MUSALLAT SAVAR -3
Yine malum kanalı açtım. Bir kadın açtı telefonu: “Alo hocam, Ayfyon’dan arıyorum.” “Afyon’a selamlar inşallah!” “Ha, hocam ben Eskişehir’den arıyorum. Siz, Ayfon’u Afyon anladınız. Telefonu yeni aldım da espri yapmıştım. (Kendisi gibi bir ulemaya yapılan bu seviyesiz espriye çenesi biraz içine kaçarak yanıt verdikten sonra içinden” zilli” sözcüğü bir görünüp bir kayboldu zihninde)
“Evet, sizi dinliyorum kardeşim.”
“Benim adım Nazente. Kaynanamla geçinemiyoruz hocam. Annemin adı Nezaket 10.01.1986 doğumluyum.” diyor, belli ki usulü biliyor. Hoca not alıyor.
“Kayın validenizin adı nedir?”
“Kaynanamın adı Nazife. Adı batsın hocam.”
“Daha önce aramış mıydınız Nazente Hanım?” derken hocanın aklından “öyle Ayfon alıp, oğlunun parasını çar çur edersen, cümle âleme hava atarsan kaynananla geçinemezsin tabi. Antenli Nokya neyine yetmiyor!” düşüncesi geçti ama söylemedi. Böyle şeyler düşünülür ama söylenmezdi. Müşteri her yerde velinimettir.
“Evet, aramıştım hocam. Bir tertip göndermiştiniz.”
“Kullandınız mı? İnşallah faydası olmuştur Allah’ın izniyle.”
“Biraz oldu hocam da tam olmadı. (Hocanın alt çenesi biraz küçüldü. Bu habere canı sıkılmış, tertiplerin işe yaramadığına üzülmüştü.) O nedenle bir daha baktırıp yeni bir tertip daha göndermeniz için aradım.”
“Gözlerinizi kapatın inşallah”
“Kapattım hocam.” “Şimdi metafizik varlıklarımı gönderiyorum.”
“Gönderin hocam inşallah.”
“İyice bir inceleyin bakalım Nazife kardeşimizi.”
“Hocam, benim adım Nazente, Nazife, kaynanamın adıdır. Lütfen düzeltin hocam. O kadar uğraştım telefona zor bağlanabildim. Emeklerim zayi olmasın. İyilikler cadı kaynanama gitmesin.” (Hocanın talihsizliğine bakın; üç isim de “N” ile başlıyor ve birbirine benzer isimler. Şaşırmasın da ne yapsın?)
“Tamam. Nazente Hanım. İyice bir inceleyin Nazente kardeşimizi.” Talimatını düzelterek yineledi. (Üç harfliler ilk talimat ile kaynanasına gitmiş ya da yarı yoldan dönüp Nazente’ye yönelmiş olabilirler.) Ekranda yalnız görülen hocanın birlikte çalıştığı bir orduya sahip olduğu, onları istediği yöne sevk ve idare edebildiği fikrine kapılıyorum. Tüylerim ürperiyor. Önüne bakarak dualar okuyor.
“Gözlerinizi açmadan cevap verin lütfen. Sizde ne var demiştik kardeşim?” (O kadar orduya sahip onlara sormuyor.) “Musallat var demiştiniz hocam.”
“Bana musallatın yok olduğunu söylüyorlar (yaşasın! Tertip işe yaramış.) Bu sefer de sizde nazar görüyorum kardeşim.” (İlla bir şey görecek zira para lazım bu krizde.)
“Kim yapmış hocam?”
“Sizin aileden bir kadın olduğunu söyleyebilirim. Evinizin kapısına eti yenmeyen bir hayvanın yağını sürerek yapmışlar nazarı Nazente Hanım.”
“Hocam, lütfen söyleyin kim bu kadın?”
“Söyleyemem. Lütfen anlayışla karşılayın.”
“Hocam lütfen.” diye cilveli söyleyince hoca hemen çözüldü.
“İlk defa olacak ama söyleyeceğim, Ayşe adında biri gözüküyor bana.”
“Çok teşekkür ederim Allah sizden razı olsun hocam.” diye yanıt veren Nazente,“Ben, o aşüftenin saçını başını yolmaz mıyım?” düşünceleri içinde olduğu ses tonundan anlaşılıyordu ve zavallı Ayşe’nin hiçbir şeyden haberi yoktu.
“Şimdi ne yapacağız hocam?”
“Size bir de nazar için tertip göndermemiz gerekiyor. Aşağıda gözüken numaradan beni arayın. Asistanlarım bağlarlar. Sakın asistanlardan bir medet beklemeyin. Onların elinden bir şey gelmez. Sadece ben çözebilirim,” diyerek asistanların daha ucuza tertip hazırlayıp göndermelerine engel oluyor.
Vatandaşlarımızın durumunu budur. Yine bu hoca iyi; internette bundan bin beter, musallatı çözeyim derken kadınlara musallat olanlar, badeleyenler, erkek çocuklara musallat olanlar bile var. Çalışmadan, bir şey üretmeden para kazanan insanlar cehaletten besleniyorlar maalesef. Bu konuda memleketimiz çok bereketli. Suç onlarda değil, onlardan medet uman cahillerde.
ahmet.kocak16@hotmail.com