Yeniden Refah Partisi; 6284 SAYILI YASA,NEDEN KALDIRILMALIDIR ?
Cumhur İttifakı’na katılmaları için görüşmeleri sürdürdüğü Yeniden Refah Partisi’nin (YRP) karşılanmasını istediği şartlar arasında 6284 sayılı kanunun kaldırılması talebi dikkat çekti. Talebin AK Parti tarafından kabul edildiği canlı yayında ortaya çıktı.
Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Doğan Aydal, Habertürk’te Kübra Par’ın sunduğu “Açık ve Net” programına konuk oldu. Cumhur İttifakı ile yapılan görüşmelerde katılım için 30 madde ile ilgili dikkat çeken bir açıklamada bulunan Aydal, 6284 sayılı kanunun kaldırılması talebinin yer aldığı listeyi AK Partiye ilettiklerini ve kendilerine ‘hiçbir problem yok’ yanıtı verildiğini söyledi.
PROGRAMIN MODERATÖRÜ TEPKİ GÖSTERDİ
Aydal’ın açıklamasını şaşkınlıkla karşılayan moderatör Par, “Bunun kaldırılmasını talep ettiğiniz için sizi eleştiriyorum, AKP bu maddeye de “tamam” demiş olamaz” iadeleriyle tepki gösterdi. Aydal ise “Bizim taleplerimiz yazılı olarak kendilerine iletildi, bu iletilme esnasında da bütün bu maddeler tek tek okundu ve karşı taraftan ‘hiçbir problem yok’ dendi” ifadelerini kullandı.
6284 SAYILI KANUN NEDİR?
6284 sayılı kanun; Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 8 Mart 2012’de kabul edilen ve 20 Mart 2012’de T.C. Resmî Gazete’de yayımlanan yasadır.
6284 SAYILI KANUNUN AMACI NEDİR?
Kanunun amacı şiddet gören ya da bu yönde bir tehdit altında bulunan kadın, çocuk, aile bireyi ve tek taraflı ısrarlı takip mağdurlarının korunması ve bu kişileri hedef alan şiddetin önlenmesi için alınacak önlemleri düzenlemektir. Kanun fiziksel şiddetin yanı sıra, ekonomik, psikolojik, cinsel şiddet gibi farklı şiddet türlerini de kapsamaktadır.
Kanunun yasalaşma süreci özellikle Türkiye’deki kadın hareketinin mücadelesi ve AİHM’nin Türkiye aleyhine verdiği kararların sonucunda hızlanmıştır.
Bu kanun ile yapılan başlıca iyileştirmeler şunlardır:
Kanunun evli olmayan bireyleri de koruması:
4284 sayılı kanunun evli olmayan bireyleri kapsayıp kapsamadığı tartışmalı bir konudur, bu tartışmalar yargıtay kararlarına konu olmuştur
Şiddet uygulayan kişi tanımının genişletilmesi:
6284 sayılı kanun, bu kanunda şiddet olarak tanımlanan tutum ve davranışları uygulayan veya uygulama tehlikesi bulunan kişileri şiddet uygulayan kişiler olarak tanımlar.
Şiddetin tanımının yapılması ve fiziksel şiddetten farklı şiddet türlerinin dahil edilmesi:
4320 sayılı kanunda şiddetin tanımı beli değildir. 6284 sayılı kanunda şiddet, “Kişiye, fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik açıdan zarar veren, fiziksel, cinsel, psikolojik, sözlü veya ekonomik her türlü tutum ve davranış” olarak tanımlanmıştır.”
Önleyici ve koruyucu tedbirlerin dahil edilmesi ve zorlama hapsinin getirilmesi:
Bu yasaile delil ve belge aranmadan gerekli önlemlerin derhal alınabilmesi mümkün olmuş, mülki amir ve hakim tarafından koruyucu tedbirlerin verilebilmesi sağlanmıştır. Tedbir kararına aykırılık durumları için zorlama hapsi getirilmiştir.
