Mali Müşavir & Bağımsız Denetçi Selma Çalışır değerlendirmesinde; Günümüzde, iş dünyasında sürdürülebilirlik öncelikli bir konu haline gelmiştir. Şirketler, sadece finansal...
MARAŞ KATLİAMINI UNUTMADIK UNUTTURMAYACAĞIZ. MARAŞ’TA, SADECE ALEVİ, İLERİCİ, LAİK DEĞİL, BİR İNSANLIK KATLİAMI YAŞANDI.
Geçtiğimiz dönem PM Üyesi Güler Buğday makalesinde;
19 Aralık 1978 günü bir sinemanın bombalanmasıyla başlayan ve kısa sürede Alevilere karşı bir vahşete dönen ve 105 kişinin öldüğü, 176 kişinin yaralandığı barbarca bir katliamdır.
12 Eylül Darbesi’nin fitilini de ateşleyen olaylardır Maraş katliamı.
Resmi olmayan beyanlara göre de hayatını kaybedenlerin sayısı 500’ün üzerindeydi.
Maraş olaylarında en kanlı sahnelerin fitili, öldürülen iki sol görüşlü öğretmenin cenazesinin kaldırıldığı akşam saatlerinde ateşlendi.
Evlerine giderken öldürülen TÖB-DER’li iki öğretmen, Hacı Çolak ve Mustafa Yüzbaşıoğlu’nun 22 Aralık günü camiye götürülen cenazelerine,
“Komünistler’in ve Aleviler’in cenaze namazı kılınmaz” diyerek; çoğunluğunu MHP’li ve ülkücülerin oluşturduğu sağ gruplar tarafından saldırı gerçekleştirildi.
300’e yakın işyeri tahrip edildi.
Maraş’ta üç Sünni gencin öldürülmesi de kentte infiale neden oldu.
Bu infiali bir katliama dönüştürecek anons ise 22 Aralık gecesi belediyenin hoparlöründen geldi:
“Üç Müslüman din kardeşimiz komünistler tarafından öldürüldü. Bunların kanı yerde kalmayacak!” diye anons yapılmıştı.
Bu anons cami hoparlörlerinden de yapıldı.
“Dünkü olaylarda komünist ve Aleviler tarafından şehit edilen üç din kardeşimizin cenazesi kalkacaktır.
Bütün din kardeşlerimiz buna katılsınlar, son görevlerini yapsınlar” seklindeki anonslar, kentte artık geri alınamaz bir savaşın habercisi olmuştu.
Belediye hoparlöründen yapılan anonslar sabahın erken saatlerinden itibaren devam etti.
Halk ölen Sünni vatandaşların cenazesinin kaldırılmasına çağrılıyordu.
Asker, yayının yapıldığı belediyeye gittiğinde yayın odasında kimse yoktu.
Kime sorulduysa, yayını kendilerinin yapmadığını söylüyordu.
Tahrik olan halk, provokatörlerin liderliğinde saldırıya geçti. Trabzon Caddesi’ndeki dükkânlar tahrip edildi.
Katliamla ilgili 804 kişi hakkında dava açıldı; sanıklardan 29’u idam, 7’si müebbet hapisle, 32’i ise
1-24 yıl arasında hapis cezasıyla yargılandı.
Katliamda önemli rol oynayan 68 kişiye ise ulaşılamadı.
Maraş’taki katliam 12 Eylül darbesine sebep olaylardan biri olarak görüldü.
Millî İstihbarat Teşkilatı’na göre olayların başlamasında “Türk-Kürt meselesi” de etkili olmuştu.
19 Aralık’ta kentteki Çiçek Sineması’na, dönemin milliyetçi filmlerinden biri olan, “Güneş Ne Zaman Doğacak’ın” gösteriminde patlayıcı madde atılmasıyla olayları ateşlemiştir.
Bombanın Ülkücü Gençlik Derneği Kahramanmaraş şube başkanı Mehmet Leblebici ve ikinci başkan Mustafa Kanlıdere’nin talimatları ile ülkücü bir genç olan Ökkeş Kenger tarafından atıldığı iddia edilmişti.
