ŞEHİT VE GAZİLERİMİZİN HEDİYESİ CUMHURİYETİMİZ!
Türk Diyanet Vakıf-Sen Bursa Şube Başkanı Hilmi Şanlı; Cumhuriyetimizin Kuruluşunun 98. yılı dolayısıyla yaptığı yazılı basın açıklamasında; “Türkiye Cumhuriyeti’nin 98. yıldönümünü milletçe yâd ediyoruz Türkiye Cumhuriyeti, zulme meydan okuyan, zalime rest çeken, batıl inanç ve hain hesaplara namus mücadelesinin rehberliğiyle karşı koyan kahraman bir neslin emanetidir.
Türk milleti dünyanın şaşkın bakışları altında, esaret zincirlerini parçalayarak, tuzakları bozarak, işgal ve işgalcileri vatan topraklarından söküp atarak Cumhuriyet fikrinde buluşmuştur.
Tarih boyunca, devlet olmanın onuruna, millet olmanın haysiyetine sahip olmuş büyük Türk milleti, kaderinin ve kardeşliğinin önüne geçmeye, geleceğini ve geçmişini karartmaya teşebbüs eden tüm planları, tüm projeleri hezimete uğratmıştır.
Şüphesiz ki Türkiye Cumhuriyeti’ni; herhangi bir farklılık ve yapay ayrım kabul etmeyen Türk milletinin tamamı kurmuş, külfet ve çilelere herkes katlanmış, herkes ortak olmuştur.
İslâm dini, insan fıtratına uygun olarak ortaya koyduğu değerlerle insanların sağlıklı ve güçlü bir toplum halinde yaşamalarını öngörmektedir. Dinimizin önem verdiği “aklın, malın, canın, neslin, şeref ve haysiyetin” korunması ilkeleri, bugün evrensel değerler olarak kabul görmüş temel hak ve hürriyetlerdendir. Her vesileyle samimiyet ve kardeşliği tavsiye eden yüce dinimiz, bu ilkelerle ferdî planda eşitliğin ve karşılıklı saygının vazgeçilmez değerler olduğunu belirtmiştir. Nitekim sevgili Peygamberimiz (sas): “İnsanlar tarağın dişleri gibi birbirlerine eşittirler. Kimsenin kimseye takvadan başka bir üstünlüğü yoktur. “Ey insanlar Rabbiniz birdir, babanız birdir Arab’ın Arab olmayana, Arap olmayanın Arab’a, beyazın siyaha ve siyahın beyaza hiç bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir.” hadisleriyle, temel hak ve hürriyetlerdeki bu eşitliği dile getirmiştir.
Dinimiz her vesileyle insanlar arasında adaleti ve iyiliği emrederken, toplumu ilgilendiren konularda da istişareyi öngörmüştür. Al-i İmran Suresi 159. ayeti bizlere bu konuda şöyle ışık tutmaktadır: “(Ey Muhammed!) İşlerinde onlarla müşavere et. Bir kere de karar verip azmettin mi, artık Allah’a tevekkül et, (Ona dayanıp güven). Şüphesiz Allah tevekkül edenleri sever”
Allah Resûlü’nün vefatından sonra da istişare prensibine uyulmuş, ilk dört halife, istişare sonucu çoğunluğun görüşü ile iş başına gelmişlerdir. Halife Hz. Ebû Bekir’in, bu ağır göreve gelişinden sonra halka hitaben yaptığı şu konuşma çok anlamlıdır:
“Ey Müminler! Ben size yönetici oldum. Hâlbuki sizin en hayırlınız değilim. Eğer iyi işler yaparsam, bana yardım ediniz. Eğer yanlış işler yaparsam, bana doğru yolu gösteriniz. Doğruluk, emanettir. Yalancılık, hıyanettir. Sizin en zayıfınız benim yanımda güçlüdür ki, onun hakkını müdafaa ederim. En güçlünüz benim yanımda zayıftır ki, başkasının hakkını ondan alırım.”(Hz.Huhammed’in Hayatı.DİB Y.S.435)
İnsanlık, tarih boyunca adalet, iyilik, istişare ve eşit haklara sahip olma gibi bazı değerlerin arayışı içinde olmuştur. Toplumlar, bu değerlerin hayata geçirilmesini sağlamak amacıyla, değişik yönetim biçimlerini uygulamış ve bu konuda daima daha iyinin peşinde olmuşlardır. Arayışlar neticesinde, bu değerlerin güzel bir biçimde gerçekleşmesine imkân veren Cumhuriyet idaresine ulaşılmıştır.
Cumhuriyet, dinimizin öngördüğü istişareye dayalı, hak ve özgürlükleri teminat altına alan, insanların yeteneklerini ortaya koyabilmelerine imkân tanıyan, düşünce ve inançlarını serbestçe ifade edebilecekleri bir idare şeklidir. Cumhuriyet; bir toplumu yönetme yetkisinin seçimle halktan alındığı yönetim şeklidir. Cumhuriyet, vatandaşların devlet yönetimine eşit katılımının sağlanması, vatandaşların temel hak ve hürriyetlerinin devlet teminatı altına alınmasıdır. Cumhuriyet, kadın ve erkek arasında yönetime katılmada, yönetici olmada, yöneticileri seçmede bir ayrım gözetilmemesidir.. Irk, din, dil ve cemiyet farkı gözetmeksizin tüm vatandaşların kanun önünde eşit olmasıdır. Hürriyet, adalet, sadakat ve samimiyetin halk iradesi şeklinde devlet yönetimine egemen olmasıdır. Dolayısıyla Cumhuriyet halk ile istişare yapmanın adıdır.
Peygamberimiz (s.a.s.)’de her işinde istişareyi gözetirdi. Ashabı kiramdan Ebu Hureyre (r.a.) buyuruyor ki: “Ashabı ile Peygamberimizden daha çok istişare eden hiçbir kimse görmedim.” Nitekim Bedir, Uhud, Hendek savaşlarında bu uygulamaları görülmektedir.
98 yıllık Cumhuriyet çınarı etnik kökeni ve mezhebi ne olursa olsun, tüm Türk vatandaşlarının mirası, tüm Türk vatandaşlarının göz nuru, şehit ve gazilerimizin hediyesidir.
Üzerinde yaşadığımız ve ecdat kanlarıyla tescil edilmiş son yurdumuz hepimizindir.
Bu bayrak, bu devlet ve bu Cumhuriyet hepimizin şeref simgesi, varlık nişanesidir.
Mensubu olmakla övündüğümüz Türk milleti kıvancımız, gücümüz ve güvencemizdir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin taptaze körpe dalı 624 yıllık cihan imparatorluğunun ana gövdesinde filizlenip derinlere tutunduysa, bunda en önemli pay milli birlik ve beraberlik şuuru olmuştur.
Türk milleti asırlar içinde kaynaşarak, tarih ve kültür havzasında yoğrularak, anı ve acıda kucaklaşarak kimliğini bulmuş, şahsiyet ve varlığını temellendirmiştir.
Bu duygu ve düşüncelerle, Cumhuriyetimizi kuran Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e, silah arkadaşlarına, bağımsızlığımızın mimarı aziz şehitlerimize Cenabı Allah’tan rahmet diliyorum.” dedi.