SUYUN ÇÖLE DÖNDÜĞÜ BİR DÜNYADA SUYA SES OLALIM
Bursa Su Kolektifi, suyun çöle döndüğü bir dünyada suya ses olmak için altıncı kez Bursa Çevre Şehircilik ve İklim İl Müdürlüğü önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Bursa Çevre Şehircilik ve İklim İl Müdürlüğü önünde altıncı kez bir araya gelen Bursa Su Kolektifi, kurumlara görevlerini yerine getirmeleri için çağrıda bulundu. Bursa Su Kolektifi, müsilaj sorununa, adalar üzerindeki yetkilerin koruma adı altında tek adama devrine, Karacabey’de gerçekleşen toplu balık ölümlerine, Şebinkarahisar’da meydana gelen çevre felaketine ve Kirazlıyayla benzerliğine ilişkin çeşitli çevre sorunlarına dikkat çekti.
Bursa Su Kolektifi; “Su çürüdü. Marmara Denizi’nde su çürüdü. Kapitalizmin ve devleti yönetenlerin sanki bir atık deposuymuş gibi hoyratça kirlettiği Marmara Denizi’nde su çürüdü. Denizin üstünün ve altının müsilajla kaplandığını gördük. Devleti yönetenler, derin deniz deşarjıyla yalnızca süzgeçten geçirilmiş ya da az arıtılmış atık suların on yıllar boyunca Marmara Denizi’ne derin deşarjla boşaltılmasına izin verdi. Müsilaj bu kirletilmenin sonucu ortaya çıktı. Bu yetmiyormuş gibi Ege Denizi’ne boşalan ve yine devleti yönetenlerin sorumsuzluk örneği olarak dünyanın en fazla kirletilmiş akarsuyu durumuna getirilen Ergene Nehri çevresinde 2500’ü aşkın fabrikanın sözde arıtılmış kirli suyu 2019 yılı Kasım ayından itibaren Marmara Denizi’ne derin deşarjla boşaltılmaya başlandı. Bilim insanları, Marmara Denizi’nde ilk müsilajı tam da Ergene atık suyunun Marmara’ya boşaltıldığı derin deniz deşarjı dibinde görüldüğünü açıkladı.
Daha önce hayal bile edemediğimiz bir şekilde deniz sanki bir çöl görünümünü aldı. Müsilaj yalnızca denizin altı ile sınırlı kalsaydı hükümet doğal oluşum masalını söylemeyi sürdürecekti. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nı ancak yurttaşların tepkisi harekete geçirebildi. Adı her ne kadar Marmara Denizi Müsilaj Acil Eylem Planı olsa da alınan önlemler acil değildi. Planda birçok önemli tedbir ucu açık bir zamanlama ile ötelendi.
Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, derindeki müsilajı umursamadan yalnızca deniz yüzeyindeki müsilajı toplayarak Marmara Denizi’ne makyaj yaptı. Böylelikle Bakanlık, derindeki müsilajı maskeledi ve denizi kirletilmesini engel olacak acil önlemler almadan halkın gözünde “müsilaj bitti” izlenimi yaratmaya çalıştı. Kurulan Müsilaj Araştırma Komisyonu üyeleri zaten iyi durumda olan derin deşarj tesislerini gezerek hepsi iyi izlenimi yaratmaya çalıştı. Oysa aynı komisyon üyeleri Gemlik BUSKİ Biyolojik Arıtma Tesisini gezerken müsilajın temel nedeni olan azot ve fosforu biyolojik arıtma tesislerinde arıtılamadığını, azot ve fosforu arıtmak için tesisin ileri biyolojik tesis haline getirilmesi gerektiğini açıklamadı. Yine aynı komisyon üyeleri hemen yanı başındaki Gemlik Gübre Fabrikası arıtma tesisinden çıkıp Marmara Denizi’ne derin deşarja gönderilen atık sularda azot ve fosforun ne derece arıttığını hiç sorgulamadı.
