Haberde Bursa

Anadolu’da bizim varlığımızın birinci sebebi Alparslan

12.08.2021

Türk Devletleri ve Akraba Toplulukları Uygulama ve Araştırma Merkezi Başkanı Doç. Dr. Erdem Özdemir ile Malazgirt zaferi hakkında konuştuk.

Röportaj: NİSANUR HANNA AYDIN  kentgazetesi.com 

MALAZGİRT ZAFERİ HAKKINDA BİLGİ VERİR MİSİNİZ?

Biz burada Malazgirt Zaferi’yle ilgili ve Malazgirt Destanı kitabıyla bizim beste çalışmamızla ilgili bir sohbet etmiş olalım. Evet şimdi Malazgirt Zaferini biliyorsunuz. 1071’de Türklerin Anadolu’ya tırnak içerisinde vurgulayarak son gelişi olarak kabul ediliyor. Çünkü daha önce Doğu Anadolu’da bugünkü Kuzey Mezopotamya dediğimiz bölgede yapılan hem arkeolojik çalışmalara hem de dil çalışmalarına bakıldığı zaman Türkler zaten buralarda vardı. Hep vardı ama Anadolu’ya, Orta Asya’dan akın hiç bitmedi.

ANADOLU NASIL TÜRK YURDU HALİNE GELDİ?

1071’de Malazgirt ovasında elli bin askeri olan Alparslan ile iki yüz bine yakın askeri olan Romen Diyojen’in Malazgirt Ovası’ndaki savaşından ve Alparslan’ın zaferinden sonra Anadolu tekrar ve artık ebedi olarak Türk yurdu haline geldi. Bu pek çok çalışmaya ve sanatsal çalışmaya da konu olmuştur. Bu yıl da Malazgirt Zaferi’nin 950’nci yılı, çok köşe bir tarih. 950’nci yılını muhakkak yad etmek gerekiyor. Şunu söylemek isterim ki çok sevindirici gelişmeler var. Son birkaç yıldır devletimiz bu işe çok sahip çıktı. Daha öncesinde bu kadar sahip çıkılmadığına üzgünüz, ama Ahlat’ta kurulan Malazgirt Zaferi’ni kutlama şenlikleri birkaç yıldır devam ediyor. Geçen sene pandemiye rağmen devam etmesi güzel bir olaydı, çünkü Alpaslan’ı çok iyi anlamak lazım. Benim şöyle bir ifadem var. Anadolu’ya giriş öncesindeki Türk başbuğlarının hepsini saymak lazım. Anadolu’da bizim varlığımızın birinci sebebi Alparslan. Tabii ki Alparslan büyük bir komutan. Alparslan ile ilgili kanaatlerimin nereden geldiğini devamında söyleyeceğim. Büyük bir kumandan 50 bin askerle 200 binlik bir orduyu dağıtabilmiş. O çok kıymetli. Sonrasında Ertuğrul, Osman ve Orhan çok kıymetli. Köşede duran insanlar vardı. Orhan gibi, Fatih Sultan Mehmet gibi. En sonunda da Mustafa Kemal Atatürk var. Bunu söylemek lazım. Osmanlı olmasaydı Cumhuriyet olmazdı. Malazgirt olmasaydı Osman da olmazdı belki. Başka formlarda da olabilirdi, ben şunu diyorum ki cumhuriyet olmasaydı da Osmanlı olmazdı. Nasıl olur diyorlar. Bu nasıl? Şimdi bugün cumhuriyet kurulmamış olsaydı İstanbul’un fethini kutlayabilir miydiniz? Malazgirt’i kutlayabilir miydiniz? Osmanlı olmasaydı Alparslan da olmazdı. Tarihte ismi geçen zihinlerimizde unutulmuş bir karakter olarak kalırdı. O yüzden Türkler de devlet ebed müddet anlayışı vardır. Örneğin Çin dediğimiz zaman bakıyorsunuz Metehan zamanında da Çin var. Ondan önceki zamanda da Çin var. Bugün de Çin var. İnsanlar zannediyor ki böyle mono blok bir Çin var. Aslında bilmiyorlar ki orada hanedan çatışmaları var. Biri yıkılmış, öbürü diğerini devirmiş. Aynı bizdeki gibi. Uygurları Kırgızlar yıkmış. Ondan sonra Gazzeliler, Selçuklular, Osmanlılar bazen birbiriyle savaşmışlar, bazen birbirinin ardılı olmuşlar ama hep Türkler. Yani Türkler hiçbir zaman bir başka boyunduruğa girmemiş, yani bizim şu anda içinde bulunduğumuz silsile var ki hiçbir zaman boyunduruk altında kalmamış.  O yüzden Türk tarihine de Çin tarihine bakıldığı gibi böyle bir bütüncül bakmak lazım. Buna öyle bakmıyorsanız Çin tarihine de bakamazsınız. Yani burada bir eşitlik gerekiyor.

