Birbirinden farklı yöntemlerle vatandaşları ağlarına düşürmeye çalışan dolandırıcılar, cep telefonu sahiplerine hatları üzerinden yapılan iptal işlemi nedeniyle 12 bin TL’lik...
Güler Buğday yazdı; GERÇEK BİR BİLGE, ENTELEKTÜEL, HERKESİN DERS ALACAĞI BİLGİLİ-BİRİKİMLİ-YÜREKLİ DOST…
Geçmiş dönem PM Üyesi Güler Buğday makalesinde;
Bu güne dek özellikle siyasete birçok ismi yazdım, çalışmalarını anlattım, hatta takdirlerimi belli edip kendilerini öne çıkarıp paylaştım.
Bu gün inanın ben adeta günah çıkaracağım.
Kendisini tanıdığım hatta rahmetli Abdullah Özer’le birlikte senede bir kez ziyaretine gittiğim dostum dediğim bir insanı aslında hiç tanımamışım.
Hatta CHP’de siyaset yapanlarda hiç tanımamışlar.
Zaten bilgili, birikimli, araştıran, okuyan yazan ve doğru analizler yapan duyarlı insanların hiçbir zaman kıymeti bilinmiyo.
r
Eğer aksi olsaydı partilimiz olan İsmail Tekin birçok kimsenin, hatta yönetenlerin veya vekillerimizin danıştığı, yararlandığı ve katkı aldığı bir kişi olmaz mıydı?
Dün gece Sevgili İsmail’in facebook sayfasına girdim.
Daha doğrusu rahatsızlığımdan dolayı uzun süredir ziyaret edemediğim ancak baktırıp temizlettiğim aile bireylerinin mezarlarını anımsatan bir paylaşımına rastladım.
Sevgili İsmail, anne-babasının mezarlarını ziyaret ederek daha çok babasını ve birazda annesini bizlere anlatmış.
Herkesin okumasını tavsiye ederim.
Sanal medyada birçok insan özellikle kaybettikten sonra anne babalarını yazar ve özlemlerini paylaşırlar.
Sakın ola sevgili İsmail’in paylaşımını da böyle klasik bir yazı veya babasına olan sevgisini veya özlediğini bu nedenle böyle bir paylaşım yaptığını düşünmeyin…
Mutlaka bu yazıyı dikkatle okuyun.
Sevgili İsmail babasını ve çocukluğunu anlatırken aslında çürüyen, kokuşan, bozulan ve istismar edilen bir düzeni değerlendirmiş:
Paylaşımında aslında kaba bir dille hiç düzen eleştirisi yapmadan, 23 yıllık soygun düzeninin sorumlularını ismen yazmadan, paranın ve varlıklı olmanın en büyük güç olmadığını mükemmel anlatmış.
Bakın bir dokuma işçisi olan babasını nasıl masal kahramanı olarak tanımlamış:
“Babam, dokuma işçisiydi. Beş çocuk, kendi dâhil yedi nüfusu beslemek için hayatını vakfetmişti…
Çok mertti, efeydi, dikti. Akşamcıydı…
Emekli olana kadar her Allah’ın akşamı bir şişe şarap, emekli olduktan sonra da her Allah’ın akşamı iki duble rakı içti. Lakabı Koreli idi.
Korelinin Akşamcı Masası, efsaneydi.
Masa, sanki masa değil de oturanların ders aldığı, kalkanlarınsa hemen ders vermeye başladığı adeta bir kürsü, bir anfiydi.
Babam belirli bir dalda değil de hemen hemen her dalda eğitim almış bir bilim insanı gibiydi.”
İsmail babasını anlatırken aslında bir ailenin değerlerini ve sağlıklı, duyarlı ve dürüst çocuklar yetiştirmek için diploma veya lüksün tutsağı olmamış, komplekssiz ve kendine güveni olan bir emekçinin özelliklerini yazmış.
Babasının yaptığı tavırlardan örnekler vererek bir Genetik mühendisi, iyi bir ilahiyat profesörü olarak tanımlamış.
Verdiği her örnekle de tanımlamalarına haklılık kazandırmış.
“Babam iyi bir psikolog, daha da ötesinde iyi bir sosyolog ve bir zoologdu O.
O’nun iyi bir mimar ve iyi bir inşaat mühendisi olduğuna, dokumacılığı öyle kusursuzca yapardı ki ortaya çıkardığı ürünleri gördüğünüzde, ürünlerinde bir tekstil mühendisinin dokunuşlarının olduğunu anlaşılırdı.
Babam bir bilim insanı olmaktan ziyade ve de her şeyden önce babalar gibi bir ‘BABA’ idi. Ülkede yokluğun kol gezdiği dönemlerde canını dişine takarak bizi yedirdi, içirdi, giydirdi…”
Soruyorum herkese bu tanımlamaları yapabilecek kaç milletvekili, belediye başkanı, il ilçe yöneticisi hatta genel başkan tanıdınız????
