KARINCAYI KURTARMAK…
Hiç İnsan Öldürmediği Halde; Bir Katilden Daha Cani İnsanlar Gördüm. Umudumuzu Öldürenleri Gördüm…”
DOSTOYEWSKİ
Yeni bir ülke bulamazsın, başka bir deniz bulamazsın.
Bu şehir arkandan gelecektir.
Sen gene aynı sokaklarda dolaşacaksın,
Aynı mahallede kocayacaksın;
Aynı evlerde kır düşecek saçlarına.
Dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin sonunda.
Başka bir şey umma –
Ömrünü nasıl tükettiysen burada, bu köşecikte,
Öyle tükettin demektir bütün yeryüzünü de.
KONSTANTİNOS KAVAFİS
İçimden dedim; “Gömülü bir ırmağın yalnızlığı, evlerine kapanmış bir kentin tedirginliğidir hissettiğim” …
“Beraber Yürüyelim mi?”
“Olur” dedi Güler.
“Elimi tut” dedim…
Belki bininci, on bininci kez arşınlıyoruz Gemlik caddelerini, Arnavut kaldırımlı sokaklarını, trafik keşmekeşi ve bir yüz yıl daha değişmeyecek olan kentin silueti arasında.
Karpuzun kilosu halen 8 lira; Kavun’un 15 lira, Kiraz 25, Kayısı 30, Şeftali 35, Çilek 25, Erik 10, Taze Fasulye 25, Patlıcan 12, Patates 12 lira, Enginar’ın tanesi 10 lira…
Gemlik Belediye Büfesinden 4 ekmek alıp, yeniden ellerimizi birleştirip, yürüyoruz.
“Çürükler” diye bağırıyorum.
Güler, artık kanıksadığım hareketini yaparak, tırnaklarımı avucuma geçiriyor. Bunun anlamı, “Yollarda deli gibi bağırmaya başlama yine; küfür etme” demek.
Çay bahçelerinin önünden yürüyoruz. “Aaa” diyor Güler, sonra da ekliyor. “Dondurmanın topu 8 lira olmuş!”
“Sürtükler!”
“Küfür etme ne olur!” diyor Güler.
“Halk diliyle konuşuyorum” diyorum.
Kimse çocuğuyla dışarı çıkmasın. Siyasal İslamcıların ülkesinde yaşıyoruz.
Hava lodosla birlikte esmeye başladı, ancak biz mis gibi iyot ve taze yosun kokusu yerine, başka kokuları çekiyoruz ciğerlerimize.
“Su da alacağız” diyor Güler.
Kafam önde, ellerimiz kenetli, yürümeye devam ediyorum, “Tamam” anlamında kafamı sallayacakken, son anda fark ediyorum, sol ayağımı aniden geriye çekiyorum ama nafile, burkulmasına engel olamıyorum. “Ahh” nidası, canım yandığı için otomatikman çıkıyor ağzımdan.
Güler panikle, “Ne oldu?” diye soruyor.
Ayağımın burkulduğunu söylemiyorum, yere eğilip, karıncaya bakıyorum. “Çok şükür mikrometre ile kurtulmuş” diyorum.
“Mikrometre?”
“Milimetrenin onda biri diyorum”
Küçük karıncayı elime alıp, bir şey oldu mu diye incelemek istiyorum. Ama o, bütün kuvvetiyle kaçmaya yelteniyor. Elime almaktan vazgeçiyorum. Hızlı ve çoklu adımlarla, daha güvenli olan çimenlik bölgeye gidiyor siyah minik karınca…
Gemlik Körfezinde musilaj tehlikesi henüz bitmemiş. Denizden esen lodosla birlikte, ağır lağım, bok, çiş, sintine, metal kokusunu duyumsamamak elde değil. Bursa Nilüfer Çayı da kirlenmiş. İznik Gölü deterjanlı gibi kabarmış. Zehirli denizanaları Gemlik Körfezini istila etmiş.
