Milletimizin takdirine sunmakta kararlıyız
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Yeni Anayasa konusundaki süreci de yakından takip ediyoruz. Cumhur İttifakındaki ortağımızla birlikte kendi hazırlığımızı yavaş yavaş şekillendiriyoruz. Her ne şekilde olursa olsun, önümüzdeki yılın ilk aylarında kendi hazırlığımızı milletimizin takdirine sunmakta kararlıyız” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ankara’da Yargıtay Yeni Hizmet Binası ve 2021-2022 Adli Yıl Açılış Töreni’nde konuştu.
“ÖNÜMÜZDEKİ YILIN İLK AYLARINDA”
Yeni anayasa çalışmalarına değinen Erdoğan, “Yeni Anayasa konusundaki süreci de yakından takip ediyoruz. Cumhur İttifakındaki ortağımızla birlikte kendi hazırlığımızı yavaş yavaş şekillendiriyoruz. Her ne şekilde olursa olsun, önümüzdeki yılın ilk aylarında kendi hazırlığımızı milletimizin takdirine sunmakta kararlıyız” dedi.
MUHALEFETE MÜZAKERE ÇAĞRISI
Erdoğan, “Diğer partilerin de Anayasa metinlerini önümüzdeki aylarda açıklamalarını bekliyoruz. Şayet hazırlanan bu taslakları müzakere etme ve ortak bir metin çıkarma imkanı ortaya çıkarsa Türkiye için büyük bir kazanç olacaktır. Ancak geçmişteki tecrübelerimiz ve halihazırda sergilenen üslup bize bu konuda çok da ümit vermiyor” ifadelerini kullandı.
YENİ YARGI PAKETİ
Erdoğan yeni yargı paketiyle ilgili de , “Yeni bir yargı paketi için hemen kolları sıvadık. Arkadaşlarımız en kısa zamanda bu yeni paketi Meclisin gündemine getirecekler” dedi.
“BUNLARLA ÜLKE DÜNYAYA BİR MESAJ VERİR”
Erdoğan’ın açıklamalarından satır başları şöyle;
*Bugün Yargıtay’ımızın bu muhteşem binasında yeni adli yılı karşılıyor olmamızı ayrıca önemli görüyorum. Son 20 yılda adalet teşkilatımızın çehresini değiştiren fiziksel ve yapısal dönüşümlerin yeni bir örneğine daha burada sizlerle birlikte şahitlik ediyoruz.
*Bu fiziki dönüşümün Yargıtay’ın verdiği hizmetlere değer ve fark katacağına inanıyorum. Temeli 2018 Mart ayında atılan ve 191 dönümlük alan üzerine kurulan bu bina, 422 bin metrekareyi aşkın kapalı alana sahiptir.
*Toplam 10 bloktan oluşan Yargıtay binamız, dairelerin, üyelerin, tetkik hakimlerinin, çalışanların ve ilgili tüm kesimlerin ihtiyaçlarını karşılayacak kapasiteye, donanıma, teknolojiye sahiptir. Bunlarla ülke dünyaya bir mesaj verir.
*Türkiye inşallah bu eserleriyle dünyaya ayrı bir mesaj verecek. Ankara’da 6 ayrı binaya bölünmüş olan Yargıtay’ı tek çatı altında toplayarak, halen önünde 516 bin civarında derdest dosya bulunan bu kurumun işleyişindeki vakit ve kalite kaybının önüne geçtik.
*Yargıtay’ın yeni binası ülkeye, millete ve yargı camiasına hayırlı olsun. Aynı şekilde binamızın hemen önünde inşa edilen ve bölgenin trafiğini rahat ve konforlu şekilde akmasına katkı sağlayacağına inandığım Yargıtay Kavşağımızın da şehrimize hayırlı olmasını temenni ediyorum.
*İnşallah Ankara’ya bir de şanına ve tarihine yakışır bir adliye binası kazandırmakta kararlıyız. Adalet Bakanlığımız ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız proje çalışmalarını bitirmek üzere. İnşallah yıl bitmeden yeni adliye binamızın temeli de atılacak. Yaklaşık 700 bin metrekare kapalı alana sahip olacak yeni adliye binası, mevcudun 4 katı büyüklüğüyle inşallah Ankara’nın ihtiyacını uzunca bir süre karşılayacak.
*Böylece oldukça dağılmış olan adliyemizin tüm birimlerini de aynı yerde buluşturacağız. Bu projenin de şimdiden hayırlı olmasını diliyorum.
