MASKE TAKAMIYOR DİYE ASTIM HASTASINI UÇAKTAN ATTILAR
Makine mühendisi olan Fatih S. işi sebebi ile Adana üzerinden Hataya gitmek üzere SUN EXPRESS uçak firmasından 23.05.2022 tarihli bileti satın aldı, astım hastası olmasına ve raporunu göstermesine karşın maske takmaya zorlandı ve uçaktan indirildi; Fatih S. Başına gelenleri şöyle anlattı;
“Havaalanı girişinden uçağa binene kadar herkes maskesizdi, uçağın 20 dakika gecikerek kalkacağı bilgisi ekranlara düştü, uçağın kalkmasını beklerken yine herkes yan yana ve maskesiz oturuyordu, Uçağa girişte kabin görevlisi maskesiz yolculara maske dağıtıyordu. Ben “Astım hastası olduğumu maske takamayacağımı” belirttim. Kabin görevlisi; “Raporunuz var mı?” diye sorunca, “Evet var” dedim. Bunun üzerine; “koltuk numaramı” sordu, “yerime oturabileceğimi” söyledi, bende gittim koltuğuma oturdum. Yolcuların biniş işlemi tamamlanınca bir kabin görevlisi yanıma gelerek raporumu göstermemi istedi, bende kendisine gösterdim, raporda teşhis kısmında; “Astım” yazıyordu.
Kabin görevlisi rapora bakıp; “Bu raporda maske takamaz diye bir ibare yok” dedi. Ben de “Astımlı hastaya maske takmaya çalışıyorsunuz, takamayacağım-yapamayacağım onlarca şey var, hepsi raporda olmalı mı!” dedim. Bunun üzerine görevli “Pilota sorup geleyim” dedi. Gitti ve yanında “Siperlik” ile geri geldi. “bunu takmanız gerekiyor” dedi. Ben de mennuniyetsiz bir ifadeyle siperliği elinden aldım ve taktım.
Siperliği taktıktan sonra arka çapraz koltukta oturan yolcu yüksek sesle; “Ben bu adamın siperlik takmasını kabul etmiyorum, illa maske takmalı” dedi. Ben de o yolcuya; “Astım hastası olduğumu, eğer maske takacak olursam astım krizi geçirebileceğimi, havada gerekli tıbbi müdahale de yapılamayacağı için bunun ciddi tehlike arz ettiğini” izah etmeye çalıştım.
Bu konuşma olurken kabin görevlisi durumu pilota aktarmaya gitti. Birkaç dakika sonra pilot maske anonsu yaptı. Kabin görevlisi geri geldi ve “Pilot maske takılmaması durumunda uçağı kaldırmayacağını söyledi” dedi. Bu arada sorun çıkartan yolcuyu diğer yolcular ikna etti, “artık kimsenin siperlikten şikâyetçi olmadığını” yolcular kabin görevlisine söyledi.
Bu sırada kabine havaalanı polisleri girdi “Kanun var, maske takmalısınız” dediler. Ben de; “Ortada maske ile ilgili bir kanun yok, varsa gösterin dedim, gösteremediler… Genelge var dediler, bende madem genelgeye uyuyorsunuz, sosyal mesafeyi neden korumuyorsunuz, niye insanlar yan yana oturuyorlar, tabi o zaman bilet satışı düşer!” dedim. Kabin görevlisi tekrar pilota sormaya gitti ve geri geldi. Pilotun; “Yolcu uçaktan ayrılmazsa uçağı kaldırmayacağını” söylediğini iletti. Bunun üzerine Polis eşliğinde uçaktan indirildim.
Körükte benim için bir tutanak doldurdular, tutanakta; “Maske takmadığım ve kabin görevlilerine bağırdığım yazılıydı, halbuki ben böyle bir şey yapmadım, çok sayıda tanığım var…” daha sonra havaalanı polis ofisine götürüldüm. Orada idari para cezası karar tutanağı düzenlediler. İmzalamamı istediler, tutanağa; “Polislerin beni siperlikle gördüklerinin yazılmalarını istedim, yazmadılar, bende tutanağı imzalamadım, daha sonra havalimanı yanındaki Polis Merkezine gittim, sorumlular hakkında şikâyette bulundum…”
Bu konuda gazetemize demeç veren Fatih S. nin Avukatı Cüneyt Bülent Şeker;
Bu olayı Kemal SUNAL filmi izler gibi dinledim, hani bir yandan gülersiniz, ama bir yandan da içiniz acır ya… Maske hava alanının alışveriş yapılan kapalı alanlarda serbest, ama uçak kapısında zorlanıyor ve uçak havadayken de yiyecek satın alıp yediğiniz müddetçe maske serbest, buradan anlıyoruz ki virüsler uçakta yemek yenirken mola veriyorlar, bu bizi virüslerin bazı insanlardan daha akıllı olduğu gösteriyor.
