Aşı Lisansları Yok! Neyine “Aşı Olun” Diye Mahalle Baskısı Kuruyorsun!
Bursa Uluyol Adliyesi önünde bir basın açıklaması gerçekleştiren Avukat Cüneyt Bülent Şeker; bazı şahısların mahalle baskısı ile aşı vurulmak istemeyen vatandaşları hedef gösterdiğini iddia ederek, bu şahıslar hakkında hukuki yola başvuracağını açıkladı. Şeker; kamuoyunda aşıları zorunlu yaptırılması gerektiğini belirterek aşı yaptırmayanları ağır ithamlarla katıldığı canlı yayında suçlayan ünlü hukukçu Prof. Dr. Ersan Şen hakkında suç duyurusunda bulundu .
Av. Cüneyt Bülent Şeker; “Bu gün bir salgın olduğu kabul edilir ise, bunun tek çözümü olarak da aşı gösterilip, bir yandan da aşı olmaya manen zorlanan insanlardan feragatname istenmesi geçerli değildir, bu insanların ağır baskı altında bu feragati imzaladıkları kabul edilmelidir. Yarın zarar görenler bu sebeple dava açabilir.
Ben aşı vurulmak isteyen insanların bu hakkına da saygılıyım, ancak aşı vurulmayı tercih eden insanlardan FERAGATNAME alınmasını doğru bulmuyorum, bu gün bakkaldan peynir alsanız ve yediğiniz peynirden rahatsızlansanız, zehirlenirseniz hakkınız arayabilirsiniz, ama çok sayıda insan aşıdan sonra rahatsızlık hissetmesine karşın, hatta bazı insanların ölmesine karşın, orta ve uzun vadede ne etkisi olduğu henüz bilinmeyen bu aşılar ısrar ile tavsiye edilmektedir, ama diğer yandan kimse de sorumluluğu üzerine almamaktadır, cenaze ortada kalmıştır.
Yani bunlar feragatnamelerde de yazdığı gibi deneysel aşılardır, aşı kullananlar da denek konumundadır, bazıları; “aşı bedava büyük hizmet” diyor ya, bence aşı vurulanların denek oldukları için üstüne para almaları gerekir, ayrıca aşı bedava değil, bizim vergilerimiz ile satın alınıyor.
Ayrıca DNA da değişiklik yapan bir aşının, Allah C.C. nin yarattığı insan tabiatına isyan etmek onu değiştirmek olduğu için dinen uygun olmadığı görüşündeyim. Yani aşı M-RNA aşısı olmak benim dini inancıma da ters bir kavram. Aslında bunlara hiç gerek yok; sen aşı oluyorsun, senin dediğine göre de hastalıktan korunuyorsun, o halde benim aşı olmamamdan sana ne..? Nedir bu “Gel beraber içelim” mantığı..? Hele aşının bana verebileceği zararlara kefil değilsen… Doğrusu kimse bize zorla aşı dayatamaz, kimse bizim mahallemize gelip bize dayılık yapamaz… biz de bıçağını yalayan dana değiliz… gerekir ise meşru müdafaa hakkımızı kullanırız.
Aşı olan insanlar bunun tek seferlik olduğunu zan ediyor, bir kereden bir şey olmaz, şuncacık aşının ne zararı olacak” mantığındalar, ancak ne yazık ki bunu organize edenler her yıl bize aşı vurmayı düşünüyor, muhtemelen bu verdiğimiz aşı paraları ile bir sonraki salgın ve aşıyı finanse ediyoruz. Nereden mi biliyorum; Daha önce suç duyurusunda bulunduğum Prof. Dr. Ersan Şen canlı yayında söyledi, dedi ki; “ Koronadan korunmak istiyorsak 10 yıl boyunca her yıl aşı vurulmalıyız, insanlar kedi köpek gibi aşılanacak”
Ayrıca DNA da değişiklik yapan bir aşının, Allah C.C. nin yarattığı insan tabiatına isyan etmek onu değiştirmek olduğu için dinen uygun olmadığı görüşündeyim. Yani aşı M-RNA aşısı olmak benim dini inancıma da ters bir kavram.