“Biz Sebebini Ortaya Koyduk!”
Bunun üzerine Yeniden Refah cephesinden sert bir açıklama geldi.
Kübra PAR ve Nagehan ALÇI Habertürk’te Genel Başkan Yardımcımız Sayın Prf.Dr.Doğan AYDAL Hoca’mızın katıldığı canlı yayın programında, ” 6284 Kanununu niçin kaldırmak istiyorsunuz, bu kanun kadınları koruyan bir kanundur ” diyerek, Partimizin bu görüşünü önce eleştirdiler, arkasından 6284 Kanunu hakkındaki görüşlerimizi de merak edip sordular. Mesleği Jeoloji Mühendisliği olan ARGE’den sorumlu Genel Başkan Yardımcımız Sayın Prf.Dr.Doğan Aydal Hocamız, genel olarak daha çok mühendislik ve ekonomi alanlarında konuşmayı tercih ettiği için, sorulan bu soruyu kısmen cevaplamayı uygun görmüştü. Dolayısıyla, konu hakkında tekraren geniş bir bilgilendirme yapmayı da ayrıca uygun görmüş bulunuyoruz.
CEVABIMIZ :
Siz sordunuz biz cevaplayacağız o halde. Biraz uzun ama katlanacaksınız, 6284 Kanununun toplumumuza ve kadınımıza verdiği zararlarını ancak bu kadar kısaltabildik, bağışlayınız.
6284 sayılı kanun 8 Mart 2012 tarihinde, Dünya Kadınlar Günü’nde oy birliğiyle TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilmiş ve 20 Mart 2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
6284 SAYILI YASA,NEDEN KALDIRILMALIDIR ?
1 – Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Kanunu 6284 :
Kanunun adı, cinsiyetcidir ve kadının erkekten korunması uzerine kurgulanmıştır. Erkeği peşin olarak suçlu sayan feminist bir ön kabule sahiptir ve bu da ” kusur olmadan ceza olmaz ilkesi ” masumiyet karinesine” aykırıdır. Anayasanın 38.mad. suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kişi suçsuzdur ilkesine aykırı bir tanımdır.
2 – Kadının sözlü beyanı yeterlidir, kadının beyanı esastır demek insan hakkı ihlalidir. Üstelik kadın ilk beyanını verdikten sonra pişman olup beyanını değiştirmek istese bile, verdiği ilk beyanı esas alınıyor. Bunun adı Adalet veya Hukuk değildir.
3 – Şiddetin tanımı çarpıtılıyor. Erkeği baştan potansiyel şiddet unsuru olarak görüyor. Önce Fiziksel siddet, cinsel siddet, ekonomik siddet , psikolojik siddet gibi tanimlarla Şiddet tanımı genelleniyor, Erkeğe her anlamda suç isnad edilebilecek bu alt yapıyla, henüz şiddet uygulamadın ama biz yine de önlemini alalım diyen bir bakış acısına sahip olan bir kanun. Bu kanun bu yönüyle Anayasanın 10.mad. eşitlik ilkesine aykırıdır.
4 – Kadını koruyacağını idda eden bu kanun, 42 milyon erkeği kimin koruyacağını söylemiyor, üstelik kadını erkekten koruyacagını ifade ederek, erkeği peşinen düşman ilan ediyor.
Mağdur daima kadın, saldırgan ise daima erkek olarak tanımlanıyor.
5 – 6284 Kanununun 1.2. A Maddesinde Bu kanunun uygulanmasında ve gereken hizmetlerin sunulmasında İstanbul Sözleşmesinin esas alınacağı belirtilmektedir.
İstanbul Sözleşmesi 19 Mart 2021 tarihinde 3718 sayılı Cumhurbaşkanı kararı ile fesh edildigine göre, bu kanun artık dayanaksız kalmıştır. Dolayısıyla derhal uygulamadan kaldırılmalıdır.
