İbrahim Sanalp yazdı; BALAYI ETKİSİ
Köşe yazarımız İbrahim Sanalp makalesinde;
Kitap adı: Balayı Etkisi. Yazarı: Bruce H. Lipton. Çeviren: Merve Duygun. Türü: Roman. Sayfa sayısı: 175.
Yeryüzündeki “cennet” i yaratma bilgisi: kendimiz için sevgi, birbirimiz için sevgi, gezegenimiz için sevgi. Sevgi, “kutsanma, tutku, enerji, sağlık” verir. Sevgi, hayat suyudur. Eğitimin önemi vurgulanır. Doğa, mikroskopla incelenir. Hücre bilgisi öğrenilir.
Yazar, Albert Einstein’ı çok sever. Onun dilini çıkaran fotoğrafını çok beğenir. Sevgi dolu, neşeli bir yüzü vardır. Einstein, bilimsel bilgiye dayalı zekâsıyla önyargıları aşmıştır. Yazar, hücre bilgisinde, uzman olur. Kuantum mekanikleri üzerinde çalışır. Einstein’ın dünyamıza yaptığı katkıları anlamaya başlar.
Evlilik bir ticarettir, denir. Evliliğin, hayatta kalma aracı olduğu belirtilir. Sevgiye değer verilmez. Tartışmalar, karşılıklı suçlamalara dönüşür. Çocukların hatırına, evlilik sürdürülür.
Duygusal gelişimi tutuk olan bir adam, daha genç bir kadına âşık olur. Yoğun hormonların dörtnala koştuğu, ergen tarzı bir iletişim yaşanır. Zorluklara göğüs gerilir.
Gülümsemek, gülmek, kahkaha atmak: kendini toparlamaya katkı yapar. Sonu ayrılmakla biten evliliklerin acılarını unutmakta işe yarar.
Yazar, sorumluluğu üstlenen ve hayallerindeki iletişimi yaratabileceğini fark eden bir yetişkine dönüşmeye başlar. Değişimi düşünür.
Sevgi, insanlar için en etkin büyüme faktörüdür. Sevgi, bulaşıcıdır. İnsan, insanlar arası bağ kurma özelliği taşır. Topluluk halinde yaşamak, bir zorunluluk olur.
Her bir insanda, her bir insanı meydana getirmek için işbirliği yapan trilyonlarca hücre vardır. Bir insan, deriyle kaplı bir şekilde, elli trilyon duyarlı hücreden oluşur.
Yazar, kültür kaplarının içinde, kök hücrelerin davranışlarını inceler. Hücrelerin uyum içinde olduklarını tespit eder. Her hücrenin bir görevi vardır. Hücreler, organizmalar yaratmak için birlikte çalışmanın bir yolunu bulurlar. Çoklu hücre organizma topluluklarının sosyal doğası, insan medeniyetine önemli fikirler sağlayabilir.
Karıncalar, atlar, maymunlar topluluk halinde yaşarlar. Bunların incelenmesi, insanlara bilgi sağlar.
İnsanlar, doğayı inceleyerek geometriyi keşfettiler. Geometri, doğanın organizasyonuna dair bir anlayış sunar.
Geleneksel Rus “matruşka bebeği” fraktal kalıpları anlamak için harika bir görseldir. Anneliğin ve doğurganlığın sembolü olan “matruşka bebek” birbiri içine yuva yapmış, ebat olarak hep biraz daha küçülen bir dizi ahşap bebektir. Her bebek, büyüklerinin birer minyatürüdür.
Doğadaki yinelenen kalıplar, doğanın fraktal yapısını ortaya koyar. Örneğin, bir ağaç dalındaki ince dalların kalıpları, gövdeden uzanan kalın dalların kalıplarıyla benzerlik gösterir. Organizmalar ne kadar karmaşık olurlarsa olsunlar, hep yinelenen kalıplar ortaya koyarlar.
Hücrelerin ayak izleri takip edilirse, hep daha çok işbirliği ve daha çok uyum olur. İnsanlar eşleşmiş ikili gruplardan başlayarak: insanlık adı verilen daha büyük bir organizmayı oluşturmak için işbirliğini öğrenebilir. İnsanlar arası bağların, işbirliği içinde ve uyumlu olabileceğini fark etmemiz gerekir.
İletişimin “sevgi ve işbirliği” üzerine kurulu olduğu, “Balayı Etkisi” ni yaratmaya başlayabiliriz.
Kuantum fiziğinin bize öğrettiği şey, fiziksel olduğunu düşündüğümüz her şeyin aslında, fiziksel olmadığıdır. Bu evrede her şey madde olmayan tinsel enerjiden oluşur. Her şey enerji yayar. Her atom ve her molekül ışık-enerji yayar ve emer. Tüm organizmalar atom ve moleküllerden oluşur. Yaşayan her canlı, enerji-titreşim yayar.
Fizikçiler, atomların daha küçük parçacıklardan meydana geldiğini keşfettiler. Önce elektronlar keşfedildi. Sonra proton ve nötron keşfedildi. Daha sonra bu atom-altı parçacıkların “bozon, fermion, kuark” gibi daha küçük ve tuhaf hareketler sergileyen parçacıklardan meydana geldiği tespit edildi. Bozon, fermion, kuark: yeni kuantum dünyasını ortaya çıkardı. Bunlar, görünmeyen enerji özelliği taşırlar. Atomları oluşturan alt birimler, görünmez enerjiden oluşur. Madde, enerjinin bir formudur.
