KÖY ENSTİTÜLERİNDE 82’Cİ YIL COŞKUSU!
Cılavuz Köy Enstitüsü mezunu emekli öğretmen Zekeriya Bulut: “Kars’ın bir köyünde doğdum. İlkokulu bitirdikten sonra-sesim güzeldi- köyün imamının yanında mevlit okurdum. Hediye olarak şeker verilirdi. Mevlidi ben okur, şekeri hep imam alırdı. Hele bir gün hiç unutmam beş mevlit okudum. Önümüzde beş şeker, beş de zarf vardı. Okurken: “imam efendi belki bir şekeri veya bir zarfı bana verir” diye düşünürken imam hepsini aldı gitti. O olaydan sonra bir daha mevlit okumadım. Bu böyle olmayacaktı. Okumalıydım. Yırtık ayakkabımla düştüm Cılavuz Köy Enstitüsü’nün yoluna. Okula vardım müdür yardımcısıyla görüşüp bu okulda okumak istediğimi söyledim, “çok geç kalmışsın çocuk. Okul açılalı bir buçuk ay oldu. Olmaz!” dedi. Müdür ile görüştüm o da aynısını söyleyip, köyüme dönmemi söyledi. Pes etmedim otuz kilometre yol yürüyerek Kars Valiliği’ne geldim. Üst baş perişan, yırtık ayakkabılar çamur içinde. Halimi gören polis beni içeri almadı. Gitmeyip bir köşede bekledim. Polis kapıdan ayrılınca valinin kapısını vurup içeri girdim. Valiye, okuyup öğretmen olmak istediğimi, okuyamazsam babamın beni hafız etmek istediğini, okul müdürünün beni okula almadığını anlattım. “Sen de çok geç kalmışsın ama evladım” diyen vali bir kâğıda Arapça bir şeyler yazıp zarfa koydu.Zarfı bana verdi. Arapça okumayı bilmediğimden birine okuttum “haydi gözün aydın okula kayıt vesikan hazır.” dedi. Tekrar aynı yolu yürüyerek okula geldim. Zarfı müdüre uzattım. Müdür o yazı üzerine “Senden kurtuluş yok çocuk” dedi ve beni okula yazdı. Çok başarılı bir şekilde okuyarak öğretmen oldum. Güneydoğu’da bir köye atandım.
Mülkiyet çok önemlidir. Şahsiyeti yansıtır. Toprak reformu gerçekleştirilip, köylü mülk sahibi olabilseydi şahsiyet sahibi olur, haklarına sahip çıkardı. Bugün ülkemiz daha iyi konumda olurdu. Köy Enstitüleri kapatılmasaydı bütün bunlar gerçekleştirilecek, Türkiye, Norveç seviyesinde olacaktı.”
Köy Enstitüleri’nin kuruluşunun 82. Yılını; Nilüfer Belediyesi ve Yeni Kuşak Köy Enstitüler Derneği birlikte kutladılar. Jülide Akköprü’nün daveti ile katıldım bu etkinliğe. Kutlama, Konak Kültür Evi salonundaydı. Nilüfer belediye başkanı, Kent Konseyi başkanı, milletvekili Lale Karabıyık görebildiğim konuklardandı.
Aşağı salonda yapılan mandolin konserinin ardından konuklar üst kattaki salona alındılar. Salon dolduğu gibi, ayakta ve merdivenlerde çokça konuk vardı. Kolaylaştırıcı dernek başkanı Jülide Hanım sahneye; Emekli Öğretmen Zekeriya Bulut, Yönetmen Çağatay Taşkın Yamen ve Gazeteci Deniz Zeyrek’i davet etti.
Yönetmen Çağatay Taşkın Yamen,” Köy Enstitüleri ile ilgili hazırladığımbu belgesel ilk Eskişehir’de, ikincisi bu salonda gösterildi” dedi. Belgeselde çok çarpıcı yaşanmışlıklara yer verilmişti. Kars’ın çehresini değiştiren başarılı bir okul olduğu vurgulanıyordu belgeselde. Belgesel, Cılavuz Köy Enstitüsü’nü merkeze almış, diğer enstitü ve mezunlarının konuşmalarıyla zenginleştirilmişti. İkinci Dünya Savaşı’nda yaşanan ekonomik sıkıntılar nedeniyle kapatılmasına karar verilen Cılavuz Köy Enstitüsü’nün bir yıllık tüm gereksinimlerini yönetmen Çağatay Bey’in varlıklı olan dedesinin karşılayarak okulu kapanmaktan kurtarması çarpıcı bir olaydı. Çağatay Bey belgeseli ve ailesi hakkında bilgiler verdi. Bilgilerin çoğunu belgeseli hazırlarken öğrendiğini; okulun yaşatılması için dedesinin yaptığı özveriyi belgeseli hazırlarken öğrendiğini söyledi.
Zekeriya Bulut, yukarıda yazdıklarımın bir kısmını belgeselde bir kısmını da canlı olarak anlattı. Birçok kez vurgulayarak; “mülkiyet çok önemlidir.Mülkiyeti olmayanın şahsiyeti gelişemez. Mülkiyet şahsiyeti yaşatır” dedi.
Enstitüler kapatılınca Cılavuz Köy Enstitüsü önce Öğretmen Okulu’na, ardından da Öğretmen Lisesi’ne dönüşür. Bu bölümde kendisine söz verilen Gazeteci Deniz Zeyrek: “Ben de Cılavuz mezunuyum. Enstitüden kalan eğitim araçlarını kullanarak çok iyi eğitim aldık. Enstitü kapatılmış, binaları ve ruhu hala yaşıyordu…”dedi.
Söyleşide; Savaştepe Köy Enstitüsü mezunu Abdurrahman Gezer ve Aksu Köy Enstitüsü mezunu Mustafa Yıldırıma da söz hakkı verildi. Eğitimci yazar Nadir Gezer’in eşi Ayten Gezer de kendi yazdığı enstitülerle ilgili şiirini okudu ve duygu ve düşüncelerini söyledi. “Kızını enstitüye vererek onu komünist mi yapacaksın?” dediler anneme. Annemde kızmış: “Benim kızım gominis olursa da en iyi gominis olur” demişti. İşin garibi; komünistin ne olduğunu; ne söyleyen ne annem nede ben biliyorduk.” dedi.
Özet halinde yazdığım anma etkinliği çok güzel organize edilmişti. Salon darlığından kaynaklı görmezden gelinebilecek ayakta kalmalar olsa da çok başarılıydı. Emeği geçenleri, anmaya katkı koyanları kutluyor teşekkür ediyorum.
ahmet.kocak16hotmail.com