Bu adama bir açıdan seviyorum; “ Lafontenin masalındaki karga gibi, hani tilkilere yaranmak istersen ağzında peyniri düşürüyor ya” aynen o karga gibi. Diğer aşı lobisi sözcüleri dikkatli konuşuyor, bir daha ki sene duruma bakacağız salgın bitmiş ise gerek kalmaz filan diyor… ama bu (her ağzını açtığında) peynirler ortalığa saçılıyor.” ifadelerini kullanırken dava dilekçesini de gazetemizle paylaştı. şeker örnek dilekçeyi gazetemizle paylaşarak vatandaşların konuya duyarlı olmasını istedi.
Dilekçe de; ”
( Bulunduğunuz yer.…..) CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA
ŞİKÂYET EDEN : İSİMİ
ADRESİ
TC NUMARASI
ŞÜPHELİ : Ersan ŞEN
Acıbadem Mah. Çeçen Sk. Akasya Kent Kule A3 Blok Kat:15 No: 35
Üsküdar / İSTANBUL 34660
SUÇ KONUSU : 1-) Şüpheli yaptığı tv programı ve Youtube videoları ile aşağıda arz
edeceğimiz TCK. 86, TCK. 90 TCK. 94-96. Maddelerinde zikredilen;
Kasten Yaralama, İnsanlar Üzerinde Deney, İşkence ve Eziyet suçların vs.
Toplamı olan “ZORLA AŞI FİİLİNİ” ÖVMÜŞ, bunu teşvik etmiş, hatta
bunun kanunlaştırılmasını savunmuştur.
2-) Şüpheli Covit- 19 aşısı olmayanların taşıyıcı olduğunu, BİLİMSEL HİÇ
BİR DAYANAĞI OLMADIĞI HALDE onları; “toplumun sağlığı
için tehlike” gibi göstererek halkın bir kısmını diğerine karşı kışkırtmış
hedef göstermiş, düşman haline getirmiştir. Bu sebep
ile ülke içinde işten çıkartmalar, kamplaşmalar meydana gelmiştir.
3-)Halk da bu insanlık dışı muamelenin yasal olduğu, Hükümet in
İnsanları zorla aşı yapacağı endişesi oluşmasına sebebiyet vermiş,
bu suret ile özellikle aşı olmak istemeyen HALKI HÜKÜMETE KARŞI
KIŞKIRTMIŞTIR.
SUÇ TARİHİ : 12.06.2021
AÇIKLAMALAR : Şüpheli yaptığı bir televizyon programında (Aşı vurulmayanlardan kasıt ile); “….Buna hapis cezası getirilmeli, zorunlu aşıyı siz bir kanun ile, mevcut kanun yeterli ama Türkiye Büyük Millet Meclisin de bu adımı atması gerekir, … Zorunlu aşıyı çıkartırsın, eğer bir mazeretin yok ise, herkes aşılanacak, bunun da yaptırımı şu dur; 2 yıl hapis cezası, 3 yıl hapis cezası, 4 yıl hapis cezası, hatta zorunlu aşıyı gelir ben evinde iş yerinde vururum..” demekte, yine videosunda; “Aşı sırası (randevusu) alıp gitmeyen cezalandırılabileceğini” söylemektedir. Şüphelinin bu söylemleri bizce suç teşkil etmektedir, şöyle ki;
A-) ŞÜPHELİNİN ZORUNLU AŞININ YASAL OLDUĞU İDDİASININ DAYANAĞI; “AŞI OLMAYANLARIN AŞI OLANLARI TEHLİKEYE ATTIĞINI” İDDİASIDIR, BU İDDİA AKLA VE BİLİME AYKIRIDIR, BU SÖYLEM BİR ALGI OPERASYONUDUR.
Prof. DR. Mehmet Ceyhan, Prof. Dr. Murat Aksoy gibi aşı taraftarı olan doktorlar dahi; “ Aşı olan da hastalığı bulaştırabilir” demektedir, çünkü aşı olan (Eğer gerçekten aşı koruyor ise) sadece kendisi hasta olmamakta, virüsün vücutlarında taşıyabilmektedirler. Aşı olmayanların Covit-19 veya sair bulaşıcı hastalıkları daha fazla bulaştırdığına dair ise hiçbir bilimsel kanıt yoktur.