“ADALET DEVLETİN VARLIĞININ SEBEBİDİR”
*Elbette sadece büyük binalarla, gelişmiş fiziki imkanlarla, güçlü teknolojik altyapılarla adalet sağlanamaz. Bunlar sadece adaletin daha hızlı, daha sağlıklı tesisine katkıda bulunur. Adaletin tesisinin garantisi, yargının bağımsız ve tarafsız bir anlayışla ortaya koyacağı duruşu, temsili ve sonuçta vereceği adil kararlardır.
*Kiminin Hazreti Ömer’e, kiminin Hazreti Ali’ye izafe ettiği bir sözle özetleyecek olursak devletin dini adalettir. Eğer bir devlette adalet yoksa, onun hangi sistemle yönetildiğinin, kim tarafından idare edildiğinin, vatandaşlarının hangi inanca veya milliyete sahip olduğunun bir önemi kalmaz, orada sadece zulüm hüküm sürer.
*Evet, adalet devletin varlığının sebebidir. Ecdadımız, yüreğinin ve bileğinin gücüyle ele geçirdiği coğrafyaları asırlar boyunca adaleti sayesinde huzurla, güvenle yönetmeyi başarabilmiştir.
*Bunun için Kanuni Sultan Süleyman Han, ‘Kılıcın yapamadığını adalet yapar’ diyor. Gelecek nesillere bırakacağımız en büyük miras da işte bu anlayış olacaktır.
*Herhangi bir haksızlığa dur diyecek, millet adına hakkı sahibine teslim edecek olan da yine adalettir, adaletin temsilcileridir. Dolayısıyla adalet sistemini geliştirmek için atılan her adım bizim için değerlidir, kıymetlidir, önemlidir. İşte bunun için bizim kadim kültürümüzde yargı mensubunun hikmet sahibi, feraset ve basiret erbabı olması beklenir.
*Bu açıdan bakıldığında adalet dağıtanların sorumluluğu büyük, yükü fazla, vebali ağırdır. Maalesef, yakın tarihimizde bu mukaddes sorumluluğu “millet için ve millet adına” taşımaktan bîhaber, sözüm ona yargı mensuplarına rastladık. Asıl görevlerini bir kenara bırakıp vesayet güçlerine, darbecilere, cuntacılara selam duran adalet temsilcilerinin elinde yargının nasıl bir zulüm makinesine dönüşebileceğini hep birlikte gördük.
*Milletimiz, 27 Mayıs’ın Yassıada mahkemelerinde darbecilerin kurdukları sözde mahkeme kürsülerini ve orada oturanları unutmadı.
28 ŞUBAT’I HATIRLATTI
*Yine ‘bir sağdan-bir soldan’ diyerek gençleri emirle darağacına gönderen 12 Eylül faşizminin pervasızlığı hala hafızalarımızda tazedir. Bin yıl sürecek dedikleri 28 Şubat zulmüne ortak olan ve vesayetçilerden brifing alan sözde yargı mensuplarının sergiledikleri rezillik daha dün gibi gözlerimizin önündedir.
*Hukukun zulme alet edildiği bu kötü alışkanlığın son halkasını FETÖ’cü hainler sergilemiştir. Bu alçak örgütün hakim-savcı görünümlü mensupları, milletimizin adalet duygusunu en kirli, en rezil şekilde suistimal etmeye kalktılar. Kumpas davalarıyla, 7 Şubat operasyonuyla, 17-25 Aralık yargı darbesiyle adaleti kendi kirli ve gizli ajanlarının aracı haline getirmeye çalışanlar karşılarında milletimizi buldu.
*Ne yaparlarsa yapsınlar, hangi oyunları denerlerse denesinler başaramadılar. Çünkü zulüm ile abad olunmaz, nitekim onlar da olamadılar. Bu vesileyle 15 Temmuz darbe girişimi sırasında dimdik ayakta duran, ne kendi içlerindeki hainlerin kumpaslarına, ne namluların ölüm kokan tehditlerine aldırmadan görevlerini hakkıyla yerine getiren tüm hakim ve savcılarımıza şükranlarımı sunuyorum.
