Haberde Bursa

Multidisipliner COVID-19 kitabı tam zamanında çıktı

22.09.2020

Bursa Tabip Odası’nın çıkardığı Multidisipliner COVID-19 Sürekli Tıp Eğitimi Pandemi Kitabı’na SARS-CoV-2 Özellikleri ve Laboratuvar Tanısı başlıklı bölüm ile büyük katkı sağlayan Doç. Dr. İmran Sağlık, kitabı ve meslek hayatını anlattı.
Koronavirüslerin kökeni, SARS-CoV-2’nin kaynağı, genom yapısı ve antikor testleri gibi birçok konuda edindiği bilgileri meslektaşlarına ve kamuoyuna sunan Doç. Dr. Sağlık, sorularımızı yanıtladı.

Merhaba İmran Hanım. Öncelikle bize kendinizi tanıtabilir misiniz?

9 Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunuyum. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nde Mikrobiyoloji ihtisası yaptım. Ardından Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Viroloji Bilim Dalı’nda Viroloji ihtisasımı yaptım. 9 yıl kadar orada çalıştım. 3 yıl önce de öğretim üyesi olarak Uludağ Üniversitesi’nde çalışmaya başladım. Tıp fakültesine gittiğimde, doğrusunu söylemek gerekirse, ailemde hiç doktor yoktu. Babam öğretmendi, bu durumun getirdiği bir yönlendirme de vardı tıp okumam için… 9 Eylül’e ilk gittiğimde yeni bir amfi binası yapılmıştı. Tıp bilimi tarihinde ünlü olan resimler bulunuyordu duvarlarında. Orası benim için çok etkileyiciydi. O amfiye ilk girdiğim zaman çok büyülenmiştim, çok mutluydum. “Doğru yerdeyim” hissiyatını yaşamıştım. O günden bugüne işimi severek, özveriyle yapıyorum.

Tıp içerisinde virolojiye yönelmeniz nasıl oldu?

Ben mikrobiyoloji içinde virolojiyi seçtim. Bunun dışında Mikrobiyoloji alanında 4 farklı dal bulunuyor. Bakteriyoloji, Parazitoloji, Viroloji ve Mikoloji  bölümleri var. Bakteriyoloji temel alanımız. Tıp içerisinde, rutin hasta hizmetinden  ziyade, bilimsel alanda emek harcamak istedim. Yani bilgi üretmek ve paylaşmak istedim. Alan seçimi yaptığım zamanlarda laboratuvarda bu şansımın daha fazla olacağını düşündüm. Araştırıp yeni bulgulara ulaşmak ve bunları insanlık ile paylaşmak büyük bir tatmin duygusu veriyor insana.

Uludağ Üniversitesi’ndeki bu laboratuvarda ne tür çalışmalarınız var?

Uludağ Üniversitesi’nde, normalde daha önce de yürüttüğümüz virolojik test çalışmaları var. Hepatit, HIV gibi virüslerin tanısı… Organ nakli yapılan hastalarda ve çocuklardaki viral enfeksiyonlarda virüslerin varlığını saptayan testleri yapıyorduk. Pandeminin başlamasıyla birlikte pek çok merkezde COVID-19 testi yapılmaya başlandı. Bursa’nın büyük bir şehir olması nedeniyle, talep çok fazla, yapılan test sayısı çok fazla. Ben bu konuda, bu testlerle ilgili 10 yıllık tecrübem olduğun için Bursa’daki 4 laboratuvarda COVID-19 testinin kurulumunu ve işler hale getirilmesini koordine ettim. Bunu tek başıma yapmadım tabii ki. Çok sayıda uzman ve teknisyen arkadaşımızla birlikte gece gündüz demeden emek yoğun şekilde bir ekip ruhuyla çalıştık, hepsine minnettarım.
Önce test çalışmaya Halk Sağlığı Laboratuvarı’nda başlandı, sonra Şehir Hastanesi, ardından Yüksek İhtisas Hastanesi başladı. Dördüncü kamu laboratuvarı da Üniversitemizde bulunuyor. Burada laboratuvarımızda testin çalışılmasında Doç.Dr.Harun Ağca, Prof.Dr.Beyza Ener ve Prof.Dr. Cüneyt Özakın hocalarımla birlikte özveriyle çalışıyoruz.

COVID-19 pandemisi ile ilgili değerlendirmeniz nedir?