Sevgili İsmail annesini kısa bir cümle ile bu toplumun anlayabileceği en kutsal konumda tanımlamış:
“Annem, babamın âşık olduğu kadındı.
Annem benim için yazılarak anlatılabilecek, babam içinse anlatılamayıp sadece yaşanabilecek bir kadındı.
Annem saçını süpürge etti bizim için… Emzirdi, yedirdi, içirdi, yıkadı, pakladı… İnsan olan, daha ne ister ki?
Annelerin hakkı ödenmez. Cennet anaların ayakları altındadır. Analar içinse biz cennetiz…”
Sevgili Dostlar, Yoldaşlar ve Canlar, ben bu yazıyı inanın üç dört sefer okudum ve tüm samimiyetimle çok düşündüm.
Hiç üşenmeden İsmail’in tüm paylaşımlarına ve daha önce yazdıklarına bakınca gerçekten bugüne dek okumadığım ve kendisini eksik tanıdığım için utandım ve çok üzüldüm.
Sevgili İsmail Tekin, gerçekten eşi az bulunanlardan bir bilge insan. Mükemmel bir edebiyatçı.
Ama her şeyden önemlisi tüm özellikleriyle hamasette rekor kıranlara karşın partimde örnek alınacak bir insan.
Yazdıkları veya paylaşımları ile inanın birçok bilim insanının kıskanacağı bir insan ve en önemlisi gerçek bir entelektüel.
Bilimden, ilimden, sanattan, resimden, tiyatrodan müzikten ve sosyal yaşamda da özel yaşamda da eşitlikçi ve özellikle kadınlara verdiği saygın destek ile eşi bulunması mümkün olmayan örnek ve rol model bir insan.
Anladığım kadarıyla çok iyi sevgi saygı dolu bir eş ve çocuklarına varlık, lüks, şatafat ve görgüsüzlüklerini teşhir ettirmeyen ve şımarıklıktan uzak gerçek değerleri öğretmiş bir baba.
Yine burada kendisinin paylaşımlarından kısa alıntılar yaptım:
“Bütün vaktimizi başkalarının yaralarını iyileştirmek için kullanırken, kendi yaralarımıza pansuman bile yapamadık.
Hayatta hiç yara almamış bir puşt olmaktansa yaralı bir kuş olmaya her zaman razıydık biz.
Şimdi yaralarımıza tuz basıp kanat çırpıyoruz.
Amma velâkin yaralarımız, kopan kanatlarımızın yaraları. Bunu bizden başka kimse bilmiyor ne yazık ki…
Sevgili Dostlar, Yoldaşlar ve Canlar, bu sözlerden etkilenmeyen ve kendi yaşmalarını gözden geçirmeyen insan olur mu???
Yine sevgili İsmail’in anlatımı ile dünya liderimiz ve vazgeçilmezimiz olan Atamızı bakın kendileri nasıl tanımlamış:
“Nevi şahsına münhasır bir insandı Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk. Birçok insanla mukayese edildiğinde ilahi yetenekleri olan, neredeyse külli irade sahibi diyebileceğimiz bir insandı.
İnsan gibi yaşamasını ve insan gibi yaşatmasını bilen bir insandı. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü anlayabilmek için her şeyden önce insan olmak gerekir.
Gerçi O’nun yaptıklarını, Atatürk Orman Çiftliğindeki ağaçlara da hayvanlara da sorsak, bize en ince ayrıntısına kadar anlatırlar.
‘Canlıları; insanlar, hayvanlar ve bitkiler olarak üç tür halinde görsek, Atatürk’ü anlamayanları dördüncü tür olarak görmek gerekebilir’ diye düşünüyorum.
Ustaların ustası Nazım Hikmet ‘DÜŞMAN’ adlı şiirinde dördüncü türü mükemmel anlatır.
Soruyorum hepimize Atamız bundan daha güzel nasıl anlatılabilir?
Sevgili İsmail’in yine mükemmel bir paylaşımı:
“İnsana ve hayata dair ibretlik tespitler!
1- Beyin bir donanımdır, her insanda vardır! Akıl bir yazılımdır, her insanda yoktur.
2- Evrendeki en mükemmel laboratuar insan beynidir! İstediğini düşünerek sentezler.
3- Bilim insanı olmanın birinci şartı, bilmediğini yüreklice söyleyebilmektir.
4- Bir toplumun, okuyup geçenlere değil, okuyup düşünenlere ihtiyacı var!
5- Aptallaşmanın en kolay yolu, merak etmeyi bırakmaktır.
6- Karın tokluğuna yaşanan bir yerde, ilkeli düşünce üretmek mümkün değildir.
7- Çocuklar yetişkinlere göre daha iyi akıl yürütürler! Çünkü önyargıları yoktur.
8- İki yüz kelimeyle düşünen biri, iki bin kelimeyle düşünen birini asla anlayamaz.
