“Kırmızı çizgimizdir”
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, grup toplantısındaki konuşmasında, 104 amiralin bildirisiyle ilgili, “Bu bal gibi darbe çağrısıdır. Bu bildiri hukuk gaspı, milli iradeye doğrultulmuş silahtır” dedi. Bahçeli, Kılıçdaroğlu ve Akşener’e tepki gösterirken, Montrö içinse, “Kırmızı çizgimizdir” dedi.
MHP lideri Devlet Bahçeli, MHP’nin TBMM’deki haftalık olağan grup toplantısında konuştu. Bahçeli, Motrö sözleşmesiyle ilgili olarak, “Montrö, Lozan’ın ayrılmaz parçasıdır, bizim kırmızı çizgimizdir. Hiç kimsenin de Montrö’yü tartışmaya açtığı, feshedelim dediği falan da yoktur” dedi.
Bildiri yayımlayan 104 amirale çok sert tepki gösteren Bahçeli, “104 emekli amiral Türk demokrasi tarihinin kara lekesi. Bu suç cezasız kalamaz, kalmayacaktır. Hayret etmemek elde değildir. Mavi vatanımızı bu çürüklerle nasıl savunmuşuz. Kokuşmuş bildiri günü birlik midir, kripto haberleşme midir, zincirleme reaksiyonun ilk etabı mıdır?” ifadelerini kullandı.
104 amiralin rütbelerinin sökülmesi, haklarını geri alınması çağrısını yineleyen Bahçeli, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve İYİ Parti lideri Meral Akşener’e de sert sözlerle yüklendi. Bahçeli, konuşmasının sonlarında, Anayasa Mahkemesi’nin HDP iddianamesini iade etmesine de sert sözlerle değindi. Bahçeli, “Kahraman güvenlik güçlerimizin can pahasına mücadele ettiği süreçte AYM’nin HDP’yi arkalayan tutumu bizim nazarımızda hükümsüzdür. Mahkeme üyelerine soruyorum, aziz vatanda bulunmamızın da usul eksiklikleri var mıdır? Bugün HDP’nin iddianamesini usul eksiklikleri var diyerek gerisin geriye Yargıtay’a iade eden zevat bir saatliğine de olsa hainlerin karşısına çıkabilecek yürekliliği gösterebilecek midir?” ifadelerini kullandı.
Bahçeli’nin açıklamaları:
Bizlere düşen kontrollü ve tedbirli bir hayat planlamasıdır. Salgın döneminin insan ve toplum hayatına, siyaset ve sosyal ilişkiler ağına, ekonomi alanına yıkıcı ve çok yönlü tesirleri olmaktadır. Tesirleri en aza indirmek maksadıyla devlet ve hükümetimiz yoğun çaba harcamaktadır. Aşılama çalışmaları memnuniyet verici düzeylerdedir. Dünyada aşıya erişim zorluğu yaşayan ülkelerin varlığı biliniyorken Türkiye’de aşı sayısı 17 milyonu bulmuştur. Biz Türkiyemizin safındayız. Sağlıklı günlere ulaşmanın hedefindeyiz.
Muhatap olduğumuz her tehdidin ya bir dış bağlantısı ya da menfur iç arka planı vardır. Hiçbir gelişme tesadüfen ortaya çıkmış değildir. Bölgesel ve küresel olayların akış istikameti dikkatli bir gözle, uyanık bir şuurla analiz edildiğinde bulmacanın eksik kalan boşlukları da dolmuş olacaktır. Kurulan tuzakları, kurgulanan senaryoları isabetle idrak edemezsek teslimiyetçiliğin anaforuna düşmemiz kaçınılmazdır. Hem ülkemizde hem de uluslararası arenada ne olup bittiğinin idrakindeyiz.