Biz, Bursa Su Kolektifi olarak bugün burada olduğumuz gibi her ayın 22’sinde Bursa Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü önünde basın açıklamaları yaparak, Bakanlığa dilekçeler vererek “müsilajı ciddiye alın” dedik. Yapılacak şey derhal acil önlemler almak olsa da 3 ay sonraya ötelenen yapısal önlemlerin zamanı dolduğu halde Bakanlık’tan bir açıklama gelmedi. Basın açıklamalarımızda ve Bakanlığa verdiğimiz dilekçelerde bilgi edinme isteklerimiz geçiştirilerek yanıtlandı ve ayrıca bu yanıtların birinde Marmara Denizi’nin korumaya alınacağı bilgilerini edindik.
5 Kasım tarihinde yayınlanan bir KHK ile Marmara Denizi ve Adalar’ın Çevre Koruma Bölgesi ilan edildiğini gördük. Yayınlanan KHK’da alınacak acil önlemler yerine her ne hikmetse Marmara Denizi’ne kıyısı olan onlarca ilçe varken (müsilajla hiç ilgisi olmayan) Adalar’da ve Balıkesir’in Erdek ve Marmara İlçeleri’nde planlama yetkisi Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na devredildi. Yayınlanan KHK’da Bakanlığın diğer bakanlıklarla ilişkili olarak Marmara Denizi koruma önlemleri alacağı belirtiliyor. Ancak bunların hiçbiri acil önlemler değildir. Kirletilme aynı boyutta sürerken müsilaj deniz dibine çökmüş durumda varlığını sürdürmektedir ve iklim şartları nedeniyle şu sıralar deniz yüzeyinde görünürlüğü yoktur.
Bu yıl Marmara Denizi’nde sorumsuzca kirletilmesinin sonucu denizi oksijensiz bırakan müsilaj nedeniyle milyonlarca balık ve diğer deniz canlısı öldü. Biz daha önceki ay ondan önceki ay burada söylediğimiz gibi Bakanlığa bir kez daha kirliliği azaltın ve derhal acil önlemler alın diyoruz. Bunun için şüphesiz Marmara’ya boşalan bütün kirli suları ve müsilajı oluşturan fosfor ve azotu da arıtacak ileri arıtma tesisleri kurulması için derhal harekete geçmeye davet ediyoruz.
SERMAYENİN İŞTAHI, MARMARA’YI TÜKETTİ
12 Kasım’da Karacabey halkı Canbalı Deresi’nde bir kez daha toplu balık ölümlerine tanık oldu. İnsan boyunda yayın balıkları da dahil binlerce balık oksijen yetersizliğinden suyun yüzeyine akın etti ve öldü. Bu olay geçmişte de değişik tarihlerde çok kez yaşanmıştı. En son 2018 yılında Karacabey halkının ve Karacabey’li yaşam savunucularının ısrarlı çabaları sonucu Susurluk Şeker Fabrikası atık havuzunda kaçak olduğu belirlendi ve ceza kesildi. Ancak aynı sorun bu yıl tekrar gözlendi. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği, Tarım ve Orman ile Sağlık Bakanlıklarını bir kez daha uyarıyoruz. Görevinizi yapın ve derelerimizdeki kirliliğe son verin.
19 Kasım’da Giresun’un Şebinkarahisar İlçesi’nde, Yıldız Holding’in Nesko adlı şirketine ait maden atık barajı patladı ve 1. sınıf tehlikeli atıklar Kılıçkaya Göleti’ne karıştı. Yedikardeş Köyü halkının tarlaları, bahçeleri zarar gördü. Sürdürülebilir madencilik, Avrupa standartlarında madencilik gibi süslü kelimelerin gerçekliğini de yaşamış olduk. 2011 yılında aynı holdinge ait Kütahya’daki tesislerinde atık barajı patlaması sonucu tonlarca siyanürlü su toprağa karışmış, 2020’de Gümüşhane’de zehirli maden atık borusu patlamış ve Şebinkarahisar’da da 2018’de yine sızıntılar sebebiyle toplu balık ölümleri gerçekleşmişti. Yetkililer duymasa da felaket geliyorum diye bas bas bağırmıştı.
Bir başka ekokırım projesi Bursa’nın Yenişehir İlçesi’nde Kirazlıyayla Köyü’nde yükselmekte. İnşaatı devam eden Meyra Madencilik’in projesinde 3,8 milyon m3 lük atık barajı heyelan bölgesine, dere yatağına, Yenişehir Ovası’na, 1. derece deprem bölgesine ve köyün yerleşim alanına 100 metre mesafede inşa edilmektedir. Şebinkarahisar’da yaşanan bu felaket geleceğimize projeksiyon tutmaktan farksızdır. Meyra Madencilik projesine derhal son verin!