Yine bu uzmanların açıklamalarından (ve çevremizde de gördüğümüz üzere) aşı olanlar da tekrar Covit-19 olabilmektedir ( aldığımız duyuma göre şu anda covit tedavisi için hastanede olanların çoğunu aşı olanlar meydana getirmektedir) ve aşı olanların daha az oranda Covit olduğuna dair de hiçbir bilimsel veri yoktur, bu aşı lobisinin (gerçek gibi lanse ettiği) bir temenniden ibarettir. Bir kişinin doktor veya prof ünvanı taşıması onun etki altında kalmayacağı, korkmayacağı, çıkarı çerçevesinde hareket etmeyeceği veya suç işlemeyeceği anlamına gelmez.
Zaten Covit aşısı olarak insanlara diretilen sıvılar DENEYSELDİR, hiçbirisinin üçüncü faz çalışmaları tamamlanmamıştır, aşı lisansları da yoktur, ( Not: Biontech in Türkiye için acil kullanım onayı dahi yoktur) Dolayısı ile bunlara aşı demek, hele hele bunları vurulmayanların toplumu tehdit ettiğini iddia etmek akıl ve bilim dışıdır.
Bir virüs insanlara iki şekilde bulaşmaktadır;
1-) VİRÜSÜN EL YOLU İLE (VÜCUT YÜZEYİNDE TAŞINARAK) BULAŞMASI;
Virüs-bakteri ve mikropların bulaşması çoğunluk ile bu şekilde olmaktadır. İnsanlar ellerini yüzlerce, bazen binlerce kişinin dokunduğu kapı tokmakları, toplu taşıtlardaki tutma yerleri, elektrik-asansör vs. düğmeleri, para gibi cisimlere dokundurmakta, sonra ellerini yüzlerine sürmektedirler, işte genellikle virüs bulaşması bu şekilde gerçekleşmektedir. (Yapılan testlerde insanların saatte 23 kere yüzlerine dokunduğu tespit edilmiştir-Sidney deneyi)
Ancak ( Vücut dışı) ile virüsün bulaştırılması konusunda aşı olan ve olmayan arasında hiçbir fark yoktur, aksini iddia etmek de zaten mantık dışıdır, çünkü bu seçenekte zaten virüs vücudun dışında; elbise, saç, daha çok da ellerde taşınmaktadır.
2-) VİRÜSÜN HAVA YOLU İLE BULAŞMASI;
Virüsün hava yolu ile bulaşması çok az rastlanan bir durumdur, virüsün güneş ışığında yaşayamadığı, havada asılı kalamadığı, bulaşma için az sayıda virüsün yeterli olmadığı da dikkate alınır ise (uzman doktorlardan aldığımız bilgilere göre) hava yolu ile virüsün bulaşma için şu şartlar gerekmektedir;
a-) Hastalık kişinin vücuduna- ciğerlerine yerleşmelidir, yani hastalığı yeni kapmış olmak, kuluçka aşaması yeterli değildir, virüs vücuda girdikten sonra vücudun bağışıklık sistemi yetersiz kalmalı, virüs uygun ortam bulup üremeli, hasta ateşlenmeli, virüs önce burun ve boğaza, oradan da ciğerlere yerleşmeli, hasta öksürmeye başlamalıdır.
b-) Hasta bize yakın mesafeden öksürmeli veya bir şekilde tükürük saçmalıdır. Normal bir mesafeden konuşarak virüs bulaştırma ihtimali çok zayıftır, çünkü uzmanların açıklamalarına göre virüsün hasta etmesi için yoğun bir şekilde bulaşması gereklidir.
c-) Bu virüs bulaşmış vücut sıvısı ( mesela tükürük) kişinin göz, ağız, burun gibi organlarına direk temas etmelidir, virüs bu açık kapılardan kapıdan içeri girmelidir.
