’ZAFER PARTİSİ İÇİN GEZİ İLK GÜNLERDE ÖNCELİKLE GEÇMİŞİ OLAN VE BİRİKEN ENERJİSİYLE TÜRK GENÇLİĞİNİN AYAĞA KALKIŞIDIR’’
Zafer Partisi olarak Gezi’deki duruşumuz Atatürk’ün kendisine verdiği görevi yerine getiren sevgili Türk gençliğinin vicdanından yanadır.
Gezi Parkı olayları ile ilgili olarak Osman Kavala hakkında ağırlaştırılmış müebbet kararı 2’ye 1 ile verilmiştir. Bu karar çok büyük bir ihtimal ile yüksek mahkemeden dönecektir.
Osman Kavala’nın ideolojik duruşu, politik ilkeleri, destek verdiği ve iletişim içinde olduğu gruplar, Zafer Partisi’nin politik mücadelesinin önemli karşıtları arasındadır. Ancak, alınan karar Osman Kavala’nın ideolojik duruşu ile ilgili değil, bu karar üzerinde Anayasa’nın 34. Maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri hürriyetinin darbe girişimi olarak görülmesidir.
Osman Kavala’ya verilen ceza ile Gezi Parkı’nda Türk gençliğinin özellikle ilk 3 gün gerçekleştirdiği milli direniş kirletilmek istenmektedir. Gezi Parkı davasında veriler nedeniyle yeniden gündeme gelen Gezi Parkı protestolarını anlamak için daha öncesine bakmamız gerekiyor.
2012 yılı 29 Ekim’de Cumhuriyetini kutlamak isteyen Türk halkına TOMA’lar ile gaz ve su sıkan Erdoğan hükümetinin, sonrasında 19 Mayıs kutlamaları yapmak isteyen Türk gençliğini bastırmak istediği dönemi bileceğiz ki GEZİ’de ortaya çıkan milli enerjinin ve vicdani ayaklanışın mantığını anlayabilelim.
Ve yine, o dönemde AKP’nin açılım ortakları HDP (o zamanki BDP) ve Liberallerin 29 Ekim ve 19 Mayıs’ı kutlamak isteyen Türk gençliğine yönelik psikolojik kuşatmasını ve saldırılarını da önümüze koyacağız.
Bütün bu baskı ve kuşatma ortamında Türk gençliği 2012 yılından itibaren değerlerine sahip çıkmak için ayağa kalkmaya, toplumsal sinerjisini büyütmeye ve Erdoğan’ın büyük propaganda araçları ve politik müttefikleri FETÖ, Liberaller ve dönemin “Yetmez Ama Evet”çilerinin her türlü söylemine rağmen sesini yükseltmeye başladığında bunun son halkası GEZİ Parkı eylemleri olmuştur.
Zafer Partisi için Gezi ilk günlerde öncelikle geçmişi olan ve biriken enerjisiyle Türk gençliğinin ayağa kalkışıdır. Ancak olaylara farklı servisler tarafından müdahale edilmiş, Türk gençliğinin dönüştürülmesi, Atatürkçü tabanın ideolojik asimilasyonu hedeflenmiş, kitlelerin Erdoğan ve ittifakları için zararsız hale getirilmesi için GEZİ bir fırsat olarak kullanılmıştır. PKK vb örgütler eylem alanlarındaki halkın yanına talimatlarla doldurulup, vicdanların üzerine örtü geçirilmek istenmiştir. Protestolar sürerken Türk bayraklı vatandaşların park forumlarından kovulduğu, Atatürk’ü anan insanların yuhalanıp “faşist” ilan edildiği kurmaca oyunlar sahnelenmiştir.
Türk gençliği AKP’nin açılım ortakları olan örgütlerce asimile edilmek istenmiştir. Bu da yetmezmiş gibi, protesto alanlarına PKK’yı ve bağlı örgütleri yollayan SELAHATTİN DEMİRTAŞ son kertede açıkça Türk gençliğine darbeci suçlaması yaparak “GEZİDE DARBEYİ GÖRDÜK” açıklamasıyla bir kısım muhalif medyaya dahi pozisyon tanzim etmiştir.
Erdoğan’ı kurtarmak için, Türk gençliğinin Gezi’den de öncesine dayanan bu kararlı duruşuna “darbe” iftirası atabilen HDP siyaseti ve onun destekçileri şimdi de GEZİ’nin vicdanını temsil etme rolüne soyunmaktadırlar.
Gezi, toplum vicdanının Erdoğan’a ve ülke yağmasına karşı Türk Gençliği’nin ayaklanışıyken bugün GEZİDE DARBEYİ GÖRDÜK diyerek Erdoğan’a psikolojik ve politik destek veren Demirtaş ve destekçilerinin çatısına hapsedilemez.
Zafer Partisi olarak Gezi’deki duruşumuz AK Parti’nin baskıcı ve yağmacı politikalarına karşı Atatürk’ün kendisine verdiği görevi yerine getiren sevgili Türk gençliğinin vicdanından yanadır.