İlhan Kaptan ile konuşmuştum geçen gün İlhan İnce ile “Bunları gemiler getiriyor” diyor. “Büyük gemiler, açık denizlerde su alıp, su boşaltıyor, bu denizanaları gemiye yapışıyor. Sonra sintinelerini körfezde boşaltınca burada ürüyorlar” diye ekliyor.
“Gemlik Körfezinde ortam müsait zaten diyorum”
“Hem de nasıl” diyor İlhan Kaptan.
Gemilerin sintinelerini nasıl olup da körfeze boşaltıldığı konusunu da konuşuyoruz ancak ortaya çıkan sonuca terbiyem yetmez.
“Ayağını mı burktun sen?” diye fısıldıyor Güler.
“Önemli değil” diyorum. “Sol bacağım her türlü acıya şerbetli”
“Kıyamam sana. Bir karıncayı bile ezmemek için ayağını burkan kahraman ve merhametli kocam benim” diyor Güler.
Para yok, borçlar çok, umut yok, hayal kurmak bile haram gibi geliyor. Ancak, bir karıncayı milimetrenin onda biri kadar oranda ezmekten son anda kurtarmanın, tuhaf iyiliği doğuyor içime. İnsan olduğumu hatırlıyorum aniden, insan olmanın huzurunu duyumsuyorum salisenin onda biri kadar bir anda içimde… Bilmeden, görmeden, istemeden ezdiğimiz onlarcası olmasına rağmen. Aslında herkesin yapması gereken bu değil mi? Ancak öylesine doğadan, kentten, insanlıktan vazgeçtik ki, bir karıncayı ezmekten kurtaracak, iyilikleri unutur olduk.
Balkonda beslediğimiz ve yavrulayan kumrular geliyor aklıma.
“Sen de kahramansın, kumru ailesi sana minnettar. Kendi çocukların, kendi torunların gibi o iki kumruya ve bebeklerine bakıyorsun” diyorum Güler’e…
2007 yılıydı sanırım; Atatürk Parkının karşısında Gemlik Şehir Kütüphanesi vardı. Yıkılmadan hemen öncesiydi. Bir bayan arkadaşımla, (Güler sen burayı okuma!) tost ayran almış, kütüphanenin hemen önündeki küçük yeşil alanın yanından yiyerek geliyorduk. Sinsi bir kedi, bir kumruyu kaptı. Hiç düşünmeden elimdeki ayranı fırlattım Kediye. Tam isabet! Kedi kumruyu bırakmak zorunda kalıp kaçtı, yenmekten son anda kurtulan kumru da önce bir şaşkınlık yaşayıp, kendi etrafında döndü, sonra silkelendi ve ardından havalanarak, gözden kayboldu.
“Sen kahramansın” demişti, o bayan arkadaşım.
“Ekolojik dengeyi bozdum” dedim.
“???”
“Kumruyu kurtarırken, kediyi aç bıraktım. Bu hiç de kahramanca bir şey değil” dedim. “Ayrıca, vahşi kapitalizmin çarkları içinde çalışan, işçi kardeşlerimizin bin bir emekle ürettiği ayranı parka döktüm. Belki ayran kalıntılarını böcekler yiyecek, karıncalara mama olacak ama sinek de yapacak. Ve yine ve yeniden ayrıca, kapitalizmin çarkları içinde gazetecilik yaparak, bin bir zahmetle çalışarak kazandığım paranın bir kısmını da, çöpe atmış oldum” diye ekledim.
Neler anlattım neler, ancak o ne anladı, tam hatırlamıyorum.
Zaten meydan olacak diye kütüphane binası yıkıldı gitti, şimdi otobüs durağı olarak hizmet veriyor.
Gemlik Körfezi, İznik Gölü, Nilüfer Çayı… Gemlik Çarşı Deresi, Gemlik Karsak Deresi… Doğa katliamı ile kuşatıldık. Ekonomik cendere ile sıkıştırıldık. Ne insanların, ne hayvanların yaşama şansı kalmadı.
Düşünün; Kazdağları’ndan, Munzur Dağı’na, Cerattepe’den İşkencedere Vadisine, ülkenin ormanlarını, vadilerini, dağlarını, maden sahalarına; taş ocaklarına açıyorlar, siyanürlü atık barajları kuruyorlar.