Hasta olan kişinin karantina altında olması gerektiği konusunda herkes hem fikirdir, ancak ( bu derece büyük bir salgına karşın) etrafımızda halsiz, ateşli, öksürüp tıksıran kişilerin görmüyor olmamız son derece ilginçtir?
3-) AŞI OLAN İLE OLMAYAN ARASINDA BULAŞTIRMA BAKIMINDAN BİR FARK YOKTUR, ANCAK BAZI DURUMLARDA AŞI OLANLAR SÜPER BULAŞTIRICI OLABİLMEKTEDİR.
a-) Özellikle vücuda zayıf ve canlı virüs enjekte edilen aşılarda, vücudun aşıya adaptasyonu zayıf ise, savunma sistemi güçlü değilse (virüs vücuda direk enjekte edilmesinin de etkisi ile) virüs çok hızlı şekilde vücutta üreyebilmektedir, ayrıca aşı virüsün taşınmasına engel olan bir şey değildir, aşı olan (eğer aşı koruyor ise) sadece kendisi virüsten etkilenmemektedir, bu kişinin içinin virüs dolu olmasına veya vücut dışında mesela ellerinde virüs taşımasına engel değildir.
b-) Aşı lobisi (Klasik aşıların aksine) Covit-19 deneysel aşılarının etkisinin geçici olduğunu iddia etmektedir, her ne kadar bu sürenin 6 ay olduğu iddia edilse de, kimse bu süreyi bilimsel olarak kanıtlayamamıştır, bu deneysel aşılar olduktan 2-3 ay sonra, hatta deneysel aşı olur olmaz covit e yakalananlarda vardır.
Aşının bir koruyuculuğu var ise bunun kişinin bünyesinin gücüne göre değişeceği de bir gerçektir, örneğin; yaşlı ve kronik hastalığı olan bir insan ile 25 yaşlarında iyi beslenen bir sporcunun bağışıklığının aynı düzeyde değildir, dolayısı ile yaşlı ve kronik hasta olanın çok daha önce bağışıklığını kaybedeceği aşikârdır, yani aşı olana da her kapı açıldığı içinde bu kişiler “ne zaman patlayacağı belirsiz bir bomba gibi” ortalıkta dolaşacaklardır.
c-) Aşı olanların daha az covit-19 a yakalanadığına dair hiçbir bilimsel veri yoktur. Aşı lobisi sözcüleri tarafından ; “aşı olun hastalığı hafif atlatırsınız” denilmekte, 1.5 yıl süren salgında, toplumun büyük kısmı aşı olmadığı halde, NEDEN hastalığı çok hafif veya hissetmeden atlatmış olduğu, bir türlü açıklanamamaktadır.
Şüphelilerin iddiaları bir an için doğru kabul edilse dahi illiyet (Nedensellik) bağının aşı ile bulaştırma arasındaki nasıl kurulacağı problemi karşımıza çıkmaktadır, insan acaba; “PCR testinin virüsün kimden geldiğini doktorun kulağına mı fısıldıyor” diye düşünmekten kendini alamamaktadır.
Her türlü kaynağa sahip aşı lobisi tarafından; “Aşı olmaktan başka çaremiz yok” şeklinde bilim dışı bir propaganda yapılmakta, ancak daha önce covit-19 dan çok daha ağır seyreden; domuz gribi, kuş gribi, sars gibi Covit ler için neden aşı olmadığımız, bunları aşısız nasıl atlattığımız bir türlü açıklanamamaktadır. ( Covit-19 öldürücülüğü binde 3, yani nezle- zatürreden ölenler ile aynı, SARS ın öldürücülüğü yüzde 6 / Covit 19 o kadar bulaşıcı ki; örneğin karı ağır hasta oluyor, onun ile ağız yolu ile temasta bulunan koca ve çocukları ise covit dahi olmuyor!?)
Bütün bu tespitler bize; Covit-19 a geçmişteki tüm virüslerden farklı olarak KRAL MUAMELESİ yapılmasının sebebinin; yeni Dünya düzenine geçiş olduğu, bu yüzden de insanlara zarar verdiği kesin, ama yarar sağladığı çok şüpheli, deneysel aşıların, sanki (sanki hayat pınarı gibi), tüm insan hakları değerleri yerle bir edilerek insanlara zorla dayatıldığını göstermektedir.
