Haberde Bursa

TOPUK KANI SAVAŞLARI; ZORLA TOPUK KANI İSTEYENLER “TEDBİR TALEBİNİ RED EDEN HAKİMLERİ, KARŞI OLANLAR TEDBİR KARARI VEREN HAKİMLERİ ŞİKÂYET EDİYOR.

02.11.2024

CHP Genel Başkan Yardımcısı Zeliha Aksaz Şahbaz, Yenidoğan Tarama Programı kapsamında topuk kanı alınmasına ilişkin kararı veren Kars aile mahkemesi hakimi hakkında Hakimler ve Savcılar Kuruluna (HSK) suç duyurusunda bulundu. Kars’ta ebeveynler K.S ile S.S, doğuştan zeka geriliği, beyin hasarı, kas hastalıkları ve ölümlere yol açabilen hastalıkların taranması için bebeklerinden topuk kanı alınmasını reddetti. Ailenin ikna edilememesi üzerine Sağlık İl Müdürlüğü konuyu mahkemeye taşıdı. Sağlık İl Müdürlüğü’nün talebini reddeden hakim gerekçeli kararında çocuğun ebeveynlerinin topuk kanı vermeme özgürlüğü olduğunu savundu. Tıp doktoru olmayan ‘alternatif tıpçı‘ Aidin Salih’in eserlerine atıf yapan hakimin kararında, “WHO’nun (Dünya Sağlık Örgütü) güdülendirmesi ile neonatal (yenidoğan) tarama adı altında ne için yaptığı/yaptırdığı belli olmayan bir uygulama olması nedeniyle ve hegemonik bir dikteyle üye ülkelere dikte edilen bir uygulama olması nedeniyle talebin reddine karar verilerek hüküm kurulmuştur” ifadeleri yer aldı.

Daha önce Özdemir ailesinden; “Topuk kanı baskısı sebebi ile anne Tansel Özdemir’in strese girdiği, sütünün kesildiği…” açıklaması gelmiş ve aile Edremit 1.Aile Mahkemesinin aleyhlerine verdiği tedbir kararını Bursa Bölge Adliye Mahkemesine taşımıştı.

Bu gün de aile adına açıklama yapan Avukat Cüneyt Bülent Şeker’den tedbir kararı veren Edremit Aile Mahkemesi hâkimi Tuğba A.S hakkında suç duyurusunda bulundukları açıklaması geldi.

Avukat Cüneyt Bülent Şeker açıklamasında;

Edremit 1. Aile Mahkemesi hâkiminin duruşmanın başında kabul ettiği “Çocuğun tıbbi durumu hakkında araştırma yapılması ve çocuğu sürekli gözetim altında tutan uzman çocuk doktorunun dinlenmesi…” talebimizi, dava konusu ile alakasız olan “Çocuğunuza aşı yaptırdınız mı…” sorusuna ailenin olumsuz yanıt vermesi üzerine ret etmesi ve avukat olarak görevimi yapmama engel olunması sebebi ile Sayın hâkim hakkında 2802 Say. Kan. 65/a, 68/b ve TCK.257 çerçevesinde suç duyurusunda bulunduk.

Müvekkil aile topuk kanı ile taranan hastalıkların test edilmesine değil, bunun doğumdan kısa süre sonra, yani çocuk henüz kendini toparlamadan ve topuğunun üç noktadan delinmesi sureti ile yapılmasına karşıdır, zaten bunun zararlı olduğunu belirten tıbbi görüşler de mevcuttur.

Duruşma esnasında da çocuğu düzenli olarak muayene eden uzman doktorun çocuğun sağlıklı olduğu yöndeki yazılı görüşünü sunmuştuk, ancak bu görüş Sayın hâkim tarafından dikkate alınmamıştı, bizde “Çocuk Hastalıkları Anabilim Dalında” Üniversite Hastanesinde uzman olarak çalışan bir Profesör Doktora çocuğumuzu muayene ettirdik ve topuk kanı ile aranan altı hastalığı (Damardan kan aldırmak sureti ile) test ettirdik, netice de bu hastalıkların duruşma aşamasında dahi çocukta olmadığı, tedbir kararının çocuğun üstün faydasına hizmet etmediği kesinleşti.