İnsan sağlığı için zararlı olduğu bilimle kanıtlanmış, nükleer santral ve kömürlü termik santral yapımında ısrar ediyorlar.
Tarım alanları yok ediliyor, yerine jeotermal enerji santralleri yapımına hız veriyorlar.
Marmara Denizi can çekişirken, tüm uyarılara rağmen Kanal İstanbul projesini yapıyorlar. ABD, İngiliz sevici olarak, Montrö’yü bitirmek istiyorlar.
Millet bahçesi yapmak için milyon yıllık sürede oluşan Salda Gölü’ne iş makinesi sokup, eşsiz kumsalı tahrip ediyorlar. Burada “Mutmain” olduğunu söyleyen ilkokul mezunu kadınlara üniversitede konferans verdirip, profesörlere alkışlatıyorlar.
12 bin yıllık Dipsiz Göl’ü, define aramak için yok ediyorlar.
Ilısu Barajı yapmak için, 50 köyle birlikte Hasankeyf’in sular altında bırakılmasına göz yumuyorlar.
İznik Gölüne girmek yasaklandı, Gemlik Körfezinde denize gireni ise büyük tehlikeler bekliyor. Müsilaj, koli basili, zehirli denizanaları.
Eve, hazır su almak zorundayız. Geçtiğimiz ağustos ayında en ucuzunun 5 litresi 2 lira 50 kuruştu. Şimdi 6 lira 75 kuruş oldu. 2022 yılındayız. Gemlik çeşmelerinden kireç, koli basili, lağım, pislik akıyor. Gemlik’in yarısı bu pis suyu içmeye mahkûm ediliyor. Kimin umurunda?
Büyük Kumla Barajını yapacaklardı. 2013 yılı Temmuz ayında temel attılar. En geç 2016 yılında bitecekti. 2022’nin de yarısı geçti. Ne oldu o baraj işi?
Hatırlamakta fayda var diye yazıyorum.
Gemlik’in içme suyu işi önemli. 2020 yılı Ocak ayında yazmışım:
Takvim yaprakları 6 Temmuz 2013’ü gösteriyordu. Tam üç yıl bir hafta sonra, ismi “15 Temmuz Demokrasi Meydanı” olacak olan Gemlik’in simgelerinden iskele meydanı hınca hınç doluydu. Henüz iktidar ile FETÖ arasında 17/25 Aralık kapışması yaşanmamıştı, “Beraber Yürüdük Biz Bu yollarda” ve yeniden uzlaşabilmenin yollarının aranması dönemiydi. Henüz tek adam rejimi yaşama geçirilmemişti. Henüz Fethullah Gülen, 7 Şubat 2012’deki MİT Başkanı krizine rağmen halen hoca efendiydi. Parlamenter rejim vardı ve tek başına iktidar yine Ak Parti’ydi.
Gemlik’in 50 yıllık sulama ve içme suyu ihtiyacını karşılayacak Büyük Kumla Barajının temel atma töreni yapılıyordu. O nedenle iktidarın ağır topları ve o dönemin popüler isimleri Gemlik’te buluşmuştu.
1980’lerde yeri belirlenen ve projelendirilen Büyük Kumla Barajının nihayet temeli atılıyordu. ANAP zamanında yapılacak deniliyordu olmadı, DYP yapar tahmin ediliyordu, yine olmamıştı. Yılan hikâyesine dönen Gemlik Spor Salonu gibi Gemlik Büyük Kumla Barajının yapımı da Ak Parti’ye kısmet olmuştu! Müjdelerle ilan edilen Büyük Kumla Barajı 29 Ekim 2016 tarihinde hizmete girecekti.