İç ve dış vakaların birbiri ile ilişkisini yorumlayabilecek, bunu tutarlılıkla anlayabilecek sonra da anlatabilecek çevik bir dirayetin tarafıyız. 2014’ten beri suların durulmadığı Ukrayna’nın doğusunda vahim bir gerilim atmosferi tekrarlanmıştır. Bizim için Kırım, Ukrayna’dır. Biden, Ukrayna devlet başkanına açık desteğini vermiştir. NATO uçakları ile Rus uçakları 29 Mart’ta tehlikeli bir it dalaşına girişmişlerdir. Karadeniz ısınırken Kafkaslar patlamaya hazır barut gibidir. Yunanistan Dışişleri Bakanı’nın 14 Nisan’da ülkemize ziyareti söz konusuyken, genelkurmay başkanının ABD desteğine sevinmesi çevremizdeki kuşatmaya delildir. Bu kağıttan kaplanın Doğu Akdeniz’de ülkemizi istikrarsızlığın ana unsuru göstermesi ayıplı üsluptur. Özellikle Dedeağaç’a asker ve mühimmat yığan ABD’nin Yunanistan’ı maşa gibi kullanma arzusu ya doğrudan ya da dolaylı Türkiye’yi baskılamaktadır. ABD Savunma Bakanı’nın S-400 sistemini elimizden çıkarma çağrısını ısrarla dile getirmesi, zamanlama ile oldukça manidardır. Çin’in İran’la anlaşma yapması, Rusya’nın Fırat Kalkanı bölgesini balistik füzelerle vurması, Suriye’nin doğusunda terör örgütü PKK’ya silah ve enerji kaynakları ile desteği bölgesel ve küresel tansiyonu yükseltmektedir. Diğer taraftan zillet ittifakının dedikoduları yoğunluk kazanmaktadır. Terörist Demirtaş 3. ittifak kartını masaya koymuştur.
“MONTRÖ KIRMIZI ÇİZGİMİZDİR”
Türkiye’deki iş birlikçi damar ihanet nöbetine girmiştir. Önce 126 eski büyükelçinin sorunlu bildirisi yayınlandı, bunlar arasında yer alan partimiz üyesi ve Aydın eski milletvekili Ertuğrul Kumcuoğlu’nu kesin ihraç talebiyle disiplin kuruluna sevk ettik. Türkiye 4 Nisan’da 104 emekli amiralin bir nevi muhtırası ile sarsılmıştır. Montrö, Lozan’ın ayrılmaz parçasıdır, bizim kırmızı çizgimizdir. Hiç kimsenin de Montrö’yü tartışmaya açtığı, feshedelim dediği falan da yoktur.
“104 EMEKLİ AMİRAL, TÜRK DEMOKRASİ TARİHİNİN KARA LEKESİ”
104 emekli amiral Türk demokrasi tarihinin kara lekesi. Bu suç cezasız kalamaz, kalmayacaktır. Hayret etmemek elde değildir. Mavi vatanımızı bu çürüklerle nasıl savunmuşuz. Kokuşmuş bildiri günü birlik midir, kripto haberleşme midir, zincirleme reaksiyonun ilk etabı mıdır? Bunlar denizci değil, denizlerin ve denizciliğin yüz karalarıdır. Bunları deniz nasıl tutuyorsa, hukuk da öyle tutmalı, cüretlerinin bedelini ödemelidirler. Gece yarısı bildirisi neyin nesi, hangi mihrakların sesidir? Bu aklı kim vermiştir? Emekli amirallerin madem bazı konularda itirazları vardır, o halde faal halde olan 106 partiden birisine katılarak sabahtan akşama kadar ahkam kesmelerinin önünde esasen bir engel olmayacaktır.
“RÜTBELERİ SÖKÜLMELİ, HAKLARI ELLERİNDEN ALINMALI”
Emekli amirallerin açıklaması darbe çağrısı değil, demokrasi çağrısıdır diyorlar. Neymiş düşünce özgürlüğüne saygı esasmış. Bu bal gibi darbe çağrısıdır. Bu bildiri hukuk gaspı, milli iradeye doğrultulmuş silahtır. “Aksi halde Türkiye tarihte örnekleri olan, bunalımlı en tehlikeli olayları yaşama riski ile karılaşabilecektir” denmiştir. Bunun neresi ifade özgürlüğüdür? Buna demokrasi diyenler, vesayetçi odaklar, demokrasi karşıtları, emperyalizmin piyonları, damgalı darbe çığırtkanlarıdır. Akılları sıra 15 Temmuz’un rövanşını almaya çalışan utanmazlara Türk milleti haddini bildirecek cesarete fazlasıyla haizdir. Hiç kimse sinir uçlarımız ile oynamasın. Bildiri başında zaman öldüren hayasızlar, önce bizim bedenimizi çiğnemek mecburiyetindedir. Böylesi bir anda ya şerefimizle şehit oluruz, ya da şerefsizleri birer birer toprağa gömeriz. Cumhurbaşkanımızın, yine Marmaris’te bulunduğu bir zamanda, paylaşılan 4 Nisan bildirisi ayaklarımızın altında çiğnenmiştir. Bildiriye imza atanların hesap verme zamanı gelmiştir. İbreti alem için 104 emekli amiralin rütbeleri sökülmeli, emeklilik hakları ellerinden alınmalı, maaşları kesilmelidir.