HAVAMA, SUYUMA, TOPRAĞIMA DOKUNMA
Türkiye 1 ay öncesine kadar 2015 yılında Paris’te Birleşmiş Milletler (BM) iklim müzakereleri sonucu ortaya çıkan Paris Anlaşması’nı onaylamayan dünyanın 6 ülkesinden biriydi. Bu yıl Glasgow’da yapılan Birleşmiş Milletler (BM) COP26 İklim Zirvesi öncesi AKP Hükümeti 2030 yılına kadar %21 arttırmayı planladıkları karbon yükünü azaltma sözü vererek kanunu TBMM’den geçirdi. Yani, Türkiye verdiği bu sözle 2030’a kadar karbon yükünü azaltmak yerine yeni kömürlü termik santraller, enerji yoğun yeni tesisler kuracağını açıkça ilan etti. Daha da ötesi Türkiye önümüzdeki 9 yılda havaya bıraktığı karbondioksiti 5’te 1 (1/5) gibi devasa bir oranda arttıracak sonra da her nasıl olacaksa sonraki 20 yılda yani 2050’de karbondioksit çıkaran tüm tesisleri kapatacak. Bu olanaksızdır. Biz Bursa Su Kolektifi olarak bu öngörü ile aslında Türkiye’nin iklim krizini engellemeye yönelik hiçbir şey yapmayacağını ya da yapıyor gözüküp aynı Marmara Denizi’nde kirletenleri engellemeden su yüzeyindeki müsilajı temizlemesi gibi özde değil sözde hareket edileceğini anlıyoruz.
Bu nedenle Bursa Su Kolektifi olarak yıllar boyunca çözüm üretemeyen Birleşmiş Milletler (BM) COP26 Taraftarlar Toplantısına alternatif uluslararası COP26 Glasgow Koalisyonu’nun Türkiye yapılanması içinde yer alarak Halkların Glasgow Anlaşması’nı yapmak için yolla çıktık. Kapitalizmin
ve onun hükümetlerinin iklim krizine karşı önlemler almaktan uzak olduğunu ve ancak bizim yani iklim krizinin en ağır yükünü çeken halkların, emekçilerin, yaşam savunucularının birleşen ortak gücüyle ve eylemlerimizle iklim krizini, yaklaşmakta olan felaketi gündemde tutarak engelleyebileceğimizi biliyoruz. Bu amaçla bileşeni olduğumuz Bursa Çevre Platformu ile 6 Kasım’da dünya çapında milyonlarca kişinin katılımıyla düzenlenen Küresel İklim Adaleti Eylemleri’nin Bursa ayağını Orhaneli Termik Santrali önünde gerçekleştirdik.
İKLİMİ DEĞİL, SİSTEMİ DEĞİŞTİR
İklim krizi dünyanın su döngüsünü bozuyor. Düzenli yağışlar yerini ya kavurucu susuzluğa, açlığa ya da sellerle bozguna ve yıkıma bırakıyor. Türkiye’de iklim krizinden en çok etkilenecek ülkeler arasında olduğu halde sanki susuzluğu, açlığı, felaket boyutunda orman yangınlarını daha önce hiç yaşamamışız gibi bilinçsizce iklim krizini daha da arttıran projelere yeni termik santrallere, enerji yoğun çalışan tesislere izin verildiğini görüyoruz. Bugün burada AKP hükümetini bir kez daha uyarıyor, termik santrallerden başlayarak kömürlü tesisleri kapatmaya, ormanları yok eden projeleri iptal etmeye, suyun kirlenmesini ve ticarileşmesini engellemek için derhal plan yapıp uygulamaya almaya davet ediyoruz.
Her ortamda gerçekleri duyurmaya, denizlerimizi, akarsularımızı, göllerimizi, özgür sularımızı yağmalayanlara, kirletenlere, meta gibi alıp satanlara da hesap sormaya, suyun sesi olmaya her geçen gün daha da güçlü haykırarak ve mücadele ederek devam edeceğiz.”