“BU ONURLU DURUŞ…”
15 Temmuz’un demokrasi tarihinde pek çok açıdan olduğu gibi yargı kültürü bakımından da bir dönüm noktası niteliğinde. Darbecilere karşı verilen mücadeleyi anıtlaştıran demokrasi ve adalet nöbeti adliye koridorlarında hemen o gece başlatılan soruşturma ve gözaltılar ile perçinlendi. Hakkın, milletin, devletin ve en başta adaletin yanında saf tutan yargı mensuplarımız, Cumhuriyet tarihimizde ilk defa bir darbe girişimine karşı cesaretle ve kararlılıkla hukuku işletti.
*Bu onurlu duruş, Türk yargısının önünde tertemiz bir sayfa açmış, geleceğin hakimlerine savcılarına rehberlik edecek büyük bir emsal olmuştur. Bir kez daha bu kutlu mücadelede emeği geçen herkesi tebrik ediyor, şehitlerimizi rahmetle yad ediyor, kahramanlarımızın her birinin alınlarından öpüyorum.
*Geçmişte yaşananlardan çıkarılması gereken en önemli ders, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının, hukuka bağlı kalmanın, demokrasimiz ve hukuk devleti açısından hayati öneme sahip olduğu gerçeğidir.
“TİTİZLİKLE YERİNE GETİRİLMELİDİR”
*Önce darbecilerin, sonra vesayetçilerin ve nihayet FETÖ’nün milletimizin adalet duygusuna vurduğu darbelerin izlerini tamamen silene kadar çalışmalarımızı sürdüreceğiz.
*Merhum Aliya İzzetbegoviç’in ‘Biz savaşı öldüğümüzde değil, düşmanlarımıza benzediğimizde kaybederiz’ sözünü asla unutmayacağız. Bu nedenle haktan, hukuktan asla vazgeçmeyeceğiz. Amaca giden her yolu mubah gören anlayışı reddediyoruz. Doğru ve düzgün amaçlarımıza doğru ve düzgün araçlarla ulaşmaya devam edeceğiz.
*Adaleti sadece adliye binalarına, duruşma salonlarına tahsisli bir kavram olarak görmeyeceğiz. Üstat Necip Fazıl’ın dediği gibi ‘Adalet, hakkı yerine koymaktır ve sade mahkemelerde değil, hayat ve muamelelerin her şubesinde aranması gerekli başlıca şarttır.’ Evet, adalet hayatın her alanında, toplumun her kesiminde, devletin tüm görevlerinde aranmalı ve titizlikle yerine getirilmelidir.
“YARGI KARARLARI ELEŞTİRİLEBİLİR”
Yargının bağımsızlık ve tarafsızlığı, kararlarının eleştirilebileceğini söyleyen Erdoğan şunları söyledi:
*Bu açıdan adil davranma yükümlülüğü her kurum her fert için, hepimiz için geçerli bir yükümlülüktür. Bununla birlikte yargının bağımsızlık ve tarafsızlığı, kararlarının hiçbir koşulda eleştirilmeyeceği anlamına da gelmez. Mahkeme kararları elbette herkes için bağlayıcıdır. Sistemin bu şekilde işlemesi hukuk devletinin en basta gelen şartıdır. Ancak, bir kararın bağlayıcılığı başkadır, eleştirilmesi başkadır.
*Demokrasilerde, hukukun ve hakkaniyetin sınırları içinde yargı kararları da eleştirilebilir, tartışılabilir, üzerinde farklı görüşler ifade edilebilir. Hayatın ve yapılan işin tabiatı gereği, yargının verdiği kararı beğenen kadar beğenmeyen de çıkabilir. Hatta yargı kararlarına getirilecek ilmi, hukuki, makul, mantıklı, yapıcı eleştiriler, yargıya engel değil, tam tersine yargının gelişmesine destek olur.
*Bunun için yargının, kamusal tartışmaya katkı sunan her türlü eleştiriye açık olması gerektiğine inanıyorum. Tabii bunu yaparken, hakimin ve savcının yasaları uygulamakla vazifeli olduğunu asla hatırdan çıkarmamalıyız.
“ÖNEMLİ İLERLEMELER KAYDETTİK”
Bazen hakim kararı diye eleştirilen husus aslında o kararın dayandığı mevzuatla ilgili olabilir. Bu bakımdan kamuoyu hassasiyetinden devletin diğer ilgili kurumları da payına düşeni almalı, kendi sorumluluk alanındaki adımları süratle atmalıdır. Yürütme olarak bize düşen, yargının performansını artırıcı her türlü kolaylığı sağlamak, yeniliği getirmek, altyapıyı kurmaktır.