6 – Ülkenin her yerine, 6284 kanunu vasıtasıyla kadın sığınma evleri yapiliyorken, iftirayla evden uzaklaştirilan yüzbinlerce erkek sokakta bırakılıyor.
7 – 6284 Kanunu maddelerinin şiddet tanımlarında : Kadın erkeği öldürdüğünde, Erkek cinayeti denilmezken, Kadın kadinı öldürdüğünde, kadın cinayeti denilmezken, Erkek erkeği öldürdüğünde, Erkek cinayeti denilmezken, ERKEK KADINI ÖLDURDÜĞÜNDE, KADIN CİNAYETİ OLARAK TANIMLANIYOR. Hem Cinsiyetçi, Hem bölücü, hem de feminist bir bakış acısıyla Insan Hakları çiğneniyor. Ayrica kadina sırf cinsiyetinden dolayı şiddet uygulaniyor iddiasinda olan bir kanun. Kanunlar önleyici değil CAYDIRICIDIR SUÇ ANCAK EĞİTİMLE ÖNLENEBİLİR.
” Kadın cinsiyetine özgü özel tedbirler almak” tanimı başlı başına ayırımcılık ve suçtur.
6284 sayılı kanun Feminist bir ideolojiiyle yazılmıştır. Erkek vatandaşların sürekli mağdur durumuna düşürmesi, haklarının ihlal edilmesi zamanla erkeğin devlete karşı olan güveninin zedelenmesine ve akabinde devlete karşı düşman olmasına sebep olmaktadır. Bu yönüyle bir milli güvenlik sorunu haline dönüşmüş olan bu iftira kanunu aile hukukunda yaşanan tüm sorunların ana kaynağı durumuna gelmiştir.
Kültür, gelenek, görenek ve inancımıza taban tabana zıt ve aykırı biçimde Feminist görüşlerin etkisi altında yazılmış olan bu kanun, cinsel ayrımcılık içerdiğinden memleketimizde muazzam bir yikima sebep olmuştur. 6284’ün 10 yıllık uygulaması sonucunda, Ülkemizde 5,5 milyonun üzerinde dev bir mağdur kitlesi oluşmuş bulunmaktadır.
Bu kanun kadının beyanını esas aldığı için, kanun suistimale açık bir hal almıştır. Kötü niyetli bazı kadınlar, evli olmalarına rağmen zina yapmak, boşanma soz konusu olduğunda erkekten yüksek miktarda tazminatlar talep etmek veyahut erkeğe çesitli iftiralar atarak ceza almasını saglamak için bu kanunu bir silah olarak veya şantaj malzemesi olarak kullanabilmektedirker.
6284 kanununun uygulandığı 10 yıl boyunca; ülkemizde boşanmalar büyük bir hızla artmıştır. Buna karşılık evlilikler ise önemli oranda azalmıştır. Bu kanun, boşanma sonrası süresiz nafaka mahkûmiyetine ve nafakanın ödenememesi durumunda nafaka hapsine, çocuk haczi gibi insan onuruna yakışmayacak uygulamalara, velayet sorunlarına, çocuğun babaya, babanın ise çocuklara ve eşe düşman edilmesine sebep olmustur. Sonuc itibariyle bu kanun uygulamaları yüzünden ülke genelinde cinnet, cinayet ve intiharlar gibi çok ciddi toplumsal olaylar cereyan etmektedir.
6284 sayılı kanun partner yaşantısını meşru görmektedir.
Bu kanunda Erkek aile kavramının dışında tutulmaktadır ve Devlet muhatap olarak kadının beyaninı dikkate alıp, erkeği tanımamaktadır. Kültürümüze ve kanunlarımıza göre Aile, resmi nikahlı erkek-kadın ve varsa çocuklardan oluşur. Oysa 6284’ün çarpık mantığına göre, evli olmadan da aynı evde yaşayan bireylerin aile sayılabilmesi ve partner yaşantısının meşru görülmesi talep edilmektedir.