Dönemin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Orman ve Su İşleri Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu, Bursa Valisi Şahabettin Harput, Bursa Milletvekili İsmail Aydın, Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe, Ak Parti İl Başkanı Sedat Yalçın, Ak Parti İlçe Başkanı Necdet Yılmaz, Gemlik Kaymakamı Cahit Işık, Gemlik Belediye Başkanvekili Refik Yılmaz ve birçok önemli bürokrat Gemlik’e teşrif etmişlerdi…
15 Temmuz sonrası Bülent Arınç’ın başı önce FETÖ’cü damadıyla derde girdi, sonra cübbesini giyeceğini ifade ederek, FETÖ savunuculuğu yaptı, en sonunda da yargı reformuyla ilgili konuşunca, AK Partililerin kripto FETÖ’cü sü, terör sevicisi, PKK destekçisi ilan edildi. Cumhurbaşkanlığı danışmanlığı görevinden istifa etmek zorunda kaldı. Tüm ağırlığını kaybetti. Oysa kozmik oda onun sayesinde teröristler tarafından talan edilirken, çok seviliyordu.
Vali Şahabettin Harput FETÖ’den yargılandı, görevden alındı, hapiste yattı.
Gemlik Kaymakamı Cahit Işık, FETÖ soruşturması geçirdi, açığa alındı, itirafçı olduğu ortaya çıktı. Milletvekili İsmail Aydın, 2018 seçimlerinde aday gösterilmedi.
Bakan Veysel Eroğlu, daha öncelerde birçok Ak Partili üst düzey yetkili gibi, “Hocaefendi için dua ediyoruz” derken, sonrasında Fetö operasyonlarını durdurmaya çalışmak, fetöcülere kol kanat germekle ile suçlandı. Bakan Eroğlu bir daha kabinede görev alamadı.
Ak Parti İlçe Başkanı Necdet Yılmaz, iki yıl sonra görevi bıraktı ve bir daha ilçe başkanlığına aday olmadı. İl Başkanı Sedat Yalçın’ı kendi partililerinin bir kısmı istemedi. Hatta görevden alındı ve aday falan olma denildi.
Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe’de, yüksek oy oranıyla seçilmişken, hiçbir açıklama yapılmadan görevden alındı. Belediye de, partisinde, kamuoyunda yerden yere vuruldu. Hizmetleri yok sayıldı, bürokratları sürgün yedi, kurtlar sofrasının önüne atıldı. Fetö denildi, israf denildi, yolsuzluk, usulsüzlük denildi, halen görevden neden alındığı bilinmiyor! Kendisini en son 2018 yılında Narlı’da daha önce temelini attığı Cami açılışında gördüm. Köylüler minnettardı, partilileri vebalı gibi kaçıyordu!
Gemlik Belediye eski Başkanı Refik Yılmaz’da Belçika’nın başkenti Brüksel’deki bir kilise defterine yazdığı “Dinler arası diyalog dedi, bir büyüğümüz” yazısı ile her dönem eleştirildi. Fetö’nün tüm Ak Partiye sıçrayan karanlık gölgesi onu da vurdu. Partisinin aniden devşiren MHP’lileşme sevdasıyla birlikte, kendi partilileri tarafından, içten içe vuruldu, ihanete uğradı ve aday gösterilmedi. 2019 seçimlerinde, Cumhur İttifakı olgusunun küçük ortak MHP sevdasına kurban gitti. Ak Parti Gemlik’te seçimleri kaybetti. Cumhur ittifakı da öyle!
“Gel bu hasret bitsin” diye feryat edenlere bir şey olmadı. Terör örgütü lideri ile fotoğraf çektirenler de, tertemiz görevlerine devam ediyorlar. Fetö, ülkenin içine etti bir kere ve daha kimse temizleyemiyor. Bir işe yaradı Fetö, kendilerinden olmayan herkesi Fetöcü yapmaya…
Şu bir gerçek. Ak Parti’de herkesin bir kullanma süresi var ve bitiminde, halen biat etmeyene takılacak bir kulp bulunuyor. Böyle yapa yapa da, ellerinde temsil edecek kaliteli insan da bulamaz oldular. Tarikatlar, işe soktukları bir kısım insanlar, bürokratlar ve biat edenler. Halk kalmadı ellerinde, liberal, okumuş, destekçi de yok artık.