HALK “TOPUK KANI” ÜZERİNDEN YÜRÜTÜLEN BU BASKI SÜRECİNDEN RAHATSIZ

Ailenin ağır hasta olan çocuğuna kanıtlamış bir tedaviyi yaptırmaması, aç bırakılması, uyuşturucu kullandırması, sürekli dövmesi gibi ağır ve istisnai durumlarda çocuğun sağlığını-geleceğini koruma amaçlı tedbir kararı verilmesi hukukumuzda mümkündür, Milletimizin talep ve geleneklerine de uygundur ve bu fiiller aynı zamanda suç da teşkil etmektedir.

Ancak hukukumuzda her çocuğa “Zorunlu test” yaptırılması diye bir kavram yoktur, acil-zaruri bir sebep olmadan yavrusundan kan alabileceğimiz varlıklar sadece hayvanlardır. Standart genel sağlık tarama testlerinin zorunlu hale getirilmesi, standart tedavileri de otomatik olarak zorunlu hale getirir, bu da anne-babanın çocuk üzerindeki velayet hakkının (Tıbbi müdahaleyi-tedaviyi ret hakkı açısından) ortadan kalkması, çocuklarımızın dışa bağımlı, gittikçe özelleşen tıp sisteminin hata ve suiistimallerine karşı savunmasız hale gelmesi sonucunu doğurur. “Yenidoğan çetesi” bu görüşümüzü doğrulamaktadır ve bu çete buz dağının görünen ucudur!

Ayrıca söz konusu testler ile çocuklara doğru hastalık tanısı koyulacağı, kesin tedavi edileceği Bakanlıkça garanti edilmemektedir. Üstelik topuk kanı ile taranan altı hastalıktan önemli olan üç tanesinin astronomik tedavi masrafları da Devlet tarafından karşılanmadığı için, meydanlar bu tedavi masrafları için dilenen aileler ile doludur ve bu pahalı tedavilere rağmen hastalığı ilerleyen-ölen çocuklar da mevcuttur, bu sebeplerle Halkımız çocuklarının üstün menfaatini ailesinden daha çok düşünüldüğü iddiasına dayalı “Topuk Kanı Baskısı sürecine” şüphe ile bakmaktadır.

AİLELERDEN CHP’Lİ ŞAHBAZ’A ELEŞTİRİ, KARS AİLE MAHKEMESİ HÂKİMİ KOÇ’A DESTEK

Bu vesile ile CHP Genel Başkan Yardımcısı Zeliha Aksaz Şahbaz’ın Kars Aile mahkemesi hâkimi Muhammed K. hakkında yaptığı suç duyurusu ile ilgili açıklamaları da eleştirmek istiyorum. Topuk kanı baskısına uğrayan aileler bu konudaki tepkilerini bana ilettiler ve seslerini duyurmamı istediler.

Sayın Şahbaz açıklamasında; “İktidar tarafından önü açılan ve alternatif tıp denilen ortaçağ uygulamaları… sonucu böyle bir karar verilmiştir…” demiştir. Sayın Şahbaz’ın “Ortaçağ uygulamaları” diye adlandırdığı şey insanlığın kadim tıp birikimi, yani tıp tarihidir, insanlık gökten 21. YY ışınlanmamıştır, üstelik batı da ders olarak okutulan İbni-Sina da bir Ortaçağ tıpçısıdır. Kapitalist ilaç kartellerinin çıkarlarına göre şekillendirdiği tıp teknolojisi; yanılmaz ve hükmü tartışılmaz bir “Bilim tanrısı” gibi milletimize dayatılmaz! Milletimiz çocuğu için doğru olanı araştırıp bulacak akla-zekâya sahiptir.

Yine Sayın Şahbaz açıklamasında hâkimin kararında geçen; “DSÖ’nün (Dünya Sağlık Örgütü-WHO) hedef almasını…” bir suç gibi lanse etmiştir. Şimdi şunu sorma ihtiyacı duyuyorum; ne zamandan beri bir hâkimin Ulus Devleti üzerinde bir gücün hâkimiyetini kabul etmemesi, yani vatansever olması suç haline gelmiştir!

Dünya Sağlık Örgütü; Siyonist Yahudi Lobisi ve ABD’li ilaç kartelleri tarafından kurulmuş ve onların güdümündeki bir örgüttür, DSÖ başkanı Tedros ise birçok yolsuzluk ve cinayet ile anılan TPLF terör örgütünün eski bir üyesidir.