Aile Bakanlığı’nda ailenin bireyleri olan kadın ve çocuğu temsilen Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü ve Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü varken, Erkek Sorunları Genel Müdürlüğü yoktur ve erkek aile kavramı içerisinde sayılmamaktadır. Devlet kadını muhatap alırken erkek ise muhatap alınmamaktadır.
Tüm Aile Bakanları bu gune kadar hep kadınlardan atanmıştır. Oysa Aile babası bir erkeğin aynı zamanda Aile Bakanı’ olarak atanması hiç akla bile gelmemiştir.
Aile Bakanlığı’nın il müdürlüklerine bağlı ŞÖNİM (Şiddet Önleme ve İzleme Müdürlüğü) birimlerinin önemli mevkilerdeki personellerinin büyük bir bölümü kadınlardan oluşmaktadır.
5840 sayılı kanunla faaliyet gösteren ve 26 vekilden oluşan TBMM Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu (KEFEK)’in uyelerinin 22’si kadın sadece 4’ü erkek üyeden oluşmaktadır.
Üstelik KEFEK üyelerinin belirlenmesinde ilgili kanunun 2.2 maddesiyle kadın vekillere öncelik tanınması istenmektedir.
Madde 1.1’de işe ” kadın haklarının korunması ve geliştirilmesi ” gibi bir ifadeyle, tek yönlü cinsiyetçi bir tutum benimsemesi cinsel ayrımcılık üretmektedir.
4787 sayılı kanunla kurulan ve boşanma davalarının görüldüğü Aile Mahkemeleri hâkimlerinin cok buyuk bir bölümü kadınlardan oluşmaktadır.
Diger yandan boşanma davalarının en üst mercisi olan Aile mahkemelerine bakan Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’ndeki 17 tetkik hâkiminin 15’i kadınlardan oluşmaktadır.
Aile İçi Şiddet Bürosu Savcılarının da büyük bir bölümü kadınlardan seçilmektedir. Aile icerisinde oluşan hukuki sorunların incelenmesinde, soruşturma ya da kovuşturma yapan personelin kadın-erkek sayısal dengesinin esit olması, daha adil bir karar çıkmasına yardımcı olacaktır.
Kültür ve İnancımızda Aile birliğini koca temsil eder
Atatürk dönemi 743 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda yer alan ‘Aile reisi erkektir. Aile birliğini koca temsil eder. Kadın, gücü yettiği kadar kocasının muavini (yardımcısı) ve müşaviridir (danışmanıdır) ve çocuk ana-babasına riayete mecburdur. Ana-baba çocuklarını tedip (uslandırma) ve terbiye hakkına sahiptir. Ana-babanın çocuğun dini terbiyesini tayin etme hürriyetini sınırlayan her türlü mukavele geçersizdir. Evlenirken varsayılan mal ayrılığı rejimidir. Eski eşe ödenen yoksulluk nafakası ağır kusur varsa azami bir yıla kadardır ve nafaka ödeyen ya da alan eşlerden herhangi birisi yeniden evlenirse nafaka yükümlülüğü son bulur. Çocuk için ödenen iştirak nafakasının gerçekten de çocuğa harcanıp harcanmadığı hâkim tarafından düzenli olarak kontrol edilir.’ gibi önemli hükümler, 2002 yılından bu yana yürürlükte olan 4721 sayılı mevcut Medeni Kanun’a tekrar konulmalıdır.
Erkek, aile birliği reisi olarak tekrar tanımlanmalıdır.
Eski eşe ödenen yoksulluk nafakası ağır kusur varsa azami bir yıla kadar olmalı, taraflardan biri yeniden evlenmisse nafaka ödemesi derhal sona ermelidir.
iştirak nafakasının çocuk için harcanıp harcanmadığı ise düzenli olarak kontrol edilmelidir.
Kadın cinayetlerinin yüzde 82 oranında baş sebebi olan evlilikte zina, mutlaka TCK kapsamında yeniden suç olarak tanımlanmalıdır, Zina Suç sayılmalıdır.
