MAZİDE KALAN BİR 23 NİSAN
1984 yılında Erzurum’da bir köyün müdür yetkili öğretmeniydim. Köy yirmi hane, öğrenci sayım yirmi beşti. Beş yıl öğretmen gelmeyen köye gönüllü gitmiş ve köyden çok memnun ayrılmıştım. Tam gün eğitim yapıyor; saat dokuzda başlayan dersler on beşte sona eriyordu.
“Samanlıktaki İğne” kitabımda bahsettiğim; yüze yakın öğrencisi olan köyde bir kavga nedeniyle göç yaşanmış kalanyirmi öğrenciye benim birinci sınıfa yaptığım yeni kayıtla yirmi beş öğrencim olmuştu. Okuma yazma kursu da açınca tüm köylü öğrencim oldu.
Karne tatili dönüşünden sonra ders dışına kalan zamanlarda 23 Nisan bayramı için hazırlık yapmaya başladım. Öğrencilere şiirler, oyunlar, konuşma ödevleri verdim. Provalar yaptırmaya başladım. Nisan ayı geldi. Havaların güzel olduğu günlerde güney yamaçlara çocuklarla pikniğe gider, dersleri ve provaları kırlarda yaptırırdım.
Bütün çocukların görevleri vardı. Bazılarına iki görev vermek zorunda kaldım. Dolu dolu bir program hazırladım. Programı velilerden sakladım ki bayram günü ilgi göstersinler. Her çocuk bir şiir okuyacak, bir erkek bir kız öğrenci programı sunacaktı. Köyün harman yerinde tüm köylüye açıkyapmayı planladığım tören için her şey hazırdı. Tek korktuğum o gün havanın yağışlı olmasıydı.
23 Nisan sabahı güneşli güzel bir gün vardı. Okul sıralarını ve masalarını harman yerindeki çimenlerin üzerine U şeklinde dizdirdim. U’nun açık kısmı bizim sahnemiz olacaktı. Köy halkı yavaş yavaş gelirken bir öğrenciye önceden hazırladığım bir sopaya takılı bayrağı, iki öğrenciye de sınıfta asılı Atatürk resmini verdim. Sahnenin ortasında yerlerini aldılar. Saat dokuzda tüm köy halkı; yaşlısı, genci, çocuğu tören alanında yerlerine oturdular.
İlkönce (şimdilerde kaldırılan) Öğrenci Andı’nı okuttum. “Rahat, hazır ol” komutumla köylü erkekler kasketlerini ellerine alıp, kellerinin gözükmesinin, dağınık, kertilmiş saçlarının ortaya çıkmasının mahcubiyeti içinde, kadınlar başörtü ve eteklerini düzelterek ayağa kalktılar. Öğrenci andını hep birlikte okuduk. Sunucu çocuk programın özetini söyledikten sonra, günün anlam ve önemini anlatan konuşmalarını yapmak üzere köyün tek okul müdürü, öğretmeni, hizmetlisiolan beni mikrofona davet etti. Tabi mikrofon yoktu. Üzerinde bayrak serili masadan kürsüye ellerimi koyarak konuşmamı yaptım. Ardından program akmaya başladı. Çocukları şiir okurken, konuşma yaparken izleyen velilerin gururları gözlerinden okunuyordu. Hazırladığım koro tüm öğrencilerimden oluşuyordu. Ben saz çaldım onlar 23 Nisan şarkısı ile başlayıp yöre türkülerini solo ve koro halinde söylediler.
Klasik yarışmalara geçildi. Çuval yarışı ekibi yerlerini aldı. Çuval yarışı bitti birinci, ikinci, üçüncü gelenlere ödülleri (kalem, defter, silgi, kalem tıraş, kitap) verildi. Ardından tahta kaşıkla haşlanmış yumurta yarışı başladı. Yumurtasını düşürenlerin komik halleri köylüyü güldürdü. Yoğurt yeme yarışması için muhtar ve köy ihtiyar heyetinden bozuk paralar toplanıp yoğurdun içine atıldı. Parayı ağzı ile bulan çocuğun ödülü bulduğu paraydı.
Program bittikten sonra kafamda tasarladığım, köy halkının bilmediği gayri resmi programa geçtim. Onları da okuttuğumdan hepsi zaten öğrencimdi. Köyde beşi erkek altısı kız olan gençleri çuvalların önüne getirdim, “şimdi arkadaşlarınızın çuval yarışını izleyeceğiz”dememle hepsi de mahcup çuvalların içine girdiler. Başladılar koşmaya. Düşen, kalkan derken tüm köylü neşelendi. Onlara da yumurta yarışması yaptırdıktan sonra sıra yetişkinlere gelmişti. “Yok canım, Daha neler” tavrı içinde olsalar da iki yarışmayı onlara da yaptırdım. Baba ve annelerinin komik hallerine, düşüp kalkmalarına bu kez de çocuklar gülmeye başladılar. Böylece tüm köylü hem çocukluklarına geri döndüler, çok da eğlendiler.
Muhtardan aldığım teybe oyun havaları kasetini koydum. Önce öğrencilerim oynadı. İşaretimle kurstan kız öğrencilerim, sonra erkek öğrencilerim, eğlenceye dayanamayan yetişkinler de çıkınca eğlence doruğa çıktı. Köyün yaşlılarına ben de eşlik edince oturan kimse kalmadı herkes oynamaya başladı. Bir oyun bir halay şeklinde eğlencemiz devam etti.
Saat bire kadar devam eden bayram eğlencemiz biterken muhtar ayağa kalktı: “komşular öğle yemeğimizi de burada yiyeceğiz. Öğretmenimize bir sürpriz hazırladık. “Hadi gençler” demesiyle genç kızlar ve erkekler evlere dağıldılar. Biz bayram üzerine konuşurken tepsilerle yemekler geldi. Meğer koyun kesmişler, düğün yemeği gibi yemekler hazırlamışlar. Okul sıralarında ve çimlere konulan sofra tahtalarında hep birlikte yemeklerimizi yedik. Üzerine çaylarımızı içip dağıldığımızda saat üçü bulmuştu. 23. Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Kutlu Olsun!
ahmet.kocak16@hotmail.com