Mademki bir hâkimin topuk kanı hakkındaki tedbir talebini reddetmesi ve kararındaki gerekçeler suç gibi lanse edilebiliyor ve kararı veren hâkim adeta diğer hâkimlere gözdağı verircesine basının hedefi haline getirilebiliyor, biz de bundan sonra tedbir kararı veren hâkimler hakkında suç duyurusunda bulunacağız, ancak biz Sayın Şahbaz gibi yapmayacağız, biz haklı ve hukuki gerekçeler ile bu şikâyetleri yapacağız!

KARS AİLE MAHKEMESİNİN “TOPUK KANI” HAKKINDAKİ KARARI İSTİNAF MAHKESİNCE BOZULMAMIŞTIR.

İlgili konuyu incelediğimde İstinaf Mahkemesinin Kars Aile Mahkemesinin İl Sağlık Müdürlüğü ve aileyi dinlemeden karar vermesini bir usul eksikliği olarak görüp, bu eksikliği gidermek üzere dosyayı mahkemesine geri gönderdiğini gördüm, bu topuk kanı reddi yapan ailenin tezlerini mahkemede dile getirmesi açısından aile lehine bir karar olarak dahi görülebilir, TBB ve bir kısım basın “Attıkları haber başlıkları” ile halkı yanıltmaktadırlar, dava henüz bitmemiştir. Dedi.

                HÂKİMLER SAVCILAR YÜKSEK KURULU SAYIN BAŞKANLIĞI’NA                 

ŞİKÂYETÇİ                           :  1- ) (Baba) Atay ÖZDEMİR

2-) (Anne) Tansel ÖZDEMİR

ŞİKÂYET EDİLEN/ŞÜPHELİ: Tuba Anuk Sönmez, 214816 Sicil Numaralı, Edremit Aile Mahkemesi Hâkimi.

İhbar Konusu                     :  Edremit Aile Mahkemesi 2024/ 702 E.  2024/897 K. Sayılı dosyaya ilişkin tedbir

Kararı veren hâkim “Tuba Anuk Sönmez” hakkındaki şikâyetlerimizin sunulmasından

ibarettir.

TANIKLAR                           :  1-) Cüneyt Bülent ŞEKER

Şikâyete konu davada avukatlık sıfatı ile görev yapmıştır.

             2-) Duruşma salonundaki kâtip, mübaşir ve dava sırasının gelmesini bekleyenler

kişiler ile önceki sıra numaralı dosya avukatları, var ise duruşmanın alınan kaydı

(UYAP dan öğrenilebilir.)

 SUÇ                                    :  AY. M10, 5237 Sayılı Kanunun 3. ve 257. Maddeleri ile 2802 Sayılı Kanunun 64/a,

68/b maddeleri.

SUÇ TARİHİ                       :  19.07.2024                                                  

ŞİKÂYET KONUSU OLAYIN ANLATIMI

Avukatımız ile duruşmadan kısa süre önce telefon ile dava konusunu anlatmış ve duruşma öncesinde avukatımız ile bir araya gelmiştik, avukatımıza (Temin edebildiğimiz) tıbbi kayıtları verdik, avukatımız “Bunlar teknik konular, bilirkişi incelemesi gerektir, en iyisi bu kayıtlar incelensin ve doktorunuz dinlensin, biz dilekçemizi sonra verelim, savunmamızı sonra yapalım belki aranan testler de yapılmıştır veya çocuğun sağlık durumu sebebi ile gerek yoktur…” dedi.

Duruşmaya girdiğimizde avukatımız; “Çocuğun tıbbi durumu hakkında bir uzman tarafından inceleme yapılsın, tıbbi kayıtları incelensin, ayrıca doktorunun da dinlenmesini istiyoruz…” dedi. Hâkim bu talebi başlangıçta kabul etti.

Hâkim bize neden topuk kanı vermediğimiz ile ilgili soruların yanı sıra çocuğumuza aşı yaptırıp yaptırmadığımızı ve yaptırıp yaptırmayacağımızı da sordu, bu konuda bizden olumsuz yanıt alınca, avukatımıza dönüp; “Siz vakit mi kazanmaya çalışıyorsunuz avukat bey…” dedi ve avukatımızın çocuğun tıbbi durumunun incelenmesi ve doktorunun dinlenmesi talebini reddettiğini söyledi, kâtibine örnek kararları kopyalamasını istedi, biz bu kararları ekrandan görüyorduk, bunlar “Tedbir kararının kabulüne” dair kararlardı.