9- Büyük bir güç mü istiyorsunuz? İşte o gücü size gösteriyorum! Hayal gücü.
10- İçinizdeki çocuk yaşıyorsa, yaşlanmıyorsunuz demektir.
11- Düşüncen fakir ise diğer zenginliklerin seni kurtarmaz.
12- Size bütün kapıları açan bir anahtar vereceğim! Bu anahtarın üzerinde iki şey yazılıdır! Biri sabır, diğeri de nezaket.
13- Sessiz çığlıklar, sesli haykırışlardan daha etkilidir.
14- Dilinizi sökün, tamir edin ve yeniden yerine takın! Çünkü bütün sorunların temelinde, o var!
15- İnsan, duymak istediklerinden vazgeçmedikçe uyanamaz.
16- Doğru sözler karşısında yapılacak en iyi hareket, bir kenara çekilip, sessizce dinlemektir.
17- Uzmanı olmadığınız konularda kendinize yakışanı yapın ve bir kenara çekilip sessizce oturun!
18- Bir insanı, ancak kendisi engelleyip, kendisi durdurabilir.
19- Önündeki seçeneklerden en zorunu seçen, başarılı olur.
20- Vazgeçmezsen, doğru seni, önünde sonunda bulur.
21- İnsan, sorun yaşadığı oranda değil, sorun çözdüğü oranda gelişir ve olgunlaşır.
22- Kendi üzerinizde çalışmaktan vazgeçmeyin! Aksi halde gelişip olgunlaşamazsınız.
23- Kitaptan ve kütüphaneden uzaklaşıldıkça cehalet artar! Cehalet arttıkça da sefalet ve felaket artar. Sefaletin ve felaketin getirdiği ise acı ve göz yaşıdır.
24- Ahlaksızları ahlaklı gibi göstermek bir toplumun ahlakını bozar.
25- Bir toplumun çoğunluğu, olduğundan daha ahlaklı görünmek çaba ve gayreti içindeyse, bilin ki o toplumda ahlak sorunu vardır.
26- Ekonomik gelişmeyi kişisel ve zihinsel gelişmenin önünde tutan toplumlar, kesinlikle uygarlaşamazlar.
27- Gönlü güzel olanın niyeti de, söylemi de, eylemi de güzeldir.
28- Karnı doymayan değil, gözü doymayan insan fakirdir.
29- Herkesten ve her şeyden umudunuzu kestiğiniz anda, belki de kurtarıcı sizsinizdir!
Küsmekten ve kabullenip bir köşeye çekilmekten daha başka bir yol var!
MÜCADELE ETMEK…
Sevgili Dostlar, Yoldaşlar ve Canlar, soruyorum herkese bu kadar donanımlı, bilgili, duyarlı, saygılı sevgi ve mütevazılıkte rekor kırmış bir partilimiz ve dostumuz var.
Bu özeliklere ve duyarlılıklara sahip bir milletvekilimiz var mıdır?
Bu kadar bilgi sahibi ve toplumsal duyarlılığı olan, belediye başkanlarımız, il ilçe yöneticilerimiz var mı gerçekten?
Hatta böyle düşünebilen, iyi okuyan ve doğru anlayan ama hiçbir zaman “Ben… Ben-Ben” demeden yaşayan, kalp kırmayan, ön kesmeyen özellikle kim yardım isterse o insana elini uzatan saygın bir insan var mıdır?
Bu özelliklere sahip genel merkezde kaç yöneticimiz var acaba?
Hatta bu derece donanımlı Genel Başkanımız var mı tüm samimiyetimle soruyorum!!!!!
Daha fazla uzatmak istemem biliyorum ki bırakın düşünmeyi birçok insan okumadan, anlamadan ve düşünmeden ahkâm ve yol keserek siyaset yapmaya devam edecektir.
Onun içinde ülkemiz soygun düzeninde yaşatılmaya, açlığa, yoksulluğa, dikta ve ceberut bir anlayışla yıllardır yönetilmeye mahkûm olmuştur.
İster genel merkezden belirlenen vekiller, gerekse ön seçim adı altında delege ağaları veya varsılların ön seçimden çıkacak olmaları ve seçildikten sonrada etrafını saracak yalakalar yüzünden güç zehirlenmesi yaşayacaklarını biliyoruz.
Bunun için yazıp anlatmaya çalışıyorum:
Hak edenlerin kıymetini bilin, hem kendiniz kıymetli olursunuz hemde ülkemiz aydınlık günlere bir an önce demokrasi ve adalete, insanlarımız ve halklarımızda özgürlüğe barışa kavuşurlar.
Sevgiyle saygıyla, eşit yurttaşlar olarak barış ve kardeşlik duyguları ile insanca, onurluca, özgürce, haksızlıklara ve hukuksuzluklara izin vermeden yaşayalım ve yaşatalım.
GÜLER BUĞDAY
YORUMLAR