Neyse, konumuza dönelim.
Kuraklık ve susuzluk, tarımın ve insanlığın en büyük problemi olmak üzere! İstanbul’daki barajların doluluk oranı yüzde 17’ye düşmüş durumda. Bu felaket bir günde oluşmadı tabii ki, fakat barajlar ve göletlerimiz sayesinde en azından susuzluk çekmeyiz diye düşünüyorduk. Barajlar ve göletler önemliydi ve bizler Gemlik’i de bir zamanlar bu konuda şanslı sayıyorduk.
Çünkü 57 Milyon liralık dev bir yatırım söz konusuydu.
Dönemin Belediye Başkanvekili Refik Yılmaz, temel atma töreninde “Su akar Türk bakar sözü, su akar Türk yapar oldu” derken, DSİ Genel Müdürü Akif Özkaldı’da, 57 milyon liraya mal olacak olan Büyük Kumla Barajı’nın 14 milyon m3 depolama alanlı, 81 metre yüksekliğinde, 2 milyon 665 bin gövde hacimli olacağını belirtti. Özkaldı, Gemlik Büyük Kumla Barajı’nın, Gemlik ilçe merkezinin yanı sıra Narlı, Karacaali, Büyük Kumla, Küçük Kumla, Kurşunlu, Gençali, Umurbey yerleşim alanlarıyla birlikte Gemlik Organize Sanayi Bölgesinin yılda 19 Milyon metreküplük içme, kullanma ve endüstri suyunun karşılanmasını sağlayacağını söyledi.
Gemlik aynı tarihlerde deniz uçağı hizmeti de alıyordu. Bu hizmet yeni başlamıştı. Deniz Uçağı yetkililerinden, bakanlar tarafından, vatandaşların da ücretsiz gezdirilmesi talep edilince, alkış tufanı kopmuştu… Deniz Uçağı hizmeti de bir yıl sonra tarihe karıştı.
Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe’de, Gemlik Büyük Kumla Barajının bitiminde Bursa Büyükşehir’e devredilerek, BUSKİ aracılığıyla işletileceğini ifade etti. Bursa Valisi Şahabettin Harput’da, Bursa’nın sadece sanayi kenti olmadığını belirterek, “Tarihi Bursa kenti tarım şehri, su şehri, yeşil şehirdir” dedi.
Orman ve Su İşleri Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu’da, 2017 yılına kadar Bursa’nın tüm barajlarını tamamlayacaklarını ifade ederek, tarımı ayağa kaldırmanın yolunun sulama, barajlar ve gölet yapımlarından geçtiğini bildirdi,
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ta, Bursa’ya 7 milyar liralık yatırım yapıldığını, devam eden ve projelendirilen yatırımlarla Bursa’nın yatırımlarının giderek artacağına dikkat çekti. Gemlik Büyük Kumla Barajı 29 Ekim 2016 tarihinde hizmete girecekti. Söz almışlardı, söz vermişlerdi. Bakan Veysel Eroğlu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, baraj yapımı bu tarihte bitmezse, yüklenici firmanın her geciken gün için ilçeye bir okul yapacağı sözünü vermişlerdi. Yüklenici firma sahibi de gülerek, bunu kabul etmişti. İskele meydanında doluşanlarda, coşkuyla alkışlamıştı.
