Haberde Bursa

Anzakların Türklerle yakın teması

26.04.2023

MEHMET BAYER – 25/04/2023 – HİBYA – Yaklaşık 9 ay süren Çanakkale Kara Savaşları sırasında birbirlerine kah mermi, kah bomba atan Türk ve Avustralya askerleri, 24 Mayıs 1915 tarihinde ölülerin gömülmesi için verilen 8 saatlik ateşkes sırasında birbirlerini yakından görme imkanı buldu.

Gelibolu Yarımadası’nda Türk askerlerinin 19 Mayıs 1915 tarihindeki taarruzu sonrası cepheler arasındaki insansız alanda iki taraf binlerce ölü ve yaralı olarak kayıp verdi. 21 Mayıs günü öğle vakti Anzak siperlerinden beyaz bir bayrak yükseldi. Bu işaret üzerine bir Türk subay ellerinde beyaz bayrak olan 3-4 Avustralya askerine yaklaşarak durumu sorduğunda, inleyen yaralılar ve cesetlerin kokuları nedeniyle askerlerin moralinin bozulduğunu ve cesetlerin hastalık yayabileceğini söyleyerek üstlerinin uygun görmesi durumunda bu yaralıları hastanelere almak ve cesetleri gömmek için bir ateşkes talebinde bulunduklarını dile getirdi.

Araştırmacı yazar Mustafa Onur Yurdal, bu durumun 3. Kolordu Komutanlığına iletildiğini, makul bulunması üzerine şartları belirlemek üzere ateşkes görüşmeleri için 3. Kolordu Hareket Şube Müdürü Binbaşı Ohrili Kemal’in görevlendirildiğini söyledi.

Görüşmelerde Ohrili Kemal’in müttefik subayları tarafından görüşme yerine götürülürken gözlerinin bağlandığını, uzun görüşmeler sonrasında iki tarafın da ölülerini gömmeleri için 24 Mayıs’ta 07.00 ile 16.30 saatleri arasında ateşkes yapılmasına karar verildiğini dile getiren Yurdal, ”24 Mayıs sabahı, Türkler ve Anzaklar, ateşkes hükümleri gereğince 9 saatte işi bitirmek üzere yoğun bir çalışmaya girdi. Ateşkes antlaşmasına göre iki siper arası İngiliz (Anzak), Osmanlı ve tarafız olmak üzere üç bölgeye ayrılacaktı. Her iki taraftan ikişer kurmay subay (Türk tarafından Binbaşı İzzettin Çalışlar ile Yüzbaşı Mehmet Nazım, İngiliz tarafından Yarbay Andrew Skeen ve Binbaşı Thomas A. Blamey), ikişer doktor (Türk tarafından Binbaşı Hüseyin Hüsnü, Yüzbaşı Arif Hikmet, İngiliz tarafından Yarbay Neville Howse ve Yarbay Hough), ikişer tercüman (Türk tarafından Tahir ve Sadık, İngiliz tarafından Aubrey Herbert veismi belirlenemeyen bir tercüman daha) ile 100’er asker görevlendirildi.” diye konuştu.

Yurdal, Türk ve Anzak askerlerinin 15 metre arayla karşılıklı dizildiğini, önce sıhhiye erlerince salgın hastalık ve sineklerden korunmak için önlemler alındığını, bütün şehitlerin künyelerinin toplandığını, yaralıların sedyelerle geriye taşınarak sahra hastanelerine sevk edildiğini ifade ederek, şöyle devam etti:

”Bu sırada, Türk cesetleri daha çok olduğu için İngilizler şehitlerin naaşını taşıyıp, Türk siperlerine bırakıyorlardı. Cesetler toplu mezarların kazıldığı yere götürülerek, dini merasimle gömüldü. Tabi cesetler koktuğu için birçok asker burnuna mendil tuta tuta gezdi. Merkez Tepe bölgesinde, iki taraf siperleri birbirlerine 4-5 metre kadar yakınlıkta bulunuyordu. Özellikle bu noktada Avustralyalı askerler, Türk askerlerinin tavır ve hareketlerinden hoşlanmışlardı. Az zaman sonra iki taraf askerleri arasında bir samimiyet başlamıştı. Avustralya askerleri elbiselerinden birer düğme koparıp, hatıra olarak Türk askerlerine veriyordu. Türk askerleri de ufak para, tütün gibi malzemelerle onlara karşılık veriyordu. İki taraf birbirlerine çikolata ve sigara ikramında bulunuyorlardı. Adeta savaş bitmiş, sulh olmuş, iki dost milletin askerlerinin yıllar sonra buluşması gibi olmuştu. Meydanı dolduran bu askerler ateşkesin sona ermesine yaklaştığı anlarda artık birbirini kucaklayacak kadar dostluğu ileri götürmüşlerdi. Ateşkes süresi saat 16.30’da dolduğunda tüm askerler kendi siperlerine dönmüş, ateşkes sona ermişti. Bundan sonra cephede yer yer birbirine sigara, süt, sığır bifteği, tütün gibi şeyler atarak dostluklarını harp boyu sürdüreceklerdi.”

Askerlerin yakınlaşmasının hatıralarındaki yansımaları

Mustafa Onur Yurdal, 19 Mayıs tarihindeki Türk taarruzu ile 24 Mayıs’taki ateşkesin Avustralyalı askerlerin anılarında yer ettiğini söyledi.

  1. Avustralya Hafif Süvari Alay’ından Yüzbaşı Arthur Wellesley Hyman’ın resmi bir makama Arıburnu’ndaki 24 Mayıs ateşkesini raporladığı metinde, iki tarafın sınır hatları boyunca beyaz bayraklar diktiğini belirttiğini anlatan Yurdal, Hyman’ın şu bilgileri verdiğini kaydetti:

”Bizim sıhhiyecilerimiz ile silahsız adamlarımız hiç unutulmayacak bir gün olan 25 Nisan 1915’ten bu yana Türklerin tarafında yatan ölülerimizi defnettiği gibi iki tarafa ait hatrı sayılır teçhizat buldular. Türklere ait tüfekleri onlara geri verdik, beylik tabancaları daha az sayıdaydı. Sıcak bir gün olduğu gibi ağır ve titizlik isteyen bir işti. Yer yer Türkler ve Anzaklar bir araya gelerek dostane ilişki kurdular ve birbirleriyle hatıra eşya alışverişinde bulundular. Türklerin sınır boyunca duran muhafızları bizlerin şartlara uyup uymadığımızı ara ara kontrol ediyorlardı. Bu adamlar çok şık mavi uniformalar giymişlerdi. Bu bize daha sonra bu adamların bu iş için İstanbul’dan özel getirtilmiş bir tür polis olabileceklerini düşünmeye sevk etti. Kayda değer bir diğer olay ise Türklerin defin ekiplerinden bir adam yeterli ve iyi çalışmıyordu. Bunu fark eden bir Alman subay yanına gelerek Türk’e kürekle vurdu. Hemen akabinde bu durumu gören bir Anzak’ın hışımla yanına gelerek ona bir yumruk atmasıyla Alman subayı oradan uzağa sıvıştı. Ateşkes şartlarından biri de ateşkes süresince mevzilerde hiçbir çalışma yapılmayacağı yönündeydi ama bunu takip etmeye gerek kalmadan her iki tarafın bu kurallara uymasının onur verici olduğunu düşünüyorum. Ateşkesin memnun edici bir diğer yanı ise pek iyi bilinmeyen noktaların ve durumların açığa kavuşmasına yardımcı olmasıydı. Ateşkes süresi sona erdiğinde Türklerin hatlarında bayrakları hala dalgalanıyordu ve Türkler mevzilerine geri dönmek için hiç acele etmiyorlardı. Mclagan sırtında siperin üzerinde ayakta durup onları izliyordum. Saat 4.30’u geçince biz ateşe başladık. Buna rağmen Türklerin hala yavaş bir şekilde bayrakları indirip siperlerine dönmelerinden söz etmeden edemeyeceğim.”