Ebeveynlerde kötüye kullanılan velayet söz konusu olduğunda velayet el değiştirmelidir. Çocuk teslim merkezleri kurulmalı, hâkim kararı oldugu halde çocuğu babasına göstermeyen ve hatta çocugu babasına düşman eden kadınlar kanunen cezalandırılmalıdır. ‘
Şiddet bir insanlık suçudur, şiddetin her türlüsüne hayır! demek yerine, sadece ‘Kadına şiddete hayır!’ demek, ötekileştirmedir hatta cinsel bölücülüktür. Toplam şiddet olayları içerisinden sadece kadının mağdur olduğu vakaları bulup kamuoyuna yansıtmak, erkek ve kadını birbirlerine düşman etmek için bilerek yapilan bir manipulasyondur. Boşanmaların, cinnet, cinayet ve intiharların baş sebebi haline gelen, sözde feshedilmiş İstanbul Sözleşmesinin iç hukuku olan 6284 sayılı iftira ve fuhuş kanunu, bir an önce iptal edilmelidir.
Erkek düşmanlığıyla sürekli cinsel bölücülük yaparak erkek, aile, namus, vatan, millet, din ve devlet düşmanlığını körükleyen, kadın-erkek ilişkilerinin dogal dengesini bozarak aslinda sosyal terör eylemleri üreten Feminist ve LGBT dernekleri, Terör örgütü ilan edilmeli ve tıpkı Rusya’da yapildığı gibi derhal kapatılmalidırlar. Bu örgutlerin yöneticileri ve müdavimleri derhal tutuklanarak yargılanmalıdır. Sistematik olarak vatandaşların cinsiyet temelinde sürekli kışkırtılmalarına, ayrıştırılmalarına ve nihayet çatıştirılarak birbirlerine düşman edilmesine dönük çalışan bölücü zihniyetin kökü kurutulmalıdır.
Meşru ve yasal olan doğal kadın-erkek ilişkileri dışındaki farklı cinsel yönelimleri, meşrulaştırmaya çalışılarak toplumda yaygınlaştırılmaya çslışılması teror suçu sayılmalı ve partner yaşantısı önlenmelidir. Genel ahlaksızlığı yaymak amacıyla hazırlanan tüm dizi ve sözde eğlence programlarına son verdirilmeli, RETÜK denetleme ve caydırıcilık bakımından güçlendirilmelidir.
Siyaset üstü milli bir sorun olarak gördüğümüz ve iftira, evlilikte zina, fuhuş, boşanma, tazminat, süresiz nafaka, çocuk gaspı ve diğer her türlü kötüye kullanılarak aile şerefini ve namus kavramını alt üst eden fuhuş ve iftira kanunu 6284’ün yürürlukten derhal kaldırılması gerekmektedir.
Yerli ve milli olmayan, yuva yıkan, fuhuş toplumu üreten ,bu ifsad kanununun kaldırılması ve sorumluların hukuk önüne çıkarılması, Siyonist güçlerin Milletimiz üzerinde oynadıkları büyük oyuna, büyük bir cevap olacaktır.
BAZI ÖNEMLİ TESBİTLER
İstanbul Sözleşmesinin 52. madddesine dayanılarak çıkarılmış olan; Sözde Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Kanunu 6284’e Neden Karşıyız ?
Kadın Cinayeti diye bir kavram olmaz. Yanlış ve Feminist bir kavramdır. İngilizcedeki karşılığı “Femicide” yani “Kadın Soykırımı” demektir. Cinayet Cinayettir, erkek ya da kadın cinayeti diye ayrılamaz. Kavram çarpıtılmış ve yanlış bir kavramdır.
Ülkemizde yaklaşık 5.5 milyon 6284 mağduru bulunmaktadır. Bunlar genç evlilik mağdurları , evden uzaklaştırmalar, çocuk haczi ve ifuira mağdurlarından oluşmaktadir.