Bu hesaba göre, Büyük Kumla Barajı 29 Ekim 2016’da bitmezse, bitirilmezse, Gemlik’e 2 bin 800’e yakın okul yapılması gerekiyordu!!! Bu konuyu da başka yazıda ele alırım…
Gelelim Ağustos 2018 tarihine; 24 Haziran 2018 seçimlerinde Bursa Milletvekili olan Zafer Işık ile telefonda ilk ve son röportajımı yapmıştım. Konu, Büyük Kumla Barajı ve İlçe köylerine yapılması söz konusu olan göletlerdi. Zafer Işık bakalım ne demiş:
Ak Parti Bursa Milletvekili Zafer Işık, yapımı devam eden Büyük Kumla Barajı, Hamidiye Göleti ve Çöl Gölü Göleti çalışmalarıyla birlikte Umurbey Sulama Havzası alt yapı çalışmaları konusunda önemli açıklamalarda bulundu. DSİ Bölge Müdürlüğünün yaptığı tarıma yönelik alt yapı çalışmaları konusunda bilgiler veren Zafer Işık, içme ve sulama suyu konusunda Gemlik’in en az 50 yıl sıkıntı yaşamayacağını söyledi. Yıllık yaklaşık 19 milyon metreküp içme ve kullanma suyu temin edecek olan Büyük Kumla Barajında 45 kilometrelik isale hattının yüzde 65’inin tamamlandığını kaydeden Ak Parti Bursa Milletvekili Zafer Işık, DSİ’nin Büyük Kumla Barajında ayrıca 13 su haznesi, 9 terfi merkezi de yaptığını söyledi. Günlük kapasitesi 70 bin metreküp olan içme suyu arıtma tesisinin isale hattı çalışmalarının da yüzde 10’unun bittiğini ifade eden Zafer Işık, 146 bin metreküp kapasiteli Hamidiye Göleti ile de730 dekarlık tarım alanının sulanacağını belirtti. Buradaki alt yapı çalışmalarının da yüzde 50’sinin tamamlandığına dikkat çeken Zafer Işık, Çöl Gölü Göletinde 527 bin metreküp kapasiteli göletin 990 dekarlık tarım alanını sulayacağını vurguladı. Umurbey Sulama Havzası ile 2080 dekarlık alana su götüreceklerini kaydeden Zafer Işık, Muratoba Mahallesi Sulama Barajı konusunda da zemin sondaj çalışmalarının başladığını kaydetti. DSİ Bölge Müdürlüğü yetkilileriyle birlikte alt yapı çalışmalarını yakından takip ettiklerini, Karsak Deresi ıslah çalışmaları konusunda da önemli mesafe kat ettiklerini anlatan Ak Parti Bursa Milletvekili Zafer Işık, “Çalışmalar devam ediyor. Baraj ve Göletler önümüzdeki yıl içinde tamamlanacak. Tarımın ve üreticinin yanındayız. Gemlik en az 50 yıl içme suyu sorunu yaşamayacak. Üreticimizin arazileri de baraj, göletler, sulama havzaları ve dere ıslah çalışmalarıyla verim artıracak. DSİ Bölge Müdürlüğü yetkililerine teşekkür ediyorum” dedi.
2,5 yıl geçmiş. Biten tek büyük yatırım bile yok. Hani insanın aklına, 8 yıldır tamamlanamayan Büyük Kumla Barajı ve Göletler projeleri de Fetö’ye kurban mı gitti diye sorası geliyor?
Büyükşehir Belediyesi Dereleri ıslah edecekti. O da yok.
2,5 yıl önce yazmışım…
Söz verdikleri okul sayısı, 4 bine yaklaştı!…
Güler, beslediği kumrularına kavuşuyor. Balkona fırlıyor, ilk işi, kumruları korumak adına, yem aramaya gelen güvercinleri kovmak oluyor. Aslında güvercinlere de yem, ekmek, bulgur, pirinç, evde ne bulursa veriyordu Güler, ancak bu iki kumrunun yavrusu olunca, korumacı içgüdüsü ötekilere düşman etti onu. Anne, anneanne oldu sayıyor kendini. İki yıl önce, yumurtaya ektiğimiz limon çekirdekleri büyümüş, dal yaprak açmış, onu saksıya koymuştuk. Kumrular, o limon fidesinin gölgesine yavru yaptı. Güler balkon girişinde, balkondan odaya girişte besliyor onları. Muhabbet kuşumuz Şukufe’nin ölümünden sonra, bu kumruların yavrusu ona iyi geldi. Zaten anne kumruyu da Şukufe diye sevmeye başladı. Baba kumrunun ismini de Muhittin koydum. Yavruları, erkekse Nükneddin, kızsa anneannemin ismi Naciye oldu….