B-) ŞÜPHELİ HALKI YANILTARAK MEVCUT KANUNLARDA “ZORUNLU AŞININ VAR OLDUĞUNU” SÖYLEMİŞ, BU KONUDA DA HIZISIHHA KANUNUNU İŞARET ETMİŞTİR.
Şüphelinin bahsettiği ZORLA AŞI ile ilgili değişikliğin yapılması demek; rıza hilafına içeriğini bilinmeyen bir maddenin, insanın içine zerk edilmesinin zorunlu hale getirilebilmesi; İnsan haklarına dayalı demokratik hukuk düzeninin yıkılması, insanın bir EŞYA seviyesine inmesi anlamına gelmektedir, eğer bu değişiklik gerçekleşir ise İNSANA HER ŞEYİ YAPMAK MÜMKÜN olacaktır.
Şüpheli Ersan ŞEN in konumu ve tecrübesi itibari ile aşağıda arz ettiğimiz hususları bilmemesi de mümkün değildir, bu sebep ile bir hukuk öğrencisinin yapmayacağı kadar hukuk dışı ve alt seviyedeki beyanatı düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirilemez, şüpheli eğer bu açıklamaları yaptığı sırada akli melekelerini kayıp etmemiş ise, bu kasten suç işlediği bizce açıktır.
1-) Şüpheli Ersan Şen in zorunlu aşının alt yapısı var diye gösterdiği 1489 Say. Umumi Hıfzısıhha Kanunu dur, bu kanunun 72. Maddesi, yine aynı kanunun 57. Maddesinde sayılan hastalıklara atıf yapmaktadır, bunlar; “Kolera, Veba gibi 20 kadar hastalıktır ve sınırlı sayıda (Numerus Clausus) olarak belirtilmiştir, bu hastalıkların dışında bir hastalığın
(Örneğin Covit-19 un) bir yönetmelik veya kanun hükmünde kararname veya Cumhurbaşkanlığı genelgesi ile kanuna dahil edilmesi mümkün değildir.
2-) Üstelik bu kanuna aykırı hareket etmenin cezası 282. Maddesine göre 250 ila 1000 Türk lirası cezadır. Yani bu kanunda da şüphelinin tv programında bahsettiği gibi TCK. 86, 90, 94-96, 109, 116 ya aykırı bir şekilde bir kamu görevlisinin kişinin evine-işyerine girip zorla aşı vurması( Şüpheli “gelir ben yaparım” da demektedir)hukuken mümkün değildir.
3-) Ayrıca Hıfzısıha Kanunun 57. Madde de sadece; “hasta olanlara ve Hastalığa maruz bulunanlara serum ve aşı takbik olunabilir” demektedir, yani Ersen Şen in iddia ettiği gibi, yoldan geçene, bütün bir ülke insanına zorla aşı tatbiki bu yasaya göre mümkün değildir. Anayasa Mahkemesi de bu konuda aynı görüştedir (ör: Halime Sare Aysal Kararı 2013/1789 Genel Kurul Karar 11/11/2015)
4-) Yine Hıfzısıhha kanununda; Zührevi hastalığa sahip olduğundan şüphe edilenlerin zorla tecrit ve tedavi edilebileceği ( Mad.107), Rahatsız edici açık cilt hastalığı olanların çalıştırılamayacağı (Mad. 126), 3 aylığına gelen Turistlerin talep ederlerse Türk vatandaşlığına geçebileceği (Mad.133) gibi mevcut kanunlar ile çelişen ve uygulanmayan
( Kadük) çok sayıda kanun içerdiği, bu kanunun dilinin ağırlığı sebebi ile günümüzde anlaşılabilir ve uygulanabilir olmaktan uzak olduğu, 1930 in şartlarına hitap ettiği de bir gerçektir.