*Hamdolsun bu konuda son dönemde çok önemli ilerlemeler sağladık. Örneğin, bugün bir hâkime düşen yıllık dosya sayısı adli yargıda 709, idari yargıda 408’dir. Bu rakamlar, son 10 yılda iş yükünde yüzde 38’lik bir düşüş sağlandığına işaret ediyor. Bu oranı daha da aşağılara çekecek alternatifler geliştirmeyi sürdüreceğiz.
*Yine, kişilerin şeref ve itibarını koruyan lekelenmeme hakkına ilişkin düzenlememizi bildiğiniz gibi 2017 yılında hayata geçirdik. Mesnetsiz iddialara, ‘çamur at izi kalsın’ ihbarlarına karşı kimsenin şüpheli olarak ifadesi alınmasın, soruşturma dahi açılmasın istedik. Bu düzenlemeden bugüne kadar 400 binin üzerinde vatandaşımızın yararlandığını görüyoruz. Bunlar önemli kazanımlardır.
*Yeni adli yılda hem adalet teşkilatımızı, hem milletimizi rahatlatacak yargı reformu çalışmalarımızı hızlandıracağız. İnsanlığın adalet arayışının menzilinin kıyamete kadar süreceğinin bilinciyle, bu çalışmalarımıza kesintisiz şekilde devam edeceğiz. Hükümetlerimiz döneminde her alanda olduğu gibi adalet alanında da reform irademizi sürekli canlı tuttuk.
*Adalette reform irademizin son halkaları, 2019’da açıkladığımız Yargı Reformu Stratejisi Belgesi ile geçtiğimiz Mart ayında milletimizle paylaştığımız İnsan Hakları Eylem Planı olmuştur. Reform stratejimizin temelinde ‘özgür birey, güçlü toplum, daha demokratik bir Türkiye’ idealimiz bulunmaktadır.
“İNSANLIK DRAMLARININ YAŞANDIĞINI DA HEP BİRLİKTE İZLİYORUZ”
Türkiye’nin gücüne güç katacak yol hukuktan, demokrasiden, kalkınmadan geçiyor. Bu doğrultuda gece gündüz çalışıyoruz. Hak, hukuk ve insan hakları gibi kavramları, bugüne kadar hiçbir gündelik ajandaya ya da ucuz politikaya teslim etmedik, etmeyeceğiz. Dünyanın dört bir yanında bu kavramların hangi hukuksuzluklara ambalaj yapıldığını, hangi insanlık dramlarının yaşandığını da hep birlikte izliyoruz.
*Biz, toplumların ve devletlerin ancak vicdanın ve adaletin hakimiyetiyle ayakta kalabileceğine tüm samimiyetimizle inanıyoruz. ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ düsturuyla hazırladığımız İnsan Hakları Eylem Planı’yla, insan haklarına dayalı bir devlet anlayışının, hem idarenin iş ve işlemlerinde, hem de yargı pratiğinde esas olmasını hedefliyoruz. Belgenin uygulama takvimini, her bir faaliyet için belirlediğimiz sürelere uygun şekilde takip ediyoruz. Adli tatilden hemen önce çıkan Dördüncü Yargı Paketimizle, kadına yönelik şiddetle mücadeleyi ceza kanunu seviyesinde yaptığımız değişiklikle güçlendirdik.
*Yine bu paketle, tutuklamanın istisnailiğini ve tedbir olma özelliğini güçlendiren değişiklikler yaparak Sulh Ceza Hakiminin tutuklama kararına karşı yapılan itirazların, Asliye Ceza Mahkemesi Hâkimi tarafından incelenmesi imkanını getirdik. Adli kontrol tedbirini de, süre sınırı ve gözden geçirme şartı ilave ederek yeniden düzenledik.
*Yeni düzenlemeyle sırf ifade almak üzere gece yarısı gözaltına alma, otelde, havalimanında yakalama gibi işlemlere son verdik. İstanbul Havalimanı’nda kurulan adliyenin bu konuda önemli bir boşluğu doldurduğunu görüyoruz.
*Yine, son yargı paketiyle vatandaşlarımızın idari makamlara yaptıkları başvurulara, idarenin cevap süresini 60 günden 30 güne indirirken, gerekçeli kararın da en geç 30 gün içinde yazılması hükmünü getirdik. Bütün bu düzenlemeler, adli süreçlerin ve idarenin işleyişi konusunda milletimizin beklentisine uygun çok önemli değişiklikleri ifade ediyor.