Hem dünyada hem Türkiye’de aile içi şiddet vakalarında 3 kat artış var!
Covid-19 salgınının zorunlu kıldığı ev izolasyonu yanında okullar ve işyerlerinin kapanması, sosyal faaliyetlerin yoksunluğu, yaşanan ekonomik sıkıntılar ve sokağa çıkma yasakları evdeki stresi arttırdı. Elde edilen veriler, dünya çapında aile içi şiddet ve istismar vakalarında önemli bir artış olduğunu gösterirken bu durumdan en çok çocuklar etkileniyor. Altınbaş Üniversitesi Çocuk Gelişimi Program Başkanı Öğr. Gör. Gökçe Gülen Akçin, pandemi döneminde artan aile içi şiddet vakalarına dair farklı araştırmalardan elde edilen verileri yorumlayarak önemli tavsiye ve uyarılarda bulundu. Akçin, “ Sosyo Politik Saha Araştırmaları Merkezinin 28 kentte yaşayan 1873 kadının katılımıyla gerçekleştirdiği çalışmalardan elde ettiği verilere göre pandemi döneminde aile içi şiddet vakalarının arttığı, kadına ve kız çocuklarına şiddette %27,8’lik bir artış olduğu gözleniyor. Covid-19 pandemisi sürecinde toplumsal cinsiyet çalışmaları izleme raporlarından elde edilen verilerde de, çocukların ev içinde ağırlıklı olarak psikolojik şiddete (%53) maruz kaldıkları ve şiddetin faillerinin ise çoğunlukla anne ve babalar olduğu görülüyor” açıklamasını yaptı.
Çin’den Amerika’ya şiddet her yerde artıyor
Salgının ilk ortaya çıktığı Çin’in Wuhan şehrinde, Şubat 2020’de aile içi şiddet vakalarının bir önceki yıla göre üç kat arttığı, bu vakaların %90’ında Covid-19 pandemisinin etkisi olduğunun değerlendirildiğini belirten Gökçe Gülen Akçin, “Türkiye’de de durum dünya genelinden farklı değil, Sosyo Politik Saha Araştırmaları Merkezinin 28 kentte yaşayan 1873 kadının katılımıyla gerçekleştirdiği çalışmalardan elde ettiği verilere göre pandemi döneminde aile içi şiddet vakalarının arttığı, kadına ve kız çocuklarına şiddette %27,8’lik bir artış olduğu gözleniyor. Covid-19 pandemisi sürecinde toplumsal cinsiyet çalışmaları izleme raporlarından elde edilen verilerde de, çocukların ev içinde ağırlıklı olarak psikolojik şiddete (%53) maruz kaldıkları ve şiddetin faillerinin ise çoğunlukla anne ve babalar olduğu görülüyor” açıklamasını yaptı.
“Türkiye’de 7-18 yaş çocukların %56’sı fiziksel istismara uğruyor”
Amerika’da Journal Child Development’da yayınlanan bir araştırmanın sonuçlarını değerlendiren Gökçe Gülen Akçin, “Anaokulundan yedinci sınıfa kadar, aile içi çatışmanın çocuklar üzerindeki etkisine bakıldığında elde edilen veriler gösteriyor ki, yüksek düzeydeki ebeveyn çatışmaları, çocukların ruh sağlığına uzun vadede çok ciddi zararlar veriyor” ifadelerini kullandı. UNICEF tarafından yürütülen küresel bir araştırmadaysa, aile içi şiddeti önleme ve müdahale hizmetlerinin, pandemi döneminde ciddi oranda sekteye uğradığını ve çocukların şiddet, ihmal, duygusal/ fiziksel/ cinsel istismar açısından daha fazla risk altında kaldıklarının vurgulandığını belirten Gülen Akçin, aile içi şiddet konusunda Türkiye’de yapılan araştırmalarda elde edilen verileri de paylaştı:
“Türkiye’de Çocuk İstismarı ve Aile İçi Şiddet Araştırması sonuçları, Türkiye’de yaşayan 7-18 yaşlar arasındaki çocukların yüzde 56’sının fiziksel istismara, yüzde 49’unun duygusal istismara, yüzde 10’unun cinsel istismara tanık olduğunu gösteriyor. Türkiye’de sivil toplum kuruluşlarının perspektifinden aile içinde çocuğa karşı şiddeti izleme ve anlama amacıyla yapılan ilk araştırma olan ‘Pandemi Dönemi Çocuğa Karşı Şiddet ve İhtiyaç Analiz Raporu’nda da katılımcıların %72.2 si, çocuklara yönelik duygusal/psikolojik şiddetin arttığını ifade etmiş durumda.”
Ebeveyn kavgaları çocuklarda ne tür sorunlara yol açıyor?
Yüksek çatışmalı sağlıksız evliliklerde, evde yaşanan şiddete tanık olmanın çocukta pek çok zihinsel, duygusal, sosyal, davranışsal ve sağlık sorunlarını beraberinde getirdiğini vurgulayan Gökçe Gülen Akçin, “Hararetli tartışmaların ve şiddetin olduğu bir ev ortamında ebeveynlerin kontrolden çıktığını gören çocuk kendini korkmuş, savunmasız, yalnız hisseder; travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) gelişir ve güven duygusu yok olur, hatta kendini suçlama eğilimi gösterir. Şiddet, çocukta öğrenme güçlüğü, anksiyete, fobi, depresyon, kaygı, obsesif- kompulsif- duygu ve davranış bozukluklarının gelişim riskini de arttırmaktadır” şeklinde konuştu.