1 milyon üzerinde çocuk velayete verilmistir.
İstanbul Sözleşmesi ve onun kanunu 6284 ” “NAMUS” kavramını çarpıtmakta ” Sozde Namus ” olarak tanımlamaktadır. Kadın Cinayeti olarak tanımlanan cinayet vakalarında sebebe bağlı olarak yapılan araştırmalarda, %82 oraninda evliyken zina yapılmış olmasının söz konusu olduğu tesbit edilmiştir.
6284’ün yürürlükte olmadığı 2011 yılında cinayete kurban giden kadın sayısı 121 iken, 6284’ün aile yıkıcı hükümlerinin uygulandığı ilk yıl olan 2012’de vaka sayısı iki kat artarak 210’a yükseldi. Cinayet sayısı 2013’te 237’ye, 2014’te 294’e 2015’te 303’e, 2016’da 328’e, 2017’de 409’a çıktı.
Suç ve Ceza Türk Ceza Kanununda tanımlıdır, cezai müeyyideler için yeterlidir, ayrıca cinsiyete özel kanun getirilemez. 6284 revize edilsin demek bu anlama yakın bir talep olacaktır. Bu talep cinsiyet temelli ayrıştırma tehlikesi taşımaktadır.
6284 Kanunu Aileyi Korumuyor diyen, yine bu kanunu çıkaran zamanın Aile Bakanı Fatma ŞAHİN’dir.
( 08.02.2013
Uygulamanın yürürlukte olduğu 10 senede öldürülen erkek sayısı, oldurulen kadın sayısından 92 kat daha fazladır.
Kadinlar tarafindan oldurulen erkek sayisi, Erkekler tarafindan oldurulen kadın sayısindan 5 kat fazladır.
Türkiyede öldürülen kadın sayısı, dünya ortalamasının 1/3 kadardır.
Bir kısım Medya sürekli olarak kadın cinayetleri şeklinde başlıklar kullanarak LGBT ve Feminist derneklerin taşeronluğunu yapmaktadırlar.
6284 kanunun en büyük amacı, erkeği kadina düşman etmek ancak nihayetinde surekli haksizlığa ugrayan ve öyekileştirilip ceza alan ERKEĞİ DEVLETINE DÜSMAN ETMEKTİR. BU YÖNÜYLE 6284 KANUNU BİR MILLİ GÜVENLIK SORUNUDUR. Bu durum Cinsel Bolüculük ve Feminizm Terörüdür.
Ailemize saldırıyorlar ,erkeğimize soykirimcı diyorlar Devletimize saldıriyorlar, katil devlet diyorlar Kadını aşağıliyor iftirasıyla Dinimize saldırıyorlar. Barbar diyerek İrkımıza ve Milletimize saldıriyorlar.
Babayı veya Erkeği saf disı eden Bakanlığın adı, Aile Bakanlığı olamaz.
Aile içi siddet demiyor ama Ev içi şiddet tanimiyla Partner yaşantısı meşrulaştırıliyor.
Her turlü fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik şiddet tanımı, kadınin beyanı esastir kavramıyla birleşince Şiddet tanımı tehlikeli bir silaha dönüştürülüyor.
Yeniden Refah Partisi olarak, tıpkı İstanbul Sözleşmesi surecinde yaptığımız gibi, onun artığı 6284 kanununun iptali ile ilgili sonuç alıncaya kadar çalışmalarimizı sürdüreceğiz. Aile hukukumuza dair diğer tüm sorunların çözümü noktasında, örf, anane ve inancımiza uygun kültürel kodlarımızı tanımlayan tüm yasal düzenlemeler için mücadele vereceğiz. Her zaman olduğu gibi, çözüm önerilerimizle mazlumun, mağdurun ve Halkımızın yanında siyaset yapmaya devam edeceğiz.
Saygılarımla
Uzm.Klinik Psikolog
Mikdat ERTEM
Yeniden Refah Partisi / MKYK Üyesi