Bir atomu oluşturan enerjiyi, size doğru yaklaşan bir kasırga olarak hayal edebilirsiniz. Kasırgayı fiziksel bir yapı gibi görmemizin sebebi, kasırganın hortumuna kapılmış toz ve taşlardır. Kasırga, görünmez bir enerji kuvvet alanıdır.
Atomlar, enerji girdaplarından oluşurlar. Atomlardan oluşan moleküller de enerji girdaplarıdır. Moleküllerden oluşan hücreler de enerji girdaplarıdır. Trilyonlarca hücreden oluşan insanlar da enerji girdaplarıdır. Hepimiz enerjiyiz.
Beyinlerimiz dış çevreye sinyaller yollar ve çevreden gelen sinyallere yanıt verir. Modern tıp, bu iki yönlü sinyal gönderimini teşhis ve tedavi amaçlı kullanır.
Bilimsel bilgi, güçtür. Bilgiyle hayatımızı sürdürürüz. İnsan, bilinci ve bilinçaltıyla hayatına yön verir. İnsan, çeşitli hormonların etkisinde yaşar.
“Kendimi seviyorum” sözünü bilinçaltına yazmak gerekir. Özsevgi eksikliği, “Balayı Etkisi” ne engel olur. Öğrenme, alışkanlık kazanınca gerçekleşir. Bir insanın bilinci ve bilinçaltı vardır. Bilinç ve bilinçaltı, birer zihindir. İnsanın iki tane zihni vardır. Dikkatli olduğumuzda, bilinçli zihnimizle isteklerimizi yaşamak gerçek olacaktır.
Gereklilik, icatların temelidir. Gerekli olanı yapmak için gerekli değişimi yapmak gerekir. Değişim isteğiyle yeni davranış yapılır. Eski alışkanlıklara karşı sabırlı olmak gerekir. Sabırlı olmak için sakin olmak gerekir. Tekrar edilen bilgi, zamanla öğrenilir. Alışkanlık halini alan tekrarla bilgi öğrenilir. Yeni alışkanlıklar otomatik hal alıncaya kadar, tekrar yapılır.
Periyodik tabloda, yüz on sekiz element sıralanır. Periyodik tablo, fiziksel evrenin nitelik ve karakteristik özelliklerini tanımlayan bir bilgidir. Yüz on iki element ve altı asal gaz vardır. Elementler, fiziksel moleküller oluşturmak için birbirleriyle kimyasal bağlar oluştururlar. Kimyasal bir bağ kurma: karşılıklı bağımlı bir durumdur. Karşılıklı bir bağ kurma, bir ihtiyaç olur. Asal gazlar, bağ oluşturmazlar. Asal gazlar, denge durumundadır.
Toplumdaki insanlar da elementler arasındaki bağ gibi, aralarında bağ kurarlar. Denge durumu oluştururlar.
Her insanın yüreğinde, kendilerinden daha büyük bir şeyin parçası olma, arzusu yatar. İnsanlar, çevrenin parçasıdır. İşbirliği yapan toplum, güçlü olur. İşbirliği içinde, kişisel sorumluluk almalı ve görevimizi yapmalıyız.
Bir şeyin, sürdürülebilir olması gerekir. Üretimin ve tüketimin, sürdürülebilir olması gerekir.
Barışçıl kültürlerde, ebeveynler çocuklarıyla kapsamlı fiziksel sevgi dolu temas kurarlar. Bebekleri gün boyunca, kucaklarında ve sırtlarında taşırlar. Fiziksel ve duyusal zevk hissi, kişiyi şiddet duygusundan korur.
İnternet, insan bedenindeki sinir sistemine çok benzer. Milyarlarca bireysel insanı, insanlık adı verilen tek bir yapıda birleştirme potansiyeline sahiptir. Uyumlu bir küresel topluluk yaratmanın önemini anlayan insanlar, insanlığı bir araya toplamak için interneti kullanıyorlar. Bağ kurmak, değişimi gerçekleştirmeye katkı yapar.
Ânı yaşamak, anda kalmak, anda mevcut olmak ifadeleri, temel alınır. Geçmişe ve geleceğe ait düşünceler, düşünülür. Ânı yaşamak, anda kalmak, anda mevcut olmak: bir farkındalık olur.
Banyoya gidip, aynada kendimize bakmak ve kendimizle yüz yüze konuşmak: başkalarını eleştirmekten bizi korur. Enerjimizi, koşulsuz sevgiyle aktarmak gerekir. Bağ kurmak için sevgi dolu sözcükler, kullanmak gerekir. Sevgiyi, destekleyici, takdir edici sözlerle pekiştirmek gerekir.
Deney-mücadele, yaptığımız bir şeyi, herhangi bir sonucu hedef almadan yapmaya devam etmektir. Anda yaşamayı sürdürmektir.
Albert Einstein, “Hayatı yaşamanın iki yolu vardır. Biri, hiçbir şey bir mucize değilmiş gibi yaşamaktır. Diğeriyse, her şey bir mucizeymiş gibi yaşamaktır” demiştir. Yani olduğumuz gibi yaşamalıyız.
İnsan medeniyetinin geleceği, hücrelerin bilgeliğinde saklıdır.