Sağcı kalabalık bir grup ile Türkoğlu ilçesinden gelen bir grup ülkücü Cumhuriyet Halk Partisi il merkezine, PTT ve Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği (TÖB-DER) binalarına saldırmıştı.
Olayların büyümesi ile dönemin Kahramanmaraş Valisi Tahsin Soylu kente askeri güç gönderilmesini istemiş, ancak talebi uygun görülmemiştir.
Maraş olayları patlak verdiğinde CHP iktidar, Bülent Ecevit ise Başbakandı.
Başbakan, olayların kendisini uzun süredir direndiği sıkıyönetim talebine zorlamak için kontrgerillalar tarafından çıkarıldığını bildirdi.
Yaşananlar nedeniyle 26 Aralık 1978 saat 7.00’den itibaren İstanbul, Ankara, Kahramanmaraş, Adana, Elâzığ, Bingöl, Erzurum, Erzincan, Gaziantep, Kars, Malatya, Sivas ve Şanlıurfa olmak üzere, toplam 13 ilde sıkıyönetim ilan edilmiştir.
Ne yazık ki bu tür olaylarda her zaman olduğu gibi sanıkların yargılanması ve davaların sonuçlanması 1988’e kadar sürmüştür.
Aslında Maraş’ta yaşanan vahşet, bir asimilasyon politikasının sonucudur.
Sağ, sığ ve ilkel anlayış; tek tip insan veya tek tip inanç egemen olsun istemiştir.
Ne acı ve utanç verici ki bu ilkel anlayış bugün bile bu hüküm sürmektedir.
Çok üzücü, utanç veren ve bu güzel kutsal toprakları kirleten bu tür katliamlar nedense her zaman karanlık güçlerce körüklenmiş, birçok kez tekrarlanmış ve hiçbir zaman ders alınmamıştır.
Günümüze dek; Koçgiri, Dersim, Ortaca, Malatya, Maraş, Çorum, Sivas, Ankara Gar Katliamlarında hep aynı karanlık el Özellikle, Alevileri, solcuları, ilericileri hatta demokratları hedef seçmiştir.
Çünkü bu ilkel anlayış okuyan, düşünen, sorgulayan ve çağdaş anlayışa tahammül edemez.
Halk ne kadar cahil ve çaresiz olursa o kadar rahat yönetecektir bu nedenle aydınlığa tahammülü yoktur.
Sağcı, gerici, bağnaz dinci iktidarlarda devlet ne zaman ekonomik ve siyasi çıkmaza girse yönetme erkini kaybetse bu yönteme başvurulmuştur
Bu nedenle yapılan katliamların hiçbirine mazeret üretmeden şiddetle kınanmalı ve bu tür vahşetleri unutmamak ve unutturmamak gerekmektedir.
Maraş Katliamının sorumlularını bilerek ve isteyerek ortaya çıkarmayan devlet ve siyasal iktidarlar,
“Çorum, Sivas, Madımak, Gazi, Gezi, Suruç, Roboski, Cezaevleri, Soma, Amasra” ve adını sayamadığımız binlerce katliam ve cinayetin işlenmesine de cesaret vermiştir.
Nihayetinde de bu saydığımız hiçbir katliamla, faili meçhul cinayetlerle, siyasi suikastlarla bugüne dek hesaplaşılmamıştır.
Katliamlardan hesap sormak yerine katilleri aklayanları ve saklayanları da unutmadık.
Gelinen aşamada da siyasal iktidarın böyle bir niyeti de yoktur.
Hakkını arayanlara ve adalet isteyenlere yönelik, yok etme arzusunun, insanlık dışı bir hırsla devam ettiği topraklarda yaşıyoruz.
Kaybettiğimiz Canların ışıkları bol, yıldızlar yoldaşları olsun.
Acılarını yüreğimizde taşıyor ve bu acıyı kınayan tüm dostların başı sağ olsun diyoruz.
Sevgiyle, saygıyla, eşit yurttaşlar olarak barış ve kardeşlik duyguları ile özgür bir yaşam ve hakça paylaşılan bir düzende yaşayalım ve yaşatalım.
YORUMLAR