CHP VE KILIÇDAROĞLU’NA TEPKİ
Merhum İsmet İnönü, 7 Mayıs 1960’ta bazı yabancı gazetecilere şunları söylemişti: “Siyasi rejim baskıya yönelirse ordu mensupları vaziyeti vatandaş olarak incelerler. Ne olacağını kimse bilemez.” Bu beyanattan 20 gün sonra 27 Mayıs darbesi yaşanmıştır. İnönü’nün şartlar tamam olduğunda ihtilal meşru haktır sözü, CHP’nin dağınık ana fikri, yozlaşmış düşüncesidir. Darbeler tarihi bir bakıma CHP tarihidir. Darbelerle yüzleşmek, CHP ile yüzleşmektir. Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz’a tiyatro demiştir. Kılıçdaroğlu, halkımızın tek gerçek gündemi sofrasıdır dedi. 4 Nisan bildirisinin neresi sahte gündemdir, sahte olan sen misin, yoksa gündem midir? Kılıçdaroğlu’nun iskelesi hasarlıdır, rotası savruktur. 4 Nisan bildirisinin görünmeyen imzası Kılıçdaroğlu’na aittir.
MERAL AKŞENER’İN ‘ZEVZEKLİK’ SÖZÜNE TEPKİ
CHP yönetimi demokrasi için ağır bir tehdittir. İP yönetiminin trajik açıklamaları ise rezaletin daniskası. İçinde İP’li bir yöneticinin bulunması tam bir suçüstü halidir. İP’in bir milletvekili darbe çıkarılmaz bu metinden derken, bir başka yöneticisi rahatsız olduğunu ifade etmiştir. İP’in başkanı ile zevzeklikle suçlamıştır. Bu ifadeler hüsran vericidir. Demokrasiyi kundaklamak için altyapı çalışması yapan 104 şuursuz sadece gevezelik mi yapmıştır? Bu nasıl bir açıklamadır. İP’in başkanı zevzek arıyorsa önce etrafını kontrol etmelidir. 4 Nisan bildirisine zevzeklik demek, asıl zevzekliktir. Bir anketçinin, demedik laf bırakmıyorlar, yazıklar olsun sözünü de aynen iade ediyor, gözüne dizine dursun diyorum. Asıl sana yazıklar olsun. Bildiri ile parlayan gözlerin inanıyorum ki kararacaktır.
HDP’NİN KAPATILMASI DAVASI
Yargıtay tarafından hazırlanan, AYM’ye gönderilen HDP’nin kapatılması iddianamesi bahanelerle 31 Mart’ta iade edildi. Gerekçe olarak usul eksiklikleri gösterilmiştir. Kahraman güvenlik güçlerimizin can pahasına mücadele ettiği süreçte AYM’nin HDP’yi arkalayan tutumu bizim nazarımızda hükümsüzdür. Mahkeme üyelerine soruyorum, aziz vatanda bulunmamızın da usul eksiklikleri var mıdır? Bugün HDP’nin iddianamesini usul eksiklikleri var diyerek gerisin geriye Yargıtay’a iade eden zevat bir saatliğine de olsa hainlerin karşısına çıkabilecek yürekliliği gösterebilecek midir? Yok şurası olmamış, burası eksik kalmış diyen AYM’nin başkan ve üyeleri, bunu gidin de şehit analarına anlatın, yetim kalanlara söyleyin. Halen AYM Başkanlığı makamını işgal eden şahsın, geçmişte Polis Akademisi başkanıyken PKK açılımına nasıl ev sahipliği yaptığını, görevdeyken hangi şaibeli işlere karıştığını biz gayet iyi biliyoruz. Polis Akademisi’nde sözde Kürt çalıştayı düzenleyen zat, bugünün AYM Başkanı’dır. Anayasa Mahkemesi’nin bir darbe mirası olduğu ortadadır. AYM, kapısına kilit vurularak yeniden yapılandırılmalıdır. Merhum İsmet İnönü, 1954’te AYM ihtiyacına temas etmiştir. 1959’da toplanan CHP’nin 14. Büyük Kongresi’nde, ilk hedefler beyannamesinde AYM kurulması hedeflenmiş, darbe sonrası ilk iş kurulması olmuştur. AYM ayet hükmü değildir. Yargıtay Başsavcılığı’nın iade edilen iddianameyi süratle tekrar göndermesi gerektiğini açık seçik ifade etmek isterim. HDP kapatılmalıdır, terörün kökü kurutulmalıdır.