Bunun üzerine avukatımız önceden hazırladığı dilekçe ve ekindeki (Bulabildiğimiz ve duruşma öncesi kendisine verdiğimiz) tıbbi kayıtları sundu ve söz istedi, hâkim söz verdi ama bir-iki cümle sonra sözünü kesip kararı yazdırmaya başladı, bunun üzerine avukatımız ile hâkim arasında bir sözlü tartışma oldu, avukatımız hâkimi şikâyet edeceğini söyledi ve kızgın bir şekilde duruşma salonunu terk etti.

                                                       HÂKİMİ ŞİKÂYET ETTİĞİMİZ HUSUSLAR

1-) Edremit Aile Mahkemesi Hâkimi Tuğba Anuk Sönmez’in gerekçeli kararının 2. Sayfasında; “5295 kanunun 13/2. Fıkrasına göre duruşmasız tedbir kararı verilebileceğini… Taraf vekili tarafından yazılı beyan dilekçesi ve ekinde deliller sunulmuş olmasına rağmen duruşma günü verilmiş veliler ve vekilleri dinlenmiştir.”  Demektedir. (EK-4)

Aile olarak tarafımız dinlenmiştir ancak avukatımızın görevini yapması engellenmiş ve KESİNLİKLEDİLEKÇEMİZ VE EKİNDEKİ DELİLLER SUNULMUŞ OLMASINA RAĞMEN” DURUŞMA GÜNÜ VERİLMİŞ DEĞİLDİR! DİLEKÇEMİZ VE EKLERİ DURUŞMA SONUNDA VERİLMİŞ VE HÂKİM TARAFINDAN) İNCELENMEDEN EKSİK İNCELEME İLE KARAR VERMİŞTİR.

Ayrıca hâkimin kararında yazan; “Duruşma yapılmadan, ailenin görüşü alınmadan tedbir kararı verebileceğiiddiası da doğru değildir. Kural olarak vücut bütünlüğüne müdahale içeren bu tür konularda duruşma yapılmaksızın, aile dinlenmeden hüküm kurulamaz. Ailenin duruşmada dinlenmesi ve karşı delillerini sunabilmesi bir ihsan değil haktır, adil yargılanma hakkının kaçınılmaz bir sonucudur ve Yargıtay kararlarına göre bakım tedbiri uygulanarak koruma altına alınma taleplerinin evrak üzerinden karara bağlanması hukuka aykırıdır. (2. Hukuk D. Baş. Ömer Uğur GENÇCAN-Çocuk Hukuku-Sayfa 575 ve 26386 Numaralı Yönetmelik 14. Maddesi.)

Topuk kanı verememek bir suç da teşkil etmez, test sonuçları kesinlik arz etmez, bu hastalıkların tedavi edilecekleri kesin değildir, hastalık bulunsa dahi önemli olanların (Taranan 6 hastalıktan 3 tanesinin) astronomik ücretleri devlet tarafından karşılanmaz. Kısaca topuk kanı alınmaması çocuğun sağlığı-hayatı için aciliyet arz etmez ve AY 17. Madde anlamında tıbbi zorunluluk (Zaruret) kapsamında değildir, mahkemenin ailenin dinlenmeden delilleri incelemeden karar vermesini gerektiren hiç bir durum söz konusu değildir. (EK-5)

2-) Mahkemeye sunduğumuz ve sunamadığımız müşterek çocuğumuzun tıbbi geçmişine dair kayıtların (Bir kısmı CD içinde olduğu için tarafından çıktısı alınamamıştır.) Konusunda uzman bilirkişilerce inceletilmemiş olması ve doğumundan itibaren çocuğun sağlık gelişimini takip eden doktorunun dinlenmemiş olması eksik incelemedir, bu inceleme ile;

a-) Topuk kanı ile taranan genetik-metabolik hastalıkların müşterek çocuktan hastanede alınan diğer kan örnekleri ile test edilip edilmediği ve böylece tekrar test alınmasına gerek olup olmadığı ortaya çıkabilirdi. Çünkü müşterek çocuktan alınan kan örnekleri ile çok sayıda test yapılmış olup, müvekkil bunların detayını tarafımızdan bilmemekte idi.