5-) Ayrıca bu kanun yürürlükte olan birçok kanun ile çelişmektedir, örneğin; Avrupa insan hakları sözleşmesi 1.- 2. Maddesi, Türk Ceza Kanunu 90. Maddesi, İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesi 5. Maddesi, Türk Medeni Kanunu 23.Maddesi, Hasta Hakları Yönetmeliği Madde 5/d ve sair çok sayıda kanuna aykırı olduğu da açıktır. Bu kanunlarda ortak olarak; “Kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamayacağı, ( Yazılı ) rızası olmadan üzerinde bilimsel ve tıbbi hiçbir deney yapılamayacağı, deneye rızanın yasal olması için deneyin ölüm ile sonuçlanmaması gerektiği” belirtilmektedir.
Genel anlamda şüphelinin söylemi; ANAYASA 17. Maddedeki; “…Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında Kişinin Vücut Bütünlüğüne Dokunulamaz ve Rızası olmadan bilimsel deney yapılamaz” hükmüne aykırıdır.
AY 17. Madde belirtilen Tıbbi zorunluluklara örnek olarak; Kişinin trafik kazası geçirmesi ve bilincinin yerinde değilken hayatını kurtarmak için ( izni olmadan) hastaya tıbbi müdahalede bulunulmasını. Kanunda yazılı zorunlu hallere örnek olarak da; tecavüz suçlamasında bulunan kişinin ( bir masumun suçsuzluğunu kanıtlamak veya bir suçun kanıtının korunması için ) vücudunun zorunlu olarak muayene edilmesi gösterebiliriz.
Bu deneysel aşıların ise yukarıda (A) bölümünde bahsettiğimiz üzere aşı vurulanı virüsten koruyacağı hiçbir şekilde garanti edilmediği, yan etkilerin bilinmediği, doğacak sonuçlardan sorumluluk kabul edilemediği ( Aşı onam formunda yazmakta), zira çoğu insanın da aşıdan sonra covit olduğu, toplumun büyük çoğunluğu da aşı vurulmamasına karşın Covit-19 u hafif veya hissetmeden atlatabildiği için; bu deneysel-lisansız aşıların 17. Maddede bahsedilen tıbbi –hukuki zorunluluklar kapsamında olamayacağı çok açıktır.
Üstelik deneysel aşıların içeriği ticari gerekçeler ile bir sır gibi korunmakta, birçok insan aşı akabinde fenalaşması, hatta kimi insanların ölmesine karşın, bu deneysel aşıların kısa, orta ve uzun vadede ne gibi zararlar vereceği aşı vurulanlara yeterince izah edilmemekte, yani aşı vurulacak insanların AYDINLATILMIŞ RIZASI da kesinlikle alınmamaktadır.
6-) Yine HHY ( Hasta Hakları Yönetmeliği) Madde 24 de ve ilgili kanunlarda; hastanın başlamış tedaviyi durdurabileceği, rızasını her zaman geri alabileceği, ölüm ile sonuçlansa dahi hastanın tedaviye ret etme hakkının olduğu, (Doç. Dr.Gürkan Sert-Hasta hakları sayfa 187 vd.) açıkça belirtilmiştir.
7-) TMK (Türk Medeni Kanunu) Mad.23. “Biyolojik madde borcu altına girmiş kişiden bu edimini yerine getirmesi istenemez” demektedir. Bu kanunlar ışığı altında Ersan ŞEN in; Aşı randevusu alıp gitmeyen kişinin ceza alabileceği iddiasının doğru olmadığı, ortaya çıkmaktadır.
C-) ŞÜPHELİ ERSAN SUÇ İŞLEMİŞTİR:
1-) ŞÜPHELİNİN TAHRİK ETTİĞİ ( ZORLA AŞI FİİLİ ) ŞU SUÇLARI KAPSAMAKTADIR:
a-) TCK. Mad. 86/2 kasten Yaralama Suçu (Cezası 4 ay- 1 Yıl arası hapis) oluşmaktadır. Bu deneysel aşıları olan kişilerin önemli bir kısmının aşı sonrası fenalaştığı TCK. 86/1. (Cezası 1 -3 yıl arası hapis), aşı akabinde ölenler de olduğu düşünülür ise TCK. 81-85 Adam öldürme suçunun işlendiği de görülecektir, İğne bir silah olarak kabul edildiğinden, suç silah ile işlenmiş kabul edilerek ceza ½ oranında arttırılacaktır.