Şair Cemal Süreya’nın dediği gibi; “Hayat Kısa, Kuşlar Uçuyor”
Gemlik’te yine cinayet olmuş. Bir haftada ikinci cinayet bu! Yılmaz Özdil’in yazdığı gibi, enflasyon sebep, suç neticedir! İnsanlar sudan sebeplerle kavga ediyorlar, sudan sebeplerle birbirlerini yaralayıp, birbirlerini öldürüyorlar. Maliye Bakanı da televizyonlara çıkıp, ‘dar gelirli hariç kimseyi ezdirmedik’ diyor.
Bu kadar cahilini ekonomi bakanı yapacak kadar, bu ülke ne yaptı da, neyi hak etti, bilemiyorum?
Fakirden alarak, zengine vermeyi başarı sanan, cahiller yönetimi. Bu bir yıl geçer mi? Bu ülke, bu halk; bunları bir yıl daha kaldırır mı? Daha ne kadar çok cinayet, gasp, hırsızlık, tecavüz, taciz, dolandırıcılık göreceğiz, daha ne kadar çok intiharı izleyeceğiz, bilmiyorum?
Asgari ücretliye, işçi emeklisine, esnafa yine bir şey yok. Hiç insan öldürmeseler de, katiller ve her salise insanların umudunu, hayallerini öldürmeye, katletmeye devam ediyorlar.
35 yıllık gazeteciyim. Geldiğim noktada, ev sahibim başta olmak üzere, Gemlik üçüncü noteri ve birçok alacaklı kurum benden fazla yazıyorlar! Birçok ev sahibi, kiracısı çıksa da, başka kiracılara iki katı, üç katı kiraya versem hayallerini kuruyor. Emlakçinin merhametlisi, değerli kardeşim Yusuf Yumru gibiler bile, “Allah tüm insanlara kolaylık versin” diye isyan ediyor. Sıradanı, iktidar yanlısı, merhametsizi de, ev sahipleri ile bir olup, kiracılara zulüm etme peşindeler.
Gemlik’e kurulan TOGG fabrikası da ev sahiplerinin iştahını kabartıyor. TOGG fabrikası istihdamı ise, İŞKUR’a değil, Ak Parti İlçe binasına emanet edilmiş durumda. Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Sayın Paşa Ağdemir açıklamıştı. “30 bin istihdam” olacak diye. Ve eklemişti, maalesef Gemlik en az 30 bin nüfus göç alacak diye. İşte bu istihdam, İŞKUR kurumuna değil, partiye emanet edilmiş durumda. Başına da partiye bağlı, biat eden, her dediklerini yapacak, partiliden başka hiç kimseye iş, istihdam, ekmek parası sağlamayacak bir kulcuk arıyorlar.
Zaten hangi kurumun içi ve anlamı boşaltılmadı ki?
Kul hakkı yemeye doymuyorlar.
Ayrıca;
Beklenen göçlere, yeni ve partili istihdama yönelik gerekli konut var mı, bu şehrin alt yapısı hazırlandı mı, sosyal ve kültürel olarak neler hedefleniyor? Hiç biri belli değil.
Buna karşın, 2 milyonluk konut kredisinde düşük faiz uygulayacağıyla övünen, cahil yöneticilerimiz var. Kira fiyatları artmasın da neylesin, ev sahiplerinin gözleri parlamasın da ne olsun?
Beni Gemlik ilgilendiriyor.
Güler, “Kış, kış, kış” yaparak, balkona gelen güvercinleri kim bilir kaçıncı kez kovalarken, Gemlik’in sokaklarını, yokuşlarını, eski evlerini, caddelerini, siluetini, zeytinini, insanlarını yazmak varken, ne çok sorunla uğraşmak zorunda kalıyoruz, diye düşünüyorum. Hepsi, iktidara yakın iki, üç milyon kişi daha zengin olsun, bunlar hep iktidar da kalıp, doğayı, insanları, hayvanları daha çok sömürsün diye heba oluyor.