Tarafımız topuk kanı ile aranan hastalıkların bulunması için test yapılmasına değil; doğumdan hemen sonra yapılmasına ve topuk delinmek sureti ile yapılmasına karşıdır. Çünkü bu tarama testleri için kan alınmasının doğum sonrasında yapılması halinde çocuğa zarar verdiğini söyleyen doktorlar olduğu gibi (Prof. Dr. Alişan Yıldıran), bu süreçte testlerin doğru sonuç vermeyeceğini, bu testlerin idrar tahlili yolu ile yapılabileceğini belirten doktorlar da mevcuttur. (Doç. Dr. Cüneyt Konuralp) (EK-5)

b-) Topuk kanı ile taranmak istenen hastalıkların ilk birkaç ay içinde belirtilerini gösterdiği, bu sürenin geçmesine karşın belirtiler mevcut değil ise bu hastalıklara çocukların yakalanmamış olduğu, yapılacak testlerin anlamsız olduğu Sağlık Bakanlığınca da kabul edildiğinden (Çocuk duruşma esnasında 4 aylık idi), bu hususun bir uzaman bilirkişi marifeti ile araştırılmaması EKSİK İNCELEME olup, mahkemenin görevini kasten yapmadığını açıkça ortaya koymaktadır.

Her ne kadar Sağlık Bakanlığınca (Ve bunu esas alan üst yargı kararlarında) topuk kanı ile taranmak istenen hastalıkların en geç 6 ay içinde taranabileceği, bu süreden sonra taramanın gereksiz olduğu belirtilse de bizim görüştüğümüz doktorlardan aldığımız bilgiye göre bu süre çok daha kısadır, üst sınırı 3-4 ay civarındadır.

c-) Aşağıda sunduğumuz doktor görüşleri ve yapılan testlerden anlaşılan husus hâkimin karar verdiği tarihte çocuğun söz konusu hastalıklara sahip olmadığı, testlerin gereksiz olduğudur, ancak hâkimin çocuğun üstün yararı ve sağlığının tehlikede olup olmadığını esas alarak değil, ön yargıları ile hüküm kurduğu açıktır, şöyle ki;

aa-) Duruşma öncesinde müşterek çocuğunuzun sağlığını düzenli kontrol ettirdiğimize, bu kontrollere ilişkin bir kısım evrak ve çocuğu sürekli kontrol altında tutan doktorunun; “Çocuğun hiçbir hastalığı olmadığı” yönündeki görüşü (Duruşma esnasında) mahkemeye sunulmuş olduğundan, bu hususun mahkemece araştırılması için yeterli kanıt gerekçe bulunmakta idi.  (EK-1)

bb-) Duruşmadan sonra (Çocuğun tıbbi geçmişi ile ilgili belgeler de sunularak) çocuk hakkında tam teşkilatlı bir üniversite hastanesinde, bir çocuk hastalıkları uzmanına çocuk muayene ettirilmiş (Topuk kanı ile aranan 6 hastalık dâhil) kapsamlı kan ve idrar testler yaptırılmıştır, bu testler de (Zorunlu olduğu iddia edilen) topuk kanı testinde taranan hastalıkların duruşma tarihinde de olmadığı ortaya çıkmıştır. (EK-2 ) ilgili rapor ve test sonuçları istinaf mahkemesine gönderilmiştir.

         cc-) Ayrıca müşterek çocuğun hastanede kaldığı süre içindeki tıbbi kayıtlarını duruşma sonrası (Topuk kanı testleri hakkında araştırma yapan) bir doktora gönderilmiş ve görüşü istenmiş, doktor topuk kanı testi ile taranan hastalıkların olmadığı yönünde görüş belirtmiştir. Bu görüş istinaf mahkemesine gönderilmiştir. (EK-3)

3-)  Tuğba Anuk Sönmez’in müvekkillerde konusu “Topuk kanı reddi” olan bir davada ısrar ile müvekkillerin “Çocukluk aşılarını müşterek çocuğa yaptırıp yaptırmadıklarını (Ve yaptırıp yaptırmayacaklarını) sormasının dava konusu ile bir alakası, davaya bir faydası yoktur, dava konusu aşı reddi değildir.

Hâkimin çocuğun sağlığının tehlikede olup olması ile değil de, kendi ön yargıları gereği sadece “Aşı karşıtı olup olmadığımız…” ile ilgilendiğini açıkça anlaşılmaktadır. Bu suret ile ailenin ve toplumun hâkimin tarafsız olduğuna dair güveni sarsılmıştır.