b-) TCK Madde 90 İnsan Üzerinde Bilimsel Deney ( Cezası 1-3 yıl hapis cezası) Suçunu işlendiği de açıktır. Çünkü mevcut Covit-19 aşı sıvıları deneyseldir, bu husus aşı olanlara imzalatılan AŞI ONAM FORMUNDAN açıkça anlaşıldığı gibi, Lisansı olmayan bir maddenin aşı olmadığı da bilimsel bir gerçektir. İşte şüpheli insanları bu aşı deneyine zorlamayı tahrik etmektedir.
c-) TCK. 94-96 Madde yer alan İşkence ve eziyet suçu; Yapılan bu fiil yani evinde, konuta zorla girip, aşı olmaya direnen kişinin en az iki kişi tarafından zapt edilip, zorla yere yatırılıp, içeriğini kabul etmediği, kendisine zarar vereceğini düşündüğü bir maddenin, kişinin bedenine tecavüz edilerek enjekte edilmesi (Aşının en az 3 kez vurulduğu, her yıl vurulmasının da gündemde olduğu dikkate alındığında) bunun bir işkence ve eziyet suçu olduğu açıktır.
d-) TCK. Mad. 109/2-3 da yer alan “Kişiyi Hürriyetinden yoksun bırakma suçu” söz konusudur. Ayrıca bu suç silah ile (İğne silah sayılır), birden fazla kişi tarafından, kamu görevinin sağladığı nüfuzu kullanarak yapılması halinde ceza bir katına kadar arttırılmaktadır (Cezası 2-7 yıl hapisdir).
e-) TCK. Mad. 116/4 da yer alan “konut dokunulmazlığının
ihlali suçları da ( Madde 119 arttırımı ile) işlenmektedir (Şüphelinin önerdiği gibi cebir kullanılması halinde cezası 1-3 Yıl hapistir.)
2-) ŞÜPHELİNİN İŞLEDİĞİ SUÇLAR BİZCE ŞUNLARDIR:
a-) Şüpheli yukarıda arz ettiğimiz suçları tahrik ettiği için; TCK Mad. 214. Zikredilen; “Suç işlemeyi alenen tahrik” suçunu ( Cezası 6 Ay-5 Yıl ) işlemiştir.
b-) Bu suçları hukuka uygun gibi göstermeye çalışarak övdüğü için TCK. Mad.215 yer alan “Suçu ve Suçluyu övme” suçunu işlemiştir ( Cezası 2 yıla kadar hapis) Üstelik Ceza basın yolu ile işlendiği için ağırlaştırılmış durumdadır.
c-) Ayrıca bir kesimi diğer kesim aleyhine kışkırttığı için TCK. 216. Madde ki “Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik veya Aşağılama” (Cezası 1 yıldan 3 yıla kadar hapis) suçu da oluşmuştur, çünkü Ersan Şen in yaptığı açıklamadan sonra aşı taraftarları aşı olmayanların suç işlediği kanısına varmış ve onlara sözlü sataşmalarda bulunmuş, bunları düşman ilan etmiş, Ersan Şen ve onun gibilerin söylemleri ile kamu barışı ne yazık ki tehlikeye düşmüştür.
d-) Ayrıca bizce burada TCK. Mad. 213 de yer alan “Halk Arasında korku ve panik yaratmak amacı ile… vücut…..dokunulmazlığını alenen tehdit” suçu da oluşmuştur ( Cezası 2-4 yıl arası hapis) çünkü; aşı olmayan kişilerin vücut dokunulmazlığı alenen tehdit edilmekte, kamu esenliği ve barışı tehlikeye sokulmaktadır.
Şüphelinin bu fiilleri neticesinde bir kısım halkta (aşı olmak istemeyenler de) korku ve panik oluşmuştur, bunlardan bir kısmı; bu zorbalığın yapılacağı endişesi ile kendini aşı olmak zorunda hissetmekte ve bundan da hükümeti sorumlu tutmaktadırlar, kısaca halk hükümete karşı kışkırtılmaktadır.