Duygusal olarak zorlayıcı bir aile yaşantısı içinde büyüyen çocukların ileriki yaşlarda sorunları dışsallaştırma ve içselleştirme problemleri de yaşayabildiklerine dikkat çeken Gökçe Gülen Akçin, “Ailede şiddete tanık olan çocuklar, aile ilişkileri hakkında olumsuz düşüncelere sahip olabilecekleri gibi, kendilerini de olumsuz görürler ve düşük öz saygıya sahip olurlar. Öfke nöbetleri, içe kapanma, gerileme, küfürlü dil kullanma, kendine fiziksel zarar verme gibi kontrol dışı davranış problemleri gösterirler. Dışa dönük semptomlar olarak adlandırdığımız, başkalarına karşı düşmanlık duyguları besleme ve zarar verme, saldırganlık gibi eylemler de sıklıkla görülebilir. Stres, çocukların gerek fiziksel gerekse psikolojik iyilik hallerine ciddi zararlar vererek sağlıklı gelişimlerini engelleyebilir.” değerlendirmesinde bulundu.
Bilişsel geriliğe de neden olabiliyor
Aile içinde tartışmaların sıklık oranı arttıkça stres hormonu olan kortizol seviyelerinin de yükseldiğini ve çocukların yatak ıslatma, kabuslar, uyku ve yeme bozuklukları sergileyebildiklerini söyleyen Gökçe Gülen Akçin, şöyle konuştu: “Araştırma sonuçları, yüksek çatışmalı bir aile ortamında yaşanan stresin, çocuğun bilişsel performansını bozabileceğini de gösteriyor. Zihni genellikle gergin ev ortamıyla meşgul olduğundan, çocuğun dikkatini toplama ve duygularını/davranışlarını düzenlemede zorluk yaşamasına yol açar, okulda akademik çalışmalara konsantre olmasını da zorlar. Ergenlik dönemine gelindiğinde belirtiler şiddetini arttırarak devam ederken zihinsel sağlığı derinden etkilenir, stresi davranış sorunlarına çevirebilir ve anti-sosyal davranışlar sergileyebilir. Sıkıntılı bir ruh hali içindedirler, sorunları içselleştirirler, aile içinde yaşanan çatışmaları kendi ilişkilerine yansıtırlar ve yaşamdaki çatışmalarla nasıl başa çıkacağını bilmeyen genç için depresyon artık kaçınılmazdır.”
Pandemide çocuklarda da şiddet eğilimi arttı
Gökçe Gülen Akçin, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın yaptığı araştırmaların da aile içinde şiddete tanıklık eden ya da maruz kalan çocukların, yetişkinlik dönemlerinde şiddete başvurabilecekleri konusunda önemli bilgiler verdiğini belirterek şunları söyledi: “Erkek çocukları, babalarından kadına şiddet uygulamalarını öğrenirken bu davranışı normal kabul eder, kız çocukları da annelerinden, şiddetin beklendiğini ve bunun katlanılması gereken bir şey olduğunu öğrenirler. Çocuklar, şiddetin yakın ilişkiler için kabul edilebilir olduğunu düşünebilir, başkalarının da ona kötü davranmasına, şiddete izin vermenin sorun olmayacağına inanabilirler. Saldırgan davranışlara karşı duyarsızlaşma, öfke yönetimi, zayıf problem çözme becerileri yaşayarak yetişkinliğe eriştiklerinde de mağdur veya istismarcı olabileceklerdir.”
Şiddet ailede öğreniliyor!
Ebeveyn arasında şiddetli kavgalara maruz kalınan bir ev ortamının yarattığı düşük öz saygı ve hayata olumsuz bakışla, yaşadığı acıyı dindirmek isteyen gencin alkol, sigara, uyuşturucu kullanmaya başladığını belirten Gökçe Gülen Akçin, bu durumun da gençlerde suç faaliyetleri, erken ve riskli cinsel aktivite, erken evlilik, intihar ve evden kaçma olasılığını arttırdığının saptandığına dikkat çekti. “Çocuklar ve özellikle gençler evde yaşanan olumsuz her şeyi bir sünger gibi emerler dolayısıyla da ileriki yaşlarında sahip olacakları ilişki türleri için aile bir modeldir” diyen Gökçe Gülen Akçin, “Sonuç olarak, aile içi şiddete tanık olan çocukların, psiko-sosyal açıdan sağlıklarının olumsuz etkileneceği ve kendi yetişkinlik yaşamlarında da şiddet içeren davranışlarda bulunmalarının muhtemel olduğunu istatistikler de gösteriyor” ifadelerini kullandı.
Aile içi şiddet anne karnından itibaren bebeği etkiliyor!!
Dünya Sağlık Örgütü’nün yaptığı çalışmalara göre, her 10 kadından yedisi şiddet görmekte. Amerika’da bilim insanları tarafından yapılan nörobiyolojik araştırmalara göre, hamilelik döneminde şiddete maruz kalınması annenin stres hormonu seviyesini arttırarak, anne karnında fetustaki kortizol düzeylerini arttırabileceğini, yeni doğanların yüksek düzeyde stresle ilişkili hormonlarla doğduğunu ve bunun çocukta uzun vadeli, özellikle beyinde zararlı etkilere yol açacağını göstermektedir. Sert ebeveyn tartışmaları, doğumdan sonra 6 aylık kadar bebeği etkileyebildiği gibi, 19 yaşına kadar gençlerin de bu çatışmalara duyarlı kaldığını, aile içi anlaşmazlıkların çocuğun kişiliğinin bir parçasını oluşturduğunu ve hem mevcut hem de gelecekteki tüm sosyal etkileşimlerini engellemektedir.