Hâkimin bu yukarıda saydığımız tavırlarının bizce; TCK m.3/2 de geçen; “Ceza Kanununun uygulamasında kişiler arasında ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, siyasal veya diğer fikir yahut düşünceleri, felsefi inanç, milli veya sosyal köken, doğum, ekonomik ve diğer toplumsal konumları yönünden ayrım yapılamaz ve hiçbir kimseye ayrıcalık tanınamaz.” ve Anayasanın 10. Maddesinde geçen; “ Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir…” hükümleri ile bağdaşmadığı da açıktır.

Yine hâkimin bu tavrı bizde 2802 Sayılı Hâkimler Savcılar Kanunu 65/a fıkrasında geçen; “Hizmet içinde ve dışında, resmi sıfatının gerektirdiği saygınlık ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışlarda bulunmak” yine aynı kanunun 68/b fıkrasında geçen; Yaptıkları işler veya davranışlarıyla görevini doğru ve tarafsız yapamayacağı kanısını uyandırma…” tanımına da uymaktadır. Bu suret ile bizce TCK. 257 deki suç tanımı uygun davranış oluşmuştur.

TALEP                       : 1-) Hakimin avukatımızın sözünü konuşmaya başlar başlamaz kesmesi, bu suret ile savunma ve adil yargılanma hakkımızı ihlal etmesi,

2-) Avukatımızın sunduğu dilekçe ekindeki doktor görüşü ve tıbbi kayıtları ve çocuğun mevcut sağlık durumuna ilişkin kayıtlarda söz konusu hastalıklara yakalanmadığı açık olduğu halde, talebimize rağmen bu hususu bir uzman bilirkişiye inceletmeden karar vermiş olması,

3-) Avukatımız dilekçesini dilekçemizi duruşma sonunda sunduğu halde, sanki duruşma öncesi bu dilekçeyi sunmuşuz gibi mahkeme kararında “Öncesinde dilekçe verildiği halde duruşma açıldığını” belirtmiş olması,

4-) Ve duruşmamın başında kabul ettiği müşterek çocuğun doktorunun dinlenmesi, tıbbi kayıtlarının incelenmesi talebini, dava konusu ile hiçbir ilgisi olmayan (Hâkimin ön yargılı olduğu anlaşılan)  “Ailenin çocuğun aşılarını yaptırıp yaptırmayacağı…” sorusuna olumsuz yanıt aldıktan sonra vazgeçmesi, dilekçemizi ve eklerini dahi incelemeden “EKSİK İNCELEME” İLE hüküm kurması sureti ile (Ve yukarıda arz ettiğimiz diğer sebepler ile Sayın BAŞKANLIĞIN resen takdir edilecek sebepler ile 5237 Sayılı Kanunun 3. ve 257. Maddeleri ile 2802 Sayılı Kanunun 64/a, 68/b uyarınca cezalandırılmasını ve hakkında kamu davası açılmasın talep ederim.

Şikâyetçi                                                                                                                        Şikâyetçi

Tansel ÖZDEMİR                                                                                                             ATAY Özdemir

 

EKLER:

1-) Müşterek çocuğun düzenli kontrolünü yapan çocuk doktorunun görüşü.

2-) Üniversite Hastanesinde çocuğun muayenesi ve ilgili test sonuçlarına ilişkin rapor.

3-)  Epikriz raporu ve ilgili raporları inceleyen doktor görüşü.

4-) Şüpheli Tuba Anuk Sönmez tarafından verilen mahkeme kararı.

5-) Konu ile ilgili makaleler.

https://ahmetrasimkucukusta.com/2021/12/31/misafir-yazar/besikden-mezara-saglik-yenidogan-tarama-testi-topuk-kani/

https://ahmetrasimkucukusta.com/2024/02/12/misafir-yazar/deli-dumrulun-topugu-vehimle-hukum-verilir-mi/

https://www.habervakti.com/doc-dr-cuneyt-konuralptan-ezber-bozan-topuk-kani-aciklamasi

https://ahmetrasimkucukusta.com/2024/03/02/misafir-yazar/cocuklarda-topuk-kani-alinmasi-meselesi/

https://www.youtube.com/watch?v=y4E9p5wgopY&t=92s

https://www.sciencedirect.com/science/article/abs/pii/S1744165X19300332

– https://www.gidahareketi.org/haber-zorunlu_topuk_kani_uygulamasi_cocuklari_devletin_mali_haline_mi_getiriyor-3977

6-) Nüfus Cüzdan fotokopisi.

 

 

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

>