Sağlık Bakanlığı https://www.seyahatsagligi.gov.tr/SeyahatOnerileri/HavaYolculugu sitesinde; “Herhangi bir enfeksiyon hastalığının uçakta bulaşma riski oldukça düşüktür… havanın saatte 20-30 kez değiştirilmesini sağlar… Bu düzeydeki bir havalandırma herhangi bir yapıdakinden çok daha fazladır ve mikrop bulaşma düzeylerinin alt sınırlarda tutulmasına yarar… Dolaşan hava; madde, bakteri, mantar ve birçok virüs parçacıklarını yakalayan HEPA (yüksek verimli az hava) filtreleri içinden geçer. Sonuç olarak, dolaşan kabin havası çok olur… Yan yana oturan yolcular arasında grip bulaşması olabilir.” demektedir,
Sağlık Bakanlığının verdiği bu bilgiden; Uçakların (diğer kapalı alanlara kıyasla) en iyi havalandırılan, en az virüs bulaşması ihtimali olan yerler olduğunu anlıyoruz. Bu sebeple bir yandan yolcuları (mesafe kuralına riayet etmeden) yan yana oturtup (olayımızda böyledir), bir yandan da yolculara maske takmaya zorlanmasının insan sağlığı ve yolcu güvenliği ilgili bir şey olmadığı açıktır.
Sivil Havacılık Kanunu 101. Maddesine göre kaptanın bir yolcuyu; “ Gerektiğinde hava aracından çıkartma” yetkisi vardır. Ancak 102. Ve 104. Maddelerde bunun; “Can ve mal güvenliğini ve yolculuğun disiplin ve intizamını bozacak” durumlar olduğunu anlıyoruz.
Bu disiplin ve intizamı bozacak durumları “Hava Ulaşımını Kolaylaştırma Yönetmeliği” 20. Madde de; “Yolcu ve personelin düzenini veya güvenliğini tehlikeye atacak hareketlerde bulunan, uçaktaki malzemelere zarar veren, tehdit edenler, 4. madde de; “Çalışanlara karşı olabilecek fiziksel veya sözlü saldırılar” olarak açıklanmıştır.
Yine Sivil Havacılık Kanunun 105. Maddesinde; “Uçaklarda İşlenen Suçlar ve Diğer Bazı Eylemlere İlişkin Tokyo Sözleşmesine” atıf yapılmıştır, Tokyo Sözleşmesinin 6. Maddesinde; “Bir suçun işlenmesi veya işlenmesinin önlenmesi… Uçak içindeki şahısların ve malların güvenliği” gerekçesi ile “makul önleyici tedbirlerin…” alınmasından bahsedilmektedir. İlgili Tokyo Sözleşmesi (Konvansiyonu) bu konu ile ilgili kanuni düzenlemelerin ilki ve kaynağıdır.
Kaptanın “Uçaktan yolcuyu indirme yetkisini” kullanabileceği yolcular; “Kural dışı ( asi) yolcu” olarak tanımlamaktadır. (HUKY)
https://www.hukukihaber.net/kural-tanimaz-yolcu-unruly-passenger-makale,5389.html sitesinde yayımlanan makalesinde Av. Tuğba İncel bu tür kural tanımaz yolculara örnek olarak CORDOVA davasını göstermiştir, bu olayda; “Diego CORDOVA adlı yolcu uçak deniz üzerindeyken, aşırı alkollü bir halde diğer yolcularla tartışmış, uçağın arkasında tartıştığı yolcuyla yumruklu kavga etmeye başlamış ve olaya müdahale etmek isteyen pilot ile hostesi ısırmıştır.”
Bu konu ile ilgili bir diğer dava da; 2010 senesinde açılan EID v. ALASKA AIRLINES, Inc. davasıdır “Mısırlı işadamları ile mürettebat arasındaki sözlü tartışma sonucunda, uçak Reno’ya acil iniş yapmış ve işadamları uçaktan indirilmiş, yolcular bu gecikmeden dolayı dava açmıştır. Havayolu şirketi açılan davada savunma olarak pilotların Tokyo Sözleşmesi (Konvansiyonu) uyarınca “keyfi davranmadıkları sürece” yargılamadan muaf olmalarını istemiş, mahkeme ise; “Bu kararda havayollarının güvenlik için karar vermede serbestliği olduğu kadar, yolcuların da adaletli bir şekilde muamele görme hakkının olduğu vurgulamış ve Tokyo Konvansiyonu’nu hazırlayanların yolcuların uçaktan indirilmesinde mürettebata sonsuz yetki vermediğine ve makul davranma şartına değinerek” yolcuyu indiren pilot ve mürettebatı haksız bulmuş ve şirketi tazminata mahkûm etmiştir.