Pandemi Çin’de ilk olarak ocak ayında başladığında enfeksiyonla ilgili çalışan bilim insanları çeşitli zamanlarda Çin’den viral hastalıklar, salgınlar ortaya çıktığını bildiklerinden çok şaşırmadılar. Daha önce de oldu bu tür salgınlar. İnfluenza virüse bağlı kuş gribi, domuz gribi gibi salgınlar hep Çin’de başladı. Bir tek MERS Ortadoğu’da başladı. SARS yine Çin’de başladı. COVID-19 ilk başladığında olayın ne boyuta geleceğini, hiç kimse tam olarak anlayamadığı için, biz de halkla birlikte bir endişe yaşadık. İlk gelen resmi veriler ile el altından gelen görüntüler arasında fark vardı. İlk zamanlar hangisinin gerçek olduğunu anlamakta zorlandık. “Acaba Çin hükümeti bazı şeyleri saklıyor mu?” diye sorduk. Çünkü SARS’ta böyle olmuştu. Bu endişelerle başlangıçta olayın boyutunu hiç kimse tahmin edemedi. Ama sonrasında bana sorarsanız, Bakanlık bence iyi refleks göstererek, ilk planlamayı iyi yaptı. Bilim kurullarının oluşturulması, yurtdışı uçuşlarının yasaklanması vs. doğru kararlardı. Ancak sonrasında dünyada bir çok ülkede olduğu gibi salgın yayıldı. Çünkü artık çok daha fazla kalabalık şehirlerde yaşıyoruz, sürekli seyahat ediyoruz. Bu kadar hastalık bulaş riski varken bile pek çok insan tatil amaçlı seyahat ediyor.

Dünyanın bir ay boyunca kapatılması, karantina uygulanması fikrini nasıl değerlendirirsiniz?

İnsanlara artık siz ne kadar sınır koyarsanız koyun, mümkün değil tutamıyorsunuz. Devletlerin bunu kontrol edebilmesi için demokrasiden ödün vermesi gereken bir noktaya geldik. Hastalık var diyorsunuz, risk sürüyor diyorsunuz ama seyahatler sürüyor. Hükümetin bunları tutabilmesi için çok katı kurallar koyması lazım. Bu da gerekli mi? Bu işe yarar mı? Bunlar da bir soru işareti. Gerçekçi olmamız gerekiyor. Söylediğim koşullarda insanların hasta olmasını önleyemezsiniz. Globalleşmenin giderek arttığı günümüz dünyasında en fazla geciktirebilirsiniz. Siz çok katı kurallar koydunuz ve herkesi eve kapattınız; insanların hasta olmasını engellediniz diyelim. Peki bu katı yasaklar ne kadar sürecek? Bir ay? Bir yıl? İki yıl? Mümkün değil bunu gerçekleştirmek. Hastalığın aşısı bulunmadığı sürece virüs, tehlike yaratmaya devam edecek. Salgınla mücadele ederken enfeksiyonu yani virüsü tamamen ortadan kaldırmayı hedeflemek güzel bir hedef ama çok gerçekçi değil. Hastalıktan korunmak gerçekçi olabilir ama yüzde 100 hiç kimse hastalanmayacak demek gerçekçi değil. Mesela bir yandan salgınla mücadele etmeliyiz ama diğer yandan bir şekilde eğitim devam etmeli. Yani önlemlerin alınmasında göz önüne alınması gereken çok fazla parametre var.

Testlerin güvenilirliği ile ilgili bir araştırmanız oldu mu?

Basında pek çok haber çıktı ama ben testlerle ilgili, ayrıntılı, tarafsız bir çalışma görmedim. Biz de testi uyguluyoruz ve şehrimizde kurulumunda rol aldık ama testin duyarlılığı ile ilgili bizim bir çalışmamız olmadı. Bu yüzden testin duyarlılığı ile ilgili bir yorum yapmam çok da doğru olmaz.  Ancak açıklanan dış kalite kontrol çalışmalarında duyarlılığın çok iyi çıktığı duyuruldu.  Bazı basın kuruluşlarında yer alan yüzde 40’lık duyarlılık oranını da gerçekçi bulmuyorum. Şunu unutmamak lazım; test sonuçları örneğin alınma şeklinden, taşınma koşullarından ve çalışma koşullarından etkilenebilir. Ama laboratuvarda çalışan tüm arkadaşlarımın büyük bir hassasiyet ve titizlikle çalıştığını biliyorum. Ben test sonuçlarımıza güveniyorum.

