Haberde Bursa

BURSA BAROSU ​İNSAN HAKLARI KOMİSYONU, 10 ARALIK İNSAN HAKLARI GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI

10.12.2024

İkinci Dünya Savaşı sonunda insanlığın aldığı ağır yaraları bir nebze olsun sarmak ve gelecekte benzer kanlı deneyimlerin yaşanmasını önlemek adına 10 Aralık 1948 tarihinde Birleşmiş Milletler bünyesinde, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi imzalanmıştır. Dil, din, ırk, cinsiyet ve siyasi düşünce gözetilmeden tüm insanların salt insan olmak ile kazanacağı haklar İnsan Hakları kavramı ile ifade edilmiş, hak ve özgürlüklerin etkili bir güvenceye kavuşması amaçlanmıştır.

Aradan geçen 76 yıla rağmen bu yıl da Ülkemiz ve dünya açısından İnsan Hakları anlamında iyimser bir tablo yoktur. Geçtiğimiz yıl 1948 yılından bu yana uyguladığı işgal politikasını başka bir boyuta taşıyan İsrail, Filistin de doğrudan kadın, çocuk ve sivilleri de hedef alan soykırıma varan katliamlarını sürdürmüş, yine Lübnan, İran ve Suriye’ye yönelik de saldırılar gerçekleştirmiştir. Emperyalist güçlerin desteklediği cihatçı terör grupları ise 13 yıl sonra Suriye’de hakimiyeti sağlamış, Ortadoğu’daki son laik Arap devleti de yıkılmıştır. İsrail ise fırsattan istifade Suriye’nin bir kısmını işgal etmiştir. Emperyalistlerin halkları birbirine düşman eden politikaları Dünya ve Ortadoğu halklarına kan, gözyaşı ve ölümden başka bir şey getirmemiştir. Gelinen noktada bölgede maalesef yeni çatışmalar ve savaşların yaşanacağı kuvvetle muhtemeldir.

Ülkemizde Temel Hak ve Özgürlükler açısından durum da ne yazık ki iç açıcı değildir. Geçmiş yıllarda dikkat çektiğimiz karanlık tablo 2024 yılında da devam etmiştir.

Demokratik, Laik, sosyal hukuk devletinin ilkeleri aşındırılırken, hukuk güvenliği adeta ortadan kaldırılmıştır. Anayasa Mahkemesi kararlarının dahi tanınmadığı siyasallaşmış bir yargı pratiği ile karşı karşıya kaldığımız Bugün bağımsız ve tarafsız bir yargıdan söz etmek mümkün değildir. Yine ifade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüş hakkı muhalif görüşler açısından kullanılamaz hale getirilmiştir. Yalnızca demokratik protesto hakkını kullandığı ve düşünce açıklamasında bulunduğu için birçok yurttaş hakkında soruşturmalar açılmakta, hukuka aykırı bir şekilde gözaltı ve tutuklama tedbirleri dahi uygulanmaktadır.

Kuvvetler ayrılığının ortadan kalktığı, meclisin işlevsizleştirildiği siyasal ortamda, demokratik hukuk devletinin temeli olan seçme ve seçilme hakkına da kayyım uygulamaları ile ağır müdahalelerde bulunulmaktadır. 31 Mart Seçimlerinin ardından Esenyurt, Mardin, Batman, Halfeti, Tunceli ve Ovacık Belediye başkanlarının görevlerinden uzaklaştırılarak yerlerine kayyım atanması, haklarında kesinleşmiş mahkumiyet bulunmayan bazı belediye başkanlarının tutuklanması halk iradesine darbe niteliğinde olup kabul edilmesi mümkün değildir.

Devletlerin, yurttaşlarının sağlık ve refahını sağlayacak uygun bir yaşam düzeyine sahip olmasını ve barınmasını sağlamak yükümlülüğü bulunmaktadır. Ülkemizde ise bugün yaşanan ekonomik kriz, yüksek enflasyon, fahiş fiyatlar nedeniyle yurttaşlarımız yaşamlarını idame ettirmek için gerekli en temel ihtiyaç olan beslenme ve barınma ihtiyaçlarını dahi karşılayamaz duruma getirilmişlerdir. Derin yoksulluk içindeki insanların eğitim, sağlık, barınma, beslenme, güvenlik, adalete erişim gibi en temel insan haklarının ihlal edilmesine neden olmuştur.

Yine uygulamaya konulan Maarif modeli ve ÇEDES Projesi ile Laik ve bilimsel eğitim sistemi terkedilmiştir. İstanbul’da çok sayıda bebeğin, bir çete tarafından özel hastanelerin yoğun bakımında katledilmesinin de, hastaneleri ticarethane, hastaları müşteri haline getiren, sağlığı piyasa kurallarına teslim eden Sağlıkta Dönüşüm Programının vahim sonucu olduğunu çok acı bir şekilde ortaya koymuştur.

Halkın eşit, ulaşılabilir, ücretsiz ve nitelikli sağlık hizmeti alması, barınma hakkı ve bilimsel, parasız eğitim hakkı güvence altına alınmalıdır.

Yine Ülkemiz, bu yıl da, ölümlü iş kazalarında, Avrupa ve Dünyada üst sıralarda yer almıştır. Sendikasız, Güvencesiz, sağlıksız, iş güvencesinden yoksun koşullarda çalışan emekçiler düşük ücretlerle çalışmaya mahkum edilmişlerdir. Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için devlete en kapsamlı yükümlülükler yükleyen İstanbul Sözleşmesi’nden hukuka aykırı bir şekilde çıkılması ve 6284 sayılı yasanın tam ve etkin bir biçimde uygulanmaması nedeniyle yüzlerce kadının yaşam hakkı elinden alınmaktadır. Çocuklara yönelik istismar ve şiddet ile toplumsal şiddet ise maalesef giderek artmaktadır.

Bursa Barosu İnsan Hakları Komisyonu olarak, insan hakları ihlallerinin ortadan kaldırılması için mücadele kararlığımızı kamuoyu ile paylaşıyor, tüm dünya insanları için temel hak ve özgürlüklerin egemen olduğu bir gelecek temenni ediyoruz .

Bursa Barosu İnsan Hakları Komisyonu

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

>