Her ne kadar maske takma konusunda çıkan genelgeler Umumi Hıfzıssıhha Kanununa dayandırılmış olsa da; Hıfzıssıha Kanunun 57. Maddesinde 20 adet Numerus clausus (sınırlı sayıda) hastalık sayılmış olup, bunlar arasında Covit yoktur, Kanunun 72. Maddesi ve devamında ise bu hastalıklara uygulanacak tedbirler arasında MASKE TAKMA YOKTUR. Maske ceza tutanaklarında kullanılan 282. Madde de ise sadece; “ Bu Kanunda yazılı olan yasaklara aykırı hareket edenlere verilecek idari para cezası miktarına ilişkindir. (250-1000 TL.)
Yine Maske cezalarının dayandırıldığı Kabahatler Kanununun 32. Maddesi 2. Fıkrasında; “Bu madde, ancak ilgili kanunda açıkça hüküm bulunan hallerde uygulanabilir” demekte, Kanunilik ilkesi başlığını taşıyan 4. Maddesinin 2. fıkrasında ise, “Kabahat karşılığı olan yaptırımların türü, süresi ve miktarı, ancak kanunla belirlenebilir” demektedir.
Bir yasaya dayanmayan GENELGE ile (hele hele) halka ve özel şirketlere böyle bir zorunluluk getirilmesi ise zaten mümkün değildir. İdare hukukunda GENELGE; hiyerarşik amirlerin, özellikle bakanların, sahip oldukları hiyerarşi gücüne dayanarak astlarına, onların uygulamakla yükümlü oldukları kanun, tüzük ve yönetmeliklerin yorumlanması, aydınlatılması ve uygulanması konusunda verdikleri emir ve talimatlardır. Halk tabiri ile bakan-müdür vs. nin yazılı emir vermesidir. İdari amirlerin böyle bir yetkisi var ise; TBMM devreden çıkmış demektir.
Böyle bir kanun (bir kaza neticesinde) çıkartılmış olsa idi dahi, bu anayasa ve insani hakları koruyan yüzlerce kanun ve imzalanmış onlarca uluslararası sözleşmeye çelişir, yani hukuka aykırı olur ve Anayasa mahkemesinde iptal davasına konu olurdu. Yani kanun=hukuk anlayışı da yanlıştır.
Çünkü maske zorlaması insan vücut bütünlüğüne direk müdahale içermektedir, maske insanın nefes almasını kısıtlamakta, korbondioksit solumasına yol açmakta, ağız önünde bakteri birikmesine sebebiyet vermekte, yüz bölgesini ve kulak arkasını tahriş etmekte ve kişiyi tanınmaz hale sokmaktadır (maske takmak TCK ya göre ceza artırım sebebidir) çevresi açık, gözleri korumayan piyasa maskelerini takmanın hastalık bulaşmasın engellediğine dair ise hiçbir kanıta dayalı bilimsel veri yoktur, çift maske takanların dahi Covit olması bunun en açık delilidir. Hele piyasa maskeleri ile virüsten korunmaya çalışmak “sivrisineği dikenli çit ile durdurmaya” benzemektedir. Bundan önce ölüm oranı Covit-19 dan çok daha yüksek olan SARS virüsü (Ölüm oranı % 6) gibi salgınlar maske takmadan, çok daha kısa sürede atlatılmıştır.
Yani maske zorlaması ve kesilen cezalar tam anlamı ile hukuksuzdur. Geçmişte idarenin binlerce bu tür işlemleri mahkemeler tarafından iptal edilmiştir.
Netice olarak havacılık kanunlarında ve hukukta hiçbir yeri olmayan “maske takmama” gerekçesi ile kaptanın ve uçak mürettebatının yolcuyu baskı yaparak indirmesi, keyfi bir uygulamadır. Bu insanlık onur ve haysiyetini rencide edici bir uygulamadır.
Elbette sağlık korunması çok önemlidir, ancak bu; fayda ve zararı konusunda hiçbir kamu kurumu ve üretici şirketin garanti vermediği, ticari olarak satılan, çoğunun denetimi yapılmayan piyasa maskelerinin “Hastalık kapma ihtimalini azalttığı” gibi muğlak gerekçelerle (özellikle sağlığı kötü etkilenebilecek) insanlara zorlanmasının vasıtası olarak kullanılamaz. Bu nefes almak, seyahat etmek gibi en temel insan haklarını ortadan kaldırmanın, insanı bir köle veya eşya seviyesine indirmenin bahanesi olamaz.