ARİSTO MANTIĞI
Köşe Yazarımız Melih Şeker; mahalle pazarlarını kaleme aldı. Şeker; “Dün semtimizde kurulan pazarda pazarcılardan birinden meyve almak istedim. Ama adam ön tarafa büyük ve al benili meyveleri dizmiş, altlara ve arkaya ise henüz tam olmamış ya da çürük olanlarını saklamış.
Ben, pazarcıya ön taraftan vermesini arkaya dalmamasını istedim.
Ama genç satıcı; “amca hepsi aynı” deyip altlara ve de arkalara kürek sallayınca buna itiraz ettim ve “mademki hepsi aynı ise niçin önden vermiyorsun?” diye sorunca, saygısızca doldurduğu poşeti sert bir biçimde geri boşalttı ve yine saygısız bir hitap tarzıyla; “Hepsi aynı diyorum ya yaşlı adam! Başka yapardım ama yaşlılığına veriyorum, git başka yerden al” demez mi?
Genç aklım olsaydı belki de dayanamayıp, başka türlü davranırdım!. Ama yaşlılığın verdiği sağduyuyla belaya bulaşmamak için hemen oradan uzaklaştım.
Bir başka satıcının tezgâhından meyve alırken haliyle bu satıcıyla da sohbetvari konuşmaya başladık. Meğer bu esnaflıktan uzak şahıs ta beni takip ediyormuş ve arkamda beni dinliyormuş. Hemen sert bir biçimde lafa girdi ve “başka pazarcılara beni anlatıyormusun diye seni takip ediyordum” demez mi?
Baktım tam bir arsız tiple karşı karşıyayım. Duymamazlıktan geldim ve alışverişimi yaparak hemen oradan uzaklaştım.
Bu olayı anlatmamın bir sebebi bu tiplerin ülkemizde giderek çoğaldığına dikkat çekmekti!
Diğeri ise; yaşanan, görünen, yazılan, düşünülen vs. farklı ve benzer olmayan şeyleri aynı görüp birbirinden farksızmış gibi muamele yapmak. Ya da (O satıcının sağlam ve çürük meyvelerin birarada olduğu tezgâhtaki meyveler için “hepsi aynı” demesi gibi) birbirinden farklı şeyleri sanki aynı imişler gibi ısrarla birilerine inandırmaya çalışmaktır.
Buna “Aristo Mantığı” da diyebiliriz. Çünkü bu mantık anlayışını şöyle bir örnekle açıklamak mümkündür:
Ahmet 25 yaşındadır. Ahmet’in arkadaşı olan Mehmet’te 25 yaşındadır. O halde Ahmet = Mehmet’tir.
Bu anlayış maalesef hayatımızın hemen her alanında boy göstermeye başlamıştır. ”Ne olmuş ki” pişkinliği ve nemelazımcılığıyla; iyi ile kötü, ahlaklı ile ahlaksız, bilgili ile bilgisiz, âlim ile cahil, güzel ile çirkin, sağlam ile bozuk vs. bir tutulur olmuş, emanet ehil olmayanların eline geçmiştir.
Bu ise ülkemizde adaletsizliklere, haksızlıklara ve de kaosa neden olmuş, tabiri caizse aslan kediye boğdurulmuştur.
İslam’a da aykırı bu adaletsiz, dengesiz ve kaos ortamından çıkılabilmesi için; en başta toplum olarak bu yanlış mantık anlayışının terkedilmesi, ahlaklı olup eğriye eğri, doğruya doğru muamelesi yapılması ve dolayısıyla gerçek İslam’ın ahlak ve muamelat anlayışına dönüş yapılması gerekir.”