Uyanış Hareketi; Salgında Ceza Üstüne Ceza Kesilen Esnafa Destek İçin Türkiye’nin Dört Bir Yanından Çaycuma’ya Gittiler!
Zonguldak’ın Çaycuma ilçesinde restoranına ’Maskesiz girilebilir’ yazısı asınca 38 kez ceza kesilen 13 yıllık esnaf Erkan Cinbir’e destek için bir grup vatandaş bir araya geldi. Restoranına ’Maskesiz girilebilir’ yazısı asınca 38 kez ceza kesilen ve “Korona virüs yok” diye adliyeye giderek suç duyurusunda bulunan Erkan Cinbir’i haberlerden tanıyan ve hak veren bir grup vatandaş, esnafa destek için Çaycuma’ya geldi. İstanbul, Ankara, Bursa, İzmir, Bolu, Bandırma ve farklı şehirlerden gelen vatandaşlar, sonraki buluşmalar için Ankara’ya, bayram sonrası İstanbul’a, İzmir’e, Bandırma’ya gideceklerini belirttiler. Öğretmen Evi bahçesinde toplanan grup, düşüncelerini dile getirdi. Çaycuma’ya destek için gidenlerin arasında “Aşı vurulmayan vatandaşlara ağır yaptırımlar uygulansın diyen Prof. Dr. Bingür Sönmez hakkında suç duyurusunda bulunan ve dava açan Dr. Mahmut Demirkan, Av. Cüneyt Bülent Şeker, Yasin Bilgin gibi isimlerde bulunuyor.
Sahte bir salgınla karşı karşıya olunduğunu öne süren Dr. Mahmut Demirkan, “Geç uyananlardanım. Benden önce uyanan Erkan Cinbir ve Yasin arkadaşlarımızın videolarını izleyince bana da güven geldi. Dik duruşu ve barışçıl hareketleriyle gönlümüzde yer kazandılar. Erkan Cinbir kardeşimizin verdiği mücadele ve 38 kez cezalandırılması, geri adım atmadı. Salgınla karşı karşıya olduğumuzu biliyoruz. Türkiye ve dünya insanları üzerinde bir deney yapılıyor. Allah’ın bize armağan ettiği yardımlaşma ve merhamet duygusunu eyleme geçirdik. Bizim dilimiz sevgi, barış, merhamettir. Farkında olmadan salgında karşılaşan arkadaşlarımıza merhametli olmamız lazım. Sahte bir salgınla karşı karşıya olduğumuzu biliyoruz. Yapılan tüm sağlık işlemleri gerçek temellere dayanmamaktadır. Sahte tedavi yöntemleri ile Türkiye coğrafyasında yaşayan insanların üzerinde bir deney yapılıyor. Bireysel anlamda belli bir noktaya gelsek de mücadele için biraya gelerek tek bir elden mücadele etmemiz gerekiyor. Biz bu mücadelede her il de her ilçe de bizlere destek olabilecek arkadaşların varlığına inandık. Dijital dünya dediğimiz sosyal medya hesaplarından hepimiz birbirimize ulaşabiliyoruz. Barış, merhamet ve sevgi dili ile bu süreci de atlatacağımıza inanıyorum.” dedi.
Mağdurlardan Erkan Cinbir ise, “Bu zorluklar beni asla yıldıramadı. Bu süreçte bize destek olanlara teşekkür ediyorum. Herkes virüslü gibi davrandı. Sanki virüsü biz yayıyorduk. Değil 38 ceza, 380 tane ceza kesilse bile biz Anayasa’nın verdiği haklar doğrultusunda mücadelemize devam edeceğiz. Hukuksal mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz. Tehdit alsam da inandığım bu yoldan ayrılmayacağım. Dükkanımı kapattığı gün idari mahkemeye başvurdum ve hakkımdaki kapatma kararını kaldırttım. İnsanlarımızın onuru ve şerefi ile oynamasınlar! Gittikleri yolun doğru olmadığını onlarda biliyor. Mücadelemize destek veren her hemşerime teşekkür ediyorum.” diye konuştu.
Av. Cüneyt Bülent Şeker; ” Aslında pandemi tedbirleri kapsamında vatandaşlarımıza yapmış oldukları dayatmalar, komedi dizilerinde geçen konuları aratmayacak önlemlerdir. Eğer bu salgın dediğiniz olgu ile baş etmek istiyorsanız bunun farklı yöntemleri de var. Vatandaşınıza herhangibi bir dayatma yapmaksızın alacağınız tavsiye kararları ile salgını kontrol altına alabilir, ülke topraklarını koruyabilirdiniz. Bugün geldiğimiz noktada Sağlık Bakanının söylemleri ile İçi işleri Bakanının söylemleri birbirini tutmuyor. Bu kafa karışıklığı ise aşı karşıtlığı üzerinden mahalle baskısına dönüyor.
Öyleki; bazı hukukçuların, inandıkları evrensel hukuk kurallarını da iç ederek, hukukun onurunu ayaklar altına alarak yapmış oldukları açıklamalarda ne dediler, hatırlayan var mı? Misal Ersan Şen; “aşı vurulmak istemeyen vatandaşımıza zorla aşı yapılacağını” beyan etti. Bilim insanı Prof. Dr. Bingür Sönmez’de benzer açıklamalarda bulunmuş kanuni düzenlemeler ile vurulmayan vatandaşımıza yaptırım uygulanmasını istemişti. Aşı vurulan insanların kendini korumaya aldığı düşünülür ise; aşı vurulmayan insanların aşı vurulması için “diretme yapması” mantıksızlıktır. İnsanların birbirine bu şekilde direk zorlamasının bilimsel açıklamada yeri yoktur. Aşı zorlaması yapılarak 3 hususta insanlarımızın hakları çiğneniyor. Birincisi iğne ile yapılan aşı ile vücudun dokunulmazlığına fiili bir saldırı gerçekleştiriliyor. İkincisi aşılar deneysel, zorla bu aşılar vurulduğunda ilerleyen zamanlarda vücutta oluşacak kalıcı bir hasarı bilmiyoruz. Üçüncüsü yasa ile yapılan dayatma hukuk sistemine aykırıdır, hiçbir vatandaşı zorla aşılayamazsınız. Vatandaşlarımız aşı konusunda sadece ikiye değil birkaç parçaya ayrılmış durumda. Aşı vurulmayan kitleye kamusal alanda zorlayıcı hükümler ile tedbir uygulanacağının ifade edilmesi de çok yanlış bir karar. Aşılama başlandığında ne deniliyordu; “İki doz yapılacak, aralığı 15 gün olacak” şimdi ne deniliyor “3’cü doz yapılacak, iki doz aralığı 4 hafta ila 7 hafta arası” hergün değişen aşı takvimi bile aşının deneysel anlamda yapıldığını kanıtlamıyor mu? Vatandaşımız “aşı yapılmadığında kamu hizmetlerinden mahrum kalması” vatandaşlık haklarına Anayasa Hükümleri’ne aykırı değil mi? Aşı yapan vatandaşlarımıza ne kadar saygı duyuyorsak yaptırmayan vatandaşlarımızın da vatandaşlık haklarına saygı duymalıyız.” dedi.