TÜRKLER AÇISINDAN ÖNEMİ NEDİR?

Malazgirt Zaferi Türklerin Anadolu’daki hakimiyeti açısından çok kıymetli. Anadolu’da Türklük dediğimiz zaman Malazgirt’i göz önünde bulundurmamız lazım. 1971 yılında Malazgirt Zaferi’nin 900’üncü destan şahidimiz Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu Malazgirt Destanı diye incecik bir kitap yayınlıyor. Bir şiir kitabı. İçerisinde Malazgirt’le ilişkilendirdiği, Alparslan’la ilişkilendirdiği, Türklerin o raddeye, o noktaya gelişiyle ilgili ondan sonrasıyla da ilgili şiirlerin olduğu bir kitap telif ediyor. Ve o kitap gerçekten Türk destanları içerisinde Türk şiirinin en güzel örneklerini ortaya koymaktadır. Ben de bir Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu hayranıyım ve Alparslan’ın kişilik özelliklerini, zaferinin özelliklerini o kitaptan öğrendim. Yani bir savaş ancak öyle anlatılabilir. Bir de şöyle yani buradan bakıp da öyle anlatılamaz da Nihat Yıldırım Bey’in sanki böyle astral seyahat dediğimiz yani ruhlar ötesinde bir seyahat imkanı vardı da o Malavga Ovası’nın bir köşesinde geçti ve bunu izledi. Çünkü bütün savaşları Bozkurtlar Destanında Nihal Atsız’ın yazdığı o bozkurtlar romanının onu çevirdiği zaman nazıma çekmiştir. Orada da aynısını yapıyor pek çok şiirinde. Birçok destanın da sanki o savaşların içerisinde bizzat yer almış gibi Malazgirt Destanı’nda yazdığı bir şiir var. Mehter isimli o şiiri biz besteledik. Yani 50 yıl önce yazıldı, zaferin 900’üncü yılında. Yazılışının 50 yıl sonrası zaferin de 950. yılında biz de buna artık bir klip çekelim, bir beste yapalım ve yayınlayalım istedik. Besteyi yaptık, stüdyoda çaldık ve klibini çektik. Şu anda montajları yapılıyor. Cuma günü onun en meşhur Malazgirt türküsü, Malazgirt şiiri var. Aylardan ağustos, günlerden cuma. Bir ağustos ayında ve cuma günü onu orada yayınlayacağız ve siz aracılığınızla da öncesinden de duyurmuş olacağız. Hemen şunu söyleyeyim bu çalışmaya Bursa Türk Ocağı destek olmak istedi doğrudan. Zaten pek çok kültürel çalışmayı birlikte yürütüyoruz Yörük Türkmen Birliği’nin de desteğiyle ama asıl ana yüklenici Türk Ocağı oldu. Keles’te Kocayayla Obalar bölgesinde bir klip çekildi. Mehter biliyorsunuz biraz önce de bahsettik. Aslında Türklerin İslam öncesi geleneklerine, askeri yapısından, askeri müzik töresiyle ilgili ilk müvelerin, ilk askeri müzik birimlerinin son örneklerinden bir tanesi bizim. Metehan’ın böyle bir özelliği var. Metehan zamanında kurulmuş çünkü askeriye ve müzik birbiriyle iç içedir. Düşünün ki binlerce kişinin aynı anda saldırı emrini vermek zordur. Ancak davullarla yapabilirsiniz ya da borularla yapabilirsiniz. Onları yani şifreleri askere öğretip hangi ritim çalınıyorsa saldırılacak, hangi boru çalınıyorsa geri dönülecek ya da sağa gidilecek, sola gidilecek gibi. O yüzden askeri müzik o anlamda önemli mehterin ikinci bir özelliği ve birçok güçlü bir ses evreni vardır. Mehter katlıdır, hangi çalgıdan kaç tane varsa, mehter o kadar katlı olur. Ve genelde de dokuz katlıyı geçmez ama kocaman kökler, develerin sağlarına, sollarına asılan onların kocaman ziller, kocaman büyük borular aynı anda yani bir 200 kişinin bunları çaldığını ordunun önünde gittiğini düşünün. Pek çok savaşın kansız bitmesine sebep olmuştur. Çünkü yani bu adamlar bir gök gürültüsüne benzetiyorlar.Diyor ya şive naramızdır bugün gök gürültüsü kanımızdır bugün yerin örtüsü. Gazi atlarımın nal çakıltısı diye inen Niyazi Yıldırım Bey’in.