İnsanlarımızın bir kısmı da (Ersan Şen Sayesinde) aşı olmak istemeyen insanların saldırısına muhatap olmaktadır. Şahsen bu sözlü saldırılardan nasibini almış bulunmaktayım.
Ayrıca şüpheli bu insanlık dışı uygulama ve zorbalığın yasallaşmasını da savunmaktadır. Muhtemelen de bu suçlamamız karşısında şüphelinin savunması; “ fikir özgürlüğünü beyan ettiği veya yasa koyuculara hukuki öneride bulunduğu ” şeklinde olacaktır. Elbette insanları suça sevk edip, kılıf olarak bu zorbalığın yasallaşmasını savunulması bu yapılan fiili suç olmaktan çıkartmayacaktır.
Örneğin; ben insanları Ersan Şen ve onun gibi düşünenlerin evlerine girilerek (zorla) istemedikleri ( içeriğini bilmedikleri bazı maddeleri) iğne yolu ile uygulanmasını teşvik etsem ve onları halk düşmanı ilan etsem ve bir kısım insanda bu propagandamın etkisinde kalsa (bana yapıldığı gibi) şüpheliye sözlü ve fiziki bazı saldırıda bulunsa, ben de kendimi; “ Bu teklifimin aslında yasal temeli var, sadece Millet meclisi yasa çıkartmalı, ben de kendimi “sadece fikir beyan ettim” diyerek aklayabilirmiyim, fiilimi suç olmaktan çıkartabilirmiyim?
Yarın bu zorbalığı savunanlar ve onların arkalarındaki güçler zorla aşıya ilişkin bir kanun çıkartılmasını sağlasa dahi, bu Anayasaya aykırı olur, Büyük bir cinayet işlenerek Anayasa değiştirilebilse dahi bu da HUKUKA aykırı olur, ilgili değişikliğin iptali için dava açılabilir, çünkü insanı bir eşya konumuna düşüren, içerini bilmediği bir maddeyi içine zorla sokmayı legal gösteren bir kanun YOK HÜKMÜNDEDİR!
Zaten yukarıda (A) kısmında izah etiğimiz gibi aşı olmayanları aşı olanlara hiç bir tehlike arz etmemektedir, aşı vurulmak ise virüs taşımaya engel değildir.
Şüpheli ve kendisi gibi bu zorbalığı savunanlar; Toplumun sağlığın bireyin özgürlüğünden daha üstün olduğu tezini savunmaktadırlar, ancak şu nokta nedense gözden kaçırılmaktadır: bir toplum bireylerden oluşmaktadır ve bir milletin özgürlüğü de hayatlarından kıymetlidir, Kurtuluş Savaşında bu millet özgürlüğü için canını ortaya koyarak savaşmıştır.
HUKUKİ SEBEPLER : TCK 213, 215,216,217 sayın savcılığın takdir edeceği sair hukuki
mevzuat.
DELİLLER : Haber Siteleri, Televizyon haberleri, Facebook yorumları, tanık beyanları ve sair delil, Suça konu video kaydının adresi : https://www.youtube.com/watch?v=6O7CPtc-Atw
NETİCE VE TALEP : 1-) Öncelikle Ersan Şen isimli şahsın Akıl hastalığı olup olmadığının tetkiki, eğer suçunu mazur gösterir bir akıl hastalığı veya akıl zayıflığına muzdarip değil ise; Yukarıda arz ettiğimiz ve sayın savcılığın takdir edeceği diğer sebepler ile şüpheli hakkında kamu davası açılarak cezalandırılmasını. Şüphelinin söylemleri halk arasında kamplaşma ve çatışmaya yol açtığı için; kamu adına ihbar eder, şüphelinin kışkırtması ile sözlü saldırıya uğradığım için; şahsım adına şikâyet ederim, gereğini saygı ile talep ederim.
2-) Maddi manevi tazminat hakkımızı saklı tutmak ile birlikte, Yargılama masraflarının ve bir avukat tutmam halinde karşı vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini saygı ile arz ederim.
Müşteki –İhbar eden
Tanık : İSİM;
ADRES TC;
TC NUMARASI;