Bursa’daki dört laboratuvar yeterli mi peki?

Şu an itibarıyla gayet yeterli. İhtiyaca göre kapasiteler artırılıyor zaten, ama şu an yeterli. Yeterince yetişmiş eleman ve ekipman var. Test ihtiyacı arttığında Bursa’ya hizmet verecek kapasitede laboratuvar sistemi mevcut.

Testin çalışma prensibi nedir peki? Virüs nasıl tespit ediliyor.

PCR’ın Türkçe açılımı Polimeraz Zincir Reaksiyonu. Yani zincirleme bir çoğaltma reaksiyonu anlamına geliyor. Virüsler hücre içinde yaşıyorlar. Dolayısıyla önce bu hücreleri parçalamak ve viral RNA’yı serbest bırakmamız lazım. Epitel hücrelerini ve virüsün kapsid yapısını ekstraksiyon dediğimiz bir işlemle parçalıyoruz ve virüsün RNA’sının serbest kalmasını sağlıyoruz. Ardından bir karışım hazırlıyoruz. Bu karışımda bulunan enzimler ve yapı taşları sayesinde virüsün RNA’sının bir kısmının binlerce kopya olacak şekilde çoğalmasını sağlıyoruz. Aynı zaman bu çoğaltma sırasında floresan ışıma yapan madde ile çoğalttığınız RNA parçasını etiketliyorsunuz. Bu işlemler numuneden yayılan ışımayı sürekli ölçerek bir grafiğe döken cihazlarda yapılıyor. Çoğalan RNA parçası belli bir yoğunluğa ulaştığında ölçülen ışıma belli bir eşik değeri aşıyor ve bir grafik oluşturuyor. Bu grafikler laboratuvarda görevli mikrobiyoloji uzmanı tarafından analiz edilerek yorumlanıyor.

Multidisipliner COVID-19 çok önemli bir kitap. Siz de bu yayında yer alıyorsunuz. Neler söylemek istersiniz?

Kitabın en büyük özelliği multidisipliner olması tabi. Son yıllarda bilimin bu kadar özelleşmesi, her bilimin kendi alanında derinleşmesi çok güzel ancak bunun sonucu olarak bilimler arasında koordinasyon kopukluğu oldu. Ama insan vücudu öyle bir sistem değil. Tüm organ ve sistemlerimiz birbiri ile etkileşim halinde. COVID-19 salgını bize bunu bir kez daha kanıtladı. Bir solunum yolu virüsü olmasına rağmen pek çok organı etkileyebiliyor. Dolayısıyla böyle multidisipliner yaklaşımların yapılması lazım. Bu kitabın en önemli özelliği bu oldu. Daha önce çıkan kitaplarla kıyaslandığında bu özelliği ile öne çıktığını düşünüyorum.
Diğer önemli yanı da gündemi yakalayan bir kitap oldu. Çünkü bilimsel çalışmalarda biz genellik şöyle bir hata yapıyoruz; mükemmel olsun, çok iyi olsun, çok düzgün olsun diyerek erteliyoruz, araya başka işler alıyoruz ve çıkardığımız ürünler bazen o kadar geç  çıkıyor ki değerini kaybetmiş oluyor. Başladığımız andaki değer ile bitirdiğimiz zamandaki değer birbirinin aynı olmayabiliyor.
Tüm yazarlar bir sürü önceliğini değiştirerek bu kitaba büyük önem verdiler ve güncel bir eser olarak ortaya çıktı. Zamanlaması için Dr. Cem Heper çok çaba harcadı. Ona da teşekkürümü iletiyorum buradan.

İnsanlar sağlık çalışanlarına minnettar olmalılar!

Sağlık çalışanlarına herkes bu dönemde minnettar olmalı. Ben kendim hem bir sağlık çalışanı olarak, hem de zaman zaman hasta olarak onlara minnettar olmamız gerektiğini düşünüyorum. Bu dönemde büyük bir özveriyle çalışıyorlar. Herkesin bu süreçte fiziksel mesafeye dikkat etmesi ve maske kullanımını aksatmaması büyük önem taşıyor. Son yıllarda yaşanılan bir şiddet problemi var ki en büyük sorunlardan biridir bu. En azından bu pandeminin, sağlık çalışanlarının halkın gözünde hak ettikleri yere gelmesini ve bu şiddet olaylarının azalmasını sağlamasını bekliyorum.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

>