Yurdal, 3. Avustralya Piyade Taburu’ndan Teğmen William Christian Beeken’ın evine gönderdiği mektupta şunlardan bahsettiğini duyurdu:

”Türkler bize 18 Mayıs gecesi saat 12.00’de tekrar saldırdı ve biz püskürttük. Gece 3.00 olduğunda tekrar saldırdılar ve yine püskürttük. Türkler ağır kayıplar verdiler. Bu iki taarruzda Türkler 3000’i ölü olmak üzere toplam 7000 kayıp verdi. 24 Mayıs 1915 Pazartesi günü ölülerini gömmeleri için imtiyazımızla ateşkes yapıldı. Ateşkes esnasında iki taraf da cephenin merkezinde ateş hatlarında yer yer 100 metre, yer yer 40 metre mesafe uzaklıkta buluştular. Gün boyunca bazı adamlarımız Türklerle konuştu ve İngiliz parasıyla Türk paralarını değiş tokuş yaptı. Adamlarımızdan biri bana Türk sigarası getirirken, diğeri aldığı tütünden getirdi. Ateşkes, 4.15 sıralarında bitti, 4.30’da herkes tekrar siperlerine döndü.”

  1. Avustralya Piyade Taburu’nda görev yapan er Frank Smith’in 19 Mayıs taarruzunun yaşandığı sırada cephe gerisinde olduğundan savaşın bu merhalesine tanıklık edemediğini ifade eden Yurdal, fakat ateşkesten bir gün önce ateş hattına yanaştığını ve ateşkes günü hakkında şunları kaleme aldığını söyledi:

”Yeni geldiğimiz siperlerde kovuklarımızı kazdık. Şimdi saat 9’dan akşam 4’e kadar sürecek Türk ve Avustralyalılar arasında, iki tarafın ölülerini gömmek için yapılan ateşkes başlayacak. Öğleye doğru en ön siperlere gittim. İnanılmaz bir manzara. İlk siperlerin önünde yüzlerce Türk’ün bedeni 12-1 yönünde uzanıyordu. Etraflarında binlerce mermi, mühimmatlar ve yer yer cephane sandıkları görülüyordu. Ta ki Yüzbaşı Robertson’un arkadaşımız Teğmen Robert’in cesedini bulduğunu söylemesiyle hayretler içinde kalana kadar bulduğum birkaç siper kazma ekipmanıyla ben de ölüler için çukur kazmaya başlamıştım. Avustralyalı askerlerin cesetlerin neredeyse tamamı ya da birçoğu, Türk cesetlerinden de yaklaşık 2500-3000 kadarı defnedildi. Bu tepelere bakınca onlara tırmanmak imkansız görünüyordu. Tam tepede ilk çıkarma günü öldüğünü düşündüğümüz bir Avustralyalının kafatasını ve kemiklerini dağılmış halde gördük. Üzerindeki kıyafeti kalbura dönmüştü.”

Onur Yurdal, 8. Avustralya Piyade Taburu’ndan er John Henry Llewellyn Turnbull’un da o günü şöyle anlattığını aktardı:

”Bugün sabah 7’den öğleden sonra 4’e dek Türklerin ölülerini gömebilmeleri için ateşkes yapıldı. İki tarafın hatlarının tam ortasında ön siperler boyunca bayraklar asılarak bir ara hat oluşturuldu. Türkler bizim ölülerimizi bizim tarafa taşırken, biz de onların bizim hatlarda bulunan ölülerini onların tarafına taşıdık. Yaklaşık 3000 Türk defnedildi.18-19 Mayıs oldukça kayıplı bir zamandı. Birçok yaralı da aynı zamanda bulunarak götürüldü. Yüzbaşı Ham, bir Türk subayıyla konuşma yaptı. O Avustralyalıların medeni beyaz bir ırk olduğunu anlamamıştı. Orada birçok Alman subay da vardı. Adamlarımızdan biri Alman subaylardan birine bir paket sigara teklif etti. Fakat sonra sigaranın markasının ‘Birittania’ olduğunu görünce, sigarayı yere fırlattı. Diğer bir Alman subay bir Türk askerine seslenerek bizim tarafta olan patlamamış bombaları kendi siperine götürmesini söyledi. Alman subay Türk askerini izledi ve Türk doğru ve iyi çalışıyordu. Sonra bizim bazı adamlarımızın Türklerin ara hattın diğer tarafındaki siperlerini izlediğini gören bir subayımız Alman subaydan bu durum için özür diledi. Birkaç dakika sonra herkes siperlerine döndü ve 4 sıralarında tüfek ateşinin açılmasıyla ateşkes sona erdi.”

Hibya Haber Ajansı

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

>