Gemlik Belediyesinin başlattığı kentsel dönüşüm çalışmasına sarılmaktan başka çare kalmıyor. Sağlıklı kentsel dönüşüm, Gemlik’in deprem riski gerçeğine yönelik de tek silahımız durumunda. Gemlik Belediyesinin hazırladığı proje ödül aldı. Umarım, uygulamada da başarılı olurlar. Gemlik’in sağlıklı kentsel dönüşüm ihtiyacı, her yer sarsıntısında bizlere gerçekliğini, anlam ve önemiyle, ivediliğini daha çok anlatıyor.
TOKİ konutlarının geleceği ise belirsizliğini koruyor. İhaleler birbiri ardına iptal ediliyor. Vatandaş haklı olarak soruyor, “üç yıl önce başvurdum, evimiz nerede?” diye…
Anne kumru, bir dakikalığına yavrusunu bırakıp, yem yemeye, su içmeye inmiş, Güler telefonuna sarılıp, pencere arkasından yavru kumruyu çekiyor, “Bak şuna, bak dedesi!” diyor. Nihayet kafayı yedi Güler! “Tüylü, küçücük bir et parçası. Henüz 5 günlük, saksıya sinmiş, hiç kıpırdamadan annesini bekliyor. Anne kumru telaşla geliyor bin bir zahmetle bulup, kurup, yerleştiği yuvasına. Yavrusunu alıyor kanatlarının altına, birazdan kanat altından sütünü verecek, yediği yemi, içtiği suyu kusarak, yavru kumruyu ağzından besleyecek. Son 7 yılda 5 ev değiştirdim. Hepsinde kumrular buldu beni-bizi. Genelde ikişer yumurta yapıyorlardı. Bu kez tek yumurtadan çıktı bu küçük tüylü et parçası.
“Bu on beşinci torunumuz” diyorum Güler’e.
“Ne yazıyorsun?” diye soruyor.
“Yazmaya çalışıyorum, Birleşmiş Milletler üzerine, 5 Haziran 1972’de Dünya Çevre günü ilan etmiş bu günü. 7 Haziran 2022’de de Türkiye’de açlık sınırında yaşayan, yeterli beslenemeyen insan sayısını 15 milyon olarak açıklamış. Tam kafamdaki düşünceler üzerine denk geldi. Yani yazım, dünya çevre günü üzerine” diyorum.
“Çevre mi kaldı?” diyor.
“Haklısın” diyorum.
Güler, bir hışımla balkona fırlayıp, gelen güvercinleri ve yuvaya göz diktiklerinden şüphelendiği diğer kumruları kovalarken, “suları da ısınmış, ben sularını da tazeleyeyim” diyor.
İyi ki kumrular var diye düşünüyorum, iyi ki güvercinler var, son kalan umut kırıntılarımız onlar. İnsanlık, umutlarıyla, hayalleriyle birlikte yıkılırken, hiç olmazsa onları yaşatma çabası bir nebze tesellimiz oluyor.
Ayağımı burkma pahasına, ezmekten son anda kurtardığım karıncayı düşünüyorum, “Şimdi ne yapıyor acaba?”
Her şeye rağmen, insan olmak, insan kalabilmek güzel şey!
5 Haziran Dünya Çevre Günü Kutlu Olsun.
Bunlardan sonra gelecek olanların işi kolay değil. Ama bunlardan çok daha iyi olacağına eminim. Yokluyorum kendimi, umut kırıntıları kalmış olmalı biraz.
Kumruları ürkütmeden balkona çıkıyorum.
Güler’e sarılıp, Atilla İlhan’ın, İstanbul şiirinde geçen, İstanbul kelimesini Gemlik olarak değiştirerek okuyorum.
“Ulan yine sen kazandın Gemlik. Sen kazandın ben yenildim. Kulaklarımdan kan fışkırıncaya kadar yine emrindeyim”
“Sence, Nükneddin mi?” diye soruyor Güler.
“Yok, içime doğuyor. Naciye o!” diyorum…
Kötü de olsa, pis de olsa lodosla gelen kokuyu çekiyorum içime.
Gemlik, kurtarılmayı bekleyen karıncaları, doğmayı bekleyen kumrularıyla güzel şehir…