri, patlayıcı madde deposu, hastane, sokak hayvanları barınağı, ilk-orta-lise ve dini tesisler, spor tesisleri gibi tesisler orman varlıklarımızda ve buralarda yaşayan endemik türler üzerinde geri dönüşü olmayan bir tahribata ve ekosistemde yıkıma yol açacaktır. 49 yıl için verilen kesin işletme izinleri, talep halinde 99 yıla kadar uzatılabilecek. Ayrıca tesislerden çeşitli adlarla alınan bedeller de bu yönetmelikle azaltılmış ve kamu-özel işbirliği ile yüklenicilere çeşitli güvenceler verilerek, ormanlar birer özel işletme haline getirilmiştir. Yönetmelikte geçen “kamu yararı” ve “zaruret” gerekçeleri içi boşaltılmış ifadeler olup, amaç ormanlık alanların kar hırsıyla sermayeye aktarılması önündeki engelleri kaldırmak ve orman katliamlarını meşrulaştırmaktır. Bu tesislerin hiçbirinin orman içinde yapımında ne bir zaruret olabilir, ne de kamu için bir fayda. Devletin görevi, Anayasa’da belirtildiği gibi, halkın tamamına ait olan ormanları kamu yararı için korumaktır. Bu yönetmelik açıkça Anayasa’ya ve Orman Kanunu’na aykırıdır.
Öte yandan, ormanları talana açan bu tür yapılaşmalar ve maden izinleri son dönemde başlamış değildir, ancak son 10 yıl içinde büyük bir artış göstermiştir ve önü alınmazsa çoğalarak devam edecek ve ülkeyi büyük bir yıkıma sürükleyecektir. AKP iktidarı, ormanları kar amaçlı işletmelerin kurulacağı arsalar olarak gördüğü için Orman Kanunu’nda sürekli değişiklikler yapmakta, Orman Genel Müdürlüğü üzerinde baskı oluşturarak ormanlık alanlara tesisler kurulması için izin verilmesini sağlamaktadır. Bugüne kadar ormanlarımızdan 748.000 hektar orman alanında bu tür kullanımlar için izin almış, bu izinlerin yarısına yakını da son 9 yılda verilmiştir. Orman Genel Müdürlüğü verilerine göre; sadece 2008 ile 2019 yılları arasında ormanlarımızdaki 10 hektardan küçük orman parçalarının sayısı 55 bin 484’ten 120 bin 789’a çıkmıştır. Madencilik, ormasızlaştırmada bir diğer önde gelen sorundur. 2012-2020 yılları arasında madencilik için verilen izinler ise 87 bin hektar kadardır. Parçalanan ormanların ekosistemleri barındırma olanağı kalmamakta, zaman içinde orman vasfını yitirmektedirler. Buna karşın istatistiklerde halen orman olarak görünmektedirler. Sonuç olarak, orman varlıklarımızdaki kıyımın endişe verici boyutları kamuoyu ile paylaşılmamaktadır. Bütün bunlara bir de ormanlara yapılan elektrik nakil hatları, trafolar gibi tesislerin, yangın riskini arttırdığını eklersek, yeni eklenecek tesislerle orman varlıklarımızın yangınlara karşı daha da savunmasız hale geleceğini kestirebiliriz.
Ormansızlaştırma, Türkiye’nin acil sorunudur ve hemen önlem alınmazsa, sadece orman varlıklarımızı ve endemik canlı türlerini değil, temiz havamızı, suyumuzu, toprağımızı kaybedeceğiz. Önlem almak için artık fazla zamanımız kalmadı. Eylemsiz kalırsak yakın bir gelecekte kuraklık, yaşamsal bir sorunumuz haline gelecek.
Ormanı orman olarak korumaktan daha üstün bir kamu yararı ve daha önemli bir zaruret olamaz.
Ormanları korumak iklimi korumaktır, yaşamı savunmaktır, bizden sonraki nesillere yaşanabilir bir ekosistem bırakmaktır.
Bizler ağacı kereste, ormanı arsa, doğayı meta olarak gören ve tüm varlıklarımızı pazarda satılacak ticari mala indirgeyen bu zihniyete karşıyız.
Bizler ormanları ve içinde barındırdıkları ekosistemi paha biçilmez bir kendinde değer olarak görüyoruz.
İklim değişikliğinin sorumlusu olan kapitalist aç gözlülük ve para kazanma hırsı, orman varlıklarımıza da aynı dürtülerle göz koymaktadır. Kapitalizm insanlara ve doğaya karşı amansız bir savaş veriyor. Ancak biraraya gelirsek onu durdurabiliriz.
Orman varlıklarımızı ve canlı hayatını korumak için tüm halkımızı bizimle birlikte mücadeleye çağırıyoruz.
Talebimiz bu yönetmeliğin derhal geri çekilmesi ve her türlü orman işgaline, talanına acilen son verilmesidir. Amacımıza ulaşana kadar bunun takipçisi olacağız.
Bileşeni olduğumuz İklim Adaleti Koalisyonu’yla birlikte ortak basın açıklamamızdır.