MEHTER HAKKINDA BİLGİ VEREBİLİR MİSİNİZ?

Orada mehter, çok ciddi bir korku kaynağı, çünkü ses en önemli korku unsurlarından bir tanesidir. Birbirimizi korkuturken bile daha çok sesle korkuturuz yani. Mehterin öyle bir özelliği var. Ne yazık ki yeniçeri ocağıyla birlikte 1826’da ikinci Mahmut döneminde vakayı Hayriye denilen bizim için çok hayırlı olmayan bir vakayla kapatıldı. Yani Yeniçeri Ocağı kapatılsa da mehter olurdu. Bunun sebebi çok eskiden geliyor olması. Yani Metehan’dan geliyor. Bağlantılı değil. Mehterana Türklerin dünyaya nizam veren sesi diyorum. Gerçekten de bütün batı mehterden çok etkilenmiştir. Bandoyu kurmuşlardır. Tabii müzik bilimcileri de iddia ediyor, söylüyor. Sadece bizim böyle hamasetle söylediğimiz bir şey değil. Bandoya ilham olmuştur. Mehterin kapatılması üzücüdür tabii. Bugünkü gördüğümüz mehterler temsilidir. Yani 10 kişilik, 15 kişilik.

SELAMLIKLARDA ÇALAN MEHTERLER NELERDİR?

Cuma selamlıklarında çalan mehterler vardır. Mehter sadece savaşa giden kişiler değildir. Şehrin müzikal yapısını da örgütleyen bir özelliği vardır. Ayrıca mehter Türk millinin en büyük eğitim kurumuydu. Kapanınca Türk müziği orada ciddi bir sekteye uğradı. En büyük eğitimdi çünkü siz sürekli devamlı bir icra oluş varsa orada bir eğitim vardır. Ustası vardır, çırağı vardır. Herkes çalgı seçecektir, o öğretilecektir. Tüm ülke en büyük eğitim kurumunu kaybetti. Niyazi Yıldırım bey için mehter çok önemli. Ses gelir üç bin yıl önceden, Tanrı tek Tanrı tek Tanrı tek. Yani burada hem Türklerin hiç değişmeyen tek Tanrı inancı İslam öncesinde ve sonrasında da. Bunu vurguluyor. Onların tarihsel sürecinden bahsediyor. İçerisinde biz onu 6 kıta okuduk. Yani onu okuduğunuz zaman Türklerin geleneği, savaşa bakışı, Malazgirt Destanı ondan sonra bunlarla ilgili bir sürü fikir edinebilirsiniz. Burada bir özellik ortaya koymaya çalıştık. Türk dünyası çalgılarıyla mehter çalgılarını bir araya getirdik. Burada önce Türk dünyası bağlıyız. Türk Dünyası çalgıları da çaldı ezgileri de. Arkasından da mehter girdi. Biraz önce de söylediğim gibi bu bir bütünün küçük küçük parçaları. Bunların her biri yani Türk dünyasına bir bütün olarak bakarsak Türk müziğine de bir bütün olarak bakmak lazım. Bu birleşimi de sağladık. Kazak Dombrası, kan davulu ve tüplerinin dediğimiz alt başlı yaylı çalgısını çaldık. Arkasından da mehterin kökleri, zurnaları ondan sonra zilleri, davulları işin içerisine girdi. 950’nci yılı şanlı Malazgirt Zaferi’nin böylelikle hem bir şarkı, yeni bir eserle yad edilmiş olduğu yeni bir kliple görselleştirilmiş oldu. Hem de Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’nun da anılmış oldu. Niyazi Yıldırım’ın anlaşılması gerekiyor. Niyazi Yıldırım çok özel bir şair. Dede Korkut’un boylarını bile alıp nazıma çekmiş biridir. Türkler eskiden beri hecesi belli yazılan metinlere çok daha önem veriliyor. Bir de şiirsel metinler, vezinli metinler çok kolay ezberler. Yani bugün manas destanının 500 bin dörtlüğü olduğu söylenir. Onlar düz bir yazı olsa ezberlemek mümkün değildi. Niyazi Yıldırım Bey’in de hem ruhu şad olsun. Ondan da bahsedelim istedim. İçerisinde de aynısı var. Orada da hem kafiye düzeni var anlıyorsun onu bir ritmik yürüyüş var. Müziksiz bile okusanız. Tabii bir de işin içine müzik girdiği zaman, müzik sözünün elbisesi oluyor. Direkt sizin aklınızda bir dolaba onu yerleştirebiliyorsunuz. Müziğin de şiirin ve ritmin de böyle olumlu özelliği ve katkısı var.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

>